Orhan Aydın: Geleceğe dönük hesap yaparken öngörecek kriter bulamıyoruz

OSTİM Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Orhan Aydın, sıklıkla uygulanan yapılandırma aflarıyla işlerini doğru yapanlar cezalandırılırken, kuralları çiğneyenlerin ödüllendirildiğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Orhan Aydın: Geleceğe dönük hesap yaparken öngörecek kriter bulamıyoruz

Maruf BUZCUGİL, Hüseyin GÖKÇE / ANKARA

OSTİM Başkanı Orhan Aydın, “Firmalarımız talep kaynaklı değil finansman kaynaklı sorun yaşıyor” dedi. Enflasyondaki belirsizlik nedeniyle firmaların önünü görmekte zorlandıklarını belirten Aydın, gelecek hesapları için öngörecek kriter bulamamaktan yakındı.

Bünyesindeki 5 bini aşkın işletme ile Türkiye ve Ankara’nın önemli üretim bölgelerinden birisi olan OSTİM’in Başkanı Orhan Aydın, maliyeti artan sanayicinin önünü görüp hesap yapmakta zorlandığını belirtirken, çalışanların iş ortamını iyileştirmeyen işletmelerin ise çalıştıracak işçi bulamayacaklarını söyledi. Türkiye’de yabancı şirketlerin lobisinin çok güçlü olduğunu belirten Aydın, bütün aflara karşı olduğunu, imar affını ise çok tehlikeli bulduğunu vurguladı. Ankara Sohbetlerine konuk olan Aydın, OSTİM Teknik Üniversitesi öğrencilerinin daha okurken çalışmaya başladığı için mezunların iş bulma sorunu olmadığını aktardı.

● Türkiye’nin önemli sanayi üretim merkezlerinden OSTİM’deki gelişmelerden yola çıkarak, sanayinin genel durumuna yönelik değerlendirme yapabilir misiniz?

OSTİM’de üretim anlamında işlerin yürüdüğünü, çarkların döndüğünü söyleyebilirim. Üretimin göstergesi olarak en kolay elektrik tüketimini izleyip takip edebiliyoruz. Dolayısıyla elektrik tüketiminde bir sorun görünmüyor. Yani çarklar dönüyor. Firmalarda talep kaynaklı bir şikayet yok. Pandemiyi takip eden dönemde tedarik zincirinin bozulmasıyla Türkiye’nin üretim konusunda ciddi bir talep aldığını görüyoruz. Firmalarımız talep değil finansman konusunda zorlanıyorlar. Şu anda elektrik fiyatının yüksekliği en önemli sorun olarak öne çıkıyor. Maliyetlerdeki belirsizlik, enflasyondaki belirsizlik gelecek öngörüsünü yapmakta zorluyor. Bütçe yapamıyoruz, geleceğe dönük hesap yaparken öngörecek kriter bulamıyoruz.

● Projeksiyonları hangi kriterlere göre yapıyorsunuz o zaman?

Bir tahmin yapıyoruz, devletin verilerine göre tahmin yapıyoruz, gerçek hayata göre tahmin yapıyoruz. Sonra bu iki veriden yola çıkarak ara yolu buluyoruz. Şimdilik böyle gidelim, duruma göre ilerde düzeltiriz diye düşünüyoruz. Seçimin de sonuçlanmasıyla birçok şeyin daha belirli hale gelmesini bekliyoruz.

● Çalışanların uzun süredir beklediği EYT düzenlemesi artık kanunlaşma aşamasına geldi. Bu işletmelerde ne gibi hareketliliğe yol açacak?

EYT düzenlemesinden dolayı başımıza ne geleceğini öngöremiyoruz. Devlet bu konuda bize yardımcı olacak ama bu kredi şeklinde olacak. İnsanlar çalıştığı işyerini bırakıp başka bir yere mi gidecek?

