Prof. Dr. Aziz Çelik: Asgari ücret yanlış hesaplanıyor
Son 5 yılda asgari ücretteki artış yüzde 741 oranında olurken, yoksulluk sınırı ise yüzde 975 oranında arttı. Asgari ücretin alım gücündeki kayıp 54.712 TL oldu. Prof. Dr. Aziz Çelik, asgari ücretin hesaplamasındaki sorunlara işaret ederken, asgari ücretteki artışın enflasyona ve işsizliğe etkilerine de değindi.
DİSK-AR, her yıl olduğu gibi, 2025 yılına yönelik de Asgari Ücret Araştırması raporu hazırladı. 2024 yılında asgari ücretlinin alım gücündeki kayıp 54.712 TL olarak hesaplandı.
2019 yılında 2.020 TL olarak belirlenen asgari ücret, beş yılda yüzde 741 oranında artışla 2024 Ocak’ta 17.002 TL’ye kadar çıktı. Euronews Türkçe’den Sait Burak Ütücü’nün incelediği Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) verilerine göre, 2019 Ocak ayında 6.745 TL olan yoksulluk sınırı, Kasım 2024’te 72.524 TL’ye çıkarak yüzde 975 yükseldi.
Açlık sınırı daha çok arttı
Aynı dönemde BİSAM verilerine göre, dört kişilik bir ailenin gıda maliyetini hesaplayan açlık sınırı da yüzde 971 artış göstererek 1.957 TL’den 20.967 TL’ye yükseldi.
2025’e sayılı günler kala asgari ücretin ne kadar olacağı tartışmaları devam ederken, şu ana kadar müzakere masasının taraflarından asgari ücret için bir rakam telaffuz edilmedi.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu üçüncü toplantısının tarihi 19 Aralık oldu.
2024 Ocak ayından itibaren geçerli olan net asgari ücret 17.002 TL olurken, 2024 Temmuz ayında ise yaklaşık 7 milyon asgari ücretle çalışan başta olmak üzere kayıtlı 15 milyon ücretli çalışanı ilgilendiren asgari ücret zammı, geçtiğimiz yıllarda yapılanın aksine enflasyonla mücadele kapsamında arttırılmamıştı.
Türkiye'de yaklaşık 2 çalışandan biri asgari ücrete komşu
DİSK-AR'ın raporuna göre, asgari ücretin altı ve yüzde 10 fazlasında maaşla çalışanlar dahil edildiğinde 8,5 milyon işçi, bu ücretlerle yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Başka bir deyişle 2023 yılı itibarıyla tüm özel sektör işçilerinin yüzde 48,9’u asgari ücret komşuluğunda ücretlerle çalışıyor.
Raporda, maaşlı çalışanların 7,5 milyonu (yüzde 43,6) asgari ücret ve altında ücretle çalıştığı görülürken, asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında çalışan tüm özel sektör emekçileri 8,3 milyon kişi (yüzde 47,8) seviyesinde oluyor.
Türkiye’de 11,5 milyon işçinin (yüzde 66,1) asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücret ile çalıştığının belirtildiği raporda, 14,5 milyon işçinin (yüzde 80,1) ise en fazla asgari ücretin yüzde 50 fazlası ücrete çalıştığı kaydediliyor. 2023 ikinci yarısındaki asgari ücrete göre, bu rakam 17 bin 103 TL ediyordu.
Türkiye, asgari ücrette Avrupa’da en düşük 5. oldu
Avrupa İstatistik Ofisi’ne (Eurostat) göre Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde en düşük asgari ücrete sahip beşinci ülke konumunda bulunuyor.
Verilerini brüt asgari ücretler üzerinden hesaplayan Eurostat'a göre, Türkiye’den daha düşük asgari ücrete sahip ülkeler arasında dört ülke bulunuyor; Sırbistan (544 euro), Karadağ (532 euro), Bulgaristan (477 euro) ve Arnavutluk (398 euro).
Türkiye'nin brüt asgari ücreti Eurostat'ın temmuz ayı raporunda 568 euro olarak belirtiliyor. Ancak aralık ayındaki 36 TL civarında olan euro kuruna göre, 20.002 TL brüt asgari ücret 544 euro, 17.002 TL net asgari ücret ise yaklaşık 462 euro.
Asgari ücrette hesaplama sorunu
Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Profesörü ve DİSK-AR araştırmacısı Prof. Dr. Aziz Çelik Euronews Türkçe’ye verdiği demeçte, “Ülkenin büyümesindeki paydan asgari ücrete bir şey eklenmiyor. Sadece enflasyonu baz alarak asgari ücretin artırılması doğru değil” ifadelerini kullandı
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK-AR) 2025 yılına yönelik hazırladığı Asgari Ücret Araştırması raporuna göre, 2024 yılında asgari ücretlinin alım gücü kaybı 54.712 TL olarak hesaplandı.
