Türkiye’den 2021’de %5’lik güçlü bir büyüme bekliyoruz

Avrupa ve ABD’de salgının kontrol altına alınmasında sağlanan ilerleme küresel ekonomik beklentilere olumlu yansırken, Türkiye’ye ilişkin görünümü, Dünya Bankası Avrupa/ Orta Asya Bölgesi Başekonomisti Aslı Demirgüç-Kunt ile konuştuk.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Türkiye’den 2021’de %5’lik güçlü bir büyüme bekliyoruz

Elif KARACA

● Önde gelen merkez bankalarının kısa/orta vadede atabileceği adımlar hakkında tahminleriniz ne yönde? Bu politikaların piyasalara yansımalarını ne şekilde göreceğiz?

Gelişmiş ülkelerde özellikle de ABD’de yükselen enfl asyon beklentileri ve aşırı gevşek para politikasının sona ermesine dair piyasa spekülasyonlarının yoğunlaşması, 2013’te yaşanan taper tantrum dönemine benzer bir olaya sebep olabilir. Para birimlerinin önemli ölçüde zayıfl amasını ve enfl asyonist baskıların artmasını önlemek için gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları faiz oranlarını artırmak zorunda kalabilirler.

Türkiye’de 2018’den bu yana süregelen makro-finansal baskılar politika tamponlarını tüketti ve ekonomiyi kırılgan hale getirdi. Dış finansman gereksinimleri halen önemli ölçülerde olduğu halde, uluslararası rezervler artık daha düşük ve finans sektörünün sağlıklı kalmasına daha fazla bağımlı. Örneğin Merkez Bankası’ndaki Gayrisafi Uluslararası Rezervler (GUR) Merkez Bankası’nın ticari bankacılık sektörüne olan döviz yükümlülüklerini karşılamamakta. Türkiye’nin daha az kaynağa sahip olması, herhangi ciddi bir dış dalgalanmayı da daha zor atlatmasına sebep olur. Bu tür olaylar şirketlere, hane halklarına ve finansal sektöre zarar vereceği için kaçınılmaz olarak büyüme beklentilerini de düşürüyor. Bu riskler göz önüne alındığında, Merkez Bankası’nın GUR seviyesini önemli ölçüde yükseltmesi ve (kısa vadeli akışlar düşüldükten sonraki) net rezerv seviyesini tekrar pozitif bölgeye getirmesini tavsiye ediyoruz.

● Bu ortamda başta büyüme olmak üzere ekonomik göstergeler için öngörüleriniz hangi doğrultuda?

Böylesine zorlu bir yılın ardından, Türkiye’nin 2021 yılında % 5’lik güçlü bir büyüme performansı kaydetmesini bekliyoruz. Bununla birlikte, görünüm halen belirsizliklerle dolu. Bu büyümenin gerçekleşmesi için ihtiyatlı ve sıkı para politikası, destekleyici mali ve finansal sektör politikaları ve COVID-19 salgınının kontrol altına alınmasını gerekiyor. Türkiye, aşı uygulamalarında iyi bir ilerleme kaydetti, ancak önümüzdeki yol uzun ve yeni COVID salgınları 2021 yılındaki toparlanmayı baltalayabilir. Politika çerçevesi şu anda istikrar sağlamaya yönelik olarak tasarlanmış olsa da, merkez bankası başkanının değiştirilmesi, politikaların yönüyle ilgili belirsizliğe yol açtı. Temel varsayım, enfl asyonu dizginlemek ve yatırımcı güvenini yükseltmek için para politikasının 2021 yılı boyunca uygun şekilde duyarlı kalacağı yönünde. 2021’de tam bir toparlanmayı sağlamaya yönelik destekleyici maliye politikası için halen alan mevcut. Ancak, artan şarta bağlı yükümlülükler ve yüksek dış piyasa riski, bu mali genişlemenin ılımlı ve zaman bakımından sınırlı olması gerektiğini gösteriyor.

● Risklerin azaltılması bakımından hangi önlemlerin alınması gerekir?