Aynı yerde çalışmaya devam mı edecekler? OSTİM özelinde ne olacağını ise tam olarak ölçmek mümkün değil. Çalışanlar arasında çok sirkülasyon olmasını beklemiyorum ama şirketlerden hiç hesapta yokken yüklü para çıkışı yaşanacak olması biraz bizi endişelendiriyor. KGF’den bir destek verilecek ama bundan her işveren yararlanamayacak. Ayrıca devletin maliyetinde de ciddi ölçüde artış yaşanacak. Şu anda yaklaşık 2 çalışan (1,8) 1 emekliyi finanse ediyor. EYT kaynaklı emekliler de devreye girdiğinde bu oran çok daha aşağı düşecek. Bizim ülke olarak emeklilik yerine çalışmamız lazım, çalışmadan üretmeden büyümek mümkün değil.

“İMAR AFFI ÇIKACAK DİYE İMARA AYKIRI İŞLERİ DÜZELTEMİYORUZ”

● 7’nci kez getirilen yapılandırma konusunda ne düşünüyorsunuz?

Yapılandırmaya, affa sıcak bakmıyorum. Hele imar affını çok tehlikeli buluyorum. Bu inanılmaz şekilde bütün düzeni altüst ediyor. İşini düzgün yapanları cezalandırırken, kuralları çiğneyip geçenleri ödüllendiriyoruz. Bu telafisi mümkün olmayan sonuca gidiyor. OSTİM’in elini yüzünü çehresini toparlamaya çalışıyoruz, imara aykırı işleri yok etmeye çalışıyoruz ama “İmar affı çıkacak niye uğraşıyorsun?” diyor. Peki bu durum nasıl düzelecek? Bütün bu aflar iyi sonuç doğurmuyor. Adaleti, hakkaniyeti en önemlisi kuralları bozuyor. Bu da kayıt dışılığın sonucu. Yani devlet kayıt dışını sisteme dahil edemediği sürece bu işler olacak. Bir taraf vergisini ödüyormuş gibi, diğer taraf tahsil ediyormuş gibi yapıyor. Sonra balon haline geliyor ve afl a geçiştiriliyor.

● Türkiye’de bulunan göçmenlerin üretim sürecine etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunların ekonomiye etkilerini ölçebiliyor musunuz? Önemli bir bölümü kayıt dışı olduğu için tam ölçemiyoruz. Sanayiciler de bir şekilde yararlanıyor. Çünkü şu çok inanılmaz bir şey. Çok konuşuluyor ve istismara sebebiyet veriyor ama gerçekten adam bulamayan sanayici çok var. Bizim araştırmalarımızda, sürekli öne çıkan sorunların başında çalıştıracak adam bulamamak geliyor. İşverenler uygun şartlarda eleman istiyorlar. Elemanlar ise asgari ücretle sanayide, yağın, kirin içinde çalışmaktansa AVM’de kravatla çalışmayı tercih ediyor. Biz de sanayicilerimizi ikaz ediyoruz, çalışanların iş ortamını, çalışma şartını iyileştirmemiz lazım. Yoksak çalışacak adam bulamayız, bulamayacağız da.

● Sanayicinin teknik eleman bulmakta zorlandığı dönemde hayata geçirdiğiniz OSTİM Teknik Üniversitesi projesinde istediğiniz verimi elde edebildiniz mi?

