SEDEFED Başkanı Emine Erdem: Güven tesisi, odak olmalı
Sektörel Dernekler Federasyonu Başkanı Emine Erdem, geniş yelpazede bir güven kaybı yaşandığına işaret ederek, Türkiye’nin odağının, güvenin yeniden tesisi olması gerektiğini söyledi. Erdem, “Yargıya, eğitim sistemine güvenmezken, sokakta kendimizi rahat hissetmezken, sağlık sistemine güven derin yara almışken, yani toplumsal olarak güven duygumuzu kaybetmişken yurt dışından yatırımcılar neden ülkemize, pırıl pırıl startup’larımıza yatırım yapsın” diye konuştu. Emine Erdem, “Her anlamda güven duygusunu kazanacağımız bir sistem inşa etmeliyiz. Sonrasında ülkemizin önü açık olacaktır” dedi.
MERVE YİĞİTCAN
Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED), 28 Kasım’da düzenlenecek 16’ncı Rekabet Kongresi için son hazırlıkları yapıyor. “Rekabet, eğitim ve teknoloji” temasıyla gerçekleşecek zirve öncesi SEDEFED Başkanı Emine Erdem ile hem etkinliği hem de genel ekonomik görünümü değerlendirdiğimiz bir söyleşi gerçekleştirdik.
Türkiye’nin küresel arenadaki rekabet gücünü artırmak için özel sektörün, STK’ların ve kamunun birlikte hareket etmesinin önemini her fırsatta vurguladıklarını kaydeden Erdem, günümüzde rekabeti artırmanın yolunun yalnızca sermaye gücünden değil, dijitalleşen, veriye dayalı altyapılar kurabilen ve nitelikli insan kaynağı oluşturabilen sistemlerden geçtiğini dile getirdi. Erdem, “Biz de kongremizde, eğitim sistemimizin dijitalleşme ile birlikte sektörlerin ihtiyaçlarına nasıl daha fazla yanıt verebileceğini, teknolojinin desteğiyle daha güçlü bir Türkiye’nin nasıl inşa edilebileceğini geniş bir perspektiften değerlendireceğiz” dedi.
“Fiyat rekabetçiliği sürdürülebilir değil”
Son dönemde ihracatta fiyat rekabetçiliğine ilişkin artan tartışmalara değinen Erdem, fiyat odaklı rekabetin uzun vadede sürdürülebilir olmadığını, Türkiye’yi maliyet avantajına dayalı üretimden bilgi temelli ve yüksek katma değerli ürünlerle öne çıkan bir ülke haline getirmek gerektiğini vurguladı. Bu geçişi sağlamak için teknoloji kullanımını artırmanın, inovasyonla fark yaratmanın ve küresel pazarlarda güçlü markalarla tanınmanın önemli adımlar olduğuna işaret eden Erdem, “Markalaşma sayesinde fiyatın yanında kalite ve güvenilirlik gibi değerler üzerinden de rekabet avantajı sağlayabiliriz. Öte yandan döngüsel ekonomi modelini benimseyerek kaynakları daha verimli kullanmak, maliyetleri düşürmek ve sürdürülebilir bir üretim süreci oluşturmak mümkün. Daha yüksek katma değerli ve sürdürülebilir bir ekonomik modelle uluslararası pazarda öne çıkabilir, rekabet gücümüzü artırabiliriz” diye konuştu.
“Finansman sorunları dönüşümü erteletiyor”
SEDEFED çatısı altında 34 ana sektörden 50 dernekle çalıştıklarını, 13 bin iş insanı ve işletmeyi temsil ettiklerini hatırlatan Erdem, bu sayede birçok sektörde yaşanan zorlukların yakın tanığı olduklarına dikkat çekti. 2024’ün iş dünyası açısından aslında özellikle son iki yıldır devam eden finansman sorunlarının devamı niteliğinde bir yıl olduğunu söyleyen Erdem, şu ifadeleri kullandı: “Küresel ekonomik belirsizlikler ve giderek çetin bir hale gelen rekabet ortamı nedeniyle bazı işletmeler kapasitelerini düşürüp faaliyetlerini sınırlandırdı. Pek çok işletme ise özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı dolayısıyla hayati bir öneme sahip olmasına rağmen yaşadıkları finansman zorlukları nedeniyle yeşil ve dijital dönüşüm yatırımlarını ertelemek durumunda kaldı. Öte yandan artan maliyet baskıları ve belirsizlikler çalışanları da etkileyerek iş güvencesi ve çalışma koşulları üzerinde tedirginlikler yarattı. Aslında bu tablo, iş dünyamızın karşılaştığı zorlukların üstesinden gelebilmek için dayanıklılığımızı artırmanın ve yenilikçi çözümler geliştirmek adına birlikte hareket etmenin ne kadar elzem olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bu noktada kongremizin de sektörlerimiz için yol göstereceğine inanıyorum.”
“2025’te de maliyet kontrolü önemli olacak”
Mevcut tablonun 2025’in hem yerel hem de küresel dinamikler açısından zorlu bir yıl olacağını gösterdiğini anlatan Erdem, küresel ekonomik kaygılar ve yurt içinde yüksek seyreden enflasyon nedeniyle iş dünyasının maliyet kontrolünü ön planda tutmaya devam edeceği öngörüsünü paylaştı. Bu süreçte rekabet edebilmek için dijital becerilere sahip iş gücünün artırmanın, Ar-Ge ve inovasyon alanında daha fazla yatırımı hayata geçirmenin büyük önem taşıdığını ifade eden Erdem, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak hepsinin ötesinde odak noktamızın ‘güven’ olması gerektiğine inanıyorum. Bugün ülkemizde güven toplumsal bir soruna haline geldi. Yargıya, eğitim sistemine güvenmezken, sokakta kendimizi rahat hissetmezken, sağlık sistemine güven derin yara almışken yani toplumsal olarak güven duygumuzu kaybetmişken yurt dışından yatırımcılar neden bizim ülkemize, pırıl pırıl startup’larımıza yatırım yapsın? Dolayısıyla öncelikle her anlamda güven duygusunu kazanacağımız bir sistem inşa etmeliyiz. Sonrasında diğer dönüşümler de gerçekleştiği takdirde ülkemizin, iş dünyamızın, gençlerimizin önü son derece açık olacaktır.”
“Eğitim ve dijitalleşme en zayıf kaslarımız”
Türkiye’nin uluslararası arenada rekabetçi olduğu pek çok alan olduğunu belirten Erdem, bu noktada AB ülkelerine göre daha yüksek genç nüfus ve coğrafi konumun öne çıktığını söylerken, bu yılki kongrenin temasını oluşturan eğitim ve dijitalleşmenin ise Türkiye’nin rekabette en zayıf kaslarını oluşturduğunu dile getirdi. “Dijital dönüşüm sadece teknolojiye yatırım yapmakla sınırlı bir konu değil. İnovasyon, verimlilik ve iş gücü niteliklerinin de artırılması gerekiyor” diyen Erdem, özellikle Ar-Ge harcamalarını artırmak ve nitelikli insan kaynağı yetiştirmek için devlet ve özel sektör iş birliğinin büyük önem taşıdığını ifade etti.
Erdem, “Türkiye’de erkek istihdamının yarısı kadar olan kadın istihdamını artırmak, kadınların iş gücünden siyasete her alana katılımını destekleyecek yapısal iyileştirmeler ve teşvikleri hayata geçirmek de ülkemizi rekabet arenasında güçlendirecektir” dedi.