UZZK Başkanı Tan: Zeytin üretiminde rekor kırdık

Türkiye, zeytin ve zeytinyağında rekolte-üretim düzeyinde son 10 yılda ikinci kez ‘en iyi’ seviyesine ulaştı. Sektörde ortaya çıkan gelir ise 3 milyar dolar... Sektör bu kadar önemli olunca sözü işin uzmanı Dr. Mustafa Tan’a bıraktık: Bu topraklarda verimlilik var, bereket var. Zeytin ağacı için en elverişli ülke burası.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
UZZK Başkanı Tan: Zeytin üretiminde rekor kırdık

AÇIK AÇIK

ŞEREF OĞUZ • HAKAN GÜLDAĞ • VAHAP MUNYAR

Bu yılki zeytin rekoltesi, zeytinyağı üretimi ile başlayalım. Zeytin rekoltesi nasıl? Zeytinyağı üretiminde artış ya da eksilme söz konusu mu?

Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) 2009-2010 yılından itibaren zeytin ve zeytinyağı rekoltesi tahmin ve tespit heyetinin koordinasyonunu yapıyor. Rekolteyi tespit ettikten sonra da sektörümüze ya doğrudan ya da bakanlığımız tarafından duyuruluyor. Bu yıl da 5 ayrı bölgede rekolte çalışmalarını yürüttük. Uzman heyetlerimiz tarafından Kuzey Ege, Marmara, İzmir ve çevresi Manisa, Güney Ege, Akdeniz ve Güneydoğu olmak üzere Türkiye zeytin üretiminin yüzde 97’sini karşılayan bölgeleri taradık. Kalan yüzde 3’lük bölümde de Tarım ve Orman Bakanlığı’nın il müdürlüklerinin tahminleri baz alındı. Öncelikle şunu belirteyim. Bu konuda çok spekülasyon olur. “Rekolte az veya fazla” gibisinden. Ekiplerimiz son derece uzman. Uzun süredir de bu işi yapıyor. Ayrıca ben de Türkiye’de ilk rekolte çalışmalarını yapanlardan birisiyim. Kısacası, verilerimiz son derece güvenilir. Ancak, sonuçları check etme uygulamasına da geçiyoruz. Uluslararası Zeytin Konseyi’nde böyle bir uygulama var. Bir yıl boyunca kesin rekolteler açıklanmıyor. Daima tahmin şeklinde devam ediyor. Dolayısıyla ocak ayında bir daha revize etme şansımız var. Rekolte tahminler için birinci grup 13-18 Eylül’de çıktı. Diğer 3 grup da 20-25 Eylül’de çıkmıştı. Bu sonuçlara göre bu yılın toplam zeytin üretimi 1 milyon 738 bin 680 tona ulaştı. Geçen yıla göre yüzde 32’lik bir artışı, son 10 yıl ortalamasına göre de yüzde 22’lik bir artışı ifade ediyor. Zeytinyağı üretimimiz geçen yıla göre yüzde 32 artarak 235 bin 727 tona çıktı. Son 10 yıllık ortalamaya göre de yüzde 24’lük bir artışı ifade ediyor.

Bayağı bereketli bir yıl yaşıyoruz anlaşılan…

Evet, son 10 yılın ikinci-üçüncü iyi rekolte yılı… Ben Edremit’te yaşıyorum. Arkadaşlarım, “Bizde rekolte sizin tahminleriniz gibi değil” diyorlar ama 1 milyon 738 bin 680 tonu ağaç sayısına böldüğünüz zaman zaten ağaç başına 10 kilo isabet ediyor. Ağaç başına üretim AB ülkelerinde yaklaşık 25-30 kilogramlar seviyesindedir. Dolayısıyla bizimki çok çok da büyük bir rekolte değil ama rakamlar son 10 yılın ikinci iyi rekoltesi olduğunu gösteriyor. Sofralık zeytin üretimimiz de bu yıl 506 bin ton 754 kilo ile rekor kırdı. Geçen yıla göre yüzde 40.7, son 10 yıl ortalamasına göre de yüzde 17 artış var.Sektörümüz oldukça dinamik. Rekoltelerin yüksek gösterilmesinin fiyatlar üzerinde baskıya neden olduğu söylentileri çıkar. Düşük gösterildiğinde de ithalatın yolu açılabilir. Eskiden her kurum kuruluş kendi rekolte hesabını yapardı, ona göre pozisyon alırdı. Ancak, her kurum kuruluşun menfaatleri farklı olduğu için tartışmalar çıkardı. O nedenle 2009-2010 döneminde tarafsız bir göz olan UZZK devreye girdi.

