İSO Başkanı Bahçıvan: Merkez, cephede yalnız bırakılıyor
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, Merkez Bankası’nın politikalarını savunduklarını, ancak enflasyonla mücadelenin giderek uzamasının sanayi üzerindeki yükü artırdığını belirtti. Bahçıvan, “Merkez Bankası ‘bu cephede’ gereğinden fazla yalnız bırakılıyor” dedi.
MERVE YİĞİTCAN - ADANA
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve beraberindeki İSO meclis üyeleri, depremde ağır yıkıma uğrayan Hatay’dan başlayarak, sırasıyla İskenderun, Adana ve Tarsus’ta çeşitli temaslarda bulundu. 3 gün boyunca süren temposu yüksek seyahat sırasında, basın mensuplarıyla bir araya gelen İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, burada ekonomi gündemine ilişkin kritik değerlendirmelerde bulundu.
Yılsonuna doğru yaklaşırken 2024’e ilişkin görüşlerini paylaşan Bahçıvan, bu yılı değerlendirmeden önce çok zorlu ve tahribatı yüksek bir dönemin yaralarının sarılmaya çalışıldığını unutmamak gerektiğine işaret etti. Bahçıvan, “Fakat geçen günler gösteriyor ki tahribat düşündüğümüzden çok daha fazlaymış” diye konuştu.
Enflasyon tahmininde makas açıldı
Sebebi olmadığı halde bu tahribatın düzeltilmesinde en büyük bedeli yine sanayicilerin ödediğine dikkat çeken Bahçıvan, “Elbette yüksek enflasyon toplumun her kesimine darbe vurdu. Tedavi sürecine yönelik olarak 2023’te bir orta vadeli plan (OVP) ortaya konmuştu. Oradaki hedeflerin bazılarında hedeflenenden daha iyiyiz, bazılarında ise hedeften uzağız. Şimdi 2025-27 için de bir OVP tazelenerek önümüze konmuş vaziyette. OVP’deki hedeflerden maalesef şu anda hedefin en uzandığı olan enflasyon tahmini... Enflasyon direniyor. Ne yazık ki çok istenen ölçüde düşmüyor” diye konuştu.
Enflasyonun düşmesi noktasında en güçlü mücadele yeri olan Merkez Bankası’nın, kendine ait silahlarla ve ekonomi bilimi çerçevesinde güven vererek bunu gerçekleştirdiğine dikkat çeken Bahçıvan, şöyle devam etti: “Ama ilk açıklanan OVP ile şu ana bakarsak, makasın açıldığını görüyoruz. Hep yaptığımız bir benzetme var; şu an hasta yoğun bakımda ama yoğun bakımdan ne zaman çıkacağına ilişkin hasta yakınlarına verilen bir işaret yok. Henüz o güçlü düşüşü göremedik. Bu da, hastada ve hasta yakınlarında sabır stresini artırıyor. Kararlı düşüş politikası uygulanacaksa, bir müddet daha sabır gerekecek. Ancak hastalığı çözmeye çalışırken, vücutta başka marazlar çıkıyor. Merkez Bankası’nın politikası kesinlikle savunduğumuz bir politika ama mücadelenin giderek uzuyor olması, tam anlamıyla istenilen cevabın verilmemesi, sanayi üzerindeki yükü artırıyor.”
“Merkez, gereğinden fazla yalnız”
Bu noktada artık sektör sektör tespit ve analizlerin çok daha güçlü yapılması gerektiğine dikkat çeken Bahçıvan, “2025 yılı meşakkati yüksek bir sene olacak. Bir taraftan Merkez Bankası enflasyonla mücadele ederken diğer taraftan da reel sektörün içinde bulunduğu durum ve 2025’i nasıl değerlendireceği noktasında temel tespitler yapılıp, bunlara uygun birtakım çözüm politikalarının geliştirmesi lazım. Eğer bunu yapmazsak 2025’in en azından ilk 6 altı ayı 2024’ten çok daha zorlu olacak” uyarısında bulundu.
“(Enflasyonla mücadele) Bu savaşın başka cepheleri olduğunu da artık unutmamak gerek” diyen Bahçıvan, “Merkez Bankası’nı gereğinden fazla yalnız bırakıyoruz. Yani cepheye çıkması gereken diğer birimlerin de artık kendilerini biraz göstermesi gerekiyor. Ama işin o tarafında yeteri kadar bir mücadele var mı derseniz, samimi söylemek gerekirse, o mücadeleyi biz yeteri kadar henüz göremiyoruz. Daha temel konularda bazı çözümlerin oluşması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Merkez Bankası’nın faiz politikasını da çok fazla zorlamamak gerektiğine işaret eden Bahçıvan, “Cephedeki en büyük silahımız o. Enflasyonla ilgili sürecin gecikmesi hiç hoş değil. Ama bunu hızlandıracağız derken de bugüne kadar uygulanmış olan politikalardan ‘U dönüşü’ yaparsak bu da bizi çok daha büyük açmaza götürebilir. Süreç çok acımasız bir sabır gerektiriyor” diye konuştu.