İflas ve borç çözümleme çerçevelerinin güçlendirilmesi, şirket ve finansal sektör risklerini azaltmada önemli olacaktır. Türkiye karbondan arınmaya yönelik dönüşümü erkenden teşvik etmeye yönelik politikalar uygulayarak da potansiyel büyümeyi artırabilir. Bu süreci desteklemek için de çeşitlendirilmiş finansal piyasalar ile birlikte uzun vadeli ve sürdürülebilir finansman kaynaklarının geliştirilmesi de önemli olacaktır. Türkiye’deki yabancı şirketler için ticaret engellerinin azaltılması ve pazar erişiminin artırılması da orta vadede büyümenin desteklenmesine yardımcı olacaktır. Pandemi şokunun işgücü piyasalarında uzun süreli etkisi olması muhtemel. Özellikle kadınların ve gençlerimizin topluma katkıda bulunmaya devam edebilmeleri için aktif ve hedefl i sosyal ve işgücü piyasası politikaları giderek daha önemli hale gelecek.

● Önümüzdeki dönemde izlenecek politikalar, açılan son reform paketi yeterli desteği sağlar mı?

Makroekonomik istikrarı yeniden tesis etmek için Merkez Bankası’nın enfl asyonu dizginleme konusunda sağlam bir şekilde kararlılık göstermesi gerekiyor. TCMB’nin en önemli görevi enfl asyon hedeflemesi ve fiyat istikrarı. Para politikasının erken bir şekilde yumuşatılması merkez bankasının mevcut politika duruşuna aykırı olup enflasyon beklentileri yükseltir, dış baskılara ve mali ve kurumsal bilançoların zayıfl amasına yol açar. Mart 2021’de açıklanan Ekonomik Reform Paketi toparlanmayı ve istikrarı desteklemek için yararlı bir paket, ancak istenen sonuçları elde etmek için sağlam bir makroekonomik politika çerçevesine gerek var. Bu reform programı kapsamında merkez bankası bağımsızlığının pekiştirilmesi de reform paketini destekleyecektir. Riskleri azaltmada ve büyümenin yolunu açmada en önemli faktörlerden biri de bankacılık sektörü. Geçen yılki hızlı kredi artışı, finansal sektördeki sıkıntılı varlık sorunlarını artırdı. COVID-19 salgınının başlangıcından bu yana hala yürürlükte olan rahatlatıcı önlemler, bankacılık sektörünün sıkıntılı varlıklarının gerçek durumunu şu anda gözlemlenemez hale getiriyor. Ancak tahsili gecikmiş kredileri ve sermaye yeterlilik oranlarını öngörmeye çalıştığımızda bankaların önemli miktarda sıkıntılı varlık birikimine sahip olduğunu tahmin ediyoruz. İleride rahatlatıcı önlemler geri çekilmeye başlanınca, ifl as ve borç çözümleme çerçevelerinin güçlendirilmesi, sıkıntılı varlıkların düzenli ve verimli bir şekilde çözümlenmesini destekleyecektir.

 Merkez bankaları bir süre daha sahada kalabilir

ABD'de birbiri ardına açıklanan kamusal destek paketleri ve hızlanan aşılama uygulamalarının etkisiyle tüketici harcamalarındaki yüzde 10,7'lik artış dikkat çekerken, geçtiğimiz hafta açıklanan birinci çeyrek büyüme verisi de güçlü bir performansa işaret etti. ABD’deki kadar olmasa da euro bölgesinde de güçlü toparlanma sinyali veren veriler var.

Ancak yine de küresel merkez bankalarının gevşek para politikalarından çıkışını konuşmak için henüz erken olabilir. Fed, tam istihdama ve enflasyon hedefine doğru "önemli bir ilerleme" görene kadar borçlanma maliyetlerini sıfıra yakın seviyede tutmayı ve aylık 120 milyar dolarlık varlık alımlarını sürdürmeyi planlıyor. ECB ve BOJ da destekleri bir süre daha devam ettirecek. Hepsi de geçtiğimiz ayki para politikası kurulu toplantılarının ardından tahvil alımlarının devam edeceği yönünde açıklamalar yaptı.

