Türk Lirası’nda değer kaybı faiz indirimini nasıl etkiler? Uzmanlar dövizde yükselişi yorumladı
Türk Lirası, son haftalarda dolar ve euro karşısında değer kaybını hızlandırdı. Dolar 34 lira seviyesini aşarak rekor tazelerken, Euro da ilk kez 38 lirayı aştı. Uzmanlar, TL’nin değer kaybının devamının gelip gelmeyeceğini ve neden dövizde yükseliş olduğunu anlattı.
TL, yılbaşından bu yana dolar ve euro karşısında yüzde 15’ten fazla değer kaybetti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), daha önce uygulanan sıkı para politikasının sonucu olarak TL'nin değerlendiğini açıklarken, ekonomi yönetiminin özellikle vurguladığı TL’nin reel değerinin aylık bazda gerilediği tahmin ediliyor.
TCMB Başkanı Fatih Karahan, Bloomberg'de yayımlanan röportajında, "Ne nominal ya da reel bir kur hedefimiz var ne de reel döviz kurunun belirli bir miktar değerlenmesinin mühendisliğini yapıyoruz. Önceliğimiz sıkı para politikası ve bunun bir sonucu olarak Türk lirası varlıklar daha cazip hale geliyor, bunlara talep artıyor ve lira da değer kazanıyor” demişti.
Türk Lirası aşırı değerlendi
Aylık enflasyonda 2024 3. çeyreğinde yüzde 2,5, son çeyrekte de yüzde 1,5 ortalama öngören TCMB tahminlerine göre, TL’nin değer kaybı da önem taşıyor. Uzmanlar, ağustos ayında ekonomik göstergelerin eşliğinde liradaki değer kaybını BBC Türkçe’ye değerlendirdi.
Türk Lirası'nın enflasyon etkisinden arındırılarak yabancı para birimleri karşısında rekabetçiliği “reel efektif kur” ile ölçülürken, TÜFE bazlı reel efektif kur, Temmuz 2023'ten beri düzenli bir yükseliş trendi izliyor.
Reel efektif kur, Nisan 2024’te 59,77'ye yükselerek, Eylül 2021'den bu yana zirvesini görmüştü.
KKM'den çıkış hızlandı
Kurlarda 2018’den bu yana yaşanan ataklar, dövize talebi artırmış, buna karşı Kur Korumalı Mevduat (KKM) getirilmiş ve bütçeye yükü de Mart 2022-Ocak 2024 arasında 152 milyar TL'den fazla olmuştu.
Yeni ekonomi yönetimi TL varlıklara yönelik ilgi artıran politikalar uygularken, KKM'den çıkışa yönelik hamleler de talebi azaltmıştı.
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, temmuzda KKM stokunun, 47 haftadır "kesintisiz" gerilediğini açıklarken, ağustos son haftasında da TCMB döviz/altın dönüşümlü kur korumalı mevduatın (DDKKM) toplam stok bakiyesinin temmuz sonunda 57,2 milyar dolara, TL KKM’nin de 7,9 milyar TL'ye geldiğini açıklamıştı.
“Yeni dönemde ekonomi politikalarımızdan birisi olacak”
BBC Türkçe'ye konuşan BBVA MENA ve Türkiye’den Sorumlu Küresel Piyasalar Strateji Direktörü Tufan Cömert, yeni ekonomi yönetiminin, yatırımcının TL'ye dönüşünü desteklemek amacıyla, mevduat tarafında yüksek faizlerin de katkısıyla TL’de istikrarı sağladığını söylüyor.
Cömert'e göre bu süreç TL’nin "aşırı değerlenmesiyle" sonuçlanırken, artık "kur üstündeki baskının azaltıldığı" bir döneme geçildiğini şu şekilde anlatıyor:
"Kur üstündeki baskıyı biraz azaltmak, Türk Lirası'nın reel değerlenmesini bir miktar yavaşlatmak ve hatta düşürmek, anladığım kadarıyla yeni dönemde ekonomi politikalarımızdan birisi olacak.”
Rekabetçi kur kimleri etkiliyor?
Reel efektif döviz kurundaki yükseliş, ihracatı pahalı hale getirirken, ithalatın ucuzlamasına ve kurun rekabetçiliğinin azalmasına yol açıyor. Bu durum, fiyat avantajıyla öne çıkmak isteyen ihracatçı sektörler ve turizm için olumsuz bir durum olarak görülüyor.
TL kredilerde de kısıtlardan kaynaklı zorluklar, döviz kredilerine erişemeyen, özellikle KOBİ’ler için yeni sınavları ve zorlukları da beraberinde getiriyor.
“Durum artık sürdürülemez bir hal aldı”
Cambridge Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden Doç. Dr. Özge Öner, "Kredi muslukları kısıldı ama sıfırlanmadı" derken, "Tabii ki halen krediye erişebilen birtakım aktörler var. Sadece, onlar gerçekten reel sektörde üretim yapan, ihracat yapan veya bir şekilde katma değerini yükseltebilecek yatırımlar yapan aktörler midir, değil midir? sorusu önemini koruyor” diye de ekliyor.
Türkiye'de son dönemde gündemde olan konkordato verileri, sanayi ve istihdam gibi verilerde ekonomide yavaşlamanın başladığına işaret eden Doç. Dr. Öner, "iflas habercisi" olarak görülen konkordato verilerinin yeni konuşulmaya başlandığını söylerken, şu ifadeleri kullanıyor:
"Bu yeni yeni dillendirilmeye başlandı. Çünkü reel sektördeki sıkışmaya rağmen bunun geçici olacağı, kötü zamanlar için ayrılanların yeterli olacağı düşünüldü...Ama durum artık sürdürülemez bir hal aldı.”
Doç Dr. Özge Öner, ekonomide yavaşlamaya yönelik kur politikalarında beklentisini de şu şekilde açıklıyor:
"Sabit kur politikasının bu yüksek faizlerde devam edegeldiği bir dünyada reel sektörün ne hal alacağını onlar da öngörebileceği için, verilen beyanatlardan kurun serbest bırakılmasını daha önce yapmaya niyetli olabilecekleri anlaşılıyor. Ama iş, artık yaz sonuna kalmış gibi gözüküyor.”
“Mehmet Şimşek'in programının iki önemli handikapı var”
Bir yandan da TCMB’nin faiz indirimleri konuşulurken, yılsonunda başlaması beklenen indirimler için olası olumsuz etkilere de dikkat çekiliyor.
Berlin Ekonomi ve Hukuk Okulu Ekonomi Bölümü’nden Doç. Dr. Ümit Akçay, TL'nin reel olarak değerlenmesinde “istenmeyen” sonucun, “ekonomi politikasının kilitlenmesi” olduğunu belirtirken, Gazete Duvar'da yaptığı açıklamada durumu şu şekilde anlatıyor:
"Kendileri istese bile faiz indiremeyecek bir şekilde para politikasını kilitlemiş durumdalar. Şimşek programının "iki önemli handikapı" var. İlki, döviz borçlarına yönelimin faiz indirimlerini zorlaştırması. TL değersizleştiğinde bu firmaların döviz borçları artacağından daha büyük zorlukla yüzleşecek olmaları. Diğeri de ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele programının tamamen yabancı sermayeye odaklanması. Sermaye geldiği hızda çıkabilir. Şimşek programı daha tehlikeli sulara yaklaşmış durumda.”