Kurda oynaklık iki yönde de riskli

Ali Ağaoğlu ve Hakan Güldağ gündemi değerlendirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Kurda oynaklık iki yönde de riskli

Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ, Şans Sohbetleri’nde döviz kurundaki düşüşü ele aldı. İkili, kurlarda hızla yaşanan oynaklıkların sadece yukarı yönlü olduğu zaman değil aşağı yönlü olduğunda da reel sektör ve piyasalarda hasar yaratacağına dikkat çekti, istikrarın önemini vurguladı. İkili, Merkez Bankası'nın kurun belli bir bant içerisinde istikrara kavuşmasına yardımcı olması gerektiğinin altını çizdi. Bunun ihracatçıdan ithalatçıya dövizle iş yapan kesimlerin tahminlerini doğru yapabilmesi ve bütçelerini de gerçekçi olarak ayarlayabilmeleri için kritik önemde olduğunu belirtti.

Güldağ: Gündemin ilk sırasında yine kur var. Bir süre önce çıktığı için gündemin tepesindeydi, şimdi de düştüğü için... Nereye kadar düşer kurlar şimdi de onu konuşuyoruz. Hatırlarsan bu yıl için 6.50'den 9.50 TL'ye kadar uzanan çok farklı dolar kuru beklentileri vardı yıl başında....

Ağaoğlu: Ben bir soruyla devam edeyim. Daha doğrusu iki soruyla: Bir, kurun yükselmesi kime yarıyor? İki, kurun düşmesi kime yarıyor?

Güldağ: Öncelikle şunu söylemem lazım; yukarı yönlü de olsa, aşağı yönlü de, oynaklık düzeyi bu kadar yüksek olunca hemen hemen her kesim zarar görüyor. İhracatçı bu düşüşten zaten memnun değil. Kur 8'lere giderken, alıcılar 4 dolar ödedikleri ürünleri, 'sizde devalüasyon oldu. Fiyatları indirin' talebinde bulunmuş ve diyelim ki, 3.5'e çekmişti zaten. Ama şimdi TL değer kazanırken, o ürünü 3.5'tan tekrar 4 dolara çıkaralım deseniz olmuyor.

Ağaoğlu: Dediğin doğru. Döviz TL karşısında değer kazanınca 'üretim maliyetiniz düşüyor, fiyatı indirin' baskısı geliyor ama TL değer kazandığında fiyatı tekrar yukarı çıkarmak zor oluyor. İhracatçı mutsuz oluyor. Ayrıca, konteyner bulamıyor, Ama benim bu soruya cevabım döviz borçluları. Kur yükselirken en çok canı yanan, düşüşten de en çok faydalananlar onlar.

Güldağ: Tabii döviz borçlusu her kesimden olabilir. İhracatçı da olabilir. Kurda istikrar reel kesimde herkese yarıyor. İhracatçı 7.40-7.50 bandında uzun süre kalmasını arzu ediyordu mesela.

Ağaoğlu: Bir de tek yönlü hareketlerin tedarik zincirine yan etkisi var. Özellikle navlun ve dış ticaret işlemlerinde beklenmedik ve istenmeyen maliyet artışlarına da yol açıyor. O yüzden kurun hep bir istikrar içinde olmasının faydası dün oradaydı ve orada olacak. Şimdi, kur yukarı gidince kim fayda sağlıyor diye baktığımızda teknik olarak ihracatçı ama ithalatçı da ithalat olmadığı için navlunda onun bir kısmını geri ödüyor. Artı kur çıktığı zaman azalttığı malın döviz karşılığından indirim yapması gerekiyor, yine zarar görüyor. Beklenen faydayı elde edemiyorsunuz, rekabetçilik açısından da faydalı olacağı noktayı geçeli çok oldu. Çünkü her 100 doların 65-70 dolarlık kısmı ithalata dayalı. Orada fayda 30-35’ler seviyesinde dar bir alan. O yüzden kurla rekabet çok doğru bir şey değil. Düşüşte kim fayda sağlıyor diye baktığımızda ithalatçılar evet, özellikle döviz borçluları evet ama burada en önemli kesim ısrarla TL’de kalmış mevduat sahipleri. Şimdi buna karşılık ne geliyor, elimizde başka bir şey daha var, DTH sahipleri… Onlar da bu işte kaybedenlerden.

Güldağ: DTH'lardan yavaş yavaş bir çözülme sinyali geliyor şimdi. Veriler açıklandı. Geçen hafta 2.1 milyar dolar azalmış döviz mevduatı. 232 milyar düzeyine çekilmiş. Gerçi o azalmanın neredeyse 1.5 milyar dolarlık kısmı altın fiyatındaki düşüş ve diğer kur kayıplarıyla ilgili ama...

Ağaoğlu: Evet, biraz daha sabır istiyor sanki. Orada da bir güven aralığına ihtiyaç var. Güvenin gelmesi henüz dövizden TL’ye geçişi tam desteklemiyor görünse de çözülme yönünde bir hareketlenme başlamış olabilir.

