Türkiye kadınlarla ayağa kalkacak

Türkiye’yi yasa boğan Kahramanmaraş depremleri sonrası ekonominin yeniden ayağa kaldırılması için ülkece büyük bir seferberlik başlatılırken, kadınlar bu süreçte yine kilit rol oynayacak. Bu kapsamda EKONOMİ gazetesi ile KOÇ-KAM iş birliğinde bir araya gelen Türkiye’nin kadın liderleri, afet sonrası kalkınma sürecinde izlenmesi gereken yol haritalarını masaya yatırdı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Türkiye kadınlarla ayağa kalkacak

EKONOMİ gazetesi, Koç Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KOÇ-KAM) ile birlikte Türkiye’nin kadın liderlerini bir araya getirerek, Türkiye’yi yasa boğan 6 Şubat depremleri sonrası ekonominin yeniden inşası için yapılması gerekenleri ele aldı. 4 Mart Cumartesi günü çevrimiçi düzenlenen ve ‘Türkiye kadınlarla ayağa kalkacak’ temasıyla buluşan iş dünyası, akademi ve sivil toplumun önde gelen kadın temsilcileri, bu noktada sorunları ve çözüm önerilerini gündeme getirdi. Etkinliğin açılışında konuşan NBE Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, kadınların güçlenmesi ve toplumsal yaşama katılmasının Türkiye’nin aydınlık geleceğinin en büyük garantisi olduğunu söylerken, bundan hareketle EKONOMİ gazetesi olarak kadınların iş dünyasına eşit katılımını desteklemenin, başarılı kadınlarının sesini duyurmanın ve herkese ilham olmalarına katkıda bulunmanın en temel önceliklerinin başında yer aldığını vurguladı. Söz konusu katkıyı artırmak için bu yıl ‘kolları sıvadıklarını’ dile getiren Güldağ, “Ülkemizi derinden sarsan çok büyük bir felaketin ardından bir araya geliyoruz. Şehirlerimiz yıkıldı, çok büyük acılar yaşandı. Ama şimdi Türkiye’yi kadınlarla ayağa kaldırmanın tam zamanı” dedi.

“Kadın meselesi, beka meselesi”

Bu yılın Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı olması nedeniyle önemine dikkat çeken Güldağ, bu süreçte çok fazla aşamalar kaydedildiğini, ancak üstesinden gelinemeyen konular için çabaları artırmak gerektiğine işaret etti. ‘Kadın meselesi’nin de bunların başında geldiğini aktaran Güldağ, şöyle devam etti: “Tıpkı deprem meselesi gibi kadın meselesi de bana göre ülkemizin beka meselesi. Depreme hazırlık olmadan nasıl kalkınma mümkün değilse ve her seferinde yaptıklarımız bir kere daha başımıza yıkılıyorsa; kadın meselesini aşmadan kadını toplumsal ve ekonomik hayata sokmadan, kalkınma yarışında geride kalmaya devam edeceğimiz kesin. Kadının yeri öncelikle iş yeridir, okuldur, yönetimdir, toplumsal hayattır. Kadınlarımız daha iyi eğitim almalı. Türkiye’de bugün 30 binin üzerinde belediye meclis üyesi var ama bunların içinde kadınların sayısı 1500’ü bile bulmuyor. Parlamentoyu hiç söylemiyorum bile... Bu konudaki yayınlarımızı ve katkılarımız artırmaya çalışıyoruz.”