2 MİLYON KİŞİ BU İŞTEN EKMEK YİYOR

Zeytin ve zeytinyağının ülkemiz ekonomisindeki yeri nedir? Nasıl bir ciro oluşur? Kaç aile geçinir? İstihdamdaki yeri nedir?

Biliyorsunuz bizim bir Zeytin Kanunu’muz var. Zaman zaman da değişiklikler yapılmak isteniyor. Biz bu Kanun’un çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bunu söylerken de sektörün önemini ortaya koyuyoruz.

Zeytincilik sektöründe 500 bine yakın aile geçimini sağlıyor. Ortalama 4’er kişilik aile diye düşünürsek 2 milyon kişinin doğrudan geçimi anlamına gelir. Bu sektör öyle dinamik ki, mesela zeytin sezonu ekim ayı başlarında start veriyor, güney bölgelerde mart, hatta nisanı buluyor. Hasat dönemini 100 gün diye düşünelim. Bir işçi yaklaşık 60 kilo zeytin toplar. Ortalama yevmiye 120 lira diyelim. Aslında rakam daha yüksektir. Mesela Akhisar’da ortalama 150 liradır. 30 milyon lira günlük yevmiye söz konusu, bu yılki zeytin rekoltesi dikkate alındığında. Yani, işçiye 3 milyar 600 bin lira ödeme yapıldığını ortaya koyuyor. Günde 300 bin kişiye istihdam sağlıyor. Hasat dönemini 5 ay diye düşünürsek 450 bin kişinin günde ekmek yemesi söz konusu olur.

Yılda yaklaşık 50 bin ton zeytinyağı ihracatımız var. Zeytinyağında yıllık iç tüketim de 170 bin ton. Kişi başına yıllık 2 litre dolayında. 1 milyar doların üzerinde bir zeytinyağı geliri söz konusu. 1.5 milyar doları bulduğu yıllar da var. 500 milyon dolar da işçiliği düşünelim. Dolayısıyla bu sektörün 2 milyar dolar civarında büyüklüğü var. Şişe, teneke ambalaj, zeytin sıkma tesisleri, kooperatifler ve birlikler, buralarda çalışanlar var. Bunları hesaba katmadım. Bunları ilave edersek dönen rakam 2.5-3 milyar doları bulur.

Üretim artışının fiyatlara en azından rahatlatıcı açıdan etkisi olur mu? Zeytinyağında fahiş zam söz konusu mudur?

Ülkemizde fiyat konusunda yanlış giden bir şey var. Türkiye, serbest ekonomiyi benimseyen bir ülke. Avrupa Birliği de serbest ekonomiyi benimsemiş durumda. Ancak, Avrupa Birliği 136/66 regülasyonla, 1966’dan itibaren ortak piyasa düzeniyle zeytin ve zeytinyağı mevzuatını kurallara bağladı. Bu kurallar için de üçlü piyasa sistemini oluşturdu. Bu bizim açımızdan da çok önemli. Orada fiyat şöyle oluşuyor. Bir tane temsili piyasa fiyatı var. 2.5 Euro civarında oluyor (32.5 lira ortalama). Yani, Avrupa Birliği’nin temsili piyasa fiyatı 2.5 Euro’lar civarında oluyor. Üretici bununla ayağa kalkamıyor, geçinemiyor. Türkiye’de olduğu gibi… Zaten Türkiye de İspanya’daki fiyatları takip ediyor. Diyorlar ki, “Üreticiye, yani çiftçiye 1.32 Euro yardım verilmeli, böylece üreticinin eline geçen 3.82 Euro’ya ulaşmalı”… Bu da 53.29 lira ediyor. AB’deki üreticinin eline 53.29 lira düzeyinde para geçiyor. Kendi yağını orada, burada beyaz tenekede satmaya uğraşmıyor. Gidiyor kooperatife üye oluyor. AB’de üreticilerin yüzde 97’si kooperatiflere üye…