Güldağ: Önemli bu söylediğin. Çünkü benim gördüğüm şu:

Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi 'ters dolarizasyon' konusuna odaklanmış durumda. Naci Ağbal bunun olacağına, enflasyonun düşeceğine çok samimi olarak inanmış durumda. Herkesi de buna inandırmaya azimli. İletişimi de güçlü tutuyor. İş dünyasının önde gelen örgütleriyle görüşmeler yapıyor. Fiyat istikrarının önemini vurguluyor. Çok açıklama yapılmıyor ama içeride görüşülenlerden, yapılan sunumlardan reel sektör temsilcileri de etkilenmiş görünüyor. Hilafsız hepsi Merkez Bankası Başkanı'nın fiyat istikrarı konusundaki kararlılığını vurguluyor, misyonun altına sadece elini değil, tüm gövdesini koyduğunu ifade ediyor. O kararlılık duygusu taşınabiliyor demek ki. Bankacılar da benzer şeylere söylüyor. Bir kere eskiye göre çok daha fazla iletişim imkanı var. Monolog değil diyalog var. Bire bir görüşmeler her zaman yapılabiliyor. Konuşuyorlar. Ekonomi yönetimi ile Merkez Bankası da uyumlu çalışıyor. Aynı doğrultuda mesajlar veriliyor. İhracata, yatırıma dönük olanlar hariç kredilerin genişlemesini istemiyor ekonomi yönetimi şu anda. Bankacılar da, 'çok düşük faizlerden bol kredi verdik. Şimdi biraz da yüksek faizlerden kredi verelim ki, bilançoları toparlayabilelim' diyor. Kabaca söylüyorum. Bazı farklılıklar var ama bankacılık sistemi ile de düzgün bir çalışma yürüyor şu anda...

Ağaoğlu: O zaman biraz daha sabır ile işlerin daha da düzelme ihtimali yüksek demektir. Güven konusu da kısmen aşıldığı için kasada ve evde tutma meselesi biraz daha az konuşulur oldu. Eninde sonunda her şey güvenle ilgili. CDS’lerimiz çok hızlı inmiyor. Ama buna karşılık Türk şirketlerinin ve kamunun ihraç ettiği Eurobondlara talep arttı, fiyatları yükseldi ve getirileri düştü. CDS’ten bile önce geliyor bu düşüş.

Güldağ: Arkasında ne var?

Ağaoğlu: Doğrusu şu sıralar ‘A o kadar da kötü değilmiş ya Türkiye’ diyen raporlar gelirse beni şaşırtmaz. Yine de CDS halen yüksek. DTH’larda da çok hızlı çözülme olmayabilir.

Güldağ: Daha hızlı çözülürse... Kur daha da aşağıya inmez mi?

Ağaoğlu: Kurun buraya gelmesinde birçok sebep var ama en önemlisi faiz. Şimdi faiz yüzde 17. Bu kadar yüksek kalması kurun aşağı inmesindeki en önemli etken. Faiz yerli yatırımcı için DTH’tan bozmaya teşvik etmiyor olabilir. Bir de ne kadar faiz verirseniz verin belki bir kısmı hiç bozulmayacak. Ama yabancı yatırımcılar için 8’in üzerindeki her seviye iyi seviyelerdi. Özellikle faiz arttıktan ve bu politikalara uzunca bir süre devam edileceği söylendiği zaman… Bazıları pozisyonlarını kapatıp gittiler.

Güldağ: Tabii 440 milyon dolar civarında net çıkış var...

Ağaoğlu: Çıkışta o pozisyonların etkisi de vardır. Şimdi şu meseleye gelelim, kur 7.20’nin altına inerse Merkez Bankası döviz alımına başlamalı demiştik. Sayın Ağbal döviz rezervini yeniden inşa etmek için yavaş yavaş adımlar atmaya başlayacaklarını ifade etti. Bunlardan bazıları doğrudan, bazıları da dolaylı olabilir. Dolaylı olanların ben Eximbank kredileriyle olacağını düşünüyorum. 7.20’nin altına ben çok fazla sarkacağını düşünmüyordum. Ama olma ihtimali vardı. 7'ye geldi. Bu arada 6.50 olacak diyen arkadaşlara da küçük bir şey söyleyeyim; geçen hafta 6.85’ten temmuz ayı ortalamasıyla ilgili 7.47 demiştik. O bugün 7.48 yani Merkez Bankası’nın o günkü borçlardan elde etmiş olduğu faizleri o günkü kurun üzerine eklerse 7.48’ler civarında bir başa baş noktası var. Yani 7.48’in altında her aldığı dolar Merkez Bankası için ucuza alınmış dolar anlamına geliyor. Hatta o dönem verdiği TL tahsil ettiği faizleri topladığında sattığı dolardan daha fazlasını alabilir duruma geliyor. O yüzden de TCMB’nin rezerv artırıcı sebeplerle piyasaya gelmesi lazım.

Güldağ: Belki biraz da kura müdahale değilse de oynaklığı azaltacak bir yön vermek için...

