Yakınımızdaki “rol modellerinin” artması gelişmişliğin göstergesidir

Son dönemde ekonomideki yavaşlama, iflas ve konkordato ilan eden firmalar endişe yaratsa da kendini sorgulama, sonra da bilgi ve birikimleri paylaşarak çoğaltma konusunda büyük bir isteklilik gösteren Sakaryalı makine üreticileri kalifiye personel bulmakta sorun yaşıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Yakınımızdaki “rol modellerinin” artması gelişmişliğin göstergesidir

Mal ve hizmet üretimine geç başlayan ülkelerde, işinde başarılı olmuş iş insanlarına kimleri ve hangi firmaları rol modeli” olarak izlediğini öğrenmek öğretici oluyor. Sakarya’da ağır yük elleçleme makineleri üreten İsmail Akyüz’ün rol modeli hem yerli hem de yakınında.

Rüştü Bozkurt

NASIL?

Sakarya’da nicelikleri artan, nitelikleri yükselen imalat kesimi özellikle de makine üreticileri öncelikle kendini sorgulama, sonra da bilgi ve birikimleri paylaşarak çoğaltma konusunda büyük bir isteklilik gösteriyorlar. Çoğu da krizleri fırsata çeviren ikinci kuşak genç girişimcilerden oluşuyor. Mal ve hizmet üretimine geç başlayan ülkelerde, işinde başarılı olmuş iş insanlarına kimleri ve hangi firmaları “rol modeli” olarak izlediğini öğrenmek öğretici oluyor. Sakarya’da ağır yük elleçleme makineleri üreten FADA Mühendisliğin kurucusu İsmail Akyüz’ün rol modeli hem yerli hem de yakınında.

İsmail Hakkı Akyüz’ün kökeni Doğu Karadeniz, yaşayıp büyüdüğü yer ise Batı Karadeniz sayılabilir. Sakarya’daki işyerinde kahvaltı masasına oturduğumuzda, daha ilk sözler orta yere dökülür dökülmez Nazım Hikmet’in Arhavili İsmail’i anlatırken, “Onlar, suda ve rüzgârda ilk deniz yolculuğundan beri vardılar (…) Dümende ve başaltlarında insanlar vardı ki bunlar uzun eğri burunlu/ ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki ...” dizelerini anımsadım.

Yaptığı işin peşinde tutkulu bir sevdayla koşan, kariyer yolculuğunu “şehvetle anlatan” genç bir iş insanın düşüncelerini paylaşmak değişik bir keyif doruklarına tırmanmak gibiydi.

Ortamın geliştirici gücü

İsmail Hakkı Akyüz’ün babası yargıçtır; Çaykara kökenlidir. Kocaeli Üniversitesi’nde mühendislik öğrenimine başladığında babası, İsmail’i bir mektupla Sakarya’da işyeri bulunan teyze oğlu Çetin Nuhoğlu’na gönderir: “Eti senin, kemiği benim olsun!” kabilinden.

İsmail Hakkı Akyüz için hayatın çileli örsünde dövülme süreci başlamıştır. Her gün sabah saat 05:30’da yola koyulup işyerine gitmek; sonra oradan da Kocaeli Üniversitesi’nde derslerde hazır bulunmak sabır ve direnme gerektiren bir yolculuktur.

Zoru başarmak önemlidir” diye söze giriyorum. Sonrada, “Bugünün penceresinden gözlemlediğinde, genç yaşta yaşamın çileli örsünde dövülmeye başlamış olmanı nasıl değerlendiriyorsun?” sorusunu yöneltiyorum.

