“İşletmelerin sermaye ihtiyacı kredi hacminden hızlı artıyor”

İş dünyasının, düşen küresel taleple beraber üretici maliyetlerinde oluşacak baskı riskiyle karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulunan TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez, finansman sorununa da işaret etti. Sönmez, “KOBİ ticari kredilerinin hacmi artıyor ancak mesele kredi hacminin aylık yüzde 3-5 artması değil. Çünkü işletmelerin sermaye ihtiyaçları daha hızlı artıyor” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“İşletmelerin sermaye ihtiyacı kredi hacminden hızlı artıyor”

Merve YİĞİTCAN / İSTANBUL

Resesyon, kur belirsizliği ve enflasyon sorunlarının gölgesinde 2022’yi tamamlamaya hazırlanan iş dünyası, bu yıl çok fazla boğuştuğu finansmana erişim sorununun 2023 yılına da taşınmasından endişe ediyor. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Süleyman Sönmez, ticari kredi hacmindeki büyümenin üretici fiyat artışlarının çok altında kaldığını söylerken, yeni yılda da iş dünyası için kayıtsız ve şartsız en öncelikli ve hayati konunun finansmana erişim konusu olacağını belirtti. İş dünyasının 2022 yılını nasıl geçirdiğini EKONOMİ gazetesine değerlendiren TÜRKONFED Başkanı Sönmez, KOBİ’lerin 2023 yılına ilişkin tahmin ve beklentilerini paylaştı. Enflasyon artışının, tüm gelişmiş ve gelişen ekonomiler açısından belirleyici olduğu bir yılın geride bırakıldığını söyleyen Sönmez, bu süreçte gelişmiş ekonomilerin politika faizlerinde artışa gittiğini, Türkiye’nin ise Yeni Ekonomik Model olarak tarif edilen ekonomi politikası dahilinde politika faizini düşürmeyi tercih ettiğini belirtti. Bu durumun politika faizi ile enflasyon arasındaki makasın daha fazla açılmasına neden olduğuna dikkat çeken Sönmez, “Diğer taraftan ihracatçılarımızın rekabetçilik gücüne etki eden üretici fiyatlarının geldiği üç haneli seviyeler ile tüketici fiyatları arasındaki fark da enflasyon üzerinde baskı yaratmaya devam ediyor. İhracatımız tarihi rekor kırsa da ithalatın, ihracatımızdan daha hızlı artmış olduğunu gözden kaçırmamalıyız” dedi.

“Yüzde 5 ve üzeri büyümeyi kalıcı hale getirmeliyiz”

Türkiye ekonomisinin bu yılı yüzde 5 ve üzeri bir büyüme ile kapatmasının beklendiğini hatırlatan Sönmez, “Ancak ülkemizin sürdürülebilir kalkınması, kaliteli büyümesi, bunlarla birlikte istihdamın korunup gelişmesi için yüzde 5 ve üzeri büyümeyi kalıcı hale getirmemiz gerekiyor. Bunun için de yaklaşık 10 senedir ısrarla üzerinde durduğumuz enflasyon-faiz-kur sarmalından çıkmalı; markalı, yüksek katma değerli üretim ve yüksek katma değerli ihracatı önceliklendiren, verimlilik artışı yaratacak sanayi odaklı bir ekonomik modele geçmeliyiz” ifadelerini kullandı. KOBİ’lerin 2010-2020 döneminde toplam ciro ve istihdamdaki paylarının düşmesinin ardından 2021 ve 2022’de, özellikle imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmelerin etkisiyle ciro artışı yakaladığını söyleyen Sönmez, sanayi üretimindeki hızlı artışlar ve hizmetler sektöründeki toparlanma ile beraber yüksek istihdamın da KOBİ'lerin öncülüğünde yaratıldığına işaret etti.

KOBİ’lerin karşısındaki 4 temel sorun

2022 yılında iş dünyası için belirleyici gelişmelerin başında yüksek kur oynaklığının geldiğini hatırlatan Sönmez, şöyle devam etti: “İhracatçı KOBİ’ler veya ihracat zinciri içerisinde yer alan KOBİ’ler belirli düzeyde avantaj sağlamış olsa da yüksek kur oynaklığı; yüksek üretim maliyetleri, varlık fiyatlarında dalgalanmalar, işletme sermayesi ihtiyaçlarının hızla artması ve nihayetinde toplumun geniş bir kısmı için refah kaybı gibi sorunları beraberinde getiriyor. Bu noktada ekonomi yönetiminin hedefi ekonomik istikrarı sağlayarak üretici-tüketici enflasyonu, döviz kuru ve üretim parametrelerinde oynaklığı azaltmak ve istikrarı sağlamak olmalıdır.” Geride kalan yılın Rusya-Ukrayna Savaşı, emtia fiyatlarındaki yüksek oynaklık, küresel talepteki düşüş gibi birçok dışsal faktörün ticareti etkilediği bir yıl olduğunu vurgulayan Sönmez, KOBİ’lerin bu küresel belirsizliklerin yanı sıra ‘üretim maliyetleri ve tedarik’, ‘yüksek enflasyon ve satın alma gücü’, ‘savaşın ihracat pazarlarına etkisi’ ile ‘finansmana erişim ve kur artışı’ olmak üzere dört temel sorunla karşı karşıya kaldıklarını aktardı.

