Makroekonomideki kırılganlıklar en büyük risk
Dünya Bankası Grubu direktörleri Humberto Lopez ve Wiebke Schloemer, Türkiye ekonomisinde yapısal reformların yaratacağı öngörülebilirlik ve istikrarın uluslararası yatırımlar için önemine dikkat çekerken, en büyük risklerin makroekonomideki kırılganlıklar ve enflasyon olduğunu dile getirdi.
MERVE YİĞİTCAN / İSTANBUL
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez ile Uluslararası Finans Kurumu (IFC) Türkiye ve Orta Asya Direktörü Wiebke Schloemer, Dünya Bankası Grubu’nun Türkiye yatırımları ve vizyonunu paylaşmak için gazetecilerle bir araya geldi. Türkiye’nin önünde çok önemli yatırım fırsatları olduğunu anlatan direktörler ülkenin karşısında duran en büyük risklerin ise makroekonomideki kırılganlıklar ve enflasyon olduğunu söyledi. Wiebke Schloemer, politik ve jeopolitik risklerin var olduğunu ve bunların sadece Türkiye için değil, aslında her yerde olduğunu kaydederek, söz konusu risklerin ortadan kaldırılmasının kolay olmadığını söyledi.
En büyük risk olarak ise makroekonomideki kırılganlıklara işaret eden Schloemer, “Kendi aramızda konuştuğumuzda da yatırımcılarla konuştuğumuzda da makroekonomideki kırılganlıklar hep anılan risklerden biri oluyor. Ancak Türkiye bir süredir istikrar önlemleri uyguluyor. 18-19 aydır uygulanan bu önlemler de meyvelerini vermeye başladı. Risk algısında bir iyileşme oldu. Bir istikrar sağlanıyor. Ancak enfl asyon da yatırımcılar için hala önemli bir risk olmayı sürdürüyor. Devletin ve Merkez Bankası’nın bu konuda planları çok net ve bunu da sürekli göz önünde tutuyorlar. Bu önemli” dedi.
Uzun vadeli risklere ilişkin de uyarılarda bulunan Schloemer, “Hemen önümüzdeki risk değil ama gözümüzü ayırmamız gereken bir konu var, o da insan sermayesi… İstihdam ve kalifiye iş gücü konuşurken bunu uzun vadede iyi takip etmek gerekiyor. Genç nüfusu Türkiye için önemli bir fırsat. Son yıllarda mühendislik alanında Türk firmaları artık çok itibarlı. Bu çok güzel ama bunun sonrasına da dikkat etmeli ve bu beceri düzeyini ihtiyaca yönelik iyileştirmeye devam etmek gerekir” ifadelerini kullandı.
“Sabırlı ve dirayetli olunmalı, yoksa…”
Humberto Lopez ise enflasyon konusunda sabırlı ve dirayetli olmanın önemine dikkat çekerken, “Sabırlı ve dirayetli olmak kolay değil ama olunmak zorunda. Çünkü olunmadığı takdirde bunun alternatifi çok daha riskli” ifadelerini kullandı. Resmi enflasyon hedefi ile hanehalkı ve reel kesimin enflasyon beklentisi arasındaki makasın hatırlatılması üzerine Lopez, 2025 yılına ilişkin enflasyon tahminin Merkez Bankası’na yakın olduğunu, belki 1-2 puan daha yukarıda olabileceğini söylerken, “Evet, hanehalkı beklentisi piyasa analizlerindeki beklentilerinden daha yüksek. Merkez Bankası için bu beklentiyi düşürmek gerçekten zor olacak” diye konuştu.
Yatırımcı için güvenilirlik, temiz enerji ve ulaşım önemli
Humberto Lopez, Türkiye ekonomisinde yapısal reformların yaratacağı öngörülebilirlik ve istikrarın yatırımcılara etkisine değinirken, yatırım yapan firmaların 3-5 yılı değil, 10-15 yılı düşünerek yatırım yaptığına, güvenilirlik, iyi enerjiye erişim ve ulaşımın önemli olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin lojistik merkez haline gelme yönünde bir iradesinin olduğunu da aktaran Lopez, “Ülke çok net bir efor harcıyor bununla ilgili. Türkiye’nin lokasyonu önemli. Türkiye fiziksel olarak gerçekten bir köprü ama öbür taraftan jeopolitik olarak da batıya dönük ilerleyen bir ülke” diye konuştu.
Türkiye’nin Orta Koridor, Kalkınma Yolu Projesi ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerindeki demir yolu projesi gibi altyapı projeleriyle büyük bir coğrafyayı karşılıklı olarak birbirine bağlama potansiyeline sahip olduğunu söyleyen Lopez, Dünya Bankası’nın Türkiye’nin elektrikli demir yolu taşımacılığını yaygınlaştırmaya yönelik çabalarını desteklemek için 660 milyon dolarlık finansman sağladığının hatırlatılması üzerine Lopez, bunun sadece düşük karbonla alakalı olmadığını, doğu-batı arasındaki maliyetin de düşürülmesi gerektiğini belirtti.