Şu anda bizim temsili piyasa fiyatı örneğin; Tariş’in fiyatları 38-40 lira civarında (natürel sızma zeytinyağı). 53 liraya varmaya ne kadar var? 13 lira var. İşte bu açığın primle kapatılması gerekiyor. Ancak, bizde bu yıl verilen 80 kuruşluk zeytinyağı desteği açığı kapatmaktan çok uzak kalıyor. Dolayısıyla bizde üreticinin eline 1 Euro eksik geçiyor.

“Zeytinyağı pahalıdır” algısı var… Dünyada bir parite var. Ayçiçek yağı ile bağlantılı bir parite var. Ayçiçek yağı ile zeytinyağı aynı değil. Ayçiçek yağı, bir tarlada yetişen tohumun yağı. Rafine edilmeden doğrudan tüketilemiyor. Zeytinyağı ise bir meyvenin suyu. Çok farklı bir ürün. En basit fiyat şöyle hesaplanıyor: Ayçiçek yağının fiyatı 1 ise zeytinyağının fiyatının 3 olması gerekiyor. Parite bire 3’tür. Marketlerde 5’lik 1 teneke ayçiçek yağı 125 lira civarında. Zeytinyağının 5’lik tenekesinin bu durumda 375 lira olması lazım değil mi? 200, 250, 300 en fazla 350 liradır. Kalitesine, erken hasat, soğuk sıkım farkına göre değişir. Bu, pahalı değil.

Geçmiş yıllarda, ekonominin daha küçük olduğu yıllarda bir işçi yevmiyesi 1 kilo zeytinyağı ederdi. Bugün zeytin toplayan işçi bölgeye göre 120-150 lira alıyor.

Tüketiciler fiyat artışlarına haklı olarak tepki gösteriyor. Çünkü alım gücünde gerileme var. Ama görüyoruz ki zeytinyağı fiyatlarına daha çok tepki gösteriliyor. Bu algıyı kırmalıyız. Bugün ayçiçek yağı ile bir kez kızartma yapabilirsiniz, aynı zeytinyağı ile 4 kez kızartma yapılabilir. Dolayısıyla pahalı falan değil.

Riviera zeytinyağı zaman zaman acımasızca eleştiriliyor. İddia ediyorum riviera zeytinyağı, bütün bitkisel yağlardan daha kalitelidir. Rivieranın oluşumu şöyledir. Kendiliğinden yere dökülen zeytinler doğrudan sıkıldığı zaman asitleri yüksek oluyor. Fiziksel rafinasyonla asitleri sıfıra indiriliyor. İçine yüzde 15 naturel zeytinyağı konuluyor.

Bu yılki zeytin ve zeytinyağı desteklemeleri üreticiyi tatmin etmeye yetti mi? Desteklemelerin ne kadar olması gerekiyor?

Sadece bu yıl değil. 10 yıldır zeytin-zeytinyağı desteklemeleri maalesef üreticiyi tatmin edecek düzeyde değil. AB ülkelerinde 1.32 Euro destek var. Ülkemizde ise zeytinyağı destek primi 80 kuruş. Oldukça düşük bir rakam. Sofralık zeytin desteği de 15 kuruş. 5 kilodan hesaplandığında o da zeytinyağına denk geliyor. Esasında mazot desteği 15 lira, gübre desteği 8 lira olmak üzere dekara 23 lira ayrıca yardım var. Küçük aile işletmelerine dekar başına 100 lira veriliyor. Rehabilitasyon yardımı var. Dağlık, engebeli alanlardaki zeytinlikler düz alanlardakilerle rekabet edemiyor. Dekar başına 100 lira olarak hesaplandı. Organik tarım ve iyi tarım için bireysel başvurularda veya grup başvurularında 20-40 lira arasında bir yardım da söz konusu. Zeytinyağı priminin kilo başına en az 5 lira, sofralık zeytinde de en az 1 lira destek verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sayın Bakanımıza da bu talebimizi ilettik.