DİSK-AR'ın hazırladığı raporun yazarlarından biri olan Prof. Dr. Aziz Çelik "Tek başına enflasyon asgari ücret için bir ölçüt olamaz” diyerek asgari ücretin doğru hesaplamalardan geçmediğini belirterek şunları söylüyor:
"Birincisi enflasyonun ölçümünde sıkıntılar var. İkincisi, TÜİK ortalama bir enflasyon ölçüyor. Yani doğru olsa bile bir ücretli enflasyonu ölçmüyor. Üçüncü faktör ise büyümenin hesaba katılmaması. Enflasyon doğru ölçülse bile reel olarak ücretleri korur ancak büyümeden pay alınamadığı için asgari ücretin payını düşürür."
Asgari ücretin hesaplanmasında dikkat edilmesi gereken faktörleri dile getiren Çelik, "Geçim şartlarının esas alınması gerekiyor. Bir işçinin ve bakmakla yükümlü olduğu hanenin geçim şartları nasıl sağlandığına bakılması gerekli. İkincisi de kişi başı milli gelir artışıyla asgari ücretin ilişkilendirilmesi lazım" değerlendirmesini yaptı.
GSYH'nin ülkedeki büyümeyi, toplam verimlilik artışını, zenginleşmeyi ifade ettiğine değinen Çelik, "Burada hakkaniyetli olan kişi başına düşen milli gelire paralel bir artış olmasıdır" ifadelerini kullandı.Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın yayınladığı rakamlara göre, 2024 yılının ilk çeyreğinde yüzde 5,6, ikinci çeyrekte, yüzde 2,4, üçüncü çeyrekte yüzde 2,1 büyüme yaşandı.
Kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) ise 2023 yılında yüzde 4,5 artış gösterdi ve cari fiyatlarla kişi başına düşen milli gelir 307.952 TL (13.110 dolar) olarak hesaplandı.
Fiyat istikrarı öne çıkıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ağustos 2024'te yaptığı bir açıklamada "Fiyat istikrarını sağlayacak, daha önce yaptığımız gibi ilan ettiğimiz takvim çerçevesinde enflasyonu tek haneli oranlara tekrar çekeceğiz" diyerek fiyat istikrarına vurgu yapmıştı.
Eylül ayında hükümetin ekonomiyi düzeltme çabaları kapsamında 2025-2027 dönemine dair 3 yıllık yol haritasını sunan Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, OVP ile ilgili olarak "Programımızın temel amacı enflasyonun kademeli olarak tek haneli seviyelere düşürülmesi" demişti.
Geçtiğimiz hafta ise katıldığı bir panelde konuşan Yılmaz "Nihai hedefimiz, elbette dezenflasyondan sonra üçüncü aşama, o da fiyat istikrarı aşaması" ifadeleriyle "fiyat istikrarına" dikkat çekmişti.
'Asgari ücretteki artış fiyat istikrarını bozmuyor'
Prof. Dr. Aziz Çelik ise asgari ücretteki artışın fiyat istikrarını olumsuz etkilemediğini savunuyor.
"Asgari ücret artışı fiyatı istikrarını bozan bir unsur değil. Yüksek enflasyonun sebebinin ücret artışları olmadığı konusunda bilim dünyasında çok geniş bir mutabakat var. Ücret artışlarının enflasyonu yükselttiğine ya da tetiklediğine dair bir şey yok. Fakat hükümetin ekonomi politikası buna dayalı. Yani sıkı para politikası. Alım gücünün kısılması ve talebin düşürülmesine dayalı bir enflasyonla mücadele perspektifleri var. Bu perspektif de ücretlerin baskılanmasını beraberinde getiriyor."
Enflasyondaki artışın, ücretlerin artmasından kaynaklanmadığı değerlendirmesini yapan Çelik, "Hükümet, asgari ücreti hesaplarken bunu esas alacak ama bu doğru bir yaklaşım değil. Bu enflasyonun yükünü çalışanlara yıkmak anlamına gelecektir," diye konuştu.
Yoksulluk sınırı asgari ücrette ölçüt olabilir mi?
Ülkede artan yoksulluk sınırına dikkat çeken Prof. Dr. Aziz Çelik, uluslararası standartları işaret etti.
