Mehmet Reis: Ya farklılaşacaksın ya markalaşacaksın
Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, “Ya farklılaşacaksın ya markalaşacaksın” diyerek paketlediği pirinç ile global bir marka yarattı.
Doğan Selçuk ÖZTÜRK - ANEKDOT
Hamsinin kese kağıdı ile satıldığı dönemlerde “Hamsiye naylon” diyerek ilk kez girdiği ticaret hayatında, “Geleceği planlamanın en iyi yolu onu tasarlamaktır” sözünden hareketle pek çok ilke imza attı Mehmet Reis. “Başkalarının gittiği yoldan gidersem iz bırakamam” düşüncesiyle “Ya farklılaşacaksın ya markalaşacaksın” diyerek paketlediği pirinç ile global bir marka yarattı.
● Mehmet Bey, sizi okuyucularımıza tanıtarak başlamak isteriz.
İnebolu doğumluyum. İnebolu Türkiye’nin tek İstiklal madalyalı ilçesi. İlkokul, ortaokul, liseyi orada okudum. Babam balıkçıydı, ilkokul birinci sınıfa başladığımda ona yardım etmeye de başladım. O zaman paketlemede kese kâğıdı kullanılıyordu ama ıslandıktan sonra bu kâğıtlar patlıyor, parçalanıyordu. Durum tespiti yaptım. Naylon torbalar yeni çıkmıştı. Bakkala gidip bir kilo naylon torba aldım, tek tek sayarak bir tanesinin kaça mâl olduğunu hesapladım. Üzerine bir kâr koydum. “Hamsiye naylon, hamsiye naylon” diye satış yaptım. Bu benim ilk ticaretimdi. Samsun Eğitim Enstitüsünde okurken sınavlara girdim ve 1976 yılında İstanbul Hukuk Fakültesini kazandım. Aynı yıl babamı kaybettim. “Baba bir çınardır, meyve vermese de gölgesi yeter” derler. Babamın kaybıyla hem çalışmam hem okumam gerekti ancak bir süre sonra okulu bıraktım. Keşke üçüncü sınıfta ayrılmayıp hukuk fakültesini bitirseydim. Tabii ki okul diplomamı alıp duvara asmak isterdim ama hep aklıma şu gelir: “Mazeret başarının yerini tutmuyor.” İlk zamanlarda garsonluk ve taksicilik yapmıştım, bunun yanı sıra Unkapanı’nda pirinç alım satımı yapan bir ticarethanede işe başladım. Benim için bir dönüm noktasıydı, orada çok şey öğrendim.
Büyük balık küçük balığı yiyince hızlı balık olmaya çalıştım
● Sizin için bir atlama tahtası oldu orası sanırım.
Beş sene orada asgari ücretle çalıştım. Piyasada kendimi sevdirdim, insanlara güven telkin ettim. 1981 yılında Unkapanı’nda küçük bir dükkân açtım. 11 Kasım 1981... Buraya bir parantez açayım. Hayatımda çok özel bir yeri var. 11 Kasım hem şirketin kuruluş tarihi, hem eşimin doğum tarihi, hem de evlilik yıldönümümüz. Tek hediyeyle kurtuluyorum diyebilirim. Devam edeyim. Dükkân açtım ama etrafımda bir sürü patron vardı. Tam bir kurtlar sofrası. Ürünümü indirmeme, satmama bile engel oldular. Büyük balığın küçük balığı yediğini görünce hızlı balık olmaya çalıştım. Başarısızlık korkumu yenmek için mücadele ettim. Almanya’dan gelen bir arkadaşım bana üzerinde Reis yazan paketler getirdi. İçinde pirinç vardı. “Ne zaman gönderdin Almanya’ya?” dedi. Ben şaşırdım: “Ben öyle bir paket yapmadım.” “Ama raflarda satılıyor.” dedi. Pakete bir daha baktım, sonradan anladık ki Almanca’da reis (rays) kelimesi Türkçe pirinç anlamına geliyor. Bu düşündürücü rastlantı çok farklı konularda çağrışım yaptı benim için.
● İlk başladığınız zamanlarda “o kurtlar sofrasında” yaşadığınız bir olayı anlatabilir misiniz?