“Eşitsizlik kadınları 5 kat fazla etkiliyor”

“Yük her zaman kadınların üzerinde” diyen Güldağ, deprem sonrasında da bu durumun değişmediğini, afet bölgesi ziyaretlerinde bizzat buna şahit olduklarını aktardı. Bilimsel araştırmaların toplumsal rollerdeki eşitsizliğin kadınları 5 kat daha fazla etkilediğini ortaya koyduğuna işaret eden Güldağ, “Depremi ve kadın meselesini beka sorunu olarak görüyorsak, bu sorunları başımıza geldikten sonra değil, öncesinden yönetiyor olmamız gerekiyor. Kadın meselesi bana göre zinhar bir sosyal yardım, bir sosyal politika meselesi değil. Kadın meselesi bir iktisat politikası meselesidir. Biz de EKONOMİ gazetesi olarak meseleyi bu şekilde ele alıp katkılarımızı da zirveye çıkarmayı, özellikle bu yıl çok arzu ediyor ve hedefliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.

Diren: Kalkınmanın desteklenmesi her zamankinden önemli, ama kadını unutmadan 

Etkinliğin açılış konuşmacılarından Philip Morris Türkiye Genel Müdürü Filiz Yavuz Diren, 6 Şubat depremleri sonrası yüreklerin adeta yangın yeri olduğunu söylerken, dayanışmanın ve yan yana durabilmenin öneminin bir kez daha anlaşıldığını dile getirdi. “Toplum olarak şimdiye kadar nasıl ortak değerlere tutunup her zorluğu birlikte aştıysak, bu büyük felaketin yaralarını da hep birlikte saracağımıza, birlikte iyileşeceğimize tüm kalbimle inanıyorum” diyen Diren, oldukça geniş bir coğrafyada yaklaşık 15 milyon kişiyi doğrudan etkileyen felaketin ardından ülkedeki tüm kurum ve kuruluşların, hatta her bireyin görev ve sorumluluk üstlendiği bir döneme girildiğine işaret etti. Depremden etkilenen 11 ili yeniden ayağa kaldırmak için atılan her adımın çok önemli olduğunu belirten Diren, “Deprem bölgesinde 10 binin üzerinde tütün üreticisi çiftçimiz, 23 bin bakkal esnafımız, distribütörlerimiz ve mesai arkadaşlarımız bulunuyor. Ticari bağlarımızın da ötesinde bu yöremizle yıllardır devam eden bir gönül bağımız var. Kadın çiftçilerimize ve bölgenin kalkınmasına yönelik desteklediğimiz projeler vesilesiyle her zaman omuz omuza olduğumuz, bu eşsiz coğrafyada yaşayan insanımızı şimdi her zamankinden daha çok odağımıza almamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“2 milyon dolarlık fon ayırdık”

Şirket olarak bölgedeki çalışmalara destek olmak için 2 milyon dolarlık bir fon ayırdıkları bilgisini veren Diren, çeşitli ülkelerdeki Philip Morris International çalışanlarının, şirket içinde başlatılan bağış kampanyasına da destek verdiğini ifade etti. “Bölgede kalkınmanın desteklenmesinin her zamankinden daha önemli, ama kadını unutmadan” diyen Diren, kadın emeğinin olmadığı, kadının eşit temsil edilmediği bir denklemde, sürdürülebilir kalkınmadan söz etmenin mümkün olmadığını vurguladı. Diren, büyük felaketlerden sonra üretime katılıp ülke ekonomilerine güç katan kadınlara şimdi daha çok ihtiyaç olduğunun da altını çizdi.
“Kadınlar yeterince temsil edilmiyor”

