Şans Sohbetleri: Haritası çizilmemiş sulardayız

Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, bu hafta Şans Sohbetleri’nde döviz kurlarındaki sert yükselişi ele aldı. İkili, yaşanan süreç için “Haritası çizilmemiş sulardayız” değerlendirmesi yaptı. Ağaoğlu, akut rahatsızlıktan ziyade, kronik problemlerin nüksettiğini söylerken, Güldağ 'sisli' durumdan kurtulmak için güven verici, somut adıma ihtiyaç olduğunu vurguladı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Güldağ: Tarihi günlerden geçiyoruz. Bir kur şoku yaşıyoruz. Neden oldu, nasıl oldu hep konuşuyoruz. Ama ihtiyaç bütün bu olup bitenin sonuçlarının ne olabileceği... Esas görevimiz o... Ayrıca 'nasıl çözülür' sorusu üzerine daha fazla durmamız gereken bir dönemdeyiz...

Ağaoğlu: Hemen herkes soruyor ‘Ne olacak?’ diye. 35 yılı aşkın piyasa tecrübesine sahip biri olarak bu yıl ilk defa birkaç kez tahmin değiştirmek zorunda kaldım. Kimse bu yıl nasıl bütçe yapacağını bilmiyor.

Güldağ: Kurşun kalemle ve en fazla aylık olarak herhalde. Doların bir günde TL karşısında yüzde 17 değer kazandığı, ertesi gün yüzde 7 düştüğü bir piyasada bir ay bile uzun vadeye döndü.

Ağaoğlu: 1994’te bir gecede 3 katına çıkan döviz kuru gördük. 2001’de benzer şekilde kur atağı yaşadık. Ama yakın tarihimizdeki iki büyük kur şoku ile bugün yaşadığımız arasında iki fark var. Birincisi, gerek 94’te gerekse 2001’de birikmiş devalüasyon vardı. TL olması gereken değerin çok gerisinde kalmıştı. O fark kapatıldı. Sonra 2003-2013 arasında yaşandı bu durum. 1,60 ile 1,85 arasında gidip gelen bir dolar/TL kuru ile Türkiye’nin enfl asyonunun hiçbir şekilde kura dahil etmediği bir dönem yaşadık. Kurun 5,40’dan 7,20’ye; ardından 9,50’ye çıktığı dönemde ise o farkların bir kısmını kapattık. Hatırlarsan o nedenle geçen hafta 11,45 gibi bir seviye var önümüzde demiştim.

Güldağ: Orası da hızla geçildi. Neden?

Ağaoğlu: Çünkü ilk iki krizde Türkiye’nin yurtdışında dostları vardı, bu sefer yok. Şimdi iki şey bekleniyor. İlki Birleşik Arap Emerilikleri Türkiye’ye para getirecek.

Güldağ: 10 milyar dolar ayırdık Türkiye'ye yatırım için dediler, bakalım. Kurlardaki geri gelişin nedeni de oldu...

Ağaoğlu: İkincisi Osman Kavala davası görülüyor, salıverme olur mu beklentisi. Ama ben bunların hepsini bir tarafa koyuyorum. Biz akutla kronik problemleri karıştırıyoruz. Sanıyoruz ki şu an akut bir problem var; aşırı ateşimiz yükseldi, bize bir yerden bir para gelirse bu ateş düşecek ve hayat normale dönecek. Hayır dönmüyor. Çünkü bizim akut diye gördüğümüz şu andaki problemler kronik problemlerimizin nüksetmesinden başka bir şey değil. Onların bir tezahürü. Bazen 10 yılda bir tezahür ediyor, bazen 10 yılda 2 kere tezahür ediyor. Kronik problemlerimizi çözmek için hiçbir adım atmadık. Parayı betona gömmek yerine enerjide kendi kendine yeten bir ülkeyi yaratmaya yönelseydik katma değer yaratacak sektörleri öne çıkarsaydık durumumuz farklı olurdu. 9,50 TL-10 TL’ye kadarki harekette küresel etkiler de var tabii ki. Amiyane tabirle dün yediğin hurmalar bugün gelir tırmalar durumu yaşıyoruz. Çözümle ilgili çok fazla elimizde araç yok. Her iki krizde de faiz artırarak, model değiştirerek, bono çıkararak çözmeye çalıştık.

