Altın fiyatları yükselişte ama bu kez neden enflasyon değil!
Altın fiyatları art arda rekorlar kırıyor. Dünyanın en değerli metalleri arasında yer alan altındaki yükseliş bu kez enflasyon nedeniyle değil. İşte altının yükselmesinin perde arkasındaki nedenler...
DENİZ GÜLDAĞ
Altın fiyatları tarihi rekorlar kırıyor. Önceki gün tarihi zirvesine çıkan altın fiyatları ile ilgili dünyanın önde gelen iki ekonomi yayınından peşpeşe analizler geldi.
Sarı metalin yakın dönem tarihini inceleyen The Wall Street Journal uzmanlarının analizine göre, en derin korkularımıza karşı bir koruma görevi gören altın özellikle bugünlerde iyice çekici hale geldi.
WSJ analistleri bir yatırım aracı olarak altının parladığı dönemler olduğunu, şimdi de bu dönemlerden birinde olduğumuza dikkat çekiyor. Ve bu durum sebepsiz değil.
Yıllardan bu yana yatırım dünyasında altından daha tartışmalı çok az konu var. Bazıları altının enflasyona karşı korunmak için gerekli olduğunu savunuyor. Kimileri ise altını ortalamanın altında getiri sağlayan tarihi bir kalıntı olarak görüyor.
Bu tartışma, altının mart ayında ons başına 2.100 doların üzerinde rekor seviyelere ulaşması ve bu ay da yükselişine devam ederek bu Çarşamba günü ons başına 2.297 dolarla tarihi rekoruna ulaşmasıyla yeniden alevlendi. Ancak altının uzun vadeli sicilinin incelenmesi her iki tarafı da tam olarak haklı olmadığını ortaya koyuyor.
1970’lerdeki müthiş sıçrama
Yatırım yapılabilir bir varlık olarak altının modern tarihi, esas olarak 1971'de ABD'nin ABD dolarının altınla olan bağlantısını ons başına 35 dolarda sabitlenen seviyesini resmen sonlandırmasıyla başladı. Dünya Altın Konseyi'ne göre, 1970'ler boyunca altının dolar cinsinden fiyatı 10 kattan fazla arttı. Böylece aynı süreçte yaklaşık ikiye katlanan tüketici fiyatlarını geride bıraktı. S&P 500’ün temettüler de dahil olmak üzere yüzde 78'lik toplam getiri elde ettiği bu dönemde altın, hisse senetlerini de açık ara yendi.
Kayıp 80’ler ve 90’lar
Ancak sonrasında altın hem 1980'lerde hem de 1990'larda değerinin yüzde 20'sinden fazlasını kaybetti. Bu, hisse senetlerindeki iki efsanevi boğa piyasasıyla aynı zamana denk geldi ve altının itibarına o dönemde ciddi zarar verdi.
21. yüzyıl ile gelen ribaunt
Daha sonra bu yüzyılın ilk on yılında başka bir tersine dönüş yaşandı. İlk olarak “dot com” balonunun patlaması ve ardından 2008-09 mali kriziyle darbe alan S&P 500, bu 10 yıllık süreçte yüzde 9 kayıp yaşarken, altın yüzde 275 oranında değer kazandı. 1970'den 2023'e kadar olan dönemde altın yıllık ortalama olarak yüzde 7,5 yükseldi. Fakat hisse senetleri altını, bu sürenin tümü dikkate alındığında, geride bıraktı. S&P 500, 1970'den 2023'e kadar yıllık olarak ortalama yüzde 10,6 getiri sağladı. 1980'den itibaren ise ortalama getiri oranı yüzde 11,7 olarak açıkladı.
Ortalamalar bir yana, analistler altının 1970'lerdeki ve 2000'lerdeki üstün performansının tesadüf olmadığının altını çiziyor. Sarı metalin özellikle bu yüzyılın ilk 10 yılındaki yükselişi daha yakından incelenmeyi hak ediyor. Aşırı gevşek para politikasından kaynaklanan korkular bu yükselişte büyük bir rol oynadı. Amerikan Merkez Bankası Fed, dot-com çöküşünün ardından politika faiz oranlarını yüzde 1'e düşürdü. Ardından da sıfıra indirerek ve global mali krizden sonra niceliksel genişleme başlattı. Ancak tüketici fiyat endeksinin, gıda ve enerji de dahil olmak üzere yılda yalnızca ortalama yüzde 2,6 oranında artmasıyla enflasyon aslında bu dönemde ılımlı kaldı.
