Şans Sohbetleri: Sıra evdeki mobilyalarda mı?
Şans Sohbetleri'nde bu hafta ekonomist Ali Ağaoğlu ile gazeteci Hakan Güldağ iş dünyasını giderek daha fazla tedirgin eden, 'kaça satacağım, kaçtan alacağım' sorusunu ele aldı. Stok ve ucuz işgücü avantajının sonuna yaklaşıldığına işaret eden Ali Ağaoğlu, “Evdeki mobilyaları satarak gideceğimiz yer çok uzak değil” değerlendirmesini yaptı.
Gazeteci Hakan Güldağ, piyasada artık fiyatlamaların ‘saatlik’ olarak takip edilmeye başlandığını vurguladı, hem alım-satım hem de yatırım tarafında belirsizliklerin etkili olduğuna dikkat çekti. Güldağ, Merkez Bankası’nın 18 Kasım’da 'pas geçeceği', Ağaoğlu ise dolar/TL’nin 10 seviyesini görüp geri geleceği öngörüsünde bulundu.
Güldağ: Dolar kurunda hareketlilik arttı; bir dolar 10 lira seviyesine iyice yaklaştı. Parite dolar lehine hareket etmesine rağmen TL, Euro karşısında da değer kaybediyor. Sepet kurda bir aylık artış yüzde 10'u buldu. Kısacası iyice ucuzladık. Evet, cari açığımız azalıyor. Hatta fazla veriyor. İhracatta iyi gidiyoruz. Siparişler de devam ediyor. Fakat neyi kaça satıyoruz, hangi fiyata ne kadar miktarda mal veriyoruz diye bakınca da hayli ucuz kaldığımızı görüyoruz. Gerçi değer de yükseliyor ama ihracatta birim değer endeksi düzeyimiz 105. Buna karşılık miktar endeksi 156. Makas hala açık.
Ağaoğlu: Buna bir isim koydum; evdeki mobilyaları satıyoruz.
Güldağ: Sıra oraya mı geldi?
Ağaoğlu: Şöyle ki: Şu sırada tüm dünya Çin’den mal almakta zorlanıyor. Belli ki koronavirüsten sonra ortaya çıkan tedarik aksaması devam edecek. Herkes bir diğerinin elindeki malı çekmeye çalışıyor. Tedarik cephesi hasarlı ve bu hasar devam ediyor. Navlun cephesinde de öyle... Fiyatlarda öyle büyük geri çekilmeler beklemeyin. Yeni taşımalar için de belirlenen fiyatlara bakınca bugünle aynı fiyatlarla gemiler kiralanıyor.
Güldağ: Gemi inşa sanayi de salgın döneminden etkilendi. Diyelim ki, dünya ekonomisi her yıl yüzde 3-4 ortalama büyüyor. Ama bu salgın döneminde frene basılınca gemi yapımı da askıya alınmış oldu. Sonra talep patlayınca eldeki gemiler yeterli olmuyor. Tabii yeni gemiler yapılıyor şimdi ama...
Ağaoğlu: O gemiler hemen denize inmeyeceği ve rekabet de fazla olmayacağı için navlun fiyatları da en az 2023’ün ortasına kadar yüksek kalmaya devam edecek.
Güldağ: Sadece konteyner tarafında değil. Kostercilerle konuştuğumuzda şubat-marta kadar fiyatlar yüksek kalır diye bekliyorlardı. Anlaşılan daha uzayacak süreç...
Ağaoğlu: Talep devam ettiği için kostercilerin öngörüsü de doğru. Şu anda bütün dünya ekonomileri olabildiği en iyi kapasite kullanımlarıyla çalışıyor. Hammadde yarı mamul stokları herkesin elinde var. Türkiye de stokları satıyor. Üretim için kullandığın yarı mamul ve hammadde elimizde eski fiyatlardan varken, bir de bunun üzerine kur değerlenip, iş gücü olarak da ucuzladığın anda dışarıyla rekabetin çok daha kolay oluyor. Fakat bu kısa bir süre için geçerli. Kostercilere katılıyorum, şubatmart itibariyle eldeki stoklar önemli oranda bitecek, Yani eldeki mobilyalar bitecek ve biz tekrar o üretimi yapabilmek için yeni kurdan ve yeni fiyattan ithal edeceğiz.
Güldağ: Şu anda lehimize görünen bu süreç, uzun sürmeyebilir ve ilginç biçimde riskler taşıyor.