Konuşmasında toplumsal cinsiyet eşitsizliğini 21’inci yüzyılın en büyük sorunu olarak tanımlayan UN Women’in raporuna da atıfta bulunan Diren, şu ifadeleri kullandı: “Buna göre, kadınların ekonomiye katılımında eşitlikten söz etmek için 267 yıl daha beklememiz gerekiyor. Cinsiyet eşitsizliği ve gelir dengesizliği dünya ekonomisinde milyarlarca dolarlık zarara sebep oluyor. 2020-2022 yılları arasında yaşanan pandemide tüm dünyada kadınlar 800 milyar dolar gelir kaybetti. Salgın sonrası toparlanma çabasına rağmen kadınların küresel iş gücü piyasalarına katılımları için telaff uz edilen rakamlar maalesef hala yüzde 50’lerde. Yine BM verilerine göre bugün dünyada kadınlar erkeklerden ortalama yüzde 16 oranında daha düşük ücretlendiriliyor. Dünya Ekonomik Forumu'na göre cinsiyetler arasındaki ücret farkının kapanması için 108 yıl geçmesi gerekiyor. İstatistikler, birçok ülkede ekonomik kaynaklara erişim ve kamusal yaşam söz konusu olduğunda kadınların yeterince temsil edilmediğini ortaya koyuyor. Daha güçlü bir ekonomi için, daha fazla sayıda kadının ücretli işlere tam katılımı ve eşit işe eşit ücret alması, en önemli etkenlerin başında yer alıyor. Bunun için de dijitalleşmenin önemine inanıyoruz. Philip Morris Türkiye olarak, liderlik ettiğimiz FMCG sektöründe dijital dönüşümün kapsamını ve etki alanını genişletmek için çalışıyoruz. Bizim için tarladan bakkala kadar tedarik zincirimizin tamamında gerçekleştireceğimiz dijital dönüşümün tüm paydaşlarımıza sağlayacağı fayda çok önemli.”

“Kadın ve erkeği farklı görme lüksümüz yok”

“Felaketin ardından, yaşanan duygusal ve ekonomik sıkıntılardan çıkmak için daha iyi olmak, modern endüstriyel kapasiteye sahip olmak, verimli çalışmak ve dijitalleşmek için her zamankinden daha fazla sorumluluğumuz var” diyen Diren, “En büyük kaynağımız olan kadın ve erkeği farklı görme, fırsatları hak edene değil tek cinsiyete sunma ve rekabetçiliği yok etme lüksümüz yok. Özellikle dijitalleşme yolculuğundaki dönüşümü kapsayıcılık odağında gerçekleştirirsek, istihdamda cinsiyet eşitliğini sağlama fırsatımız var. Yaşadığımız afetten sonra da bu anlayışımızı sürdüreceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.

Oder: Kadınları ‘anlayan’ destek mekanizmaları gerekli

Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bertil Emrah Oder, etkinliğin açılışında gerçekleştirdiği konuşmada, bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne depremin yarattığı derin keder duygusunun da eşlik ettiğini dile getirdi. Deprem sonrası süreçte dayanışmayla, desteklerle, güçlü bir kamusal kaynak ve kamusal yetkinlikle insan onuruna uygun yaşama koşullarının sağlanmasının birincil öncelik olduğunu belirten Oder, depremin toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri hem daha açık hale getirdiğini hem de çoğalttığını vurguladı. “Önümüzdeki dönemde akılcı, bilgiye dayalı, planlı ve sistematik önlemler öne çıkmazsa; yanı sıra bu alanda etkili bir kamu politikası geliştirilmezse eşitsizliklerin daha da artması büyük bir risk olarak karşımızda duruyor” diyen Oder, toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerin afet dönemlerinde çoğunlukla diğer eşitsizliklerle birleşerek büyüdüğünü dile getirdi.

“Şiddetin artması endişe verici”

Oder, şöyle devam etti: “Bir başka ifadeyle beslenme, barınma, sağlık, eğitim, ekonomik kaynaklara erişim ya da yaş, sosyal köken, göçmenlik veya diğer kırılgan gruplara ait olma gibi etkenlerle kesişerek eşitsizlik giderek derinleşir. Politika ve uygulamaların toplumsal cinsiyete dayalı olarak kadın ve kız çocuklarını daha fazla etkileyeceği gerçeğini gözetmeden ilerlemek, bu durumu her zaman daha da ağırlaştırır. Diğer yandan kadınlar ve kız çocuklarına yönelik fiziksel ve cinsel şiddetin artması, yine afet dönemlerinin en büyük endişe kaynaklarından bir tanesidir. Afet alanlarında barınma koşullarının toplumsal cinsiyete özgü gereklikleri gözeterek planlanması yine kamu politikasının bir önceliği olmalıdır.”