Şirketi kurduktan 4 ay sonra Bursalı bir tüccarın 1.500 ton civarında pirinç getireceğini öğrendim. Sermayesiz işe başladığım için sektördeki farklı insanlarla bu konuyu paylaştım. Birlikte alıp satalım dedim. Ürünü getirenle anlaştım. Ancak bazıları benden habersiz araya girerek ürünü almaya kalkmışlar. Daha sonra öğrendiğimde gidip dedim ki o beyefendiye “Sen beni kaç kuruşa değiştin?” Dedi ki, “25 kuruş.” Hiç unutmuyorum. “Peki, sana 50 kuruş versem onları satar mısın?” dedim. “Tabii” dedi. “Tamam, ben de aldım o halde.” dedim. Cebimde hiç param yoktu. 1.500 ton pirinç, çok ciddi rakam. İçeriye girdim, çek karnem vardı, sadece bir şey istedim: 45, 60, 90 günlük çekler yazacağım. Tamam, dedi. Dışarıda çekleri yazdım. Bu kişilerin bu davranışlarına rağmen ürünü aldım. Malı benim aldığıma inanmayanlar oldu. Gemi Haydarpaşa’daydı. Alıcılara “Gelin, gemide o pirincin kime ait olduğunu sorarsınız.” dedim. “Bu pirinç Reis’e ait, Reis satıyor.” dediler. Bu benim için bir başarısızlığı başarıya dönüştürme hikâyesidir, sermayem de cesarettir. Geleceği planlamanın en iyi yolu onu tasarlamaktır, derler. O yıllarda pirinç “dökme” halde alınıp satılıyordu. Başkalarının gittiği yoldan gidersem iz bırakamam diye düşündüm ve kendime “ya farklılaşacaksın ya markalaşacaksın” dedim. Kendi kendime bunu telkin ettim. Batı ülkelerinde kuru gıda satışı paketli oluyorsa, bizde neden olmasın diyerek dökme çuvaldan paketli ürüne, markalı satışa yöneldim. Reis markasıyla büyüyerek şirketi 1993 yılında anonim şirkete çevirdim ve aynı yıl paketli üretime başladım. Bugün binlerce çiftçinin ürünlerini değerlendiren Reis Tarımsal Ürünler Sanayi Ticaret A.Ş. olarak yaklaşık 13.500 metrekarelik alanda yıllık 129.000 ton üretim yapacak bir kapasiteye ulaştık. Anadolu topraklarında ürettiğimiz çiftçimizin el emeği, alın teri olan ürünleri 29 ülkeye Türkiye’nin bir markası olarak ihraç ediyoruz.
Üzülmenin ötesinde şeyler yaptım
● İş hayatınızdaki en önemli meydan okumanız neydi?
Türkiye’de bazı ilkleri yaptım. Bu konuda mütevazı değilim. Toplumsal sorunlara çözüm bulmak için üzülmenin ötesinde şeyler yaptım. 1994 krizinin yaşandığı dönemde bir ilki gerçekleştirmeye karar verdim. Enflasyonun yüzde 120 olduğu zaman, enflasyonla mücadele sadece hükümetlerin değil iş adamlarının da görevidir diyerek sabit fiyat uygulamasını başlattım. Yer yerinden oynadı. İnsanlar beni ve markamı tanımaya başladı. Bir kırılma noktası oldu benim için. Ramazan döneminde biliyorsunuz fiyatlar artar, arz kısılır. Hani bir söz vardır, “Kurt puslu havayı sever” diye, tam o dönemde herkes fiyat artırırken ben dondurma kararı aldım. Alışılmadık bir uygulama olduğu için tüm medyada yer aldı ve gündeme oturdu. Çocukluk ve gençlik dönemimden geçim sıkıntısının ne demek olduğunu bildiğim için, ay sonunu getiremeyen vatandaşlarımızı da düşünmemiz gerekiyor. Benim için çok büyük bir riskti. Ancak tedbirimi aldım, tedarikçilerimle konuştum ve harekete geçtim. Bazı firmalar haksız rekabet yaptığım suçlamasıyla şikâyette bulundular. İstanbul Ticaret Odası’nda komite başkanlığı yapıyordum, bazı sıkıntılar yaşadım. Halk ve medya bana inandı. Sabit fiyat uygulamasıyla fiyatlar düştü. Basında kuru gıdada zam yok, enflasyon sıfır haberleri çıktı. Gıdada makarnadan tutun salçaya kadar fiyatlarda düşüş yaşandı. Hatta Nuray Tarhan tarafından Don Kişot olarak tasvir edildiğim bir karikatür yapıldı. Aynı uygulamamızı ekonomik krizlerin yaşandığı yıllarda da devam ettirdik.
● İş hayatınızda üzüntü duyduğunuz bir projeniz oldu mu?