Ağaoğlu: İşin daha ilginç bulabileceğin tarafı; acaba yeni fiyatlarla yeni mal gelecek mi? Çin’den mal tedarik etmeye çalışanlar, parayı peşin verseler bile, navlunu ayarlasalar bile malı bulamıyorlar. Çip sıkıntısında olduğu gibi.
'Evdeki mobilyaları' satarak gidilecek yer çok uzak değil.
Güldağ: Geçen Türkiye Seramik Federasyonu Başkanı Erdem Çenesiz söylüyordu; "Çok ucuz ihracat yapıyoruz" diye. Elimizdeki kaynakları biz bir şekilde Avrupa’ya bu kadar ucuza transfer etmemenin yollarını bulmalıyız.
Ağaoğlu: Bir anlamda öyle. Aslında stokları satıyoruz. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Buna bağlı olarak bu şekilde büyüme gelsin, cari fazla oluşsun gibi bir model de sürdürülebilir değil.
Güldağ: İSO Başkanı Erdal Bahçıvan söyledi zaten; "devalüasyondan medet uman sanayici, ihracatçı olmak istemiyoruz" diye...
Ağaoğlu: Öte yandan, stokları yeniden inşa etmek gerektiğinde kur tarafında daha fazla hareketlilik hissedebiliriz. İthalat için yapacağınız basit bir döviz talebi bile kuru hareket ettirebilir. Çünkü döviz satmıyor kimse. Faiz indirimi devam edecek beklentisi ve kurun tepkisi olsa olsa yukarı yönlü olur diye beklenti var. Kurun aşağı inme ihtimalinin az, yukarı çıkma potansiyelinin yüksek olduğu bir ortamda satıcıların azaldığı bir anda herhangi bir döviz talebi fiyatı yukarı çıkarabiliyor.
Güldağ: Gazetemizden Özge Yavuz Diler'in bu hafta hazırladığı haberde altı çizilen bir nokta vardı; “gıda fiyatları aylıktan günlüğe, hatta saatliğe döndü, maliyet hesabı yapamıyoruz” diye… Kurda da aynı şeyi yaşıyoruz. Fiyatlama aralığı iyice sıklaştı.
Ağaoğlu: Öyle, çünkü herkes işi gücü bırakıp artık kuru takip etmek zorunda kalıyor. Şu anda yaşanan iki problem var. Birincisi kurdan kaynaklanıyor olmakla birlikte, fiyat mekanizması bozuldu. İkincisi; enflasyon beklentisi bozuldu. Hem enflasyon beklentileri hem de fiyatlama davranışlarındaki bozulma şu anda ekonomideki sıkıntının ana kaynağı.
Güldağ: enflasyonu indirmeden yapılan bu faiz indirimleri ciddi bir dengesizlik yarattı. Merkez Bankası 18’inde toplanacak. Doların 10 TL’yi geçmemesi, geçse de orada kalmaması için faiz indirimi belki bu seferlik pas geçilir diye bir tahminim var. Tabii ne zaman hangi telefonlar gelir onu bilmiyoruz.
Ağaoğlu: “Haklı çıksan ne olur” diye sorsam...
Güldağ: Doğru diyorsun, şu anda farklı politikalarla desteklemedikten sonra fazla bir faydası olmaz. Ancak gördüğüm bizim şu anda net bir politikamız yok. Bir yandan Merkez Bankası 'fiyat istikrarı yerine cari açığı odağına aldı, büyümeyi enflasyonla mücadeleye tercih etti' yorumları yapıyoruz. Bir yandan da, Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan 'yüksek kur hedefl emiyoruz, enflasyonla mücadele bizim için önemli' gibi piyasaya yönelik açıklamalar geliyor.
Ağaoğlu: Diyelim ki pas geçti. Neden 300-400 baz puanlık bir hareketi başlattınız? Geçen sefer ben olsam 200 yapardım dediğimde ben bildim mi? Veya ne işime yaradı? Yok. Ama su testisi çatladı.
Güldağ: Doların seyrinde yurtdışı kaynaklı etkiler de yüksek. ABD'de enflasyon yüzde 6.2'ye çıkınca, Amerikan 10 yıllıkları da yukarı hareketlendi. Anlaşılan yatırımcılar FED'in enflasyon geçici söylemine pek inanmıyor. Faiz artırımına daha erken başlanır diyor.
Ağaoğlu: Kurun 10’u görmesi an meselesi. Fakat oraya bir gidip geri geleceğiz. Ben hala yılı tek haneyle kapatacağımızı bekliyorum. 9.65-85 arası bir yerde olur.
