Türkiye için riskler, fırsatlara göre daha ağır basıyor
İSO Başkanı Bahçıvan, son dönemde Türkiye açısından risklerin fırsatlara göre daha ağır basmaya başladığını söyledi. İhracatçıların finansmana erişmekte sorun yaşadığına işaret eden Bahçıvan, “Ayrıca EYT ödemeleri için tahsis edileceği açıklanmış olan ancak hala yaralanamadığımız kredi paketinin ivedilikle kullanıma açılmasını bekliyoruz” dedi.
MERVE YİĞİTCAN
İstanbul Sanayi Odası (İSO) mart ayı olağan meclis toplantısı “Küresel ve Bölgesel Gelişmelerin Işığında İhracatımızın Önündeki Risk ve Fırsatlar” ana gündem maddesiyle gerçekleştirildi. İhracatı Geliştirme AŞ Genel Müdürü Kasım Akdeniz’in konuk olarak katıldığı toplantının açılışında konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, dünyanın bir süredir Amerika ve Avrupa odaklı finansal stres yaşadığını söylerken, tüm dünyada yankı uyandıran banka iflaslarının, 2008 krizinden sonra artan finansal regülasyonlara rağmen, risk yönetimi konusunda devam eden zaaflara işaret ettiğini kaydetti.
Yaşanan şok karşısında kamu otoritelerinin ‘panik butonuna’ basarak mevduatlara güvence verdiğine dikkat çeken Bahçıvan, endişelerin önümüzdeki dönemde de süreceğinin açık olduğuna işaret etti.
Küresel piyasalarda enflasyona karşı mücadele ile faiz artışlarına bağlı finansal istikrar riskleri arasında bir ikilemin yaşandığını söyleyen Bahçıvan, “Bu ikilem eşliğinde dünya ekonomisinin giderek daha borçlu ve kırılgan bir hale geldiğini görüyoruz. Dahası, bugün parasal sıkılaşmanın yeni finansal çalkantılara yol açabileceğine yönelik endişeler, kısa vadede pek ortadan kalkmayacakmış gibi gözüküyor” dedi.
‘Fırsat penceresi’ kapanıyor mu?
Konuşmasında dünyanın çeşitli bölgelerindeki jeopolitik gelişmelere değinen ve dünya genelinde iktisadi milliyetçiliğin yaygınlaştığına işaret eden Bahçıvan, son dönemde Türkiye açısından risklerin fırsatlara göre biraz daha ağır basmaya başladığını dile getirdi.
Buna rağmen Türkiye’nin sahip olduğu stratejik konumun ve birikiminin her dönemde yeni fırsatlar vadettiğini belirten Bahçıvan, “Pandeminin kabaca ilk iki yılı fırsatların öne çıktığı bir dönemdi. Pandemiden çıkış sürecinde ortaya çıkan arz darboğazı ve yükselen nakliye maliyetleri, ülkemiz için büyük bir coğrafi fırsat penceresi açtı. Ancak birkaç gelişmenin bu hikayeyi sınırladığı ve ihracatın büyümemize katkısını yavaşlattığı aşikar” diye konuştu.
Gelişmiş ülkelerde başlayan hızlı parasal sıkılaşma süreci, artan finansal kırılganlıklar ve Çin’in yakın zamana kadar karantinada olması gibi faktörler nedeniyle küresel büyümenin yavaşlama eğilimine girdiğini aktaran Bahçıvan, derin resesyon beklentisinin hafiflemiş olduğunu, ancak 2023’te büyümenin geçen yıla göre yavaş olacağını kaydetti.
“Navlun avantajımız zayıflıyor”
Son aylarda Çin’deki yeniden açılma ve tedarik sorunlarındaki hafiflemenin de etkisiyle küresel nakliye fiyatlarının geri çekildiğini, bu durumun da Türkiye’nin yakın pazarlardaki göreli navlun avantajını zayıflattığını vurgulayan Bahçıvan, şöyle devam etti: “Yine dolar/TL kurunun yatay seyrine rağmen enflasyonun yüksek kalması ve bunun Türk lirasında yol açtığı reel değerlenme, dış rekabette önemli bir zorluk haline geldi.
Özellikle enerji ve emek-yoğun sektörlerde artan maliyetlere rağmen uluslararası rekabetin fiyatlara çektiği doğal üst sınır, sanayicilerimizi kârdan fedakarlık yapmaya zorluyor. Bu zorluk, KOBİ’ler için çok daha ciddi boyutlarda. Tüm bunların yanı sıra, iç talebin güçlü seyri ve TL’deki reel değerlenme son aylarda ithalatı körüklüyor. Bu da cari açığın artmasına katkıda bulunuyor.”