Sıkılaştırma sinyali verenler de var

Kanada Merkez Bankası varlık alımlarını azaltacağı ve faiz artırımının öne çekilebileceği sinyalini veren ilk büyük merkez bankası oldu. Norveç merkez bankası (Norges Bank) martta yaptığı açıklamayla 2021'in ikinci yarısında bir oran artışının gelebileceğine işaret ederek, geri çekilme sinyali veren bir diğer banka oldu.

Pandeminin kontrol altına alınmasında sağlanan ilerleme, küresel ekonomiye dair beklentilere olumlu yansırken, merkez bankaları tarafından uygulanan gevşek para politikalarının yerini ne zaman sıkılaştırmaya bırakacağını stratejistler Cüneyt Paksoy ve Şant Manukyan’a sorduk.

Stratejist Cüneyt Paksoy: Merkez bankalarının uzun bir süre daha genişlemeci tarafta kalması kaçınılmaz

Mevcut durumda piyasalarda hem borsa hem emtia tarafında baz senaryo olarak ‘’umut senaryosu’’ fiyatlamalarının ılımlı pozitif olarak etkili olduğu bir ortamda olduğumuzu gözlemliyoruz. Majör merkez bankalarının limitsiz parasal desteklerinin yanında, kamusal teşvik paketlerinin verdiği ek momentumu da kullanan piyasalar bir yandan da haziran ayı ve sonrasında kademe kademe normalleşmenin aşılama çalışmalarının desteği ile hızlanacağını ‘umut senaryosu içinde fiyatlamaya devam ediyorlar.

Gelişmelere baktığımızda ise tedarik noktasında yaşanan sıkıntılar nedeniyle aşıya ulaşım sorunları , bunun getireceği bölgesel farklılıklar doğal olarak pandemi sürecine dair belirsizliklerin sürmesine sebep oluyor. Hala pandeminin bitmesi ve normalleşmenin kalıcılığı noktasında zamanlama adına kafaların karışık olduğunu görüyoruz. İyimser beklentilerle fiyatlanan baz senaryonun vaka sayılarında yaşanacak olası artışlarla sekteye uğraması ya da global ekonomilerde belirlenen değerlemelerin üzerinde hasar tespitlerinin oluşması durumunda daha çok uzun bir süre daha Fed, ECB ve büyük ölçekli diğer merkez bankalarının genişlemeci tarafta kalması kaçınılmaz görünüyor.

Hala negatif reel faiz ortamında kalmaya devam eden büyük ölçekli tahvil stoğunun olduğu bir ortamda bankacılık sistemine dair belirsizliklerin hala konuşulduğu bir ortamda ve devamlı büyüyen küresel borç sürecinin yaşandığı bir ortamda erken geri çekilme adımlarının çok daha derin sorunları ortaya çıkaracağını düşünmekteyiz.

Merkez Bankası Başkanlarından da bu yönde açıklamalar gelmeye devam ediyor. Sözlü yönlendirmeyi enflasyon vb. sebeplerle dengeli tarafta ılımlı bir şekilde kullanan Powell’ın aslında daha uzun bir süre masada kalacaklarına dair söylemleri ABD 10 yıllıklar ve dolar endeksi tarafında şimdilik çok fazla etkili olmasa da yine de beklenti tarafında etkili olmaya devam ediyor.

ECB Başkanı Christine Lagarde ise bu konuda daha cesur davranarak masadan erken çekilme lüksümüz yok, sorunlar hala belirsizliğini koruyor diyerek İtalya vb. gibi büyük ölçekli bir borç büyüklüğünün döndürülmesi gerektiğini dolaylı bir şekilde ifade ediyor.