“Emtia ve enerji yüksek seyredecek”

Küresel talebin düştüğü ve ekonomilerin yavaşladığı bir döneme girildiğinin altını çizen Sönmez, bu süreçte işletmelerin yaşadığı finansmana erişim sorununun artarak devam ettiğine işaret etti. Toplam kredi hacmi, ticari kredi hacmi veya KOBİ kredilerinde nominal yıllık artışların yüzde 75’leri bulabildiğine değinen Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak unutmamak gerekir ki yıllık ÜFE Ekim’de yüzde 158 iken baz etkisiyle Kasım’da yüzde 136’ya geriledi. Ticari faiz oranları düştü ve makro ihtiyati tedbirler gereğince referans faizlerdeki düşüşe paralel olarak düşmeye devam edecek. Özellikle bankacılık sisteminin yeterince kredi üretememesi önümüzdeki aylarda ekonomik yavaşlamayla beraber gündemde yeniden yer edinecektir. Bu dönemde emtia ve enerji fiyatları yüksek kalmaya devam edecektir. Dolayısıyla iş dünyası, düşen küresel taleple beraber üretici maliyetlerinde oluşacak baskı riskiyle karşı karşıya kalabilir. Özellikle işletmelerin toplam maliyetlerindeki enerji harcamaları oranı gittikçe artıyor. Bu noktada iş dünyası için kayıtsız ve şartsız en öncelikli ve hayati konu finansmana erişim. Ticari kredi faizleri ve hatta özellikle KOBİ ticari kredileri hacmi artıyor ancak mesele kredi hacminin aylık yüzde 3-5 artması değil. Çünkü işletmelerin sermaye ihtiyaçları daha hızlı artıyor.”

Seçim ekonomisi kamu maliyesi üzerinde baskı yaratacak

Yüksek büyümenin toplumsal refah yaratması beklenirken, gelir dağılımında yaşanan adaletsizliğin Türkiye’nin öncelikli sorununun enflasyon olduğunu gösterdiğini vurgulayan Sönmez, “Seçim ekonomisi sürecinde bu yoksullaşmanın yan etkilerini kısa süreli bastıran politikaların orta vadede kamu maliyesi üzerinde bir baskı yaratması söz konusu olacak. Nitekim 2023 bütçe taslağında, enerji sübvansiyonlarının 2023 yılı bütçesine yükünün 600 milyar lira seviyesinde yer aldığı ve asgari ücrete tanımlanan gelir vergisi istisnası neticesinde de 300 milyar lira tutarında vergi gelirinden vazgeçildiği belirtildi. Burada önemli olan bütçedeki bu yüke rağmen vatandaşların alım gücünün toparlanıp toparlanamayacağıdır” dedi. Enflasyonun arkasındaki saikler devre dışı bırakılmadan bu politikaların çıktılarının hedeflenenden farklı olacağının altını çizen Sönmez, bunun yanında döviz kurunun da bir mesele olarak hala varlığını koruduğunu söylerken, seçim sürecinden sonra birtakım hızlı piyasa tepkilerine ve oynak kur hareketlerine şahit olunabileceği uyarısında bulundu.

“Jeopolitik riskler fırsat kapıları açtı”

Küresel ekonomide beklenen yavaşlamanın etkilerini azaltmak için Türkiye’nin rotasını her zamankinden daha güçlü bir şekilde Anadolu’ya çevirmesi gerektiğini savunan Sönmez, “KOBİ’lerimizin özellikle dijitalleşme ve yeşil dönüşümde kapasitelerini geliştirmeliyiz. Bu süreçte çevreci ve eko-inovatif süreçlere adaptasyonunu geliştiren, hızlı dijitalleşen, veriyi sadece üretimde değil tüketici davranış ve isteklerine göre analiz eden işletmelerin öne geçeceğini söyleyebiliriz” dedi. Artan jeopolitik risklerin ortaya çıkardığı uzun dönemli dinamiklerin Türkiye için fırsat kapıları da açtığına işaret eden Sönmez, “30 milyona ulaşan genç nüfusumuz, gelişen deniz, hava ve kara ulaşımımız, uluslararası kurumlar ile olan güvenli ilişkimiz ve ciddi verimlilik potansiyeli taşıyan üretim yapımızla 2023’teki düşük büyüme beklentilerine rağmen orta vadede küresel üretimdeki payımızı artırma fırsatımız var. Özellikle ülkemiz ve KOBİ’lerimiz açısından önemli bir yatırım üssüne dönüşebiliriz” şeklinde konuştu.

Ekonomi
Bu konularda ilginizi çekebilir