Özel sektörün yurtdışı tahvil ihracı hızlandı

Hazine ve bankaların ardından şirketlerin de tahvil ihraçları arttı. Bu yıl 4.3 milyar doları aşkın miktarda tahvil ihraç edildi. CDS’in daha da gerilemesi ve not artışları maliyetleri daha da geriletecek gibi görünüyor. Uzmanlara göre henüz şirketlerde kur riskinden bahsetmek için ise erken.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Özel sektörün yurtdışı tahvil ihracı hızlandı

ŞEBNEM TURHAN

Bankalar ve Hazine’nin yanı sıra şirketler de yurtdışında tahvil ihraçlarına hız verdi.

Yüksek taleple karşılanan ihraçlarda maliyetler de oldukça makul düzeylerde seyrediyor. Geçen hafta Erdemir ve Limak Çimento ihraçlarını gerçekleştirdi. Bu yıl tamamlanan ihraçların büyüklüğü 4.3 milyar doları aşarken uzmanlar özel sektörün ihraçlarının devam edeceğini Türkiye’nin iflas risk priminde düşüş ve kredi notlarında artışla talebin daha da artacağı beklentisinde.

Piyasa uzmanları döviz cinsi borçlanmanın ise risk yaratacak boyutlarda olmadığına vurgu yaptı. Değişen para ve maliye politikalarının etkisiyle geçen yıl Arçelik, Eylül 2023’te ile Ocak 2022’den yani 2 yıl aradan sonra ilk kez bir özel şirket olarak eurobond ihraç etti. Arçelik ile başlayan süreç bu yıl Şişecam, Ülker, Ford Otomotiv, Türk Telekom, Erdemir ve Limak Çimento ile devam etti. Şişecam gelen yüksek talep nedeniyle 1.1 milyar dolar planladığı iki farklı vadede tahvil ihracını 1.5 milyar dolara yükseltti, yatırımcıya getiri 5 yıl vadede yüzde 8,056 ve 8 yıl vadede yüzde 8,455 seviyesinde gerçekleşti.

Ülker Bisküvi ise 7 yıl vadeli, üçüncü yıldan sonra itfa özelliğine sahip tahvil ihracında 550 milyon dolar borçlandı, yatırımcıya nihai getiri yüzde 7,875 oldu. Sürdürülebilirlik bağlantılı ihraca 20 ülkeden 100'den fazla uluslararası yatırımcı katıldı. Ülker Bisküvi, elde ettiği finansman kaynağını mevcut Eurobond finansmanının refinanse edilmesinde kullanmayı planlıyor.

En düşük kredi spread

Ford Otosan’ın da ilk tahvil ihracını nisanda gerçekleştirdi 500 milyon dolar değerinde Eurobond ihraç etti. Toplam 1,5 milyar doların üzerinde talep gelirken yatırımcıya getiri yüzde 7,125 oldu. Bu Ocak 2022'den bu yana Türkiye kaynaklı ihraçlarda gözlenen en düşük kredi spread oranı oldu. Türk Telekom ise 500 milyon dolarlık sürdürülebilir Eurobond ihracında 177 kurumsal yatırımcıdan ihracın 5 katına yakın talep aldı. İhraçta yatırımcıya getiri yüzde 7,375 olarak gerçekleşti. Erdemir’in 5 yıl vadeli tahvil ihracıyla 750 milyon dolar borçlandı, yatırımcıya getiri yüzde 8,625 oldu. İhraca 2 milyar doların üzerinde talep geldi. Limak Çimento 750 milyon dolar ihraç tavanı izni aldı hafta içi ihraca çıkılırken 5 yıl vadeli tahvil ihracı 575 milyon dolarla kapandı, yatırımcıya getiri yüzde 9,757 oldu. İhraca 900 milyon doların üzerinde talep geldi. İhracını tamamlayan şirketlerin yanı sıra Sermaye Piyasası Kurulu’nda borç tavanı iznini almış ve ihraç için bekleyen şirketler de var.

Hasçelik 50 milyon dolar, Qua Granite 200 milyon Euro borçlanma tavanı için SPK’dan onayını aldı. Eurobond ihraçlarında oluşan maliyet ve gelen talep şirketleri oldukça memnun ederken bu en az 5 yıl vadeli gerçekleşen borçlanmalar için iyimserliğin sürüp sürmeyeceği merak konusu. Yurtiçinde yükselen kredi maliyetleri ve finansmana ulaşımda yaşanan zorluklar şirketleri yurtdışından borçlanmaya itiyor. Şirketlerin hem yurtdışı kredileri hem de yurtdışı tahvil ihraçları artıyor. Bu durum şirketlerin borç yapısında dolarizasyonu artırıyor artırmasına ama uzmanların verdiği bilgiye göre burada bir riskten bahsetmek için henüz çok erken.

