İhracatın katma değeri ‘mecburiyetten’ artıyor
Türkiye’nin düşük katma değerli mallarda yaşamaya başladığı pazar kaybı, hem üretim hem de ihracatta, ağırlıkla orta teknolojili ürünlere kayışı hızlandırdı.
Merve YİĞİTCAN / İSTANBUL
Fiyatta rekabet gücü aşınan Türkiye ucuz üründe oyun dışına itilince, ihracatın kompozisyonunu değiştirmek zorunda kaldı. İhracatta orta ve düşük teknolojili ürünlerin payı en düşük seviyesine gerilerken firmalar, yenilikçi kategorilere yönelmeye başladı.
Talep koşullarındaki bozulmanın hakim olduğu bir yılı geride bırakan ihracatçılar, yüksek maliyet baskısı nedeniyle fiyat tutturamayınca Uzakdoğulu rakipleri tarafından katma değeri düşük ürünlerde adeta ringin dışına atıldı. Dış ticaret verilerine göre düşük ve orta düşük teknolojili ürünlerin ihracattaki payı 10 ayda yüzde 59,8 ile verinin açıklanmaya başladığı 2014’ten bu yana en düşük seviye olarak ölçüldü. Düşük katma değerli ürünlerdeki irtifa kaybı sanayi üretim endeksi verilerine de yansıdı. Endeksin ekim ayı verilerine göre, düşük teknoloji ürünlerde yıllık bazda yüzde 4,1’lik bir gerileme söz konusu. Veriler, imalat sanayinde teknolojik dönüşüm ihtiyacını gözler önüne sererken, ihracatçılar da bu maliyet koşullarında Türkiye’nin katma değeri düşük ürünlerde rekabet şansının kalmadığını, sanayinin katma değeri ve verimliliği artırmasının bir tercih değil zorunluluk olduğunu söylüyor.
Veri tarihinin en düşük seviyesi
TÜİK’in Dış Ticaret İstatistikleri’ne göre, ocak-ekim döneminde ihracat 2023 yılı Ocak-Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,2 artarak 209 milyar 904 milyon dolar oldu. Teknoloji yoğunluğuna göre, imalat sanayi ürünleri dış ticaretine bakıldığında ise, düşük teknolojili ürünlerin ihracatı yılın 10 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,7 düşerek 61 milyar 790 milyon dolar olurken, ihracattan aldığı pay da 1,1 puan düşerek yüzde 31,2 oldu. Orta düşük teknolojili ürünlerde de benzer bir ivme kaybı söz konusu. Yılın 10 ayında orta düşük teknolojili ürünlerin ihracatı yüzde 9,8 gerileyerek 56 milyar 658 milyon dolara inerken ihracattan aldığı pay 3,1 puan düşüşle yüzde 28,6 oldu. Böylece düşük ve orta düşük teknolojili ürünlerin toplam payı yüzde 59,8 ile TÜİK tarafında verinin paylaşılmaya başlandığı 2014 yılından bu yana en düşük seviyesi olarak ölçüldü.
Orta yüksek teknolojili ürünlerin payı ise yıllar içinde kademeli bir şekilde arttı. Söz konusu kategoride ihracat ocak-ekim döneminde yüzde 10,5 artarak 72 milyar 512 milyon dolar olurken, orta yüksek teknolojili ürünlerin ihracatının genel ihracattan aldığı pay da 3,5 puan artışla yüzde 36,6 oldu. Bu da yine veri tarihinin 10 aylık dönemler baz alındığında en yüksek oranı olarak kayda geçti. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı da ocak-ekim döneminde yüzde 27 artarak 7 milyar 296 milyon dolar oldu, payı da 0,8 puan artışla yüzde 3,7’ye çıktı.
Teknolojisi düşük olanın ihracatı da düştü
Sektörel bazda bakıldığında Türkiye’nin düşük ve orta düşük teknolojili imalat yaptığı sektörlerin neredeyse tamamında düşüş var. Bunların başında en fazla ihracat yapılan kimya, hazır giyim, çelik, demir/ demir dışı metaller ve tekstil geliyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) açıkladığı kasım ayı ihracat rakamlarına göre, Türkiye’nin otomotivden sonra en fazla ihracat yaptığı ikinci sektör olan kimyada ihracat 11 ayda yüzde 9,6 düşerek 27,8 milyar dolar oldu. Kimya sektörünün orta yüksek ve yüksek teknolojili ürün kategorisinde de imalatı var, ancak Türkiye’de sektörün en fazla ihracat yaptığı alt grubu plastik mamulleri olunca, buradaki ihracat kaybı da orta düşükten geldi. En fazla ihracat yapılan üçüncü sektör olan hazır giyimde de kayıp 11 ayda yüzde 8,6’yı buldu, bu sektörün ihracatı ocak-kasımda 19,4 milyar dolardan 17,8 milyar dolara indi.
