Şans Sohbetleri: Ağbal'dan faiz artırım sinyali

Ali Ağaoğlu ve Hakan Güldağ gündemi değerlendirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Şans Sohbetleri: Ağbal'dan faiz artırım sinyali

Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, Şans Sohbetleri’nde bu hafta Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın açıklamalarını değerlendirdi. 2021 yılına ilişkin tahminlerde de bulunan ikili, 2021 yılında 2020 yılına benzer ciddi bir kur artışı beklemediklerini ifade etti.

Güldağ: Bu hafta ekonomideki en önemli gelişmelerden biri Merkez Bankası 2021 Para ve Kur Politikası'nın açıklanmasıydı. 2016'dan bu yana ilk kez bir basın toplantısı yapıldı bu konuda. Son dört yıldır hep internetten yayınlanıyordu. Gerçi bizim ana akım dediğimiz medya göründüğü kadarıyla konunun önemini yeterince kavramamış. Ya da kavrasa da birinci sayfalara koyamamış. Bazı gazetelerimizde ne hikmetse bir satır bile birinci sayfadan haber yoktu. Neyse...

Ağaoğlu: Naci Ağbal, uzun yılların tecrübesiyle bir bürokrat üslubuyla konuştu. Kanunlara, kurallara, düzenlemelere saygı duyan bir ekolden gelmiş olmasının izleri vardı konuşmasında. Kendine güvenen bir konuşma tarzı vardı. Eski bir Merkez Bankacı olmamakla birlikte iyi bir sınav verdi...

Güldağ: İşini bilen bir Merkez Bankacı gibi... İletişim ki, son dönemde hakikaten önemli bir problemdi Merkez Bankası açısından, başarılıydı bu kez. Ağbal, her soruyu tek tek yanıtladı. Ayrıca, para ve kur politikasına ilişkin, politikanın nasıl uygulanacağına ilişkin net mesajlar vardı. Fiyat istikrarı vurgusu da netti ve metinde de iyi anlatılmıştı. Fonlamanın sadece politika faizinden yapılacağının altı kalın biçimde çizilmişti. Kura müdahaleye yeltenmeyeceği özellikle vurgulandı.

Ağaoğlu: 2-3 önemli nokta var. Bir, 'Merkez Bankası kanunlarında ne yazıyorsa ona uyacağım, fiyat istikrarı, enflasyon öncelikli hedefimizdir' diyor. Ardından, 'gerekirse faiz artıracağım' sözü var. Piyasanın da ilk algılaması bu yönde oldu. Piyasayla didişilmeyecek. Bir başka önemli mesaj, döviz rezervlerini arzın arttığı bir dönemde güçlendirecek. Yani durup dururken gidip döviz almayacak Merkez Bankası. Burada esas önemli olan ise hane halkının dövizden TL’ye dönecek noktaya gelmesi. Durmuş Yılmaz zamanında uzun süre enflasyon beklentilerini yöneterek neredeyse bir buçuk yıl içinde bu başarılmıştı. Ancak bu kez bu kadar uzun vaktimiz yok. Biraz daha hızlı bir iletişim stratejisi izleyecekler diye düşünüyorum. İşte bu bence önemli bir değişim olabilir yeni Merkez Bankacı Ağbal’ın döneminde…

Güldağ: Mutlaka eleştirilecek yanları da var. Örneğin, kredi genişlemesine ilişkin, 'gerekliydi' denilip geçilmiş. Doğru gerekliydi. Dünyada da herkes yaptı. Ama neden bugünkü sorunlara yol açtı, o tarafına hiç değinilmemiş. Bu kadar çok olması gerekli miydi, o tarafı es geçilmiş. Keza, döviz rezervinin nasıl, neden bu kadar eridiği ile ilgili de bir açıklamayada yer verilmemiş metinde. Ama 'rezerv birikticeğim' diyor. Nasıl yapacağını da anlatıyor. O basın toplantısını dinleyen bir portföy yöneticisi sanırım, 2021 kur beklentisini aşağıya çekmiştir. Tabii asıl vatandaşın nasıl davranacağı, bütün bu olup biteni nasıl algıladığı önemli...

Ağaoğlu: Ben halkın ikna olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Tabi öncelikli olarak bunu faizle anlatmamız lazım.

Güldağ: Tabii 24'ündeki Para Politikası Kurulu'nda ne yapacağı önemli olacak. Faiz artırımı sinyali geldi bana göre...