İNTERNETTEN UCUZA ALINAN YAĞLAR SAĞLIĞI TEHDİT EDİYOR

Zeytin ve zeytinyağı borsası oluşturulur mu? Bir konfederasyon kurulur mu? Üreticiler için hibe krediler gündeme gelebilir mi?

Ben, ailemin 7’nci kuşağını temsil eden gerçek bir üreticiyim. Üreticinin içinde bulunduğu olumsuz koşulları, Tariş’teki görevlerim sırasında da, UZZK Başkanı olarak da ihracatçıya kadar dayanan, tüketicilerin de sorunlarını ülke penceresinden bakmak suretiyle gören birisiyim. Ambalaj gibi maliyetlerdeki artışa “dur” diyemiyoruz. Örneğin teneke, 8 liradan 15 liraya çıktı. TÜİK’in açıkladığı enflasyon, buralardaki fiyat artışlarını yansıtmıyor. Zeytinyağı fiyatına yüzde 25 zam yapsak, o bile pahalı geliyor tüketiciye. Tüketici de haklı, alım gücü yeterli değil.

Dünyanın hiçbir yerinde kooperatif birlikleri desteksiz olamaz. Türkiye’de borsa gibi bir sistem vardı. Bakanlık taban fiyat açıklıyordu. Bakanlık kooperatif birliklerini destekliyordu. Şimdi bu yükü kim üstleniyor? Kimse üstlenmiyor. Birliklere, “Basiretli tüccar gibi davranmak zorundasınız” denildi. Yani, böyle bir modele geçildi. Dolayısıyla Tariş gibi eskiden üreticiyi destekleyen kuruluşlar bugün ayağını yorganına göre uzatmak zorunda kalıyor. O zaman siyasi erk, hükümet, bakanlık bunu organize etmeli.

AB’deki destekleme düzeyini örnek gösterince yetkililer, “Türkiye, AB ile aynı mali güçte değiliz” diyor. Biz de bunu biliyoruz. Onun için zeytinyağına 5 lira destek primi talep ediyoruz. 13-14 lira gibi bir talepte bulunmuyoruz. Bugün bunlardan daha önemlisi esasında vatandaşın ucuz diye aldığı yağlar var, beyaz tenekede (markasız), internette 5 litresi 150 liraya satılan yağ var. Üreticinin kilo başına sattığı fiyat 40 lira… Dökme fiyatı bu. Nasıl 150 lira olur? Ucuz diye alınan söz konusu yağlar sağlık açısından tehdit oluşturuyor. Bir kez daha söylüyorum. Ayçiçek-zeytinyağı paritesi tam bir göstergedir.

Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı üretiminde dünyadaki yeri nasıl? Önde gelen ülkelerle karşılaştırma yapabilir miyiz?

Türkiye, bu yıl 235 bin ton zeytinyağı üretti. Yüzde 32’lik bir artış söz konusu. Son 10 yıla göre de yüzde 22’lik artış oldu. Sektör temsilcileri şöyle diyebilir: Başkan da amma palavra atıyor. Dünyada küresel ısınma, iklim değişikliği var, Türkiye’de bu yok mu? Bu artış nasıl oldu?
Bakın, 12 bin yıldır zeytin ağacı bu topraklarda. Yabanisinden bahsediyorum. Bundan 6-7-8 bin yıl önce de insanlar o ağaçları akıllıya dönüştürmeyi başarmışlar. Zeytinyağını da meyveden elde edip hem yemekte, hem güzellik ürünü olarak kullanmışlar. Son 10 yıldır özellikle en fazla üretim yapan İspanya, İtalya ve Yunanistan’ı küresel iklim değişiklikleri daha fazla vuruyor. Özellikle İspanya’nın güneyinde ciddi var-yok yılları yaşanıyor. Makas açılıyor. Bizim ülkemizde bu makas diğer ülkelere göre çok azaldı. Bu sevindirici bir durum. Türkiye, zeytin ağacının anavatanı ya, bunun ifadesi şu: Bu topraklarda verimlilik var, bereket var. Zeytin ağacı için en elverişli ülke de burası. Bu durum küresel iklim değişikliğinde de kendini gösterdi.