Karadeniz’de bulutsuz, güneşli bir günde aniden bastıran sağanak yağmuru gibi art arda dökülüyor sözcükler: “Mektubu alır almaz beni işe alan Çetin Nuhoğlu’nun tutumu karşısında müthiş bir sorumluluk hissetim. Tırsan’ın bakım atölyesinde çalışmaya başladım. Üretimde gerekli aletleri tutma, kullanma ve bir yarara dönüştürmeyi öğreniyordum. El becerilerimin yanında iş yapmaya, insan tanımaya olan bakış açım gelişiyordu. Aynı zamanda global bir şirkette üretim ve bakım süreçlerinde bulunmak hem kendime olan güvenimi artırıyor hem de okulda öğrendiklerimi, iş yerinde uygulama fırsatım oluyordu. Yıllarda akıp gidiyordu. Bugünden baktığımda, bu kariyer gelişimim adına büyük bir şeydi. Üniversitede hocamız Prof. Dr. Zafer Bingül bendeki gelişmeyi fark etmişti. Benim Kocaeli Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmamı istemişti ve bu benim için zor bir karar olsa da bunu kabul etmiştim.”

Ticari alanda atılım planları ve bir şeyleri üretme hevesi olan İsmail’in, üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışması doğasına uygun değildi. Yüksek Lisansı bitip, Doktoraya başladıktan sonra, üniversitedeki görevinden ayrılıp, Tırsan’a dönüş yaptı. Üniversite günlerini anımsarken, “Üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışmamın da hem kendim hem de çevremdekiler için yarar ürettiğini düşünüyordum. Açıkçası o dönemden geçmeseydim bugün başka bir pozisyonda olabilirdim. Yükseköğrenimim sırasında, öğrenmiş olduğum teorik bilgileri, daha öncesinde kazanmış olduğum mekanik ve üretim kabiliyetleri ile birleştirince ortaya çok güzel şeyler çıkmaya başlamıştı. Öğrencilerden oluşturduğum ağ, üniversiteden sonraki yaptığım tüm işlerde hep bağlantı ve iletişim kurmamı sağladı ayrıca etkileşimimi kolaylaştırdı. Üniversitede yükseköğrenimim sırasında, kendi üretimim olan birçok mekanizmayı, otomatik kontrol sistemleri ile geliştirerek ve kontrol ederek çeşitli deneyimler kazandım. Tez çalışmam olan esnek eklemli robotlarda otomatik kontrol sistemleri için, birçok çeşitli algoritmalar geliştirdim ve uyguladım. Çeşitli değişik işlevlere yönelik robotlar geliştirme, elektrikli-akülüprototip Segway alanında yaptığım her çalışma, akademik ve uygulama yetkinliklerimi artırdı. Aslında yükseköğrenimim döneminde yapmış olduğum bu temel çalışmalar, bugün FADA Mühendislik olarak üretmiş olduğumuz akülü ağır yük taşıma arabalarının temellerini oluşturmaktadır. Yüksek lisans tez hocam Prof. Dr. Zafer Bingül, Amerika’daki doktorası sırasında öğrenmiş olduğu birkaç konuda bana tavsiyede bulunmuştu, “PublishorPerish”, “Yayınla ya da Yok ol” ve “No Pain, No Gain” “Acı Yoksa, Kazanç Yoktur”. Bunları çok değerli bulmuştum. Bu nedenle, üniversitede bulunduğum süre zarfında, yapmış olduğum birçok çalışmayı, ulusal ve uluslararası birçok dergi ve konferansta yayınladım. Toplam 7 adet makalem yayınlandı. Bu süreçlerde, akademik çalışma yapmayı, akademisyenlerin bakış açısını anlamayı ve gelecekte yapacağım TÜBİTAK-KOSGEB destekli projelere nasıl hazırlanırsam başarılı olabileceğimi öğrenmiş oldum. Biz zoru sevmişiz… O dönemde diğer arkadaşlarıma baktığımda herkes kolayı tercih ediyordu. Bana ise üstesinden geldikçe hep zor görevler veriliyordu. Açıkçası, gerek lisans dönemi, gerek yüksek lisans ve doktora dönemi gerçekten hepsi bir hengâme ve çeşitli zorluklar içinde geçti. Ama o günleri bu şekilde yaşamasaydım bugün burada olamazdım. Hayat, bazı fırsatları önüme getirdi, bende gerçekten çok çalışarak yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalıştım. Yine olsa yine yaparım!” değerlendirmesini yapıyor.