Ağaoğlu: 100-150 baz puanlık bir faiz artışının bu söylemleri oldukça destekleyeceğini düşünmeye başladım. Piyasa da benzer düşünüyor.

Güldağ: Belki 150 puanın üstü de gelebilir. Ters dolarizasyon vurgusu güçlüydü. '2021'de zor sınav var' dedi. Eğer ters dolarizasyon olacaksa, TL'nin cazip hale gelmesi gerekiyor. Bu da şu anda faiz artışıyla mümkün önemli ölçüde. Bankalar zaten önden harekete geçti. Mevduat faizinde 18 seviyesi görülüyor. Ayrıca üretici fiyatlarındaki yüksek seviyeye ve bunun tüketici fiyatlarına etkisi de vurgulanıyor. Bir de bunlara, 'temel politika aracı bir haftalık repo oranı' vurgusu eklendiğinde manzara şekilleniyor bence. Merkez Bankası'nın yeni yönetimi ve yeni söylemi test edilecek 24'ünde. Hayal kırıklığı yaratmamaya dikkat edilecektir...

Ağaoğlu: Birkaç yabancı yatırım bankasının raporu 200 baz puana kadar bir artış olacak diyor. Olursa çok şaşırtmaz, çünkü piyasa bugün baktığımızda gerek yılsonunda bilanço hareketleri nedeniyle bankaların vermiş olduğu geleneksel mevduat kampanyası dönemindeki gibi bir faiz yükselişi var. Mevduatlarda 17-18’lere kadar faiz oranlarını duyabiliyoruz. Stopaj indiriminin mart sonuna kadar uzatılmış olmasının da hem bankaların hem de mevduat sahiplerinin hoşuna giden bir uygulama oldu diye düşünüyorum. Bir şey daha belirtmekte fayda görüyorum. Bono ve mevduat tarafında var, borsa tarafında böyle bir stopaj durumu yok. 'Borsa’ya gelsin' diye söylemiyorum yanlış anlaşılmasın ama bence devlet tarafındaki stopajdan da, devletin elde ettiği gelirin kısıtlı olduğunu, bunların zaten beyanlara dahil edilip oradan vergilendirilmesinin daha doğru olacağını düşünen taraftayım. Hatta tasarruf sahibinin vergilendirilmesinin yasaklanmasında fayda var diye düşünüyorum. Bunun kalıcı olması önemli bir adım olur. Bu adım dövizden TL’ye geçişi hızlandırır. Yavaş yavaş oluşturulmaya çalışılan güvenin de tesisine katkıda bulunur. İnsanların güven duyması sonrasında Merkez Bankası'nın rezervlerini güçlendirmek amacıyla piyasaya çıkması da doğru bir politika olacaktır. Bunu da sayın Ağbal dile getirdiği için, güven artırıcı konulardan bir tanesi oldu. Aslında makulü söyledi sayın Ağbal. Bizler de dinleyenler olarak herhalde makulü özlemişiz ki kulağa hoş geldi. İnşallah bu söylenenlerin tamamı uygulanır ki, arzuladığımız güven ortamı yavaş yavaş tesis edilir.

Güldağ: Şeffaflık vurgusu dikkat çekti. Döviz rezervine yönelik soru biraz yuvarlak geçildi yanlız... Ama piyasanın açtığı kredi daha da arttı orası bariz.

Ağaoğlu: İhtimaldir ki o koltuğa beni de oturtsanız ben de söylemezdim. Çünkü bunu söylediğiniz zaman devamında 'kim aldı bunları, kime sattınız' tarzında sorular da gelecektir peşi sıra. Şeffaflık vurgusu önemli dediğin gibi ama öte yandan unutmayalım, merkez bankacılığı ketum olmayı gerektirir. Siz bu sırları bugün açıklarsanız yarın tekrar açıklayacaksınız anlamına gelir. Bu aslında ketumiyet içeren bankacılık kültürü içinde sizi zor durumda bırakacak bir konudur.

Güldağ: Türkiye’nin zaten epey bir süredir bir şeffaflık hamlesine ihtiyacı var. Bu yönde güzel bir adım oldu. Umarım Merkez Bankası'nın açtığı yolun devamı gelir. Örneğin enflasyon için de... TÜİK’in enflasyon hesabına ilişkin kaygılar, tartışmalar, sorular her gün gündemde. Herkes birbirine 'senin enflasyonun kaç' diye soruyor...