Yüksek teknolojide ‘patinaj’ tespiti
İhracatçı sanayiciler için giderek daha acil hale gelen bir diğer gündemin de AB’nin Sınırda Karbon Vergisi Düzenlemeleri olduğuna dikkat çeken Bahçıvan, Ukrayna’daki savaşın önümüzdeki dönemde şiddetlenmesi ihtimalinin de bir diğer belirsizlik unsuru olduğuna işaret etti.
Türkiye’nin yıllık ihracatta 250 milyar doları geçerek daha büyük hedeflere doğru ilerlerken, ihracatında yüksek teknoloji yoğunluklu ürünlerin payının uzun yıllardan beri yüzde 3’ler civarında patinaj yaptığını dile getiren Bahçıvan, “Bunun da ötesinde, son 1 yıla baktığımızda düşük teknolojili imalat ürünlerinde 46 milyar dolar ticaret fazlası vermişken orta-düşük, orta-yüksek ve yüksek teknolojide 72 milyar dolar ticaret açığı vermemiz kabul edilebilir bir durum değil.
İhracatımızı hacim olarak artırmak her ne kadar önemli bir başarı olsa da, bunun kalkınma ve refah artışı için bir anlam ifade etmesini istiyorsak, nitelik ve katma değer yönünden de bir sıçrama kaydetmek ve bu doğrultuda yatırımlarımızı artırmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
İhracatçı teminat yetersizliğinden mustarip
Bu noktada ihracatçıların önüne çıkan en büyük engellerden birinin finansman olduğunun altını çizen İSO Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: “İhracat kredilerinin yaklaşık üçte birini Eximbank’tan ve kalanını diğer bankalardan sağlayan ihracatçılarımız, özellikle teminat yetersizlikleri sebebiyle finansmana erişmekte sorun yaşıyor.
EYT ödemeleri ile birlikte kaynak oluşturmakta zorlanan sanayi şirketlerimiz, depremin ağır yükü için de akla gelen ilk kaynak oldu. Özellikle nitelik artırıcı yatırım, fikir ve projelerin desteklenmesi amacıyla söz verilmiş, taahhüt edilmiş yatırım teşviklerinde geriye dönük vergi uygulamasına gidilmesi, bir kere daha ifade edecek olursam üzüntü vericidir. Ayrıca EYT ödemeleri için tahsis edileceği açıklanmış olan ancak hala yaralanamadığımız kredi paketinin ivedilikle kullanıma açılmasını beklediğimizi de belirtmek istiyorum.”
İSO Afet Yönetim Şubesi kuruluyor
İSO’da olası İstanbul depremine hazırlık kapsamında sanayicilere destek olmak amacıyla Afet Yönetimi Şubesi kurulacak. Şube, sanayi kuruluşlarının afetlere karşı risklerini azaltma ve dayanıklılıklarını artırma yönünde çalışmalar yapacak.
Aynı zamanda şube, sanayi kuruluşlarının afetlere hazırlık düzeylerini belirleyecek, yanı sıra yapısal ve yapısal olmayan durum tespit çalışmalarıyla afet esnasında yararlanmak üzere gerekli envanter çalışmalarını da hayata geçirecek. Ayrıca acil ve afet yönetiminin yanı sıra bir sonraki aşamada şube kanalıyla arama kurtarma eğitiminin verilmeye başlanması da planlanıyor. Bu çalışmalar kamu ve yerel yönetimler ile koordineli bir şekilde yürütülecek. Öte yandan afet sigortasının daha fazla kullanılması konusunda da çalışmalar yapılacak.
İGE’nin sermayesi 4 milyar TL’ye ulaştı
İstanbul Sanayi Odası’nın mart ayı meclis toplantısına konuk olan İhracatı Geliştirme (İGE) A.Ş. Genel Müdürü Kasım Akdeniz, İGE’nin kuruluş amacı, yaratacağı katma değer ve sistemi hakkında bilgi verdi.
Refahı artırmanın büyüme ve sürdürülebilir kalkınmadan geçtiğini belirten Akdeniz, “Finansman son derece önemli. Çünkü ülkemiz geleneksel olarak sermaye yetersizliği içinde. Şirket kaynaklarının yüzde 30’u özkaynak. Kalanı yabancı kaynaktan karşılanıyor. Burada da kaynakla çok çeşitli değil. Ana kaynak banka kredileri. Diğer kaynaklar ne yazık ki beklediğimiz seviyede destekleyecek boyutta değil” dedi.
Kasım 2021’de kurulan ve Aralık 2022’den itibaren bankalar üzerinden kefalet vermeye başladıklarını söyleyen Akdeniz, 4 milyarın üzerinde sermaye ile devam ettiklerini belirtti.