Özetle çok çeşitli dinamiklerle çok uzun bir süre daha Majör merkez bankalarının sahada kalacağını ve bu sürecin dolaylı olarak Gelişen piyasaları da desteklemeye devam edeceğini düşünüyoruz. 2008-2014 benzeri bir para akışı olmadığını ve paranın çok daha seçici olarak gelişen ülke piyasalara gittiğini düşündüğümüzde Sermaye piyasaları anlamında net ucuzluğu barındıran ve doğrudan yabancı sermaye için fırsatlar sunan Türkiye’nin bu süreçte kendi hikâyesini yazarken çok daha temkinli ve dikkatli olması gerektiğini de görmekteyiz. Büyüme tarafında ve büyümeyi destekleyen ihracat başta olmak üzere tüm sanayi üretim tarafındaki pozitif manevra alanımızı, turizmi de kazanarak hizmetler sektörünü de içine alarak ilerlemek ve bu süreçte enflasyon ile mücadelede de TCMB paralelinde ekstra kararlı duruşu korumak gerekiyor. Yapısal reformların sahada eylem olarak hızlanması da yabancı sermayenin borsa ve tahvil tarafında ki ucuzluğu satın alması ve üretimi destekleyecek doğrudan sermaye girişlerinin devamı için de oldukça önemli olmaya devam edecektir.

Finansal ve fiyat istikrarına dair kararlı adımlar sahada kaldıkça, yapısal reformlar hız kazandıkça ve üretim – istihdam motivasyonu korundukça adım adım Türkiye hikayesine dair olumlu beklentilerin artma ihtimali masada olacaktır. Bu süreçte pandemiyle mücadeledeki başarı ve jeopolitik risk ajandasında ki gelişmeler de yakından takip edilecektir.

Stratejist Şant Manukyan: Büyük merkez bankalarının politikaları yakın bir gelecekte muhtemelen ayrışacak

Şu anda aynı, yani gevşek para politikası sepetine dahil görünse de büyük merkez bankalarının politikaları yakın bir gelecekte muhtemelen ayrışacaktır. PBOC zaten çok agresif olmasa da likiditeyi sıkılaştıracak adımlar atıyor, ancak asıl dikkat çekici gelişme Fed tarafından gelecektir.

Aşılama oranı ve mali paketlerin büyüklüğü göz önüne alındığında ABD hem toplum hem de ekonomik olarak salgının etkilerini diğer ülkelere göre daha hızlı üzerinden atıyor. Yükselen hammadde ve konut fiyatları, rekorlar kıran endeksler, hızla gerileyen işsizlik ve neredeyse 2019 yılı büyüklüğüne erişen GSYH nedeni ile Haziran veya Temmuz FOMC toplantılarında veya bir ihtimal Ağustos Jackson Hole toplantısında Başkan Powell "tapering" olarak bilinen varlık alımlarını azaltma politikasına geçişin Aralık'21 veya Ocak'22 de başladığını açıklayacak. Diğer merkez bankaları, özellikle BOJ ve ECB bu adımı atmaktan henüz uzak. Fed'in bu adımı şayet diğer ekonomiler başarılı bir aşılama ve dolayısı ile açılma kampanyası içinde ise negatif bir etki yaratmaz.

Nitekim daha önce 2013 yılında benzer bir adım atan Bernanke piyasalarda volatiliteye neden olmuş olsa da ekonomik büyüme ve boğa piyasası devam etti. Öyle ki hisse endekslerinin yükselişini Fed'in bilanço büyümesine bağlayan kesimler bu ralliyi ıskaladı. Oysa kuvvetli bir ABD ekonomisi tüm dünya için iyi haber. Ancak Fed sıkılaştırmanın ilk adımlarını atarken AB ve bizim de içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülkeler hala aşı belirsizliği yaşıyor olursa negatif etkileri görmemiz söz konusu olur. Yükselecek olan 10 yıllık ABD getirileri borçlanma oranlarının artışı anlamına geleceği gibi hızlı ısınan ve daha yüksek getiri vaadeden bir ABD ekonomisi doların da kuvvetlenmesi anlamına gelecektir. Önümüzdeki günlerde aşılama kampanyasının hız kazanacağını düşünüyoruz. Buna rağmen yaşanan emtia rallisi nedeni ile gelişmekte olan piyasalarda emtia üreticisi ülkeler emtia alıcısı ülkelere oranla daha ön plana çıkabilir.

Ekonomi