En fazla ihracat yapan beşinci sektör çelikte ise kayıp 11 ayda yüzde 31,2’yi buldu. Sektörün bu dönemde ihracatı 19,6 milyar dolardan 13,5 milyar dolara düştü. Demir ve demir dışı metallerde de ihracat 11 ayda yüzde 13,2 düşerek 11,5 milyar dolar seviyelerine indi. Tekstil ve hammaddeleri sektöründe ise ihracat ocak-kasım döneminde yüzde 7,9 eriyerek 8,8 milyar dolar olarak ölçüldü. Buna karşın, otomotiv, elektrik elektronik, makine ve aksamları, iklimlendirme, savunma ve havacılık sanayii gibi yüksek-orta yüksek teknolojili sektörlerin ihracatlarını da artırdığı göze çarpıyor.
Sürdürülebilir ihracat için fiyat değil katma değer önemli
Değerli kurun ihracata olumsuz etkileri, özellikle emek yoğun sektörlerde sıklıkla dile getiriliyor. Kurun baskılandığı seviyede, artan maliyetlerin mevcut taleple karşılanmasının zor olduğunu savunan reel sektör temsilcileri, ihracat fiyatlarında Uzakdoğulu rakiplerinkiyle fiyat makasının Türkiye aleyhine açıldığını, bu durumun da pazar kaybını hızlandırdığını savunuyor. Bununla beraber Merkez Bankası, değersiz TL’nin ihracata katkısının çok sınırlı olduğunu dile getiriyor. EKONOMİ Gazetesi’nin 5 Aralık tarihli sayısında “Değersiz TL’nin ihracata anlamlı bir katkısı yok” başlıklı manşet haberinde, Merkez Bankası’nın “Üretimin İthal Girdi İçeriği ve İhracatın Reel Kur Esnekliği: Türkiye Örneği” adlı çalışmaya yer verilmişti. Çalışmada, “İhracattaki kalıcı ve sürdürülebilir kazanımların, temelde fiyat rekabetçiliğinden ziyade, katma değeri yüksek ve teknolojik ürün çeşitlendirmesiyle sağlanabileceğine” işaret ediliyor.
Yeni doğan girişimlerden değişimin sinyalleri
TÜİK’in Girişimcilik ve İş Demografisi 2022 verileri de, daha katma değerli üretime yönelimin işaretlerini taşıyor. Çalışmaya göre, imalat sanayiinde 2022 yılında doğan girişimlerin yüzde 59,7’si düşük, yüzde 27,5’i orta düşük, yüzde 11,8’i orta yüksek, yüzde 0,9’u ise yüksek teknoloji düzeyine sahip ürünleri üreten girişimler oldu. Veri geçmişine bakıldığında, düşük teknoloji düzeyinde girişimlerin doğum dağılımındaki payı yüzde 63,7 ile 2019’da yaptığı zirveden sonra düzenli bir şekilde düşmeye başladı; 2020’de yüzde 61,2; 2021’de yüzde 60,7; 2022’de yüzde 59,7 oldu. Doğan girişimler arasında orta düşükte de son 3 yıldır kademeli artış söz konusu. 2020’de doğan girişimlerin yüzde 26,3; 2021’de yüzde 26,8; 2022’de de yüzde 27,5’i orta düşük teknoloji düzeyinde. Orta yüksek teknoloji düzeyinde de 3 yıldır ihmal edilebilir bir pay artışı görülürken, yüksek teknoloji düzeyinde girişimlerin payı ise yüzde 1’in altında kalarak patinaj yapmayı sürdürüyor.
Katma değer dağılımında sanayinin devleri ‘orta’da buluştu
Benzer bir tabloyu, İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2022 araştırmasında da görmek mümkün. Araştırmada teknoloji yoğunluklarına göre yaratılan katma değerin dağılımında dev şirketler ‘orta’da buluştu. Düşük teknolojili sanayilerin payı 2019- 2022 arasında sırasıyla yüzde 40; yüzde 37,3; yüzde 33,3 ve yüzde 28,9 olarak ölçülürken; orta düşük teknolojili sanayilerin payı aynı yıllarda yüzde 29,6; yüzde 31,5; yüzde 32,4 ve yüzde 37,7 gibi kademeli bir artış görüldü. Yine orta yüksek teknolojili sanayilerin de 2019’da yüzde 23,5 olan oranı sırasıyla yüzde 24,8; yüzde 28,3 ve 2022 yılına gelindiğine yüzde 27,2 olarak ölçüldü. Yüksek teknolojili sanayilerin payı ise 2019’da yüzde 6,9 iken 2022’de yüzde 6,2’ye geriledi. İSO İlk 500’de orta düşük ve orta yüksek teknolojili sanayilerin yaratılan katma değerden aldığı paydaki iyileşme eğrisi, İSO İkinci 500’de görülmedi. 2022 yılında İSO İkinci 500’de yaratılan katma değerde düşük teknolojili sanayilerin payı artış eğilimine devam etti ve yüzde 49,2 olarak ölçüldü.