Parasal genişlemeye yol haritası gerekiyor

Ekonomide salgına karşı üst üste önlemler alınıyor. Ancak bu adımlar, hedeflerinin net olmadığı ve piyasa aktörlerini aşırı kontrol altına aldığı eleştirilerine uğruyor. En büyük sorun döviz ihtiyacı için swap anlaşması için de uzmanlar Avrupa, Çin ve Japonya merkez bankalarını olası görüyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Parasal genişlemeye yol haritası gerekiyor

Şebnem TURHAN

Koronavirüs salgını tüm dünyada hükümetleri ve kurumları harekete geçirdi. Türkiye’de de salgının ekonomiye etkisinin azaltılabilmesi için birçok adım atıldı. Peki tüm bu adımlar ne fayda sağladı? Devamında neler olacak? Yerli ve yabancı yatırımcılar bu adımları nasıl yorumluyor? Genel görüş olağanüstü durumlarda olağanüstü adımların atılabileceği yönünde. Alınan önlemlerin bazılarının yerinde olduğunu belirten uzmanlar ancak bunun parça parça gelmesinin, iletişimin zayıf olmasının, yatırımcının algısını bozduğuna dikkat çekiyor. Merkez Bankası’nın uluslararası kurumlarla swap anlaşması görüşmelerinin sürdürmesine ise yorumlar Amerikan Merkez Bankası (Fed) ile S400 sorunu nedeniyle zor olduğu Avrupa, Çin ve Japonya merkez bankalarının daha büyük bir olasılık olduğu yönünde. Analistlere göre Merkez Bankası’nın en az 50 milyar dolar ve üstü bir miktarda swap anlaşmasına ihtiyacı var. Merkez Bankası’nın faiz indiriminin de şu sıralar reel sektöre pek bir faydası olmadığı da görüşlerde öne çıkıyor.

‘Parasal genişlemenin hedefi net değil’

Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Merkez Bankası’nın TL ve dövizle ilgili iki taraftan politika yürütmeye çalıştığını belirterek “Paranın fiyatını düşürebilir. Faiz indirimiyle bunu yaptı. İkincisi para miktarını artırabilir. Yavaş yavaş bunu da yapıyor. Faiz indiriminde enflasyon ve kurun geldiği nokta açısından alan daraldı. Miktarsal genişleme anlamında daha fazla adımlar atıyor. Şu aşamada fiyatı indirmek yerine miktarı artırmak yanlış değil. Tabii ki hedef iyi belirlendikçe. Sorun, Türkiye’de Hazine’nin kaynak kullanımında, Merkez Bankası’nı ne kadar kullanacağın, parasal genişlemenin hangi hedefe yöneldiğinin net olmaması. Biraz daha spesifik olması bu sürece özgü olduğu vurgulanmalı. Şu beelirsiz ve ucu açık gidiyor. Bu Türk Lirası üzerinde baskı yaratıyor. Bu parayı niye basıyoruz, ne kadar süre yapılacak? Bunu anlatmalıyız” diye konuştu.

Aslanoğlu, kredi vermesi konusunda Merkez Bankası’nın ve BDDK’nın bankaları bir ödül ceza sistemine soktuğunu kaydederek, “Burada şu var; bankacılık aslen kredi vermektir ama bankaların aktiflerinde başka varlıkların da olması gerekiyor. Tüm bankaları tek bir terzi gibi dikmek riskli olabilir” dedi.

‘Fed ile swap mümkün değil’

Ekonomi Yazarı Uğur Gürses, salgın krizi patlayana kadar halının altına süpürülen sorunlar olduğunu ve zaten Merkez Bankası’nın yeterince parasal genişleme imkanı sağladığını belirterek “Piyasaya çıkan Türk Lirası. Türk Lirası’na talep yoksa başka mecralar bulunacak. Bulunuyor da. Şu anda ithalat ve üretim çok yüksek ölçüde yavaşladığına göre firmaların borç ödeme dışında ilave çalışma sermayesine ihtiyacı olmadığı çok açık. Dolayısıyla bu nakitler döviz borcu olan şirketlerin döviz alıp bir şekilde kur riskinden kaçmak için döviz tutma eğilimlerini güçlendiriyor” dedi. Merkez Bankası’nın faiz indiriminin şu anda Türk Lirası’nın zayıflamasından öte hiçbir anlamı olmadığını belirten Gürses, şunları söyledi: “Likidite ihtiyacı olanın en son bakacağı şey fiyatıdır. Soru şu: Kredi pompalayarak şirketlerin sorunu çözülecek mi? Kısa vadede pansuman diyebiliriz, orta vadede şirketlerin sorununu çözmeyecek. Şirketler aşırı borçlu ve döviz borçlusu. İçerde TL basıp genişleme yapmanın ekonomiyi toparlatıcı bir faydası olmayacak. Temel kriter dışarıdan döviz geliyor mu? Ya IMF verecek ya da bir merkez bankası size gelip swap yapacak. Merkez Bankası anlaşmalar sürüyor diyor. Kendi ulusal parasını kendi döviz rezervlerine çarçur eden merkez bankasına bir diğer merkez bankası gelip de swap yazmaz. Fed ile mümkün değil gibi görüyorum.”