“Kadın liderliğinde ısrarcı olunmalı”

Depremin yıkımını kadınları kapsayacak bir ekonomik dönüşümle aşmanın ve toplumsal insani kalkınmayı sağlayacak modeli acilen almanın zorunluluğuna işaret eden Oder, “Kadınların içinde olduğu süreçte ‘gören, tanıyan, anlayan, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı destek mekanizmaları’ önceliğimiz olmalıdır. Buna eklenmesi gereken ise hiç kuşkusuz kadın emeğinin değerini, kadınları değişik biçim ölçeklerde ekonomiye katılımı sağlayacak araçları, kadın girişimciliğine ve deprem bölgelerinde kadın liderliğine mümkün kılacak bir planlama ve strateji için ısrarcı olmalıyız. Kadınlar ve kız çocuklarının haklarını ve emeğini sömürmeyen, onları edilgen rollere değil, etkin, etkili, lider konumlara taşımak şu içinde bulunduğumuz afeti aşabilmek için değil, Türkiye’nin insani ve eşitlikçi geleceği için önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

KADINLARIN KAPSAYICILIĞINA VE DUYARLILIĞINA HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA İHTİYAÇ VAR

Açılış konuşmalarının ardından etkinlik ‘Deprem sonrası kadınlar ekonomiye nasıl güç katacak’ paneli ile devam etti. EKONOMİ Gazetesi Koordinatörü Didem Eryar Ünlü’nün moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, Kadın Girişimcileri Derneği (KAGİDER) Başkanı Emine Erdem, TİM İklim ve Sürdürülebilirlik Komite Üyesi Nilgün Özdemir, Seza Çimento Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık ile Nazar Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Nazlı Ceylan Balduk Kurtul konuşmacı olarak yer aldı. Bu yıl Türkiye’nin lider kadınları paneli ve ödül töreninin üçüncüsünü düzenlediklerini aktaran Didem Eryar Ünlü, Kahramanmaraş depremlerine değinerek, bu tarz felaketleri yaşamamak için dayanıklı sistemler kurmaya ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Dayanışmanın, paylaşmanın ve birlikte hareket etmenin önemine işaret eden Ünlü, “Ego sistemler değil, ekosistemler kurmaya ihtiyacımız var ve aslında kadın bakış açsına, kadınların kapsayıcılığına ve duyarlığına her zamandan daha fazla ihtiyacımız var. Biz de o yüzden dedik ki Türkiye kadınlarla ayağa kalkacak” dedi.

Geçimi tarıma bağlı kadınlar için büyük risk
TİM İKLİM VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KOMİTE ÜYESİ NİLGÜN ÖZDEMİR

Türkiye’de kadın ihtiyaçlarını gidermek için erkeklerle omuz omuza ve aynı koşullarda çalışacak ortamların yeterli olmadığını söyleyen TİM İklim ve Sürdürülebilirlik Komite Üyesi Nilgün Özdemir, bu konuda gelişme sağlanması gerektiğini vurguladı. Kadınların yönetimlerde söz hakkının çok az olduğunu aktaran Özdemir, “Biz kadınlar kırılgan ve duygusalız. Dolaysıyla öncelikle kadınlarımızın kendilerini güçlü hissetmeleri gerektiğine inanıyorum” dedi. TİM olarak afet bölgelerinde çok ciddi çalışmalar yaptıklarını söyleyen Özdemir, “Öncelikle bütün sektörlerden, bütün marklarımızdan destekler geldi. Bunların sürdürülebilir olması için ekonomiyi nasıl ayağa kaldırabiliriz, bunu konuşmamız gerekecek” şeklinde konuştu. İklim krizine de değinen Özdemir, “BM verilerine göre gelişmekte olan ülkelerde gıda üretimi özellikle yüzde 45 ile 80 arasında kadın çiftçiler tarafından gerçekleştiriliyor. Bu durum iklim kriziyle birlikte artan kuraklık, aşırı hava olayları ve gıda güvenliğini tehlikeye atıyor. Bu durum geçimi tarıma bağlı kadınlar için büyük bir risk oluşturuyor. Diğer yandan kadınların erkeklere kıyasla iklim krizine daha duyarlı yapıları var, daha bilinçliler. Yağışların azlığı nedeniyle sularımızın azaldığını da görüyoruz. Tarımda kadının gücü fazlasıyla var, bu nedenler oralarda bu yönde eğitimler de vereceğiz. Diğer yandan kadınlar korkuyor kredi almaktan. Oysa kadınlar çok iyi finans olanakları var ve korkmamalarını tavsiye ederim” değerlendirmelerinde bulundu.