Olmaz olur mu? Üstelik sırf para kazanmak için değil, sosyal sorumluluk projesi olarak da görmüştük bu işi. Gazetede bir yazı okudum. 1997 yılıydı. Sarımsak üretimi yapanlar bir araya gelmişler, şöyle beyanat vermişlerdi: “Sarımsaklarımız para etmediği için nehre döküyoruz, tarlada bırakıyoruz, Reis gelsin, bizi kurtarsın.” Basında yer alan bu çağrıya duyarsız kalamadım. Bir ürün işlenir, mamul haline getirilirse fiyatta istikrar olur. Bu ekonomide altın kuraldır. Sarımsak üreticilerine bu düşünceyle çare olmaya karar verdim. 2000 yılında Taşköprü’de Türkiye’nin ilk sarımsak işleme ve paketleme tesisini kurdum. Sarımsağın markası mı olur demişlerdi? Ama biz yapmıştık. Kastamonu’nun eski ismi Kastınmoni. Sarımsağın Sar’ını, Kastınmoni’nin Moni’sini aldık ve “Sarmoni” adını verdik. Marka değerini artırabilmek, standardını koruyabilmek için çiftçilerimize eğitim verdik. “Tarlan varsa içinde, işin varsa başında ol” demişler. 15 yıl sonra fabrikamızı kapatmak zorunda kaldık. Pişman değilim ama üzgünüm. Rahmetli babam balıkçı olduğu için “Oğlum akan ve kokan işten uzak dur” derdi. Babamın sözünü dinlemedim. Dünyanın en çok kokan ürünü sarımsağın üretimine girdim. Kendisi haklı çıkmış oldu. 2019 yılında Kastamonu’da yapılan festivalde arkadaşlara o zaman kaç sarımsak işleme tesisi olduğunu sordum. “İrili ufaklı 25’e yakın tesis var.” dediler. Orada bu işin öncüsü olduğum için çok mutluyum.
Türkiye’de ilk bakliyat reklamını Reis markası yaptı
● Reklam alanında yaptığınız çalışmalardan aklınızda kalanlar var mı?
2000 yılında Avrupa Birliği’nin gıda hijyeni olan HACCP tehlike analizi kritik kontrol noktaları yönetim sistemini uygulamaya başladık. Kuru gıda sektöründe ISO 9000 ve HACCP belgesi alan ilk işletme Reis oldu. Hatta biz Avrupa Birliği’ne giren marka diye reklam yaptık. Biraz daha geriye gidersek, 1994 krizinde ilk reklam fi lmimizi çektik. ANS Production sahibi Abdullah Oğuz Amerika’dan yeni gelmişti. Kendisinden reklam çekimi için aldığımız teklif çok yüksekti, o rakamı veremezdik, pirinç bakliyat satıyoruz, kâr marjlarımız çok düşük. Ekonomik kriz olduktan sonra yanına tekrar gittim. “Siz burada çalışanlarınıza yemek vermiyor musunuz?” dedim. “Veriyorum” dedi. “İyi peki, çalışanların yemek malzemesini ben karşılayayım, bana reklam yapın” dedim. Bu önerimi gülerek kabul etti ve kendisiyle bir anlaşmaya vardık. Filmimiz hazırlandı, tam yayına gireceğiz, kriz derinleşti, reklamı verelim mi vermeyelim mi tartışması yaşadık. Reklam verenlerin sayısı çok azalmıştı. Ancak kararlılıkla yola devam ettik. Türkiye’de ilk bakliyat reklamını Reis markası yaptı. Sadece televizyon değil, tüm reklam mecralarına reklam verdik. Bu durum markalaşmamızı olumlu etkiledi. Ekonomik sıkıntıların yaşandığı 2001 ve 2008 yıllarında daha fazla reklam çalışması yaptık ve Reis’i böylece tüm Türkiye tanımış oldu.
Knowhow’ın ne kadar önemli olduğunu anladım
● Yabancılarla kurduğunuz ilişkilerden örnekler dinleyebilir miyiz?
Sarımsak fabrikasını kurmadan önce Almanya’ya üç günlük bir seyahat yaptım ve Scheider fi rmasıyla görüştüm. Orada sarımsak yağı ve sarımsak tozu yapan bir fabrikayı görmeye gittim. Tabii bize fabrikanın belli yerlerini göstermediler. İş ve toplantı ciddiyetinin ne kadar bambaşka olduğunu orada gördüm. Geziden sonra aklımıza bazı sorular gelmişti. Bunları sorduğumuzda, “Sizden yarım gün için 100 bin Deutsche Mark isteriz” dediler. Şaşırmıştım. O zaman knowhow’ın ne kadar önemli olduğunu anladım. Taşköprü sarımsak fabrikamızı kurarken İtalya’dan, Almanya’dan makineler aldık, önemli bir bölümünü de ülkemizde yaptık. Bu fabrikamızı Amerika’nın Kalifornia bölgesinden görmeye gelmeleri bizim için ayrıca bir gurur kaynağı olmuştu.