Güldağ: Tam bu tahminlere girmişken, bütçeler hazırlanıyor, gelecek hafta tahminlerini alalım. Gördüğüm izlediğim kadarıyla, 3,500 TL’nin altında bir asgari ücret beklemiyorum doğrusu, üzeri gelebilir.
Ağaoğlu: Asgari ücret 3,500- 4,000 TL deyin. Kurda 10 lira ve üzerindeki bir yerde olduğunda 400 dolardan bahsediyoruz. Yine dünyada çok ciddi düşük asgari ücretlilerden biri haline geliyoruz.
Petrolde bilek güreşi yaşanıyor
Güldağ: Peki kısaca şöyle bir kömüre ve petrole değinelim. Doğalgazda fiyat düşüşü var. Ama petrol gidiyor. Galiba Biden’ın stratejik petrol rezervlerini açarım tehdidi pek fazla işe yaramadı. Ama sanki herkes biraz petrolü almak, bu kışı nasıl geçireceğini görmek istiyor. Brent 90’ı aşar mı dersin? Uluslararası kuruluşların tahminlerinde yine 100 dolarlar konuşulmaya başlandı.
Ağaoğlu: Kritik nokta petrol rezervlerinden çok İran. İran’la nükleer görüşmelerin tekrar başlayıp başlamayacağı… Bunun yeni yılın başında başlayacağı ve bununla birlikte İran’ın tekrar piyasaya döneceği ama üretim kapasitesinin sınırlı kalacağı gibi birtakım beklentiler var. Strateji rezerv dediğimiz ABD dünyanın bir günlük petrol talebinin karşılığını ya verir ya vermez. Piyasanın çok kolaylıkla absorbe edebileceği bir rakam, o yüzden onu çok fazla dikkate almadılar ama bu bahsettiğin bende de biraz petrol bulunsun diyen kesim çift hanelilere inanmayı tercih ediyorlar. Finansal petrol tarafında pozisyonlanma halen daha önemli bir eksilme olmadığı uzun pozisyonlarda görüldüğü kadarıyla. OPEC+’ya bizim gibi petrol tüketicileri diyor ki daha fazla üret. Biden da diyor ki siz daha fazla üretin ama buna karşılık OPEC+ da diyor ki senin kayaç petrolü üreticilerin daha fazla üretsin, bu sefer Biden diyor ki çevreci sebeplerle ben onun daha fazla artmasına izin vermek istemiyorum. Aynı şekilde ABD içindeki kayaç petrolü üreticilerinden talep geliyor. Şu anda aslında bir bilek güreşi var. Kim kazanır sorusunda maalesef bunu üreticiler kazanıyor. Çin talebinin gerilemesiyle ben önümüzdeki yılda o 100 dolarların yerine 75 dolarlı bir petrol göreceğimizi tahmin ediyorum. Ama ondan önce bir 90, 95 hatta 100 doları bir yakıp söndürebilirler. Ama bu finansal petrolcülerin yapacağı bir iş.
Altın 1835’i kırarak kapatırsa 1900’leri görebilir
Güldağ: İstersen altın ve gümüşle ilgili de konuşalım, geleneğimiz bozulmasın.
Ağaoğlu: Spot altında 1.865 seviyesi önemli. Burayı kırmadan bir şey yapamıyor. Bu seviyenin üzerinde kapanışların ardından 1.900’lü rakamlara kadar gidecek yükseliş bekleniyor. Ama şimdi aşamayacak gibi görünüyor. Aşması için gümüşün desteklemesi lazım. Gümüş de çok zayıf. Aslında gümüşün daha hızlı gitmesi gerekiyor. Üstüne üstlük Yeşil Mutabakat nedeniyle gümüşe çok daha fazla şans veriliyor. Yeşil Mutabakat ertelenebilir. O yüzden çok fazla hareket olmuyor gümüş tarafında.
Emtia için Çin yılbaşından sonra ipucu verecek
Güldağ: Endüstriyel emtia tarafındaki gerileme için ne düşünüyorsun?
Ağaoğlu: Tarımsal emtiada biraz buğday tarafında gariplik var. Onun dışında orada da koronavirüs nedeniyle, eskiden buğday tüketmeyenler bile stok yapmaya başlamıştı. Şimdi o etkinin bir parça azalacağını düşünüyorum. Özellikle Çin’in büyümesi o açıdan çok kritik. Çin’deki gelişmeyi çok yakından takip etmemizde fayda var. 15 Ocak’tan itibaren ciddi bir Çin değerlendirmesi yapmakta fayda var. Çünkü özellikle emtia tarafında yılın nasıl gelişeceği ile ilgili ipuçları verecek.