Ağaoğlu: Aynen. Ama sadece enflasyon demeyelim ona, bütün ekonomik verilerin tamamını olduğu şekilde anlatmalıyız. Çünkü bilgi olmadan karar vermek herkes için çok zor.

Güldağ: Doğru bilgi olmadan, doğru karar da olmaz. Bu işin şakası yok. Gerçekleri bilmemiz, gerçekleri yansıtmamız lazım. Sadece ekonomik göstergeler de değil. Mesela kamu-özel işbirliği projelerinin de şeffaf olması lazım. Kimin ne kadar yükümlülüğü var? Hasılı devlete yeniden şeffaflık hamlesi gerekiyor.

Ağaoğlu: Katılıyorum. Kamunun borcunun şeffaf olarak bilinmesi ve anlaşılması, risklerin doğru ölçülmesi açısından önemli bir adım olur. Bir başkası da şirketlerin KDV alacağı. Bu KDV alacaklarıyla ilgili bir dönem sayın Ağbal aslında bono benzeri bir yapı önermişti. Fakat o teklif arşivlerin tozlu rafları arasına katıldı. Eğer bu devletin bir borcuysa bunun da belki bir bono ihraç ederek yapılması yoluna gidilebilir. Hatırlarsan, 80’lerin sonuydu, kamunun müteahhitlere borçları vardı. Özal o dönemde ' müteahhit bonoları' diye bir bono çıkarmıştı. Bu bonoları müteahhitlere verdi, hem faiz kazandılar hem de isteyenler bunu ya repo yoluyla nakde çevirdiler ya da kesin olarak satarak nakde döndüler. Buna benzer bir şekilde KDV bonosu gibi bir yapı da oluşturulabilir.

Güldağ: Bu adımlar peş peşe gelirse, tabii diğer reformalarla da desteklenirse, yabancının gelişi devam edecek gibi görünüyor...

Ağaoğlu: Hem para geliyor olması hem de bu algının oluşması yeni para girişinin yanı sıra, eski var olanların daha ucuz maliyetle uzatılmasını sağlayacaktır. Bu arada daha ucuza fonladığımız zaman teknik olarak uzatacağımız ayak aynı kalmakla birlikte ayağımızı kapatacak yorganın boyu biraz uzuyor olacak. Oradan bir avantaj olacak, o da bir fayda.

Emtia dolar bazında daha da yükselebilir

Güldağ: Borsa iyi bir performans gösterdi bu yıl. Ya 2021?

Ağaoğlu: Borsa tarafındaki tahminlerin pozitif yönde. Özellikle mart ayına kadar bir sıkıntı görmüyorum. 2021’e dair bir başka alandaki tahminimi daha paylaşayım. Doların değer kaybetmesi, euronun değer kazanması ihracatçı için önemli olmakla birlikte 2008 yılına benzer bir hareket görebiliriz. Nerede dersen, emtia fiyatlarında. 2008’de parite 1.60’lardayken dolar çok değersiz olduğunda, dolar bazında fiyatlanan emtianın neredeyse tamamı dolar bazında yükselmişti. Bu da şimdi 2021’de negatif taraflardan bir tanesi. Endüstriyel ve tarımsal emtia da buna dahil, hatta değerli metallerde düşüş bekliyor olsam da orayı bile etkileyecek bir durum hasıl olabilir. Bu da bizim hem dış ticaret ve cari açık tarafında hem de bireysel yatırım tarafında önemli değişikliklere yol açabilir.

Altın 2021’de o kadar parlak olmayacak

Güldağ: Altına bir şey söylemeden bu görüşme bitmez. Son sözü sana bırakıyorum.

Ağaoğlu: Sarışınla başım belada... Şaka bir yana, bir yabancı yatırım bankasının tahmini 2021'i 1.650 ile kapatır, 2022’yi de 1.350 kapatır şeklinde bir düşen altın varsayımı var. Benim buna çok katılmam mümkün değil. Dolar ve dolar cinsinden değerlenen emtianın yukarıya gideceği varsayımıyla… Ben öyle çok radikal bir şey beklemiyorum. Ama altında halen daha 1.695-1.705 bandına geri çekilme olması gerektiğini düşünen taraftayım. 'Gerektiği' dememin sebebi, eğer altın 2 binlerin üzerine çıkacak diyorsa piyasa, önce bir bu düzeltmeyi yapması gerekir noktasındayım. Ama o seviyeden sonra ben altının öyle çok kritik ve radikal bir düşüş trendine girmesini şimdilik beklemiyorum. Altın 2021’de 2020’deki kadar parlak olmayacak.