Güldağ: Şöyle ya da böyle akut problemi aşıyoruz da, kronik problemi çözemedik. Şimdi alelacele cari açığı cari fazlaya dönüştüreceğiz diyerek kronik problemi öne sürdük. Ekonomik kurtuluş savaşı ilan ettik. Bazı kavramları çok çabuk tüketme eğilimi içindeyiz. Gelgelelim, bu sefer de piyasada tedirginlik oluştu. Tedarikte sıkıntı büyüdü. Fiyat belirleyemiyor üretici. Verdiği fiyatın da arkasında durmuyor. Sözleşmesine sadık kalmıyor. Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran geçen gazetemize ziyarete geldi. Çağrı yaptı: "Herkes sözleşmesine uymalı, piyasanın işleyişi bozuluyor" diye. İyi yönetemiyoruz süreci...

Ağaoğlu: Buna yönetim diyemem, savruluyoruz. Dümeni kırılmış yelkeni parçalanmış bir tekneyle okyanusun üzerinde nereye gittiğinizi bilmiyorsunuz. Bir de bu gemi bayağı bir kalabalığı içinde barındırıyor. Piyasadaki oynaklık ciddi oranda artıyor.

Güldağ: Çıpayı da düşürdük denize. Artık bir süre faizi kullanamayız. O devreden çıktı. Dövizi de tutmuyoruz. Enfl asyon da doludizgin... Hani iktisat kitaplarında yazan 'birinden birini tutacaksın, diğerini de hedefl eyeceksin' diye anlatılan modelinin çok dışına çıktık. Bu da içeride ve dışarıda Türkiye'yi belirsizliklerin hakim olduğu, her an herşeyin olabileceği bir pazar konumuna sokuyor. Belirsizliklerimizi artırıyor.

Ağaoğlu: Şimdi bakın, ithalatta kullanılan en klasik yöntemlerden biri akreditiftir. Türkiye’deki bir ithalatçı bir bankaya gider ve der ki, 'şuradaki satıcıdan şu malı alacağım fakat bana güvenmiyor. Ama onun güvendiği bankalar var. Siz benim adıma onun güvendiği bankalardan biriyle görüşüp benim bu parayı size ödeyeceğimi, sizin de onlara ödeyeceğinizi söyler misiniz, ki o da müşteriye söylesin, işimizi görelim' Ama eğri oturalım doğru konuşalım şu anda Türk bankaların yurtdışındaki limitleri sıkıntılı hale gelmiş durumda. İki fiyatlama yükselmiş durumda. Biz yavaş yavaş 'para peşin kırmızı meşin' yoluna gideriz.

Güldağ: Plastik Sanayicileri Federasyonu Başkanı Ömer Karadeniz bir örnek veriyordu. Diyelim ki 5 liradan aldınız hammadesini, işlediniz, yüzde 10 karla 5.5 liraya haydi yüzde 20 diyelim 6 liraya sattınız üç ay vadeyle. Ama kah dışarıdaki hareketten kah sizin burada TL'nin serbest düşüşle değer kaybından hammadde fiyatı bir anda çıktı 7 liraya. Daha çekler size dönmeden 'altın' değerindeki hammaddeniz oldu size teneke. Bu riski de kimse almak istemez. Onun için peşin çalışma bir süre daha devam edebilir. Doğrusu bir panik yok piyasada. Ama beklentiler bozulunca davranışlar da bozuluyor. Onun için reel sektörün talebi güven ve istikrar.

Ağaoğlu: Türkiye sorunlarını şöyle ya da böyle anlık çözer. Ama o problem bir süre sonra kronik hale gelebilir. Çünkü bu sefer yabancı bankalar sabırsız davranıp Türkiye’deki bankalarla olan limitlerinde biraz tasarrufl u gitmeye karar vermiş durumdalar diyeyim. Bu da bizim ithalat konusunda da sıkıntı yaşayabileceğimiz bir aşamaya geldiğimizi söylüyor.

