IMF'den Türkiye değerlendirmesi: Politika faizi, piyasa faiz oranlarına kadar yükseltilmeli
Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye için 4. madde değerlendirmesini tamamladı. Enflasyonun 2023’te yüzde 69,1, 2024’te ise yüzde 46 olarak tahmin eden IMF, politika faizinin daha da yükseltilmesi gerektiğini savundu. Türkiye’de tartışılan “politikalardan vazgeçilmesi” riski, diplomatik bir ifadeyle riskler arasında sayıldı, ancak düşük ihtimal olarak değerlendirildi.
Mehmet KAYA
Uluslararası Para Fonu (IMF) 4. Madde değerlendirmesi olarak adlandırılan yıllık üye ülke ekonomik değerlendirme çalışmalarında görüşmeleri tamamladı. 25-29 Eylül tarihleri arasında Türkiye’de görüşmelerde bulunan heyet ilk değerlendirmesine ilişkin basın bülteni yayımladı. Burada 2024 enflasyonu yüzde 46,0 olarak tahmin etti. IMF açıklamasında, politika faizlerinin piyasa faiz oranlarına kadar yükseltilmesi gereği savunuldu.
IMF’nin bu tahminiyle, 2024 için politika faizi başta olmak üzere çok sayıda politikaya etki edecek enflasyon oranına yönelik tahminlerde farklılıklar ortaya çıkıyor. Hükümet metinlerinde resmi olarak 2024 enflasyonu yüzde 33 olarak hedefledi. TEPAV ise IMF metodolojisine uygun bir modele göre yüzde 39 olarak tahmin etmişti. 4. Madde gözden geçirmelerinde rutin olarak ülke heyetinin raporu İcra Direktörleri Kurulu’na sunuluyor ve bu kurulda kabul edildikten sonra yıllık rapor olarak açıklanıyor. Geçen yıl yıllık rapor Ocak ayında açıklanmıştı.
IMF: Faizler daha da yükseltilmeli
Türkiye Masası Şefi James P. Walsh’ın başkanlık ettiği heyetin gözden geçirme sonrası yaptığı değerlendirmede, ekonomi yaklaşımdaki değişimin memnuniyetle karşılandığı ve olumlu sonuçlar vermeye başladığı belirtilirken, politika faizinin daha da yükseltilmesi gereği ileri sürüldü. Açıklamada, “Yetkililer mevcut politikalardaki ivmeyi sürdürmelidir. Bu, enflasyonu düşürmeyi öncelikleyerek, beklenen-hesaplanan reel politika faiz oranını (ex-ante real policy rate) daraltıcı bölgeye getirmeyi, para ve kredi piyasalarının işleyişini iyileştirmek için mali düzenlemelerin serbestleştirilmesine devam edilmesini ve mali açığın kontrol altına alınmasını gerektirmektedir” denildi.
Politika değişikliğiyle büyümenin etkilendiği belirtilen değerlendirmede, 2023 büyüme tahmini yüzde 4’ten yüzde 3,2’ye çekilirken, 2024 büyümesi ise yüzde 3,2 oranında olacağı tahmin edildi. Enflasyon ise 2023’de yüzde 69,1, 2024’te ise yüzde 46.0 oranında tahmin edildi. IMF değerlendirmesinde, cari açığın 2024’te GSYH’nin yüzde 3’üne, düşeceği tahmini yapıldı.
“Politikadan vazgeçilme ihtimali” riskler arasında sayıldı, ancak düşük ihtimal olarak görüldü
Türkiye ekonomisinin depreme rağmen direncini koruduğu ve büyümenin bundan etkileneceği, geleceğe yönelik enflasyon beklentisinin hala yüksek olması ve geçmiş enflasyona bağlı ücret artışları nedeniyle enflasyonun yükselişi yönünde baskının sürdüğü belirtildi. Ekonomiye olan güvenin artmasıyla altına olan talepteki azalmanın düşmesi tahmini belirtilen açıklamada, bu durumun Merkez Bankası rezervlerine iyileşmeyi destekleyeceği kaydedildi.