2011 yılında Tırsan Treyler’de, Çetin Nuhoğlu ile yapmış olduğu toplantı sonucunda, İsmail Akyüz, başta Tırsan Treyler’in ihtiyaçlarını karşılamak ve çeşitli üretim geliştirici faaliyetlere yönelik makineler üretmek amacıyla, 3 mühendis ve 10 mavi yakadan oluşan bir ekiple, bir yıl süreyle Tırsan kadrosunda, sonrasında ayrı bir şirket kurma amacıyla makine üretimi faaliyetlerine başlıyor.

Bir yıl sonra Nuhoğlu’nun da desteği ve yönlendirmesi ile bu belirli tecrübeleri kazanmış ekip, çeşitli özel amaçlı makinelerin üretilmesi için mühendislik temeli güçlü, nitelikli işler yapma amacı olan, makine üretim şirketlerini kuruyorlar.

Bu amaçla kurulan makine üretim şirketi, zaman içinde hızla büyüyor; 30 kişilik kadrosuyla 2016’ya kadar yüzde 85-90 kapasitesi ile Tırsan’ın yurtiçi ve yurtdışındaki fabrikaları için özel makine ve ekipman ihtiyaçlarına yönelik birçok farklı tipte özel makineler ve üretim hatları üretiyor; zamanla şirket dışarıya da çeşitli makineler üretmeye, özel nitelikli projeler gerçekleştirmeye başlıyor. Bu gelişmelerin yarattığı deneyim ve birikimlerini Akyüz şöyle özetliyor: “Otomotiv sektörünün önde gelen firmalarından birinde, temassız enerji aktarımı yapabilen 30 ton taşıma kapasitesine sahip kalıp taşıma arabası üretimi ve teslimatı ile piyasada bilinirliğimizi ve kendimize olan güvenimizi artırdık. Piyasada rekabetin ne demek olduğunu öğrendik. Bu ve bunun gibi, çeşitli özel şirketler için ürettiğimiz makinelerin sayıları arttıkça referanslarımız, marka bilinirliğimiz ve tecrübemiz arttı. Öyle ki, 2016’dan sonra, Türkiye’de ağır endüstriye yönelik, seri imalat yapan bir özel makine üretim şirketi haline gelmiştik, yılda ortalama 50-60 adet farklı endüstrilerde kullanılan farklı makine projeleri, üretim ve montaj hatları tamamlıyorduk. Bu bize, know-how ve her alanda ciddi tecrübe katıyordu. Hatta bir keresinde, enerji sektöründeki bir müşterimizin Ar-Ge müdürü, yine büyük çaplı özel bir makine projesini kendilerine başarı ile teslim ettikten sonra, “Bu işi sizle yapmasaydık kimle yapardık hala bilmiyoruz” demişti. Açıkçası bugünden baktığımızda bu gerçekten gurur verici… Burada önemli olan, arkamızda küresel ölçekte, engin deneyimi olan bir firma ve sahibinin yarattığı ortamın geliştirici gücünü unutmamak gerekiyor.”

Birim değeri 50 $ olan işler

Bilenler şaşırmayacaktır; Havaşolu’lar kendilerini Of’lu da saymaz, Çaykaralı da. İsmail Akyüz, bugüne kadar tanıdığımız ve bildiğimiz Çaykaralıların tipik örneklerinden biri: Heyecanlı ve hareketli. Hareketlilik kariyerinin her noktasına siniyor. 2013 yılında kurmuş olduğu makine üretim şirketinden ve ortaklarından, hayallerine odaklanmak, uzun vadedeki hedeflerini daha hızlı gerçekleştirmek ve kilo/ciro değerli daha yüksek makineler üretmek amacıyla ayrılıyor. FADA Makine (Makine Perisi). Bugün ağır yük elleçleme makineleri ve akülü- elektrikli transfer arabaları geliştirme ve üretmede iddialı, hızla büyüyen inovatif bir şirket. Ayrıca kaldırma taşıma ekipmanları, ağır yük depolama ve döndürme işlemi yapan makine ve donanımlar üretiyor: Intralojistik sektörüne ve ağır endüstriye hizmet eden çeşitli makineler anlayacağınız.