Güldağ: Güçlü, güven verici somut adımlar atılmadığı sürece bu sisli durum devam eder. O adımların gelmesi lazım ve gelebilir. Ama şu sırada faiz silahını kullanmamız imkan dahilinde görünmediğine göre, başka tip müdahaleler beklenebilir mi? Bankaların zaten yüzde 25 olan zorunlu karşılıklarını yüzde 50’ye çıkarmak mı olur, yoksa tekrar aktif rasyosu gibi yöntemler mi gündeme gelir? Nasıl bir yol izlenir?

Ağaoğlu: Bu ve benzeri tüm müdahalelerin hangisi işe yaradı diye bir envarter çalışması yapılmadı. Yapılmadığı için neyin çalıştığını bilmiyoruz ama neyin çalışmadığını biliyoruz. Mesela bir KGF bombardımanının çalışmadığını biliyoruz. Hedefli bir KGF düşünülebilir, bu yöntemlerden biri. Ama bir nevi polisiye önlemlerle giriştiğiniz zaman bataklığı kurutmak yerine sivrisineklere mitralyöz atışı yaptığınız anda hiçbir çözüm üretmezsiniz. Getireceğiniz önlemler beklenen faydanın 10 katı zarar getirecektir. Çünkü Türkiye ona sığınacak bir ülke değil. Kurla ilgili karışılabileceğimiz risklerden birini söyleyeyim. Nasıl ABD, Çin’i bir dönem kur manipülatörü olarak suçladı, Türkiye’nin bile böyle kur manipülasyonuyla suçlanma ihtimali de var.

Güldağ: Böyle bir durum işleri iyice içinden çıkılmaz bir hale getirir. Tüketici güveni de tarihi dip noktalara gidiyor. Öte yandan garip bir durum yaşıyoruz. Merkez Bankası’nın rezervleri artıyor. Turizmde sezon geçmesine rağmen hala devam ediyor. Swapları çıkar ama altını dahil et, Merkez Bankamızın rezervleri artıda. Cari fazla da veriyoruz. Son bir ayda borsaya 1.2 milyar dolar yabancı girişi olduğunu da gördük. Neden kurlar bu kadar oynak? İş dünyası da soruyor bu soruyu...

Ağaoğlu: Sadece sen değil, hiç kimse anlamıyor. Bunu ben bir lafl a açıklamak istiyorum, çok klasik bir piyasa ve kriz lafıdır ama kovboy filmlerinden gelir bu laf; önce ateş et sonra sorarsın. Bizim Türkçe’de de bir laf var; kavgada yumruk sayılmaz… Güvensizliğin, belirsizliğin olduğu bir ortamda kimse oturup o iyi haberleri fiyatlamaz, görmezler onları. Krizin getirdiği endişeyle önce pozisyonlarını kapatırlar sonra bakarlar ona. Aslında bugün değil. Ağbal’ın görevden alınmasındaki 7,67’ye kadar olan bir boşluk var, o boşluk tamamen korkudan oluştu ve o korku halen devam ediyor. Bunu yatıştıracak bir yöntem bulunmadığı takdirde bu korkuyla çok uzun süre yaşayabileceğimizi zannetmiyorum. Ayrıca hiçbir finansal enstrüman sonsuz yukarı ve sonsuz aşağı gitmez. O yüzden bunun da bir döneceği yer olacaktır ama nereye ve hangi koşulla döneceğiyle ilgili bigimiz yok. Ben buraya bir soru bırakacağım cevabını vermeyeceğim, herkes düşünsün istiyorum. Faiz düşüşü kime yarar? Herkes bunu bir düşünsün. Uzun vadeli hepimizin işine yarar. Onu sormuyorum. Kısa vadede kimin işine yarar. Sorup bırakayım.

Güldağ: Ben cevap vermeyeyim değil mi? Bankalar demeyeyim, başka bir şey demeyeyim.

'Yükseliş sürecek' saikiyle döviz almayın

Güldağ: Dolar ve Euro almak durumunda olan iş insanları var. Senin önünde böyle bir problem olsaydı bugünkü seviyelerden döviz alır mıydın?

