KAYSO/Büyüksimitci: Türkiye'nin en büyük gücü üretim ve ihracat
“QNB Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları”nda konuşan KAYSO Başkanı Mehmet Büyüksimitci, “Bizim bu ekonomik programda iyileştirmemiz gereken, mutlak surette üretimin korunması, istihdamın ve ihracatın desteklenmesiyle ilgili bir şeyler yapmamız lazım. Türkiye’nin en büyük gücü, üretim gücü ve ihracat gücüdür” dedi.
HİLAL SÖNMEZ / KAYSERİ
QNB Türkiye, “QNB Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları” kapsamında Türkiye’nin farklı şehirlerindeki reel sektör temsilcilerini ağırlamayı sürdürüyor. Dijitalleşme, finansman ihtiyacı ve yeşil dönüşüm gibi konuların, ticaretin ve ekonominin temel dinamikleri üzerindeki etkilerinin ele alındığı “QNB Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları” toplantılarının yeni durağı Kayseri oldu. İş dünyası ve reel sektör temsilcilerinin katılım sağladığı etkinlikte ticaretin dijitalleşmesi, verimlilik, yeşil dönüşüm ve güncel ekonomik gelişmeler masaya yatırıldı.
QNB Türkiye’nin EKONOMİ gazetesi ve Bloomberg HT işbirliğinde düzenlediği etkinlik Radisson Blu Kayseri’de yapıldı. Buluşma kapsamında yapılan panel, EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen ve Bloomberg HT Programcısı Dr. Pelin Yantur’un moderatörlüğünde, Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci ile QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan’ın konuşmacı olarak katılımıyla gerçekleştirildi.
“Kayseri, 6 milyar dolar dış ticaret hacmine sahip”
Panelde konuşan Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci, Kayseri ile ilgili bilgiler vererek; “Kayseri, çevresinde yer alan 12 şehir için ticaret, turizm, lojistik ve sağlık merkezi konumunda. Kayseri, 5 üniversitesi, 5 Organize Sanayi Bölgesi, 1 serbest bölgesi ile Türkiye ekonomisine 6 milyar dolar dış ticaret hacmiyle ciddi katkı sağlayan bir ilimizdir. Toplamda 51 milyon metrekare üretim alanına sahibiz. Proje aşamasında olan 2 OSB’miz daha var. Bunlar da tamamlanınca mevcut OSB’lerimizle birlikte şehrimizde 7 adet OSB’miz olacak. İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) ilk 500 ve ikinci 500 firma listesinde Kayseri’den toplamda 29 firmayla Türkiye’de sekizinci sıradayız. Mobilya sektöründeki ilk 20 firmanın 11’i Kayseri’de. Elektrikli ev aletlerinde ihracatta İstanbul’dan sonra ikinci sıradayız. Ayrıca e-ticaret uyum endeksinde de yine İstanbul’dan sonra ikinci sırada yer alıyoruz, 9 bin 632 e-ticaret yapan firmamız var” dedi.
“KayserModel Fabrika, verimlilik, dijitalleşme ve ihracata katkı sağlıyor”
Kayseri’nin e-ticarete çok uyumlu ve dijitale hazır bir şehir olduğunu belirten Mehmet Büyüksimitci, “Kayseri Sanayi Odası, Kayseri Ticaret Odası ve Abdullah Gül Üniversitesi ile beraber verimlilik, yalın dönüşüm, dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm konularında çalışacak şekilde Kayseri Model Fabrika’yı kurduk. Firmaların analizlerini yapıyoruz ve yalın dönüşüm tekniklerini kullanarak verimliliklerini artırıyoruz. Şu ana kadar Kayseri’de 150 firmaya 170 projede yerinde danışmanlık hizmeti verdik. Arkasından da dijitalleşme sürecini izliyoruz. Çünkü siz kendinizi, verimliliğinizi görünebilir kılmazsanız dijitalleşmeniz de topal kalıyor. Dolayısıyla dijitalleşirken durum analizlerinden başlayarak yol haritası hazırlıyoruz. Kayseri 4 milyar dolar ihracat, 2 milyar dolar ithalat yapan, cari fazla veren bir şehir. Yani burası farklı bir memleket. Ama bunun yetmediğini her zaman söylüyoruz ve bu rakamları verimlilik ve dijitalleşme çalışmalarıyla daha yukarı doğru çıkaracağız” diye konuştu.
“2025’in ilk yarısının bugünden daha iyi olacağını öngörmüyoruz”
Ekonomik beklentilere yönelik değerlendirmelerde de bulunan KAYSO Başkanı Mehmet Büyüksimitci, asgari ücretin aslında işveren tarafında pek çok kalemi de etkilediğini belirtti.