Sadece enflasyon değil
Bu tablo altın fiyatlarını yönlendiren temel dinamiklerin sadece enflasyon korkusu olmadığını gösteriyor. Analistlere göre, daha genel bir korkuydu bu. Bankacılık sisteminin neredeyse çöküşünün yanı sıra; savaş, terörizm ve dünyada artan siyasi kutuplaşmanın da damgasını vurduğu bir 10 yıldı.
Bir altın savunucusu ve önde gelen finans yayını Grant's Interest Rate Observer'ın editörü James Grant'ın Ocak sayısında belirttiği gibi, altın aslında Standard & Poor's'un ABD'nin kredi notunu düşürmesinin ardından Eylül 2011'de ons başına yaklaşık 1.900 dolar ile zirveye ulaştı. Bu başlı başına enflasyona yol açan bir olay değildi ancak ABD Hazinesi’nin güvenilirliğine zarar verdi. Bu gelişme altının çekiciliğinin daha az takdir edilen başka bir yönünü de vurguluyordu. Grant'in dediği gibi, "Altının en önemli özelliği, kimsenin sorumluluğunda olmamasıdır. Ulusal pasaportu ve siyasi bağlılığı yoktur.”
İşin özü güven
Topluma ve siyasi kurumlara olan güven azaldığında, altın ve elmas gibi diğer değerli metaların çekiciliği artıyor. Tabii altının acil durumlarda taşınabilir olması da cabası.
Elbette bir yatırımcı olarak kar elde etmek için gerçek bir felakete gerek yok çünkü endişeler arttıkça fiyatlar da artıyor.
Şimdi günümüze döndüğümüzde, Ukrayna-Rusya savaşı sürüyor, Çin ile ABD arasındaki gerilim artıyor. Yakın gelecekte Tayvan konusunda bir çatışma yaşanması ihtimali göz ardı edilemez boyutta. Bunun yanı sıra, ABD tarihinin en çekişmeli başkanlık seçimlerinden biri yaklaşıyor. Böyle bakıldığında altının yükselmesi tarihsel perspektifte değerlendirildiğinde hiç ama hiç mantıksız değil.
Fed’in indirim beklentisi
Altının son dönemdeki yükselişine ilişkin daha sıradan bir açıklama ise, Fed'in bu yıl faiz indirimine başlamasının beklenmesi. Analistlere göre altın, alternatif varlıkların getiri oranları düştüğünde yükselme eğilimindedir. Ancak faiz oranları şu anda oldukça yüksek (enflasyona göre ayarlanan gerçek oranlar bile) ve muhtemelen Fed'in bu yıl yapacağı iki ya da üç indirimden sonra bile bu şekilde kalacak.
Öte yandan, Financial Times’da çıkan bir analize göre ise, altın fiyatları, enflasyonun inatla FED hedefinin üzerinde kalmasına rağmen, yatırımcıların ABD Merkez Bankası'nın bu yılın sonuna doğru faiz oranlarını düşürmeye hazırlandığı yönündeki sinyallere tepki vermesiyle önceki gün tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı. Güvenli liman olarak görülen altının fiyatı Orta Doğu’da çatışmaların tırmanma potansiyeline ilişkin endişelerin de desteğiyle Çarşamba günü yüzde 0,6 artışla ons başına 2.295 dolara ulaştıktan sonra Şubat ayının ortasından bu yana yüzde 15 oranında değer kazandı.
FT’den uyarı
Tüm bu gelişmelere rağmen alltın, 1980'deki tüm zamanların en yüksek seviyesi olan, ons başına 3.000 dolar (enflasyona göre ayarlandıktan sonra) seviyesinden ciddi bir uzaklıkta bulunuyor. Ancak bazı analistler, özellikle Fed ve diğer büyük merkez bankalarının yüksek enflasyon nedeniyle faiz oranlarını beklenenden daha yavaş düşürme riski göz önüne alındığında, altının altı ay önceki ons başına 1.800 dolar seviyesinden yükselişinin abartılı göründüğü konusunda uyarıyor.
Ya parlama döneminde değilsek?
Financial Times analistlerine göre de altının yeni bir parlama döneminde olabiliriz. Analistler “Olmasak da endişelenmeyin” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bu muhtemelen diğer yatırımlarınızın iyi durumda olacağı anlamına gelir”.