‘IMF ile stand-by yabancıyı getirir’

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Murat Sağman, olağanüstü adımların atıldığı bir dönemden geçildiğine dikkat çekerek, likidite ihtiyacı olduğunu ve bunun da Türk Lirası kısmını Merkez Bankası’nın çözebildiğini belirtti. Ancak döviz tarafının kritik konu olduğunu kaydeden Sağman, 1 yılda ödenmesi gereken döviz borcu 172 milyar doların şu an rezervlerin üzerinde olduğunu belirtti. Sağman şöyle konuştu: “Döviz ihtiyacımızı iki koldan alabiliriz, merkez bankaları ve IMF. Fed’in repo işlemine katılamıyoruz çünkü 80 milyar dolardan tahvil stokumuz 2.8 milyar dolara indi. Swap için görüşmelerin sürdüğü belirtildi. Ne kadar olacağını da bilmiyoruz. IMF bir kanal ama siyasi gündem ön planda o durumda da. Stand-by anlaşması aslında çıpa olurdu ve bu diğer yabancı kaynakları da ülkeye çekerdi.”

Swap sistemi kaygıyı tam gideremez

Kısa vadeli dış borç, cari açık, azalan rezervler ve TL’nin cazibesinin kaybetmesinin döviz talebini güçlü kıldığını kaydeden Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, şunları söyledi: “Türkiye’nin döviz ihtiyacı var. Fed, Avrupa, Japonya Çin merkez bankaları hangisi olur bilmiyorum ama önümüzdeki günlerde bekliyorum. Önemli olan miktar ve süre. Bu anlaşma dövizle ilgili baskıyı geçici azaltacak unsurlar olur. Swap süreli kullanılan döviz kaynağı olmadığı ve net rezerve katkısı olmadığı için kaygıyı sürdürür. Kısa vadede etkili olur.”

TCMB ve BDDK birçok önlem aldı

Merkez Bankası (TCMB) faiz indirimi ve parasal genişleme adımları attı. Banka bunun ötesinde reel sektöre fon amaçlı politika faizini altında fonlama imkanı ile tahvil alımlarını hızlandırdı. TCMB ayrıca İşsizlik Sigortası Fonu’nun elindeki devlet tahvillerini alacağını açıkladı. TCMB reel sektöre kredi akışının kesintisiz devamı amacıyla bankalara yeni likidite imkânları tanıdı. BDDK bankaların para swapı, forward, opsiyon ve diğer türev işlemlerin toplamının bankaların en son hesapladıkları yasal özkaynaklarının yüzde 1.0’i ile sınırlandırılması kararı aldı. Bankalara aktif rasyosu şartı getirdi, mevduat bankalarında limit yüzde 100 olarak belirlendi.

“BDDK, kredi musluklarını açacak bir karar aldı”

Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK), kredi kullanımına yönelik aktif rasyo oranı düzenlemesini olumlu bulduklarını söyledi. Ünverdi, “BDDK, kredi musluklarını açacak bir karar aldı” dedi. COVID-19 salgınıyla birlikte yaşanan güçlükler karşısında ekonomi yönetiminin aldığı tedbir kararları doğrultusunda, bankacılık sektörüne kredi limitlerini kullandırmaları için sürekli talepte bulunduklarını hatırlatan Ünverdi, “BDDK’nın attığı bu adım, kredi taleplerinin karşılanması ve dolayısıyla ekonomi çarklarının dönmesine yönelik önemli bir karar” dedi.

Ünverdi, “BDDK, 1 Mayıs 2020’den başlamak üzere aylık aktif rasyo hesaplarını yeniden düzenleyecek. Buradaki amaç bankaların ellerinde bulunan kaynaklarını daha aktif ve iyi kullanmalarını sağlamak. Buna göre bankalarımız piyasadan topladıkları tüm mevduatı, katılım bankaları ise yüzde 80’ini kredi olarak kullandırabilecekler. Üretimin, ihracatın, istihdamın devam edebilmesi için firmalarımızın ayakta kalması ve üretimine devam etmesi gerekiyor. Bunun için de bankalarımızın reel sektörün yanında olması büyük önem taşıyor” dedi.

COVID-19 salgınının, ekonomi üzerine etkilerini azaltmak için hayata geçirilen Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’nde banka kredileri ile ilgili Hazine garantisi ve Kredi Garanti Fonu (KGF) destekleri verildiğini söyleyen Ünverdi, bunun yanı sıra, BDDK’nın almış olduğu kararlarla birlikte özel bankacılık sektörünün de aktif kredi rasyosu ile bankalara kredi limitlerini kullandırma çağrısında bulunulduğunu belirtti. Ünverdi, “GSO olarak, bankaların yaklaşımı ile ilgili çok sayıda şikayet aldığımızı çok defa dile getirdik. Bankacılık sektörünün reel sektörle birlikte yürümesi gerektiğinin altını çizdik. Maalesef tüm çabalarımıza rağmen bankalarımızdan istenilen yaklaşımı göremedik. BDDK tam da böylesi kritik bir dönemde yeni bir düzenlemeye giderek, kredi musluklarını açabilecek bir karar aldı. BDDK’nın krediler için yaptığı bu yeni düzenlemenin ekonomik ve sosyal yaşama olumlu yansımalarının olacağını düşünüyorum. İnşallah alınan kararlar doğrultusunda bankalar gereken desteği sağlar, yaralara merhem olur ve bu süreci birlikte atlatırız” ifadelerini kullandı. (M. TEKİN ÇİÇEK/GAZİANTEP)

Ekonomi