Hem asgari ücretle birlikte oluşan gider kalemlerini hem de asgari ücretin üstündeki maaşların artışlarını değerlendiren Büyüksimitci, asgari ücret artışının genel ekonomik görünümü etkileyeceğini kaydederek, “Biz hiçbir zaman ümidimizi kaybetmedik. Ana problemimiz şu an enfl asyon” dedi. 2025 yılının özellikle ilk iki çeyreğinin bugünden daha iyi olmasını öngörmediklerini de kaydeden Büyüksimitci, “Dünyada çok ciddi sıkıntılar var. Ama ne olursa olsun Biz İtalya’dan Çin’e kadar en büyük sanayi ülkesiyiz. Bunu muhafaza edip geliştirmek zorundayız. Dolayısıyla bizim bu ekonomik programda iyileştirmemiz gereken, mutlak surette üretimin korunması, istihdamın ve ihracatın desteklenmesiyle ilgili bir şeyler yapmamız lazım. Türkiye’nin en büyük gücü, üretim ve ihracat gücüdür” ifadelerini kullandı.
Kayseri’de şu anda işçi çıkarma noktasında çok büyük bir problem olmadığının da altını çizen Büyüksimitci, “Sanayici her zaman hem çalışanları hem de ülkesi için üretmeye devam edecek” dedi.
“Çevresel ürünler konusunda Türkiye başarı öyküsü yazıyor”
EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ise hem dijitalleşme ve yeşil dönüşüm hem de ekonomik gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Yeşil dönüşümün ciddiye alınarak değerlendirilmesi gerektiğini paylaşan Güldağ, “Çevresel ürünler konusunda Türkiye büyük bir başarı öyküsü yazıyor. Yeşil dönüşüme hizmet eden ısı pompaları, filtreler ve yağ ayrıştırıcıları gibi ürünlerde Türkiye 2000’li yılların başında 2 milyar dolarlık ihracat yapıyordu ancak bu sene 26- 27 milyar dolara doğru koşuyor. Ayrıca kilogram fiyatı 2020’de 3 dolardı, şuan 5,5-6 dolara doğru gidiyor. Çevresel ürünlerle ilgili Türkiye’nin bütün durgunluğuna rağmen Avrupa’ya ısı pompası ihracatında hiçbir düşüş olmadı. Hatta artıyor. Burayı görüp hareket edenler de buradan güzel kazançlar elde ediyorlar” dedi.
Ekonomik gelişmelerle ilgili de görüşlerini paylaşan Güldağ, 2025’in ilk iki çeyreğinde yüksek büyüme rakamları beklemediğini belirterek, “Soğumaya yanlış yerden başladık. Soğuma üretimde oldu. Türkiye’nin bir numaralı gücü varsa o da üretim. Başka gücümüz yok. Türkiye’nin refaha erişmesinin tek yolu ürettiğini satması” ifadelerini kullandı.
“Yük olabilecek hiçbir şey omzunuzda taşımayın”
Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen de Kayseri’nin dijitale en hazır şehirlerinden biri olduğunu belirterek, “Herkes zaten işinin gereğini çok iyi biliyor. Bugünlerde riski hesaplayabilmek çok belirleyici bir unsur. İkinci olarak da maliyeti doğru yere koyabilmek çok belirleyici. Size yük olabilecek hiçbir şeyi omzunuzda taşımamaya özen göstermelisiniz” diye konuştu.
Jeopolitik gelişmelerle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Açıl Sezen, dijital dönüşümün “olsa iyi olur” yaklaşımından bugün artık zorunluluk haline geldiğinin altını çizdi. Dijitalleşmenin hem maliyet avantajı hem esneklik hem de kontrol avantajı sağladığı için çok önemli olduğunu belirten Sezen, şunları söyledi: “Siber güvenlik konusu da önemli. Ben siber güvenlik konusunda bankacılık sektörü dışında çok farkında olunduğunu sanmıyorum. Bunlara ciddi anlamda risk gözüyle bakmak, hem maliyet hem de güvenliği bu açıdan sağlamaya çalışmak lazım. Rekabet açısından da iş güvenliği açısından da buralarda çok vizyoner bakmak lazım.”
■ Tan: Rekabet avantajı için dijitalleşme ve yeşil dönüşüm şart
Panelde konuşan QNB Türkiye Genel Müdürü Ömür Tan, “Anadolu Buluşmaları 2017 yılında başladı. Bütün illerimizi kapsamak istiyoruz. Bundan sonra İzmir’de olacağız. Sahada olmanın gücüne inanan bir bankayız. Sahada olarak müşterilerimizle bir araya gelme şansı yakalıyoruz, görüş alışverişinde bulunuyoruz ve müşterilerimizin ihtiyaçlarını anlamaya çalışıyoruz. Bugüne kadar ihtiyaçları anlayarak yolumuza devam ettik. Bugün Anadolu Buluşmaları’na ismini veren Dijital Köprü, yıllar içinde Anadolu Buluşmaları kapsamında oluşan fikirler ile ortaya çıktı. Dijital Köprü, 300 bin müşterisiyle QNB Türkiye’nin hem tüzel bankacılık çatısı hem de içinde bulunan birçok uygulamayla müşterilerinin dijitalleşmesinin önünü açan önemli bir platform. Dijital Köprü, müşterilerimiz için insan kaynakları süreçleri, muhasebe uygulamaları e-İmza, e-Fatura, KEP, e-Defter, e-İrsaliye gibi işlemlerin çok kolay bir şekilde yapılmasını sağlıyor. Ayrıca geçen yıl başlattığımız kampanya ile QNB Türkiye müşterileri faturalarını ücretsiz kesebiliyorlar ve birçok ürünü ücretsiz şekilde kullanabiliyorlar” dedi.