İspanya 1 milyon 403 bin ton açıkladı. Birinci sırada… İtalya 371 bin ton ile ikinci sırada. Ama yıllarca İtalya 600 bin ton üretimden bahsederdi. Türkiye bu yıl üçüncülüğe oturdu. Tunus gerçi 240 bin ton diyor ama bizim 235 bin ton da yukarı çıkabilir. Rekor seviyede sofralık zeytin üretimimiz var bu yıl. Oradan bir miktar yağlığa da kayış olabilir. Tunus’la üçüncülük konusunda yarışıyoruz. İkinci olmaya da adım adım yaklaşıyoruz. Yunanistan da bizimle aynı rekolte tahmini açıklamış. İtalya’nın sadece iç tüketimi 500 bin ton. 130 bin ton eksikliği var zaten. İtalya, 600 bin ton civarında da ihracat yapıyor. Bu ülke kimden yağ alır bu durumda? İspanya’da kıtlık var. Türkiye ve Tunus, İtalya’ya ihracatta çok şanslı. Sofralık zeytine baktığımızda, biz bu yıl liderliğe yükselmişiz. 506 bin ton. İkinci, 500 bin ton ile Mısır.

ZEYTİNYAĞINDA AMBALAJLI İHRACAT ‘DÖKME’Yİ GEÇTİ

Zeytinyağı ihracatında durum ne peki? Dökme ihracatla ilgili hep tartışmalar yaşanır. Dökme ihracat tamamen durmalı mı?

Zeytinyağı ihracatımızda son 4 yılda 50 bin ton, 45 bin ton, 50 bin ton ve bu yıl da 50-55 bin ton olur diye ümit ediyoruz. Sofralık zeytinde 90 bin ton ihracat söz konusu. Elimde son 10 yıllık ihracat verileri var. Sofralık zeytin ihracatı son 10 yılda 80 bin ton ortalama… 2018-2019’da 90 bin ton. O aralarda seyir izliyor. Son 4 yılda 50 bin tonlar civarında zeytinyağı ihracatımız var. 2017-2018’de 70 bin tonu görmüşüz. 2012-2013’te de 92 bin ton olmuş. Rekor… Rekor yılında dökme yağ ihracatı yüzde 90. İspanya’da yine o dönemde bir kıtlık oldu. İtalya’da da öyle… Bizim Türkiye’den güzelim yağlar 2-2.5 dolara oraya gitti. Biz UZZK’yı kurduktan sonra özellikle ambalajlı, markalı zeytinyağı ihracatının önemine hep vurgu yaptık. Hedef de koyduk. Sektörümüzün biraz bakışı değişti. Dökmeyi savunanlarda da bakış değişikliği oldu. Yine dökme bir miktar yapılabilir, onda hemfikiriz.
O yıllarda dökmenin ambalajlıya oranı yüzde 85-90’a 10-15 civarında, şimdiye baktığımızda 50 bin ton ihracat var, rakam düşmüş ama katma değeri yüksek. Yüzde 50-60 arasında ambalajlı ihracat var. Gönül ister ki Türkiye ürettiği yağın fazlasının tamamını ambalajlı şekilde ihraç etsin. Bunu İtalya başarıyor. Dışarıdan da alıp ambalajlayıp ihraç ediyor. Biz de inşallah markalı, ambalajlı ihracatta o hale gelelim.

Bu sezon biz 235 bin ton yağ üretiyoruz. 15 bin ton da geriden stok var. 250 bin ton yağımız var. Bunun 170 bin tonu iç piyasada tüketiliyor. Geriye 80 bin ton da ihracata uygun yağ kalıyor. İhracatımız 50 bin ton civarında. İspanya gibi bir dev bile dökme yağ ihracatı yapıyor. Bizim de üretimimiz 700-750 bin tonlara çıktığında daha rahat dökme yağ ihracatına devam edebiliriz. Dökme yağ ihracatı tu, kaka bir şey değildir yani… Bir de Suriye’den gelen yağ var. Suriye’den gelen yağlarla ilgili olarak sektörümüz huzursuzluk yaşıyor. Ancak, burada hükümetin bir politikası var. Orada biliyorsunuz terör örgütleri var. Yağı onlar ele geçiriyordu. Türkiye, bu yağın ihraç kaydıyla Türkiye’de işlenip direk ihracatına olumlu bakıyor. Bu da ihracatçımızın işinin sürdürülebilirliği açısından önemli bir şey. Bu olmalı, tamam. Ama burada bizi rahatsız eden iç piyasaya bu yağın girmesi. Eğer giriyorsa, bizim üreticimizi bitirir. Geçtiğimiz dönemde maalesef iç piyasada Suriye’den gelen yağları biz tespit ettik.