Afetzede kadınlar çocuklarını bırakıp işe gelemiyorlar
NAZAR TEKSTİL YÖNETİM KURULU ÜYESİ NAZLI CEYLAN BALDUK KURTUL

Depremin ilk gününde Kahramanmaraş’ta olduğunu söyleyen Nazar Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi Nazlı Ceylan Balduk Kurtul da diğer panelistler gibi afetlerin ilk önce kadınları ve çocukları etkilediğini dile getirdi. Şehirdeki tüm STK görevlerinden daha önce ayrıldığını hatırlatan Kurtul, “Ama öyle bir misyon üstlenmişiz ki, bölgeye nasıl yardımcı olabiliriz diye çabaladık, bölgedeki kadınlara, annelere ya da ailelere ulaşmaya çalıştık. 10 iş insanı kendi aramızda yaklaşık 500 aileye çadır imkanı sağladık” diye konuştu. Ülkelerin gelişimini sağlamak için kişi başına düşen milli gelirin artırılması gerektiğini söyleyen Kurtul, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu da ancak kadınların iş gücüne dahil olmasıyla sağlanabilir. Zaten işgücünün yüzde 50'sini ekonomiye dahil etmezseniz kalkınamazsınız. Sosyal organizasyona dahil olmaları ve güçlü durmaları kadınların süreci daha iyi yönetmelerini sağlıyor. Bizim bir iplik tesisimiz var, aslında yüzde 35 gibi yüksek oranda kadın çalışanımız var. Biz bir yandan kendi işçilerimizi de toplamaya çalıştık. Ancak sadece 4 tane kadın çalışanımız işe geldi. Neden diye sorduğumuzda bize ‘Ben çocuğumu nasıl bırakacağım? Ben çocuğumu kime emanet edeceğim’ diye cevap verdiler. Uzman bir psikolog kadrosu götürdüm Kahramanmaraş'a. İlk önce iş yerimizdeki işçilerimizle konuştular. Şirket olarak çalışanlarımıza prefabrik evler organize ediyoruz. Aynı zamanda orada bir kreş gibi bir ortam yaratmak istiyoruz ki sırf kadın çalışanlarımız oraya gelsin gönül rahatlığıyla çocuklarını bırakırken çalışabilsinler.”

Kadın eğitim ve geliştirme merkezleri kurmalıyız
SEZA ÇİMENTO YÖNETİM KURULU BAŞKANI PROF. DR. YASEMİN AÇIK