Lopez, Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerinde zaten bir kara yolu olduğunu, raylı sistemin kurulması için gerekli altyapı projelerine de destek için çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.
Hızlı değişiklikler güven olumsuz etkileyebiliyor
Wiebke Schloemer ise öngörülebilirlik konusunda zaman zaman ekonomi politikalarında hızlı değişikliklerin olabildiğini dile getirirken, bunun etkisinin aslında yatırımcıların güvenini olumsuz olarak etkileyebildiğine dikkati çekti. Schloemer, “Bu noktada Orta Vadeli Plan’a bakıldığında bir devamlılık gerekli. Bahsettiğimiz adımların gerçekten de atılmasının sağlanması lazım ki öngörülebilirliğin temeli atılsın. Ne olacak, ne zaman olacak, ilan edildiği gibi olacak ki güven duyulsun. Yatırımcıdan, yatırımcı güveninden bahsediyorum. Sadece yatırımcı güveni değil, yani bu güven dediğimiz ekonomik planlara, ekonomik habitata, ekonomik çevreye bir güven. Fırsatı, potansiyeli, lokasyonu, ekonomisi, iç piyasanın ve iş gücünün büyüklüğü zaten bu ilgiyi canlı tutan şeyler” ifadelerini kullandı.
Schloemer, enflasyon beklentisi olarak bir rakam veremeyeceklerini ancak kayda değer bir düşüş beklediklerini sözlerine ekledi. Türkiye ekonomisine yönelik makroekonomik, istikrarlılık manasında olumlu gidişatın ve kredi derecelendirme kuruluşlarından gelen iyileştirmelerin doğrudan yabancı yatırımcılar tarafından yakından ve olumlu olarak takip edildiğini aktaran Schloemer, yabancı yatırımcılar için öngörülebilirliğin önemli olduğunun altını çizdi.
“Türkiye herhangi bir ülke değil, önemli bir ekonomi”
IFC Türkiye ve Orta Asya Direktörü Wiebke Schloemer, Türkiye’nin Dünya Bankası Grubu içinde çalıştıkları önemli bir ülke olduğunu ifade ederek, Türkiye ve bölgedeki kalkınma bankalarıyla yakından çalıştıklarını belirtti. Türkiye’de ne olduğunu yakından takip ettiklerini vurgulayan Schloemer, “Türkiye bir referans noktası. Türkiye’deki başarılı uygulamaların nasıl bir sıçrama tahtası olabileceğine ve dünyada başka ülke üzerinde nasıl hayata geçirileceğine dair düşünüyoruz. Türkiye’yi başka ülkeler de takip ediyor bu anlamda” dedi.
Yatırımcıların Türkiye’yi dikkatle takip ettiğini dile getiren Schloemer, şöyle devam etti: “Türkiye’nin ekonomik performansı takip ediliyor. Türkiye, sadece ülke içerisinde değil, dünyadaki ekonomik performansı açısından da takip ediliyor, çünkü büyük bir ekonomi. Türkiye uluslararası olarak da önde gelen, gelişmekte olan ekonomilerden. Finans merkezleri, Londra’da, New York’ta, bankalarla hep irtibat, özellikle sermaye piyasalarıyla, özel irtibatımızdan bakarak söyleyebilirim, gerçekten büyük ilgiyle izleniyor. Türkiye herhangi bir ülke değil, önemli bir ekonomi. Türkiye, ekonomik istikrar, potansiyel ve fırsatlar dolayısıyla yakından izleniyor, takip ediliyor.”
Deprem bölgesine ilave 1 milyar dolarlık kaynak
Dünya Bankası Grubu direktörlerinin basın buluşmasındaki ana gündemleri ise deprem bölgesi yatırımları idi. Türkiye’de deprem bölgesinde altyapı, sağlık, su dağıtım sistemi, sağlık yapıları, hastanelerle ilgili çalışma, projeler yaptıklarına ve yapacaklarına işaret eden Humberto Lopez, depremde etkilenen özel sektör şirketlerinin olduğunu, IFC’nin sağladığı destekle deprem bölgesinde nakde ihtiyacı olan firmalara nakit sağlanabilmesi konusundaki çalışmaları sürdürdüklerini söyledi. Deprem bölgesinde sanayi kuruluşları ve firmalarına yönelik çalışmaların yanı sıra tarıma ve hayvancılık ile ilgili projelerin de önemli olduğunu belirterek, bölgede şu ana kadar sağlanmış 3 milyar dolarlık kaynağın yanı sıra bu sene için 1 milyar dolarlık bir kaynak daha ayırdıklarını, bununla beraber toplamda 4 milyar dolarlık bir kaynağın sağlanmış olacağını kaydetti.
Wiebke Schloemer ise, Türkiye’de deprem bölgesindeki çalışmalarına değinerek, bölgedeki özel sektörün faaliyetlerini desteklemeye devam ettiklerini, toparlanmalarına yardımcı olduklarını dile getirerek, “Özel sektöre odaklanıyoruz ama nihayetinde amaç burada ekonominin durmaması, prodüktivitenin, üretimin durmaması, istihdamın devam etmesi, insanların işsiz kalmaması” diye konuştu.