ZEYTİN AĞACI SAYISINDA DÜNYA İKİNCİSİYİZ

Türkiye’deki zeytin ağacı varlığı ne durumda? Zeytin ağacı varlığı açısında Türkiye’nin yeri dünyada nerelerde?

Şu anda meyve veren ağaç 164 milyon 586 bin adet. Fidan seviyesinde olan da 28 milyon adet civarında. Türkiye’de toplam 193 milyon ağacımız oluştu. Ben aynı zamanda Uluslararası Zeytin Konseyi’nin Danışma Kurulu Üyesiyim. İspanya ağaç sayısında lider. 320-325 milyon zeytin ağacı var. İkinci sırada artık Türkiye geliyor. İtalya’da 159 milyon ağaç var. Türkiye’nin ağaç sayısında dünya ikincisi olması bizim 2023 hedefimizdi. Daha erken ulaşmış olduk. Üçüncü sırada 120 milyon ağaçla Yunanistan bulunuyor. Tunus bizim çok önemli bir rakibimizdir. Sadece 90 milyon ağacı var.

İSPANYA’DA DA SORUN YAŞANIYOR AMA SİSTEM VAR, ÇÖZÜM ÜRETİLİYOR

Rekolte, verim düzeyini zeytin ağaçlarına bakım da etkiliyor mu? UZZK zeytin ağaç bakımı, budama, gübreleme konusunda neler yapabilir?

Ben profesyonel zeytincilik işine 1984 yılında başladım. Tariş’in 33 kooperatifinde yaklaşık 20 bin kişiye budama, gübreleme konularında, sofralık zeytin hazırlama teknikleri kurslar verildi. Ben o kurslarda görev aldım. 20 bin kişiye benim de imzamın olduğu eğitim sertifikaları verildi. Türkiye’de esasında budama, gençleştirme konusunda çok yol aldık. 1990-98 yılları arasında kursların başında teknisyen olarak ben vardım. Elimde makas ağaç ağaç, köy köy, demolar yaptık, ağaçları budadık. 1998 yılında 240 bin ton zeytinyağı üretimini yakaladık. Ağaç sayısı bugünkünden yüzde 50 daha azdı. Biz şimdi gübre artık atamıyoruz. Çünkü aşırı pahalı. İlaç kullanamıyoruz. Gübre desteği var, mazot desteği de var. Ama o destekler yetmiyor. Biz şimdi neredeyse hiçbir şey yapmadan, doğaya bağlı koşullarda zeytin yetiştirmeye başladık. Bu da verimi düşürüyor. İyi şeyler olmadı mı, elbette oldu. Örneğin hasat teknikleri gelişti. Yeterli olmamakla birlikte dal sarsıcı, gövde sarsıcı, çırpıcı makineler yaygınlaştı. Tüm zeytinci ülkelerde benzer sorunlar yaşanıyor. Ancak, örneğin İspanya gibi ülkelerde oturmuş bir sistem var. Ona göre hareket ediliyor. Sorunları çözebiliyor. Sistemi olmayan ülkelerde günlük gelişmelere göre hareket ediliyor. Bakın ağaç sayısı bakımından dünya ikinciliğine, üretimde de 3-4’üncülüğe çıktık.

Rakamlar

%40,7
SOFRALIK ZEYTİNDE ÜRETİM ARTIŞI

50 BİN TON
TÜRKİYE’NİN YILLIK ORTALAMA ZEYTİNYAĞI İHRACATI

193 MİLYON ADET
TÜRKİYE’DEKİ TOPLAM ZEYTİN AĞACI SAYISI

Ekonomi