Kurda sert hareket gelmez

Güldağ: 24 Aralık'ta 150 baz puanlık bir artırım gelebilir dedin. Peki Ağbal'ın konuşması sonrasında kurla ilgili beklentinde bir değişiklik oldu mu?

Ağaoğlu: 2020 için de 2021 için de henüz daha beklentimi değiştirmedim. Zaten sorumlu olduğum konuların başında şirketler için bu ve benzeri tahminleri yapmak geliyor. Yıl sonuna ben 7.55-7.65 bandı demiştim. Ama bunların da zaten olması gerektiğini düşündüğüm, ortadoks politikalara dönülmesi gerektiğini düşündüğüm için bu tahminlerde bulunmuştum. Nitekim dönülüyor. Güven oluşturulduğu ve özellikle hane halkı ikna olduğu durumda döviz almayı bıraksalar bile önemli bir fark yaratacak bu iş. Veya dövizden zarar ettiklerini veya TL’den faiz fırsatı kaçırdıklarını gördüklerinde bu olacaktır. Bunun için de reel faiz oluşması gerekiyor ki bunun için de faiz artışı gerekiyor. Bu reel faizin de kaybedilemeyecek kadar cazip hale geldiği bir durumda hasıl olacak diye düşünüyorum. Faiz artışının arkasındaki temel dinamik bu olacak fakat bunun hızla etki etmesini beklemem. Yine de pozitif taraf olarak 7.65 dedim. Kurun mart ayına kadar 8’in altında kalacak bir bantta seyredeceğini düşünüyorum. Mart ayına kadar oluşturulacak güven önemli olacak. Sonrasında AB ve ABD tarafından yaptırımların yavaş yavaş gündeme geleceği bir ortamda ve tabii o dönemde birikmiş olan dış borç ödemeleriyle kurda bir hareket daha olabilir diye düşünüyorum.

Güldağ: 2021’in geneline baktığında...

Ağaoğlu: 2020 gibi bir kur zıplaması, sert bir yükseliş hareketi çok ciddi olarak beklemiyorum. Ama bunun arkasında iki temel varsayım var. İlki makul politikaların devam ettirileceği, ikincisi de çok majör ve yıkıcı bir yaptırım silsilesiyle karşılaşmayacağımız varsayımı. Ve dışarıya yönelik daha mutedil bir politika izleyeceğimiz varsayımı var. Bunların olmaması için de bir sebep görmüyorum. O yüzden 2021’de 2020’ye benzeyen 5.90’dan 8.58’e, yönetilmesi zor seviyelere çıkış olmasını beklemiyorum. Önce bir yükseliş sonra yataya doğru bir seyir bekliyorum. 2021'de 9’un altında bir yerde kapatırız diye düşünüyorum. Enflasyonun mayıstan itibaren baz etkisiyle ve alınan önlemlerle düşeceğini düşünüyorum. Ona paralel olarak da yeni yılının ikinci yarısı itibariyle daha görece yatay bir kur olmasını bekliyorum.

Güldağ: O durumda, 9'un epey altında bir yerde kapatması daha olası geliyor...

2021'de iyimserlikten çok, temkinli olmayı tercih edelim

Güldağ: Direkt şöyle sorayım: TL’ye karşı kurdaki değerlenme enflasyonun altında kalabilir mi?

Ağaoğlu: Ben altında kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü o zaman bu sene yediğimiz darbeler bizi çok örselemiş olur ve yeniden bir olumsuz yönde bir enerji biriktiririz. Enflasyona yakın bir kur artışı makul gelir diye düşünüyorum. TL’nin de pozitif reel faiz vermesini, yavaş yavaş dövizden TL’ye dönüş yolu açılır. Ama ısrarla TÜİK rakamlarıyla oynayıp olması gerekeni farklı yerlerde gösterirsek doğru kararlar alınamadığında, bir gün gerçeklerin gün yüzüne çıkma gibi bir alışkanlığı var, o gerçeklerle yüzleştiğimizde de gereksiz sıkıntılar yaşarız.