Biz üniversitenin 5. yılındayız. Üniversiteyi kurmadan önce birtakım ihtiyaç öngörüsü yapmıştık. Üniversite sanayi işbirliği, bilgi ile sanayicilerin buluşması, Ar-Ge yapılması gibi konuları düşündük. Kitaplarda bir yığın tarif var ama bu en çok şikayet edilen konulardan da bir tanesi. Biz aslında süreci kitaplarda yazanın tersine çevirdik. Yani üniversite- sanayi işbirliği yerine sanayi-üniversite işbirliği modelini uyguluyoruz. Zaten sahadan gelen talep doğrultusunda bünyemizde bir teknopark kurmuştuk. Ama OSTİM’de daha 1993 yılında yazılan strateji planında bir üniversite kurulması fikri vardı. Sanayi ve üniversitenin yan yana olmasını öngörüyorduk. Biraz da ABD’deki Standford Üniversitesi modelinin sanayiye uygulanması gibi bir şey aslında yaptığımız. Orada üniversite var, etrafında Silikon Vadisi kurulmuş, teknonolji-bilişim ağırlıklı bir yapı. Biz ise tersi bir model uyguladık. Önce sanayiyi kurduk, sonra onun üniversitesini oluşturduk.

“ODAĞIMIZ İHRACAT OLDUĞU İÇİN KÜMELENMELERİ OLUŞTURDUK”

● Savunma sanayi, raylı sistemler ve iletişim başta olmak üzere birçok kümeye hem öncülük hem ev sahipliği yapıyorsunuz. Bu konuda amacınıza ulaştığınızı düşünüyor musunuz?

Bizim bütün odağımız ihracat. Bu yüzden kümelenmeleri oluşturduk. Kümenin en önemli amacı, firmayı ihracatçı yapmak. Ticaret Bakanlığımızın Ur-Ge projeleri çok kıymetli. Hiç ihracat yapmayana ihracat yaptırırken, ihracatı olanı da daha iyi ihracat yaparak uluslararası hale getiriliyor. Ticaret Bakanlığı bu konuda çok önemli işler yapıyor bence. İhtiyaç analizinden yola çıkarak çalışmalar yapıyorlar. Biz firmaların tek tek röntgenini çekiyoruz, tespitten sonra firmanın neyi eksikse orayı telafi edici eğitim, danışmanlık gibi hizmetleri verdikten sonra firma bulunduğu yerden daha iyi bir yere gelişmiş oluyor. Sonra da ihracat için hangi ülkelerde hangi fuara katılalım, ürünlerimizi öne çıkaralım, neyi üretelim, neyi üretmeyelim gibi bir sürü sorunun cevabını bu çalışmalarda buluyoruz.

İŞLER ŞAHISLARA BAĞLI OLMADAN YÜRÜTÜLMELİ

● Seçim vaatleri açıklanmaya başladı. Millet İttifakı da kapsamlı bir program açıkladı. Bunu nasıl buldunuz?

Çok iyi hazırlanmış bir metin. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin ürettiği kalkınma planları, bölgesel planlarda da çok güzel metinler var. Metnin yazılması, uygulanması, politika haline getirilmesi, sürdürülebilir olması başka şey. Şu anda kalkınma planlarının çalışma gruplarına katılıyoruz. Bundan önceki planda ne yazmıştık, ne yapılmış ne yazalım diye konuşuyoruz. Kalkınma planı birikimle gelecek vizyonu planlamak ve hangi kurumun nasıl yapacağını planlayan bir devletin politikasıdır. Siz bunun dışında aklınıza geleni yaparsanız, ne yazarsanız yazın. Bazı konular devlet politikasıdır. Bu Ahmet, Mehmet ile değişmemesi gerekiyor. Israrla ve istikrarlı şekilde her gelen üstüne bir şey koyarak gitmesi lazım. Bizde daha Bakan değişince bile politika değişiyor. Sürekli başa dönüyoruz. Birçok konuda kalkınma planlarında gerçekten çok ciddi çalışma yapılıyor. Ülkenin bütün kaynakları burada konuyu tartışıyor. Doğru işlerin yapılmasına strateji, işlerin doğru şekilde yapılmasına kalite yönetim sistemi, bunu sürekli aynı şekilde yapabilmesi ise kurumsallaşma diyoruz. Yöntem çok basit aslında, şahıslara bağımlı olmadan yürütülmeli işler. Siyasette kurumsallaşmaya ihtiyaç var.