“Dijital Köprü ile firmalara maliyet avantajı sağlıyoruz”
Dijitalleşmenin firmalara sağladığı avantajlar ve Dijital Köprü platformuna yönelik değerlendirmelerine devam eden Ömür Tan, “Dijitalleşme konusunda geride kalan firmalar, yarın işlerini yetiştirmekte çok zorlanacaklar. Dijitalleşme aslında rekabet avantajı sağlıyor ve özünde bir maliyet optimizasyonu. Dijitalleşmeyi daha ucuz maliyetlerle daha çok, daha karlı ve daha hızlı iş yapabilmenin ve rakiplerle daha iyi rekabet etmenin gereği olarak görüyoruz. Firmalar dijitalleşme konusunda ihtiyaçlarına ve önceliklerine göre yolunu belirlemeli. Dijital Köprü’nün içinde 23 ayrı ürün var ve Dijital Köprü ile firmaların iş süreçlerini kolaylaştıran entegre bir yapı sunuyoruz. Karbon emisyon ölçümleri, insan kaynakları ve ön muhasebe programı gibi çok çeşitli hizmetler tek platformda bir araya geliyor. Dijital Köprü’yü sadece KOBİ’ler için değil, daha büyük ölçekli müşterilerimizin de kullanabileceği bir platform olarak sunuyoruz. Dijitalleşme zaten başlı başına bir maliyet avantajı ve Dijital Köprü birçok dijital hizmeti ücretsiz sağlayarak daha da büyük bir maliyet avantajı sağlıyor” diye konuştu.
“İhracat için sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmalıyız”
Dünya ekonomisine yönelik küresel riskler araştırmasında, gelecek 10 yıl içinde aşırı hava olayları ve iklim değişikliğinin en önemli riskler arasında ilk sıralarda yer aldığının altını çizen Tan sözlerine şöyle devam etti: “Avrupa Birliği net sıfır karbon emisyonu olan ilk kıta olmayı hedefliyor. Rakibin elinde net sıfır karbon hedefi var. Türkiye ise 2053’e kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşmayı hedefliyor. Tedarik zinciri ve personel yönetimi de dahil olmak üzere iş süreçlerinde firmaların bu konuların dışında kalma şansı olmayacak. Dolayısıyla dijital ve yeşil dönüşümü birlikte tamamlayamayan firmalar rekabetin dışında kalacak.”
İhracat yapan firmaların 2026’ya kadar AB’nin Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) kapsamında belirlenen sektörlerdeki gelişimlerini başaramazlarsa ağır vergiler ile karşı karşıya kalacaklarını ifade eden Tan, “Bu nedenle ihracat yapamayacaklar. Dolayısıyla yeşil dönüşüm için gerekli adımların atılması lazım. Ülkemizin, bankalarımızın ve firmalarımızın bu dönüşümün dışında kalma ihtimalleri yok. QNB Türkiye olarak öncelikle kendi karbon emisyonlarımızı ölçerek karbon salımını azaltmaya yönelik aksiyonlar almaya başladık. Sonrasında ise müşterilerimizin karbon emisyonlarını ölçümlemeye başladık. Hangi müşterilerimiz önümüzdeki yıllarda karbon emisyonunu artıracak, hangileri azaltacak buna da bakıyoruz. Kredi komitelerimizdeki mekanizmalarımız, fiyatlamalarımız ve kredi limitleri de dahil olmak üzere önümüzdeki yıllarda finansman sağlamada sürdürülebilirlik kriterlerini dikkate almaya yönelik aksiyon almayı sürdüreceğiz. Yeşil dönüşüm olmayacaksa finansman sağlamak da zorlaşacak” dedi.
Tan, şunları söyledi: “Örneğin yeşil kredi kapsamında emisyonunuzu dönüştürdüğünüzde kullandığınız kredinin maliyeti azalıyor. Bu amaçla banka olarak kaynaklarımızın çoğunu sürdürülebilir kaynaklardan oluşturuyoruz. Sene başında 500 milyon Euro eurobondumuzu da yeşil kredi olarak almıştık. Daha sonra IFC ve EBRD işbirliği ile hem yeşil hem de mavi tahvil ihracı yaptık. Sonrasında ise temin ettiğimiz 650 milyon dolar tutarındaki sendikasyonun tamamını sürdürülebilirlik kapsamındaki alanlara ve yeşil dönüşüm kaynaklarına aktarıyoruz. Daha uygun finansmana ulaşmak için ikiz dönüşüm şart.”