BBVA Big Data Araştırma Bölüm Başkanı Ortiz: Türkiye 2021'de büyümede yüzde 6’yı rahatlıkla aşar
BBVA Big Data Araştırma Bölüm Başkanı Alvaro Ortiz, Türkiye’nin ilk yarı büyümesinin yüzde 15’i bulabileceğini söyledi. Ortiz, ABD'de enflasyondaki yükselişin bu ülkedeki faiz oranlarını yükseltebileceğini ve gelişmekte olan ülke varlıklarının finansal piyasalardaki çekiciliğini azaltabileceğini de belirtti.
Elif KARACA
İspanyol bankacılık grubu BBVA’nın (Banco Bilbao Vizcaya Argentaria) Big Data Araştırma Bölüm Başkanı Alvaro Ortiz Vidal-Abarca, Türkiye’de 2021 yılının tamamında yüzde 6’lık büyüme oranının üzerine rahatlıkla çıkılacağını söyledi.
DÜNYA’nın sorularını yanıtlayan Ortiz pek çok ülkede güçlü toparlanma görüldüğünü, Türkiye’de de ekonominin ilk çeyrekte yüzde 7 büyüdüğünü, ikinci çeyrekte büyümenin baz etkisiyle yüzde 25’e yakın olacağını ve böylece ilk yarıyılda yüzde 15 büyüme elde edilebileceğini söyledi.
Yılın ikinci yarısında ne olursa olsun, büyüme yüzde 0 bile olsa, 2021 yılının tamamında yüzde 6’lık büyüme oranının üzerine rahatlıkla çıkılacağını belirten Ortiz, kırılganlıkların azaltılarak gelecek dönemdeki büyümenin güvence altına alınabilmesi için dengelenmenin sağlanması gerektiğini ifade etti.
ABD'de enflasyondaki yükselişin bu ülkedeki faiz oranlarını yükseltebileceğini ve gelişmekte olan ülke varlıklarının finansal piyasalardaki çekiciliğini azaltabileceğini de belirten Ortiz, gelişmekte olan piyasalarda döviz kurlarında görülen değer kayıplarının enflasyonu daha da yukarı çekebileceği uyarısı yaptı.
ABD’de enflasyon endişeleri ortaya çıkmaya başladı, nisan enflasyonu epey yüksek çıktı. Gerçekten ABD’de enflasyonda kalıcı bir yükseliş tehlikesi var mı yoksa bu endişeler abartılı mı?
Pek çok ülkede, geçen yıl COVID sonrasında oluşan deflasyonun tersine döndüğünü görüyoruz. Enerji ve emtia fiyatlarının çoğunda geçtiğimiz yıl marttan yaz aylarına kadar düşüşler gerçekleşti. Enflasyonu yıldan yıla ölçtüğümüzde, dünyadaki enflasyon endekslerinin çoğunda hızlı artış oranları görülüyor. Çok sayıda ülkede, beklentilerin üzerindeki ekonomik büyüme, bu ve gelecek yıla ilişkin agresif maliye politikası planlamaları nedeniyle çekirdek enflasyon konusunda bazı ekstra endişeler söz konusu. Açılan paketlerden bazıları, normalde mali çarpanları olan altyapıya dayanıyor. Bu ekonomik etki gerçekleşirse, talep baskıları veya çıktı açığı bazı mallar üzerinde beklenenden daha yüksek bir etkiye neden olabilir.
ABD ve genel olarak dünyada yükselecek bir enflasyonun gelişmekte olan ülkelere ve Türkiye’ye yansıması nasıl olur?
Gelişmekte olan piyasa varlık fiyatları, normalde uluslararası yatırımcılar tarafından riskli varlıklar sınıfında değerlendirilir. Genellikle ABD faiz oranları düşük olduğunda yatırımcılar tarafından satın alınırlar. ABD'de enflasyonda beklenenden daha yüksek bir artış, ABD faiz oranlarını yükseltebilir ve GOÜ varlıklarının finansal piyasalardaki çekiciliğini azaltabilir. Çekiciliğin olmaması, gelişmekte olan piyasalarda döviz kurlarının fazladan değer kaybetmesine neden olabilir. Bu, döviz kurları aracılığıyla enflasyonu yukarı çekecektir.
Türkiye’nin enflasyonla mücadele edebilmesi için nasıl bir politika izlemesi gerekir?