Ağaoğlu: Merkez Bankası'nın daha önceden döviz satış yönlü müdahalelerinin mazereti oynaklığa müdahaleydi. Oynaklık hep yukarı yönlü olacak değil ki..Aşağı yönlü de olabilir. Şimdi Merkez Bankası'nın kurdaki istikrarın belli bir bant içinde olmasına yardımcı olması lazım. Ki dövizle işi olanlar tahminlerini doğru yapıp, bütçelerini doğru ayarlasın.

Güldağ: Sen ne diyorsun? Ağaoğlu: Kurun aşağıya gidecek çok fazla yeri kalmadı. Yukarı da kopup gideceğini düşünmüyorum. Ama aşağı yönde az, yukarı yönde daha bir potansiyeli var. Ana düşüş hareketinin sonlarına yaklaştık. ' Daha çokçular' da geldiyse bu onun teyididir. Yukarı yöne hızla da dönmez ama kademeli bir şekilde hedge edilebilir. İhracatçılar için belki beklenebilir satmak için ama ithalatçılar belki hedge etmeyi düşünebilir.

‘Faiz lobisi’ ve ‘faiz fobisi’ arasında sıkışıp kalmayalım

Güldağ: Hassas bir dönemden geçiyoruz.Dünyada politikalar enflasyondan çok, işsizliği azaltacak yönde oluşturuluyor. Doğrusu, IMF ve Dünya Bankası politika önerilerini ekonomik büyümeye ağırlık veren yönde yapıyor. Bizim durumumuz farklı. Bizde enflasyon gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının dört katı. Enflasyonla mücadele şart. Ama öte yandan, salgın koşullarını dikkate alarak bu süreçten, vatandaşlarımızın da, şirketlerimizin de diri çıkmasını sağlayacak tedbirlere odaklanmamız lazım. Bir yanda ‘faiz lobisi’ bir yanda ‘faiz fobisi’ arasında sıkışıp kalmamamız lazım. Bir kaç ay enflasyon yine yüksek çıktı diye tekrar aynı tartışmalara dönersek büyük problem.

Ağaoğlu: Güven vermek açısından, ekonomik birimlerin uygulamaları daha fazla anlaması açısından kitaba uygun davranış önemli diye düşünüyorum. Kitap her zaman doğru mudur? Dediğin gibi akılcı davranmak şart. Ama burası Türkiye, burası Ortadoğu gibi şeyler söylemek doğru değil. Değişik nedenlerden kaynaklanan sorunlarımız olabilir ama hepsinin temelinde insan var ve insanın da bilimsel bazı davranış kalıpları var. Öncelikle onları da bilerek, ona göre davranmak gerek.

Kuyumcu terazisi hassaslığı ile...

Ağaoğlu: Sende şu an Merkez Bankası’nın atacağı adımlarla ilgili ipucu var mı?

Güldağ: Bir müddet daha yüksek faiz devam edecek. Mefhumu muhalifi 'düşük kur' sürecek. Bankacılar Merkez Bankası'nın hemen döviz almaya başlayacağı görüşünde değil. Piyasa faiz indirimini 'en erken eylül' diye algılamaya başladı. Soru işareti: Tamam Merkez Bankası sıkı para politikasında kararlı da, hükümette herkes bunda hem fikir mi? Danışmanların bir bölümü farklı telden çalıyor anlaşılan. Ama asıl önemlisi, reel sektörden faizlerin yüksekliğinden şikayet eden sesler yükselmeye başladı. Şikayetler çok yükselirse Külliye ne der? Piyasada faiz 20-21 iyi firmalar için. Gerçekten de yüksek. Ancak yapılan rota değişikliği nedeniyle kısa sürede aşağıya da çekilemeyecek. Bugünkü rotanın doğru olduğuna dair de geniş bir mutabakat var. İşte o noktada, işletmelerimizin hayatiyetini devam ettirmek amacıyla acaba maliye politikaları nasıl devreye sokulabilir? Reel sektörün giderek artan sıkışmışlık hali hafifletilebilir mi? Özellikle de hizmetler sektörü... Oradaki büyük sıkıntı nasıl çözülecek? Sağlığımızla oynanarak değil herhalde. Ama riskler de büyüyor. Bu noktada destek talepleri artacaktır. Kesin olan bir şey varsa, kuyumcu terazisi hassaslığıyla yürütülmesi gereken bir süreçten geçiyoruz.

Ağaoğlu: Biz yüksek sıkı para politikası izlediğimiz bir dönemde aynı zamanda KGF ile inanılmaz bir destek sağladık. Hasta olan bir vücuda kan sulandırıcıyla kan pıhtılaştırıcı ilacı aynı anda verirseniz vücut iflas eder. Şimdi biz de bu sorunu yaşadık. Ben bunların aynı anda yürütülmesi taraftarı değilim ancak maliye politikalarının mutlaka para politikalarını, para politikasının da mutlaka maliye politikasını tamamlayıcı olması lazım. Bu talebi belki sıraya koymak daha doğru. Biz geçen sefer de faizleri ucuzlattık herkes yatırım yapsın dedik, herkes rahatlıkla dövize yatırım yapabildi. Dikkate almakta fayda var.

Ekonomi