Akyüz’e bu sayfanın varoluş nedenini anımsatıyoruz: İş dünyasında işi kolaylaştırma ve etkinleştirmek için nasıl davranmalıyız?

Kurulu bir zemberek gibi anında tepkisini veriyor: “Birincisi, başımızı kaldırıp yukarıya bakmalıyız ki, kendimizi en yüksek yerde sanmayalım. O nedenle, Avrupa’da Alman, İtalyan farklı sektörlerde alanında uzmanı birkaç firmanın fason üretimi yaparak kendimizi geliştiriyoruz. Ayrıca çeşitli Avrupalı makine üreticilerinin bayiliğini yaparak satış ve pazarlama deneyimlerimizi artıyoruz. İkincisi, Avrupalıların iş yapma tarzlarını, yıllık bayi toplantılarında, tartışmalarla ihtiyaç belirleme yollarını, makine rotasyonu deneyimlerimizi artırıyoruz. Üçüncüsü, yurtdışında bayi ağını genişletiyoruz. Dördüncüsü, Ar-Ge merkezimizle inovatif katkıları olgunlaştırıyor ve çoğaltıyoruz. Eğer özetlersek, 50 dolar birim fiyatı yakalama, sektörde pazar lideri olma yolunda emin ve güven veren adımlar atıyoruz.”

Rol modeli yakınında olunca

Bu sayfada herkese sorulanı İsmail Akyüz’e de yönetiyoruz: Rol modeli seçtiğin firma hangisi?

Tereddüt etmeden Tırsan Treyler diyor… Gerekçelerini öğrenmek istiyoruz, o da sıralıyor:

- Vazgeçilmez ideali, yaratmak istediği sonuç ve tutarlı stratejiyle iş yapıyorlar.

- Ellerinin menzilinde, sürekli yenilenen bir “stratejik plan” var, planın gösterdiği yönde ve yolda yürüyorlar.

- Global bir şirket olmasına rağmen dinamik hareket kabiliyeti çok etkin.

- Rakiplerini iyi analiz edip, küresel pazarda çok hızlı aksiyon alabiliyorlar.

- Ayrıca sektörel olarak geleceği okuma konusunda çok başarılılar.

- Fikre, öneriye değer veriyor; herkesin görüşüne başvuruyorlar.

- Dinamik bir anlayışla yüzleştikleri her şeyi ciddiye alıyor; çözüm arıyorlar.

Rol modeli firma yakınında ve yanında olunca, işi geliştirmenin daha güvenli bir yol izleyebileceğini düşünüyoruz.

Çin ciddi bir rakip, seri imalatta ileri ve rekabet edilemez

Biraz da Akyüz’ün küresel bakışıyla ilgili görüşlerini almak için, “Çin faktörü” sizin için ne anlama geliyor? diye soruyoruz. Yanıtı net: “Çok ciddi bir rakip olduğunu akıldan çıkarmamalıyız. Bizim üretim maliyetlerimizde hatta daha altında satış yapıyorlar. Ayrıca çok hızlı ve ciddi biçimde gelişme sağlıyorlar. Teknolojide geri kaldıkları yerler kadar daha iyi oldukları yerler de var; açığı hızla kapatıyorlar. Çin, seri imalatta ileri ve rekabet edilemez pozisyonda ama NİŞş ürünlerde rekabet edebiliyoruz. Çin’de devlet teşvikleri kapsamlı, ölçekleri uygun ve üreticilerin her türlü sorununu çözen kurumsal refleksleri hızlı. Bu kapsamda eğer ülkemiz makinecilerine, aynı şans ve benzer rekabet koşulları oluşturulmazsa çokta uzak olmayan bir gelecekte pazarda Türk makine üreticilerine rastlamak büyük bir şans olacak.”