“Euro’yu çok iyi takip etmeliyiz”
Böylesi dönemlerin en büyük şanssızlığının dünyadaki gelişmeleri ıskalamak olduğunu dile getiren Bahçıvan, şöyle devam etti: “Hem negatif hem de çok pozitif gelişmeler var. Ama biz son 3-4 yıldır çok içimize kapandık. Avrupa’da şartlar nereye gidiyor? Çin’deki durum ne? ABD’nin yeni dönemi nasıl olacak? Gelişen dev bir teknoloji, dev bir rekabet var ve biz buralarda nasıl konumlanacağız konusunu maalesef istediğimiz gibi değerlendiremiyoruz. Çünkü şirketler sadece içinde bulundukları bu zorlu dönemi, kriz politikalarıyla çözmeye çalışıyor. Kamu da enflasyon baskısını bir an önce üzerinden atmaya çalışıyor. Ancak bizim için 2025’te dünya nasıl olacak, bunu da iyi görmemiz lazım. Özellikle ihracatta en büyük pazarımız Avrupa’yı çok iyi takip etmeliyiz. Maalesef Avrupa çok iyi gitmiyor ve bir süre daha çok da iyi gidecek gibi de durmuyor. Dolayısıyla 2025’te bizi kendi içimizdeki sorunlar kadar zorlayacak olan bir başka konu herhalde Avrupa’daki gelişmeler olacaktır. Özellikle Almanya’yı, Fransa’yı ve Euro’yu çok iyi takip etmeliyiz.”
Konkordato ‘alacaklılara ceza’ gibi uygulanıyor
Konkordatoların henüz rahatsız edici seviyede olmadığını, ancak artacağına ilişkin işaretler olduğunu kaydeden Bahçıvan, “Konkordatolar artmadan önlem almak lazım. Konkordato, ihtiyacı olanı yaşatmak adına gerekli bir argüman. Ama bugünkü haliyle uygulamaya bakarsak, o firmanın alacaklılarına ceza gibi uygulanıyor. Düşünün ki bir firmanın 150 farklı iş kolundan tedarikçisi var ve siz diyorsunuz ki ‘Ben bu firmayı yaşatacağım, sen de alacağını 6 ay, 8 ay, 10 ay durdur. Bu tedarikçilerin konkordato yapacak hali yok. Ama o konkordato alan şirketin başkasıyla çalışma şansı var. O başkasıyla çalışırken tedarikçisi ise hala alacağını bekliyor. Bu adil değil. Dolayısıyla konkordatonun, kamu ve finans alacakları boyutunda uygulanmasını, reel sektör ve çalışan alacaklarının kapsam dışı olmasını öneriyoruz” diye konuştu.
Asgari ücret iki kesimi de mutlu etmeyebilir
Asgari ücret konusuna da değinen İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, "İki tarafla da empati yapılması gereken bir süreçteyiz. Bir tarafta en önemli ortağımız ve sanayimizin üretim gücünün temel tamamlayıcısı olan çalışanlarımız ve hayatları var. Bir taraftan da en önemli maliyet faktörü olan işgücünün rekabette oluşturduğu değerler var. İşgücünün kalıcı ve istikrarlı olması, aynı zamanda da o maliyeti ödeyecek firmalarımızın rekabet edebilmesi için asgari ücret konusunda ortada buluşulması lazım. İnşallah toplumsal uzlaşı olur. Ancak iki kesimin de çok mutlu olacağı bir noktada olmayacağı kesin gibi. En azından o mutsuzluğu biraz indirebilmek bile bence başarı olacak" dedi. Ücretler üzerindeki vergi yükünün de hafifletilmesi gerektiğini savunan Bahçıvan, "Eski dönemlerde çalışan maaşlarından 9'uncu 10'uncu ayda başlayan kesintiler, şimdi 2'nci, 3'üncü ayda başlıyor" dedi.
"Uzun vadeli İK planlaması yapmamız gerekiyor"
Türkiye'nin eğitimde güçlü bir yapılanmaya gitmesi gerektiğinin ısrarla altını çizen Erdal Bahçıvan, istihdama Türkiye'nin doğru bir planlama yaparak kendi insan kaynağı ile çözüm bulması gerektiğine işaret etti. Bahçıvan şu görüşleri dile getirdi: "Eğer insan kaynağımızla kısa ve orta
vadede çözüm bulamıyorsak, o zaman yurtdışından alternatif oluşturmaya bakılabilir. Ama bunları düşünmeden Türkiye'yi tamamıyla dışa açalım noktasındaki bir bakış açısına karşıyım. Ülkenin demografik yapısını günlük kararlarla heba etmemeliyiz. 3-5 sene sonra İstanbul'un, Adana'nın caddelerinde dolaştığımızda hangi ülkede dolaştığımızı gözden kaçırabiliriz. Ülkeyi günlük kararlarla yabancı çalışan yükünün altında bırakmak yanlış. Türkiye'nin uzun vadeli İK planlamasını tez elden yapmamız gerekiyor. Eğitim sistemimizi ona göre yönlendirmemiz gerekiyor."