“Yabancıların pazarlama stratejilerinin önünde duramıyoruz”

● Raylı sistemlerde yerli ürün kullanımı konusunda verdiğiniz büyük mücadeleye gazeteci olarak şahit olduk. Gelinen noktada çabalarınızın karşılığını alabildiğinizi düşünüyor musunuz?

Kamuda da yerli milli teknolojinin kullanımı konusunda bir çaba var. Ancak tabii yabancıların da müthiş bir lobi gücü var inanılmaz. Onların pazarlama stratejisinin önünde durmak kolay değil. Onun için firmaları tek başına bırakmamak için kümeleri oluşturuyoruz. Bunlar bizim yerli üretimi geliştiren ve küresel sisteme karşı durabilecek milli sanayi takımlarımız. Bununla bile duramıyoruz. Bir yol bulup geçiyorlar. Yerli Malı belgesi diye bir kavram var. Bunun uygulamasını da ticaret ve sanayi odalarına bıraktılar. Orada da yabancı firmaların hepsi yerli oldu. Çoğunluğu yerli belge aldılar. Bir şekilde yolunu bulup yerli sanayi belgesini alabiliyorlar. Yani hak etmediği halde belgeyi alanlar, başka bir ifade ile almaması gerekenler aldı.

“Mezunlarımızın iş bulma sorunu yok”

● Diğer üniversitelerden farklı olarak ne veriliyor öğrencilere?

Aslında bizim yapmaya çalıştığımız, çocuklar daha okula girdiği andan itibaren iki önemli başlık var ve en önemlisi girişimci ruh. Bir de işle buluşması. Yani öğrencilerimiz mezun olduktan sonra işyerine gidip ne yapacağım diye düşünmüyor. Daha okula başlayınca işyeri bulunuyor, işbaşı eğitimi başlıyor. İş hayatıyla temas etmeye başlıyor. Dolayısıyla işverenler de buna katkı sağlıyorlar. Çocuk zaten iş hayatının içinde eğitim alıyor ki bu aslında olması gereken. Üstelik sadece OSTİM değil, sanayide birçok yerde çalışıyorlar. Meslek yüksekokulumuz da daha önce mezun verdi. Çalışmak isteyenlerin hiçbirisi iş bulmakta zorlanmadı, kolaylıkla iş buldular. Mezunlarımızda işsizlik problemi olmadığı gibi, öğrencilerimiz daha okurken çalışıyorlar.

● Yabancı öğrenci sayınız da azımsanmayacak kadar var bildiğimiz kadarıyla?

Bizim yurt dışından gelen misafir öğrencilerimiz var. Bir yandan iyi eğitim alıp ülkelerine katkı sağlarken, firmalarımızla buluşup ülkeleriyle olan ilişkilerini geliştiriyorlar. Aslında uzun süredir hayal ettiğimiz bir konuydu. Mezun olup ülkelerine gittiklerinde ticari elçimiz oluyorlar. Toplam öğrenci sayımız 6 bine yaklaştı ve öğrencilerimizin yarıya yakını yabancı. Yabancı öğrencilerimize yönelik Ankara Kalkınma Ajansı ile birlikte Dış Ticaret Programı başlattık. Ticaret elçisi olarak yetiştiriliyor bu öğrenciler. Öğrencilerimiz ağırlıklı olarak Afrika ve Türk Cumhuriyetlerinden. Ancak bunun dışında aralarında ABD ve İngiltere’nin de olduğu 70 civarında ülkeden öğrencimiz var. Yani tam anlamıyla Birleşmiş Milletler gibiyiz.

Ankara Sohbetleri'ne konuk olan OSTİM Başkanı Orhan Aydın (soldan dördüncü), enflasyondan
iş ortamına, yabancı yatırımcılardan seçim vaatlerine kadar birçok konuda görüşlerini paylaştı.

 

 

Ekonomi
Bu konularda ilginizi çekebilir