Ağaoğlu: Spekülatif saikle, yarın daha yüksek olacak diye yapacağınız hamle hatalı olur. Ama ödememi yapmam lazım, dün bunu hedge etmemiştim, bugün maalesef bunun bedelini ödemem lazım yoksa dükkan dönmüyor dediğinizde dolar alacaksınız yapacak bir şey yok. Zaten kuru yukarı çıkaran bu durum. Satıcının olmadığı yerde mecburi alıcılar yüzünden kur yukarı çıkıyor. Yarın daha yüksek olur alayım spekülatif bir saik olur. Ben olsam burada bir beklerim. 11,50’den beridir bekleme yönündeyim mesela. Orada ben de hata yapmış durumdayım ama böyle bir ortamda hakikaten kim vurduya gidebilirsiniz. 8,5, 9,5, 10, 11,45’e kadar olan bölgede zaten görüşlerimi paylaşmıştım, gelecek yıl ilk çeyrekte bekliyorum demiştim ama bu hareketler de zaten biraz beklenmedik zamanda olur. Şu anda haritası çizilmemiş sulardayız. Bu haritanın çizilmesi artık ustalara kalmış durumda. Onlar maalesef meydanda yoklar, meydana çıktıklarında bakacağız. O zamana kadar okyanusta dümeni kırılmış yelkeni patlamış bir tekne olarak dolaşıp duracağız.

Enflasyon beklentileri daha da bozulabilir

Güldağ: Daha yüksek bir enfl asyonla karşı karşıya olacağımızı biliyoruz. Kurdaki artış yüzde 83’e çıktı. Bunun da yüzde 40’ı geçişkenlik olmaya başladı deniyor. Önümüzdeki süreçte yüzde 30-35 enfl asyonu görmemiz içten bile değil. Belki daha da üzerine çıkacağız.

Ağaoğlu: Senin de belirttiğin gibi Ağbal’ın görevden alınmadan önceki günün kapanışıyla 13,49’luk zirve arasındaki fark yüzde 83,20. Sonuçta ciddi bir kur artışı, bunun mutlaka geçişkenlikleri olacak. Bahsettiğin enfl asyon oranlarını görür müyüz bilmem ama ÜFE tarafı zaten çok yüksek gidiyordu, daha da yükselecek şimdi. ÜFE-TÜFE makası açılacak, bu makasın nasıl kapanır sorusunu soralım. Aslında teknik olarak iki şekilde kapanıyor. Üretici fiyatları tüketiciye yansıtılabiliyorsa. Bunun için yeterince gelir artışı gerekiyor. Üreticilerin bir kısmı bu fiyatları yansıtamadığı için batıyor veya çekiliyorlar, bazı domine edenler yansıtabiliyor ve ayakta kalıyorlar. Üçüncü şekli de karaborsa. Böyle bir ihtimal de var. Bu fiyat hareketinin yarattığı en önemli problem fiyatlama davranışlarındaki bozulma.

Petrol, yılı 3 haneyi görmeden tamamlar

Güldağ: Parite ve petroldeki harekeler için ne düşünüyorsun?

Ağaoğlu: Dolar endeksi halen daha pozitif tarafta 96,5’e kadar geriler demiştim, 96,70’lerde. Doların çok değerli olduğu bir dünyadayız. Ama bizim TL’nin parite ile olan ilişkisi doların değerliliğinden değil TL’nin değersizliğinden kaynaklanan bir sorun. Ama dünyayı ilgilendiren kısımda değerli doların diğer her türlü para birimine ve emtia fiyatına yaptığı bir baskı var. Petrolde iyi haber; ABD yönetimi rezervleri açmaya karar verdi. Bu gelişme bir miktar geri çekmişti, şimdi onun düzeltmesi yaşanıyor. Ama OPEC+ buna nasıl cevap verecek onu bir göreceğiz. Daha fazla yukarı gitmeyeceğiz diye düşünüyorum bu yıl içinde. Artık bu yıl üç haneyi geçmeyiz diye düşünüyorum.

Ekonomi
Bu konularda ilginizi çekebilir