Türkiye’de asgari ücretin sadece bir işçinin geçimini baz alarak hesaplanmasının doğru olmadığını belirten Çelik, küresel standartlara göre ailenin de hesaba katılması gerektiğini ifade etti. Ancak Türkiye’nin mevcut ölçütlerini kabul edildiği durumda bile, tek bir işçinin yaşam maliyetinin Kasım ayı itibarıyla 26.000 liraya ulaştığını ve asgari ücretin altında kaldığını vurguladı.
Çelik, yaşam maliyetinin önümüzdeki yılın ortasında 30.000 lirayı rahatlıkla aşacağını belirterek, asgari ücretin bu seviyenin üzerinde olması gerektiğini ifade etti.
Açlık sınırı için dört kişilik bir ailenin sadece gıda harcamasının esas alındığını, yoksulluk sınırının ise bir haneye giren asgari rakamı ortaya koyduğunu hatırlatan Çelik bu ölçütlerin asgari ücretin tespitinde rol oynaması gerektiğini şu sözlerle vurguladı:
"Geçinme maliyeti ölçütleri dikkate alınarak asgari ücret belirlenmeli. Yoksulluk sınırının yarısı ya da bir işçinin yaşam maliyeti ortalama aynı rakama tekabül ediyor. Bu da olması gereken en düşük miktarı 30.000 liranın üstüne çıkarıyor."
Asgari ücretteki artışları işsizliğe neden olur mu?
Türkiye'de asgari ücretin işverene maliyetleri artırdığı, istihdam kaybına neden olduğu ve enflasyon artışını tetiklediğini iddialarına ilişkin olarak ise Çelik, özellikle 2016 yılında asgari ücrete yapılan yüzde 30 oranındaki zammı ve o dönemde enflasyonun yüzde 8,5 civarında olduğunu ve enflasyonun büyük bir artış göstermediğini belirtti.
Çelik, 2015 yılının sonunda 1.000 TL olan asgari ücretin, 2016 yılında yüzde 30 arttırılarak net 1.300 TL'ye çıkarılmasını hatırlatarak, "O dönemde enflasyonun çok üzerinde bir asgari ücret zammı yapılmıştı. Enflasyon 2015'te yıllık bazda 8,5 civarındaydı. Ve yüzde 30 zamma rağmen enflasyon büyük oranda yükselmemişti" değerlendirmesini yaptı.
O dönemdeki artışa rağmen enflasyon oranında ya da işsizlik oranında kayda değer bir artış yaşanmadığını belirten Çelik, “Ücret artışlarının enflasyon ya da istihdam kaybına yol açtığı iddiası Türkiye’de verilerle kanıtlanmış değil” dedi.
Asgari ücret artışlarının son 20 yılda enflasyon üzerinde gerçekleştiğini belirten Çelik, buna rağmen asgari ücretin yaşanabilir bir seviyeye ulaşmadığının altını çizdi.
"Asgari ücretin ortalama ücrete dönüşmesi büyük bir sorun"
Asgari ücretin Türkiye’de ortalama ücrete dönüşmesinin büyük bir sorun teşkil ettiğini de değinen Prof. Dr. Çelik, büyük ölçekli işletmelerin asgari ücret maliyetlerini kolaylıkla karşılayabileceğini ancak küçük ölçekli işletmelerin bu maliyeti karşılamakta zorlandığını ifade etti.
Çelik, çözüm olarak hükümetin küçük işletmeler için özel teşvik mekanizmalarını devreye sokması gerektiğini belirtti.
Büyük şirketlerin mevcut koşullarda daha yüksek ücretleri dahi karşılayabileceğini vurgulayan Çelik, “Şu anda tüm işverenlere uygulanan 5 puanlık sigorta teşviği, yalnızca küçük ve orta ölçekli işletmelere uygulanabilir" yorumunu yaptı.
Asgari ücretin yaygın bir ücret haline gelmesinin büyük şirketlerin toplam maliyetlerini düşürdüğünü belirten Çelik, asgari ücret sorununa uzun vadeli ve yapısal bir çözüm olarak Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamalara dikkat çekti.
Avrupa’da yaygın olan toplu iş sözleşmelerinin hükümet tarafından sendikasız iş yerlerine teşmil edilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye’de de mevcut yasal çerçevede bu mekanizmanın bulunduğunu ancak kullanılmadığını ifade eden Çelik, bu yöntemin ücret farklılaşmasını sağlayarak asgari ücretin ortalama ücret olmaktan çıkarılabileceğini şu şekilde savundu:
“Büyük şirketler için asgari ücret maliyetleri bir sorun teşkil etmezken, küçük işletmelere sağlanacak teşvikler ve toplu iş sözleşmelerinin yaygınlaştırılması çözüm için kritik öneme sahip.”