IMF açıklamasında Türkiye’de tartışılan “politikalardan vazgeçilmesi” riski, diplomatik bir ifadeyle riskler arasında sayıldı ancak düşük ihtimal olarak değerlendirildi. Açıklamada, “(Genel) risklerin dengesi aşağı yönlü. Yurt içi cephede temel risk, şu anda sürmekte olan politika değişikliğinin güçlü ivmesini kaybetmesi, güvenin kaybedilmesi ve artan döviz talebi ve rezerv akışına yol açmasıdır” denildi. Dışsal olumsuz riskler ise emtia fiyatlarındaki yükseklik, ihracat pazarlarında talep yavaşlaması ve küresel finansal dengesizlik olarak sıralandı.
Buna karşılık, dış finansmanda beklenmedik olanlar dahil güçlü girişler, yatırımcı güveninin tam olarak kazanılması, güçlü döviz kurunun büyümeyi artırmasının büyümeyi artırırken, enflasyonu daha hızlı düşürebileceğine dikkat çekildi.
Teknik değerlendirme: KKM’den çıkış kademeli olmalı
Politika faizinin yükseltilmesinin olumlu bulunduğu ve olumlu sonuçlar verdiği savunulan değerlendirmede, “Enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için politika faizinin artırılmayı devam edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun yanında para ve kredi piyasalarına fiyat işaretlerinin gücünü artırmak için, niceliksel önlemlere (makro ihtiyati tedbirler kastediliyor) daha az güvenilmesi gerekir. Bu uygulama piyasa fiyatlı bir getiri eğrisinin sabitlenmesine yardımcı olacaktır” denildi.
Yüksek politika faizinin piyasaların fonlarını daha verimli kullanması yoluyla TL’nin de destekleneceği, böylece döviz kuru kanalıyla (güçlü TL) enflasyonla mücadelenin desteklenmiş olacağı belirtildi. Yüksek faizlerin bankalara olan etkisinin halen yönetilebilir seviyede olduğu ancak bankaların kısa vadelere hazırlandıkları izlenimi alındığı vurgulandı.
IMF açıklamasında rezervlerin artırılması yönündeki politikanın anlaşılabilir olduğu ancak risk oluşturmadan “iyi fırsatlar değerlendirilerek” rezervin artırılması, alım yönünde müdahale yapılmaması gerektiği savunuldu.
IMF, ayrıca makro ihtiyati tedbirlerdeki gevşemenin olumlu olduğunu, daha ileri gidilebileceğini ancak liralaşma ve Kur Korumalı Mevduat gibi tedbirlerdeki gevşemenin daha temkinli şekilde ilerlemesi gerekebileceğini, reel politika faizinin nötr seviyeyi geçmesinin beklenmesi gerekebileceğini vurguladı.
Maliye politikası: Ücretlere ve desteklere müdahale gerektiği ileri sürüldü
Deprem harcamaları, ücret artışları ve çeşitli vergisel desteklerin kamu harcamalarını artırdığı ve genel açığın, 2023 sonunda GSYH’nin yüzde 5,5’ine kadar yükseleceği belirtilen açıklamada, açığın enflasyonla mücadeleyle uyumlu olması için merkezi yönetim bütçe açığının OVP’deki tahminin (OVP tahmini yüzde 6,4) altında olması gerektiği ileri sürüldü.
IMF açıklamasında, bütçe açığının bu seviyede azaltılması için, emekli maaşları ve ücretlere yönelik geçmiş gerçekleşme ve gelecek beklentilere yönelik ayarlamalardan vazgeçilmesi, enerji fiyat desteklerinin ayarlanması önerilirken, deprem harcamalarında da en fazla etkilenen, korunması gereken kişilere odaklanılarak, diğer gider azaltıcı seçenekler bulunması tavsiye edildi.