Gelişmekte olan ülkelerin izleyebilecekleri üç temel politika kategorisi var. Birincisi hiç bir şey yapmamak. Bu sadece enflasyonun geçici olması bekleniyorsa, düşük enflasyona sahipseniz ve ABD doları cinsinden borcunuz yoksa geçerlidir. Bu seçenek gelişmiş ekonomiler için daha uygundur. İkinci seçenek, aşırı talebi soğutmak ve dolayısıyla enflasyon baskısını azaltmak için döngüsel politikaların sıkılaştırması şeklinde açıklanabilir. Son seçenek ise, sorunun çözülmesine katkısı olacak, ancak etkilerinin görülmesi daha fazla zaman alan yapısal reformlardır. Bu, kredibiliteyi geri kazanarak ya da döviz kuruna endeksli borcu azaltarak yapılabilir. Yapılabilecek pek çok şey var. Buradaki en önemli unsur ise kararlılık.
İKİNCİ ÇEYREKTE TÜRKİYE YÜZDE 25’E YAKIN BÜYÜR
Dünyada pandemide artan borçluluk seviyeleri ile beklenen güçlü toparlanma sizce nasıl gerçekleşecek?
Türkiye’de ekonomi ilk çeyrekte yüzde 7 büyüme kaydetti. İkinci çeyrekte büyüme yüzde 25’e yakın olacak ve böylece ilk yarıyılda yüzde 15 büyüme elde edilebilecek. Bu ne anlama geliyor? Yılın ikinci yarısında ne olursa olsun, büyüme yüzde 0 bile olsa, 2021 yılının tamamında yüzde 6’lık büyüme oranının üzerine rahatlıkla çıkılacaktır. Şimdi kırılganlıkların azaltılarak gelecek dönemdeki büyümenin güvence altına alınabilmesi için dengelenmenin sağlanması gerekiyor.
Gelişmiş ülkeler, faiz oranları zaten sıfırda olduğundan ve maliye politikasının daha yoğun kullanılması gerektiğinden, kamu borç seviyelerini Türkiye'nin yaptığından çok daha fazla artırdı. Pandemi sonrasında oluşan yüksek borç tutarlarının bir bölümü, ekonomik büyümedeki belirgin artışlar veya yüksek nominal kamu gelirleri yoluyla telafi edilebilecek. Ancak er ya da geç ülkeler, harcamaları kısarak bütçelerini düzene sokmaya odaklanmalı. Kriz istihdamda ve kurumsal tarafta bazı önemli yaralar açtığı için zamanlama da önemli. Ne toparlanmayı durduracak kadar çok erken ne de ekonomik görünümün geleceğine ciddi zararlar verecek kadar geç olmadan bu konuda harekete geçilmeli.
Brooks: ABD’de yükselen enflasyon Türkiye için de kırılganlık kaynağı
Uluslararası Finans Kurumu (IIF) Başekonomisti Robin Brooks, DÜNYA’nın “küresel enflasyon endişelerinin Türkiye ve EM’ler üzerindeki olası etkilerine” dair sorusunu “2021 için Fed'in üzerinde bir enflasyon tahminimiz var. Fed'in yüzde 2,2'lik tahminine karşılık bizim tahminimiz yüzde 2,6 (Q4/Q4 2021). Söz konusu enflasyon endişeleri arzla ilgili sıkıntılardan kaynaklanıyor ve geçici. Bu nedenle, Fed’in bunu dikkate alacağını ve güvercin kalacağını düşünüyoruz. Ancak bu uzun vadeli ABD faiz oranlarının yükselemeyeceği anlamına gelmiyor ve biz yükselmesini bekliyoruz. Bu, Türkiye de dahil olmak üzere gelişmekte olan piyasalar için bir kırılganlık kaynağıdır” şeklinde yanıtladı.
IIF Gelişen Avrupa Araştırmaları Birimi Başkanı Uğraş Ülkü de, devam etmesi halinde, ABD’nin artan uzun vadeli faiz oranlarının, Türkiye ve büyük dış finansman ihtiyacı bulunan diğer EM’lerin dış finansman görünümlerini daha zorlu bir hale getirebileceğini söyledi. Ülkü, “ABD’de nisanda açıklanan yüksek enflasyonun ardından ABD tahvil getirilerindeki artış, Türkiye'nin yüksek cari işlemler açığı ve büyük dış finansman ihtiyacı nedeniyle diğer yükselen piyasa para birimlerine kıyasla TL üzerinde daha olumsuz bir etki yarattı” dedi.