Ülke topraklarının büyük bir kısmının deprem kuşağında yer aldığını söyleyen Seza Çimento Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, bu acıların daha önceden de yaşandığını ve gerekli önlemlerin alınmadığını aktardı. Tüm afetlerde en çok kadınların, çocukların, gençlerin ve yaşlıların etkilendiğine dikkat çeken Açık, şu ifadeleri kullandı: “Ben depremin hemen ardından deprem bölgesindeki tüm illere 4-5 defa gittim, hafta sonu da deprem bölgesindeydim. Gerçekten çok büyük bir yıkım, çok büyük bir felaketle karşı karşıyayız. Yöre halkı çok zor durumda, özellikle de kadınlar... Bunu ek olarak bölgede sanayici kadın yok denecek kadar az. İŞ hayatındaki kadınların çoğu çalışan, işveren değil. Yıkılan binalarla birlikte kadınlar hem işletmelerini kaybettiler hem de sermayelerini.... Bu anlamda öncelikle kadınların hem duygusal hem de ekonomik açıdan mutlaka toparlanması gerekiyor. Buna ek olarak mutlaka ticaret odaları ve kalkınma ajansları bünyesinde kadın eğitim ve geliştirme merkezleri kurmalıyız. Bu merkezlerin bünyesinde mutlaka kadınlara fizibilite yapma, satış pazarlama yöntemleri, aynı zamanda teknolojiye ulaşacağı yöntemlerin öğretilmesi gerekiyor. Ayrıca kadınların finansa ulaşmasının önündeki engelleri kaldırmalıyız. Bunun içinde faizsiz, geri ödeme süresi uzun olan mutlaka krediler oluşturmalıyız. Sonuç olarak hem sosyal hem ekonomik açıdan toplumun eski haline deprem öncesi haline getirilebilmesi için kadının çok yönlü güçlendirilmesi ve yeniden inşa ekibi içerisinde mutlaka kadına yer verilmesi gerekiyor.”

Krizler en çok kadınları, gençleri ve çocukları etkiliyor
KAGİDER BAŞKANI EMİNE ERDEM

KAGİDER Başkanı Emine Erdem, Cumhuriyetin 100’üncü yıl heyecanının yaşandığı bir dönemde deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşildiğini söylerken, şimdi tüm odaklarının depremin açtığı yaraları birlikte sarmak olduğunu dile getirdi. Krizlerin en çok kadınları, gençleri ve çocukları etkilediğini belirten Erdem, “Hepimizin çok şey yapması lazım. Ama öncelikle bir ihtiyaçlar piramidi var. Beslenme, barınma, sağlık, güvenliğin çözülmesi gibi… Ondan sonra ikinci etapta iş ve sosyalleşme gelecek. Baktığımız zaman deprem bölgesindeki nerdeyse 15 milyon nüfusun yarısı kadın ve kız çocuklardan oluşuyor. Şimdi ilk günden itibaren dayanışma içinde yaraları nasıl sararız, nasıl bir sitem kurarız derken KAGİDER, TÜRKONFED, Habitat derneği, SEDEFED, Arya Women ve TAİDER hemen bir birlik oluşturduk. İlk pilot bölgemiz Hatay’da, özellikle Samandağ bölgesinde; daha sonra da Adıyaman’da ve Kahramanmaraş’ta akıllı konteyner kentler oluşturmayı hedefl iyoruz. Bu kapsamda KAGİDER olarak konteyner kentlerde yaşam alanları yarattıktan sonra neler yapacağımızı, o kadın ve çocuklara nasıl dokunacağımızı ve bunun alt mekanizmalarını çalışıyoruz” dedi. Girişimcilik ekosistemine yönelik işbirlikleri olduğunu da söyleyen Erdem, “İlk başta depremden etkilenen 5 ili hedef aldık. Bir sitem kurguladık, hasarsız olan AVM’lerin içinde ya da çadır kentlerde bize mekanlar verilecek. Buralarda çalışma alanı yapacağız. Üniversite öğrencisi çocuklar okullarının uzaktan çalışma sistemine girip çalışabilecekler. Dijitalleşme konusunda alt yapılar kurgulayacağız. Oradaki vatandaşlarımızın işini kaybetmemeleri için de onları dirsek mekanizmaları sağlayacağız” diye konuştu.

 

Ekonomi