Enflasyon-kur makası, yüksek finansman maliyeti işleri yavaşlatıyor 

Kendi özünde dinamik ve sorun yaratan bir yapı

Çin’e bakışı öğrendikten sonra, ülkemizdeki durumla ilgili değerlendirmelerini de şöyle sıralıyor:

- İş dünyası kendi özünde dinamik ve sorun yaratan bir yapı.

- Rekabetin çok yaygın ve yoğun olduğu bir iş alanındayız.

- Teknoloji hızlı biçimde çok ileri gitti; nerede duracağı, ne olacağı belli değil.

- Yurtiçinde en az beş firma ile rekabet yapıyoruz, onları da dikkate alıyoruz.

- Birçok girdimizin ithal edildiğini biliyor; bir değişken olarak değerlendiriyoruz.

- Döviz kurlarındaki, enflasyonu yakalayamama durumu ve yüksek faiz ortamı, işlerimizi yavaşlatıyor.

- Ekonomideki yavaşlama, iflas ve konkordato ilan eden firmalar, yazılan çekler kapatan firmalar bizi endişeye sevk etse de, ülkemize inancımız tam. Sabrın sonu selamettir diyerek yaptığımız işi daha iyi yapmak için elimizden geleni yapıyoruz.

- Yazılım konusunda yurtiçinde daha iyi durumdayız, kendimiz geliştirebiliyoruz.

- Ürettiğimiz araçlar ciddi mühendislik faaliyetleri gerektiriyor ve kalifiye personel bulmakta sorun yaşıyoruz.

- Yeni gelen kuşak çok farklı bir bakış açısıyla yetişiyor. Yeni kuşakla birlikte iş yapma dinamiklerimiz değişiyor ve bunu hala öğreniyoruz.

Gelecek 10 yılda gerçekleştirmeyi planladığı 10 hedefi

Akyüz’ün değerlendirmelerini dinledikten sonra, gelecek on yılda ne yapmayı düşündüğünü de sorduk. Verdiği yanıtı özetleyelim:

1- Öncelikle, mevcutta ürettiğimiz tüm ürünleri daha kaliteli, daha hızlı ve daha çok üretmeye devam edeceğiz.

2- Bunu yapabilmek için global pazarlarda bayi ve servis ağları oluşturmaya başladık. 2024 yılı sonu itibari ile hali hazırda 15 ten fazla ülkede bayi ve servis ağı oluşturduk ve bu bayilerle beraber ihracatımızı artırıyoruz.

3- 2027 yılı için hedefimiz, yılda 200 araç üretmek ve dünyada birçok pazara bu ürünleri satmak. Bununla birlikte global pazar payımızı artırmayı hedefliyoruz.

4- 2024 yılında Ar-Ge Merkezi kurmamızdaki amaç, karayolları dışı taşımacılık sektöründe mevcut durumda üretmediğimiz çeşitli diğer makineleri geliştirmekti.

5- Bu kapsamda önümüzdeki 10 yılda geliştirmeyi ve üretmeyi planladığımız yaklaşık 30 farklı tip araç belirledik.

6- Bu geliştireceğimiz yeni tip araçlar ile önümüzdeki 10 yılda, yeni pazarlar oluşturarak şirketin, büyümesini hızlandırmayı, daha rekabetçi olmasını ve sektörde lider konuma gelmesini hedefliyoruz.

7- Her yıl, Yüzde 30-40 bandında büyüme hedefimiz var ve bunu gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz.

8- 2030 yılı için, Ciromuzu 30 milyon eUro üzerine çıkarmayı planlıyoruz.

9- Bu hedeflerimize ulaşabilmek için, ekibimize ve şirketimize sürekli yatırım yapıyoruz ve buna devam edeceğiz.

10- 2030 yılı sonrası için, erişilebilir hedefler belirleyerek ilerleyeceğiz.           

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız
Ekonomi