Vergi hukukunda hukuki güvenlik ilkesi

Devletin vergilendirme yetkisini sınırlandıran en önemli ilkelerden olan Hukuki Güvenlik ilkesi, devletin istediği anda oyunun kurallarını değiştirememesini sağlar.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Vergi hukukunda hukuki güvenlik ilkesi

Çağdaş vergi sistemlerinde mükelleflerle vergilendirme arasındaki ilişkide devletin vergilendirme yetkisini sınırlandıran en önemli ilkelerden bir tanesi Hukuki Güvenlik İlkesidir. Bu ilkenin varlığı devletin istediği anda oyunun kurallarını değiştirememesini sağlar. Futbolda maçın süresi nasıl ki bir anda 70 dakikaya indirilemiyorsa veya bir kural değişikliği ile 3 korner bir penaltıya dönüşemiyorsa, vergi hukukunda da hem geleceğe ilişkin hukuki öngörülebilirlik hem de geçmişe ilişkin vergilerin geçmişe yürümezliği ilkelerinin amacı mükelleflerin hukuki güvenliklerini sağlamaktır. Dünyaca ünlü iktisatçı Adam Smith’in geleneksel vergilendirme ilkelerinden biri olan belirlilik ilkesi, vergi miktarlarının, tarh ve tahsil zamanlarının ve biçimlerinin hem idare hem mükellefler açısından belli ve kesin olmasına vurgu yapmaktadır. Belirlilik vergilendirmede kıyas yasağını (dolayısıyla vergilerin yasallığı ilkesini) doğurur. Böylece idare, kanunu yorumla genişletemez veya daraltamaz. İşte bu noktada müteşebbislerin yatırım kararlarını alması aşamasındaki en önemli maliyetlerinden biri olan vergi maliyetinin kanunlarla belirlenmiş olandan bir anda farklılaştırılarak ağırlaştırılması, geri dönülemez etkiler bırakır. Yakın zamandaki kurumlar vergisine ilişkin tevkifat sistemi ile kurumlar vergisi oranının 2021 yılının başından başlamak üzere yüzde 25’e çıkarılması tasarıları işte tam olarak Adam Smith’in yapılmamasına vurgu yaptığı bir yandan da 1982 Anayasası’na aykırılık teşkil edecek düzenlemeler olacaktır. Yapılacak düzenlemelerin ekonomik istikrar amacına yönelik olduğu düşünülse de hukuki güvenlik ve hukuki öngörülebilirlik hepsinden üstün ilkelerdir. Söz konusu tasarılar kanunlaştığında belki vergi tahsilatında artış olacaktır. Ancak İbni Haldun’un Mukaddime eserinde 1375 yılında söylediği söz bugün için de geçerlidir, vergi oranları artırıldığında sağlanan hasılat artışı geçicidir.

4 yıl önce kurumlar vergisi oranları yüzde 20’den geçici olarak 3 yıl için yüzde 22’ye çıkarılmıştı ve 1 Ocaktan itibaren yüzde 20’ye dönmüştür. Eğer ki kurumlar vergisi oranı artırılmak isteniyor idiyse pekala 31 Aralıktan önce gerçekleştirilebilirdi. Ancak Nisan ayına geldiğimiz şu günlerde vergilerin geçmişe yürümezliği ilkesine aykırı olarak 1 Ocaktan itibaren vergi oranını artırmak hukuka aykırı olacağı gibi, bu yapılmayıp kanunun yayımı tarihinden geçerli olacağı söylendiğinde de hukuki öngörülebilirlik ilkesine aykırılık taşıyacaktır. 31 Aralık 2020’den önce kurumlar vergisi oranında artış yönünde bir değişiklik olacağı tahmin edilmediğine, kamuoyunda böyle bir tartışma olmadığına, vergi idaresi tarafından bu yönde bir görüş veya düşünce açıklaması bulunmadığına göre bugün vergi oranında değişiklik yapmak mükellefler açısından gelecekteki yatırım kararlarını olumsuz yönde etkileyecektir. Bu noktada aslolan her daim mükelleflerin öngörebildiği bir vergi sistemidir ve ancak öyle bir sistemde müteşebbisler yeni yatırımlar yapma yolunda istekli olurlar. Bu sayede istihdam artar ve ekonomi gelişir.

Ekonomi