Türk tahvilleri aşırı cazip geliyor

Bir yabancı yatırım bankası uzmanı, şirketlerin tahvil ihraçları konusundaki iyimserliğin fazla olmadığını vurgulayarak Türkiye’nin risk priminin, 10 yıllık tahvil faiz farkının gerilese bile hala yüksek seviyelerde olduğunu hatta 2028 öncesinin iki katı olduğunu dile getirdi. Uzman, Türkiye’de ekonomi ve Merkez Bankası yönetiminin düzgün iş yapmaya devam ettiği takdirde bu primlerin normalize olma şansı bulunduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “O yüzden tahviller yabancıya hala çok cazip geliyor. Evet, dolarizasyon artıyor ama reel değerlenme politikası sürdüğü sürece herkes TL borçlanmak yerine döviz borçlanmaya dönüyor. Risk mi risk ama yakında buraya da bir düzenleme gelir. Düzenleme gelene kadar ise daha alınacak çok yol var. Bankalarda dış borçlanma oranı yüzde 120’lerde, reel sektörde daha düşük gidecek, çok yer var. ABD başkanlığına Trump seçilecek diye bakılıyor bu gerçekleşirse ABD’de faiz indirimlerinin hızlanması muhtemel. Bu da ABD ve dünyada tahvil faizlerini aşağı getirecek. Yabancı yatırımcı bunları gördüğü için Türk tahvilleri aşırı cazip geliyor. 1 yıllık baktığımızda hem doğru işler yapma ihtimali hem ABD’de faizlerin daha ciddi düşüş trendine girmesi bizim tahvillere talep gelmesinin normal olduğunu gösteriyor.”

Dış borçlanma şartları cazip kalmaya devam edecek

QNB Finansbank Baş Ekonomisti Erkin Işık, son dönemde uygulanan ekonomi politikalarının desteği ile kredi görünümünün iyileşmesi, dış borçlanma imkanlarının artmasına yol açtığını vurgulayarak, “TL faizlerin yüksek seviyesi ve para politikasının reel kurlarda değerlenmeyi hedefl emesi de döviz cinsinden borçlanmayı cazip kılmıştır. Nisan ayı itibariyle şirketlerin döviz pozisyonu, yani döviz varlıkları ve yükümlülükleri arasındaki fark, 102.5 milyar dolar ile 2017’de çıktığı rekor yüksek seviye olan 188 milyar doların halen oldukça altında bulunmaktadır. Bu yüzden döviz cinsi borçlanmadaki artışın, özellikle de uzun vadeli ise, makro dengeler açısından risk yaratacak boyutta olmadığını düşünüyorum. Ekonomi politikalarının enflasyon, cari denge ve döviz rezervleri üzerindeki olumlu etkileri gözlenmeye devam ettikçe, kredi not artışları ve CDS priminde düşüş ile dış borçlanma şartlarının önümüzdeki dönemde cazip kalmaya devam edeceğini düşünüyorum” diye konuştu.

Risk var ama şimdilik ölçmek güç

Sipay Ödeme Hizmetleri Hazine Müdürü Eren Kuru, reel sektörün yurt dışı borçlanmalarının artmasının iki temel nedeninin; TL'nin kredi maliyetlerinin yukarı da olması ile ABD'de daralan tahvil getirilerinden dolayı düşen risk primi olduğunu vurguladı. Kuru, “Şirketler de doğal olarak düşük maliyetle oluşan kredi mekanizmasında yer aldı. Hazine'nin mevcut şartlarda yüzde 7,50'nin altında borçlandığı düzende, şirketlerin 150-200 baz puan yukarıda (şirketin kredi ratingine göre hesaplama artı eksi değişir tabi) getirili tahvil ihracı gerçekleştirmesi çok doğal diye düşünüyorum. TL'de reel olarak değerlenme patikasını satın alarak pozisyon açtıklarını sanmıyorum (özellikle 5 yıl vadede) bunun yarattığı ve yaratacağı dolarizasyon riskleri var doğrudur ama bunu ölçmek şimdilik güç diyebiliriz” diye konuştu.

Önümüzdeki dönemde kur yükselirse risk artacak

TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atılım Murat, düşen iflas risk priminin etkisiyle Hazine’nin de yılbaşından bu yana 7 milyar dolar dış borçlanma gerçekleştirdiğini hatırlatarak oluşan cazip fi yatlamalardan Hazine’nin yanı sıra şirketlerin de faydalandığını belirtti. ABD’nin 10 yıllık tahvil faizlerinin daha da geri gelmesi ve CDS’in de 200 baz puan seviyelerine inmesinin daha uygun maliyetler oluşturacağını söyleyen Murat, şirketler ile Hazine borçlanma maliyeti arasında 1 puan farkın da oldukça doğal olduğunu söyledi.

Murat, bankaların döviz kredilerinin yanı sıra Eurobond tahvil ihraçlarının da arttığını belirterek, bu kaynaklar uzun vadeli yatırıma dönüşürse avantaj olduğunu aksi durumda ise risk yarattığını dile getirdi. Şirketlerin uygulanan düşük kur politikası sayesinde rahat borçlanabildiğine işaret eden Murat, “Olası bir kur hareketinde döviz kuru riski ortaya çıkabilir. Uygulanan ekonomi politikasıyla borçlanma maliyetleri düşüyor bu iyi bir şey ancak şirketler de döviz borçlanırken risk yönetimini iyi yapmalı.

Şirketleri rahatlatan unsur ekonomi yönetiminin kurun yükselmesine izin vermemeleri. Önümüzdeki aylarda ekonomi yönetimi kurun yükselmesine izin verirse o zaman bu şekilde borçlanan şirketler için risk oluşacak. Şu anki kur seviyesi enflasyonla mücadele için gerekiyor ama Türkiye’de döviz kuru yanlış seviyede. Para birimi enflasyon kadar değer kaybetmiyor. Döviz borçlanan şirketleri bekleyen risk önümüzdeki aylarda kurun yükselmesi olacaktır. Uygulanan kur politikası şirketleri daha rahat davranmaya itti” diye konuştu.

 

 

Ekonomi