Güldağ: Bana turizm biraz hareketlenir, ihracat da gelecek yıl biraz daha ithalatı dengeleyen tarafta olabilir diye düşünüyorum. Döviz girişi dengelendikçe yavaş yavaş vatandaşın döviz tutma fikri değişir, gelecek yıl dövizi bozdurma yönünde daha rahat davranabilirler düşüncesindeyim. Sence beklendiği gibi TL’ye doğru bir dönüş olur mu? 2021'de döviz arzımız döviz talebimizin üstünde gerçekleşebilir mi? Öte yandan, bu sene 30 milyar dolar civarında gerçekleşmesi beklenen cari açıkta, 2021'de daha düşük bir yerde olacağımızı düşünüyorum. Neredeyse bu senenin yarısına yakın bir yerlerde... 2021 cari açığın finansmanında zorlanacağımız bir sene olmayabilir. Uzattım biraz, sen ne diyorsun?

Ağaoğlu: Çok iyimser olmadan temkinli olmayı tercih ederim derim. Bir iki tane pozitif, bir iki tane de negatif bir şey söyleyeyim. Öncelikle ben turizm tarafı için konuşayım, aşı önemli bir şey, oyun değiştirici bir olay. Böyle bir durumda turizm aktivitesi de etkilenecektir. Hiçbir zaman 2019’a dönmesini beklemem ama 2020’ye göre çok daha iyi olmasını bekliyorum. Şimdi bu döviz arzı tarafında bir fayda sağlayacak. İkinci tarafı TL’de böyle bir fırsat kaçırıyoruz tarzında reel faizin verildiği bir ortam eşittir kredi talebinin çok ciddi düşmesi anlamına gelir. Bankalar bu sefer istekli olsalar bile o krediyi ödeme kapasitesi hayli düşecektir. Böyle bir durumda talep yönlü baskı azalacaktır, ki bizim haziran-ağustos ortasındaki o inanılmaz kredi büyümesi sırasında müthiş bir talep patlaması olmuştu. Bunun olacağını beklemiyorum, bu talebin daralması anlamına geliyor, kredi daralması beraberinde talep daralması anlamına geliyor. Turizm tarafında böyle bir pozitiflik olursa bu da bize pozitif bir katkı sağlayacaktır. 2021 tahminlerine de yavaş yavaş geçmiş oluyoruz böylelikle… Parite tarafında 1.25’in kısa sürede geleceği konusuna ikna oldum, şu anda 1.22’lerdeyiz. Paritede Euro paritesi de değer kazanıyor, bu Türkiye için iyi bir haber. Çünkü Türkiye yarıdan fazla ihracatını AB bölgesine yapıyor. AB bölgesinde PMI rakamları sürpriz bir şekilde pozitif geldi. 45.3’ten 49.8’e yükseldi, bu AB bölgesinde çok ciddi bir hareket demek o da Türkiye tarafından talebin devam edeceği anlamına geliyor. Bu paritenin böyle hareket etmesi pozitif bir tarafta hele bunun 1.25’ten 1.30’a zıplaması ihtimali var ama ben özellikle euro bölgesine ihracat yapan veya euro ile ihracat yapan küçük ve orta boy işletmelerde 1.25’e gelince 1.30’a gelecek demekten çok daha önceki maliyetlerini de düşünerek kurlarının bir miktarını 1.25’ten hedge etmelerinde fayda olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu bizim gibi ülkeleri de zora sokuyor, onlar için de ihracatın zorlaşması anlamına geliyor. AB Merkez Bankası’nın elinde bununla mücadele edecek çok fazla silahı yok. Bunlar pozitif tarafta bizi etkileyecek durumlar. Negatifte ne var dersek, petrol fiyatları var. Petrol fiyatları şu anda 50.70 seviyelerinde, bu yıl için 55 dolara kadar çıkmasını bekleyen raporlar var ama ben de 52.5 doların üzerini görürüz ama oradan bir geri gelmemiz gerekir diye düşünüyorum. Fakat şunu da söyleyeyim, OPEC toplantısından sonra tweet atmak istiyordum ama burada dile getireyim. Şu anda petrol fiyatları COVID-19 ikinci dalgası, kapanmalar vesaire nedeniyle aslında ürün tarafında talebin halen düşük olması, arz tarafında fazlalık devam ediyor. Fakat OPEC Plus sayesinde devletlerin yapmış olduğu bir manipülasyonla yukarıda tutuluyor. Bu nedenle petrol fiyatlarının yüksek olması Türkiye’nin bu yıl ödediği petrol faturasından daha fazla bir petrol faturası ödemesi anlamına gelecek. Umuyorum ve diliyorum ki turizmden gelecek katkı petrol tarafındaki açığı kapatıp bizi pozitife geçirecektir. Ama yine de biz petrol kaynaklı bir açığı yönetebilir durumdayız.

Ekonomi