'Gıdada talep değil maliyet enflasyonu yaşanıyor'

Gıda ve içecek sanayicileri gıda enflasyonunun düşüşü için bir araya gelerek önerilerde bulundu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
'Gıdada talep değil maliyet enflasyonu yaşanıyor'

Hüseyin GÖKÇE

ANKARA - Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu (TGDF) Yönetim Kurulu Başkanı Demir Şarman, TGDF Yönetim Kurulu Başkan Vekili Dr. İsa Coşkun ile TGDF Yönetim Kurulu Üyesi Kürşat Abidin Apan, Ankara’da ekonomi muhabirleriyle bir araya geldi. Başkan Şarman, enflasyona rağmen dövizin aynı seviyelerde kalmasının sektörün ihracat kaslarını zayıflattığını bildirdi. TGDF Başkan Vekili İsa Coşkun ise gıda enflasyonunun genel enflasyonun üzerinde olduğunu belirterek, selektif kredilerde tarım sektörünün öncelikli olmasını istedi.

“Girdi maliyetiyle aracı maliyeti ayrı konular”

Gıda fiyatlarının, küresel fiyatlardaki düşüşe rağmen artışını sürdürdüğüne dikkat çeken Şarman, bunun en önemli sebebinin ise tarımsal girdi maliyetindeki artış olduğunu bildirdi.

Seçimden sonra kur kaynaklı olarak mazot ve gübre gibi üretim maliyetlerinin arttığını dile getiren Demir Şarman, ücret artışlarının da etkisinden bahsetti.

“Gıda enflasyonun temeli girdi maliyeti”

Yanı sıra ürünlerin tarla ile sofra arasında yüksek farkı bulunduğunu dile getiren Şarman, değer zincirindeki aracı sayısı kaynaklı maliyet artışı ile girdi maliyetindeki artışın birbirinden farklı olduğunu belirtti.

Gıda enflasyonundaki artışın temel sebebinin girdi maliyeti olduğuna değinen Şarman, “ Son birkaç yıldır çiftçi ve sanayici dahil gıdayı üretenler çok ciddi maliyet enflasyonu altındalar. Ancak oransal olarak bizdeki rakamlar yüksek olsa da diğer ülkelerde de benzer bir durum olduğunu görüyoruz” dedi.

 “Enflasyon düşsün istiyoruz”  

Haziran ayında TÜFE yüzde 45 seviyesindeyken, girdi enflasyonunun yüzde 69 olduğuna dikkat çeken Demir Şarman, yılbaşından bu yana mazot fiyatı ve asgari ücretin yüzde 90 arttığını söyledi.

Gıda firmalarının aynı zamanda önemli bir ihracatçı olduğunu kaydeden Şarman, “Hep iç piyasa eksenli konuşuyoruz. Sürekli enflasyon olmasına rağmen, dövizdeki artış bu oranı yansıtmıyor. Dünyaya ihraç ettiğimiz ürünler aynı fiyatta duruyor, ancak içerde üretici olarak sürekli artan enflasyonla muhatapsınız. Bu sefer ihracat kasları ve kapasiteniz zayıflıyor, kar marjınız düşüyor ve ihraç edemez hale geliyorsunuz” şeklinde konuştu.

“Sürekli dış ticaret fazlası veren sektör artış  başa baş noktaya geldi”

İhracatçı üreticilerin iki yönlü mağduriyeti olduğunu ifade eden Demir Şarman, “Gıda sanayi her zaman dış ticaret fazlası verir, ancak rakamlarımız daraldı ve neredeyse başa baş noktasına geldik. Hızlı döviz girdileriyle birlikte kurlardaki artışın paralel olmadığı dönem makas daralıyor” dedi.

“Krediye ulaşmak için sıraya giriyoruz”

Türkiye’de finansmana erişimin temel sorun olduğuna kaydeden Şarman, kredi bulmak için sıraya girdiklerini vurgularken, aldıkları kredilerle çiftçiye avans verdiklerini anlattı.

“İmtiyazlı faiz değil, krediye ulaşım kolaylığı” istediklerini söyleyen Demir Şarman, çiftçinin, üreticinin hasadının tarlada ya da ağaçta kalmaması, sanayicinin atıl kapasitesini kullanıp maliyet avantajı yakalayabilmesinin, sanayi tesislerinin çarklarının dönmesiyle mümkün olacağını vurguladı.

Gıda sanayicisinin karşısında örgütlü üretici bulduğu zaman aradaki aracılara ihtiyaç olmayacağını dile getiren Şarman, bu kapsamda sözleşmeli tarım ve kooperatifçiliğin yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirtti.

“Talep değil girdi kaynaklı enflasyon”

TGDF Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve SETBİR Başkanı Dr. İsa Coşkun da maliyetin her aşamada yükseldiği için ihracatta avantajın ortadan kalktığını bildirdi. Elektrik, su, doğalgaz, nakliye gibi maliyetlerin giderek arttığını, perakende aşamasında ise kira ve personel maliyetinin yükseldiğini vurgulayan Coşkun,

“Burada kayıt dışılık da söz konusu olduğunda mevcut firmalar için rekabet büyük bir sorun oluşturuyor. Enflasyon yükselişe geçtiği dönemlerde beklenti yönetimi her şeyden önemli hale geliyor” diye konuştu.

Gıdada talep bazlı değil, girdi kaynaklı enflasyon yaşandığının altını çizen İsa Coşkun, “Kur artınca et ve süt fiyatı artıyor. Yem üretimimiz arttı, ancak yem ham maddelerinin hala yüzde 50’sini ithal ediyoruz” dedi.

Üretimde kullanılan enerjinin önemli bölümünün ithal edildiğini ve bunu değiştirme şansları olmadığını kaydeden Coşkun, “Bunlar etkileyemediğiniz unsurlar. Maliyet kaynaklı bir enflasyon yaşıyoruz. Enflasyonu yaşadığımız sürece, gıda fiyatları böyle gidecektir.”  Şeklinde konuştu.

“Tarım selektif kredilerle desteklenmeli”

Tarım sektörünün selektif kredilerle desteklenmesi gerektiğini belirten İsa Coşkun, “Dünyanın her yerinde tarım ve gıda savunma kadar stratejik bir sektördür. Tarım sektöründe finansmana erişimi artırmak gerekiyor. Sadece KOBİ değil büyük firmalar bile krediye erişimde sıkıntı çekebiliyor. Selektif kredi politikası uygulanırken, toplumu tamamen etkileyen gıda ve içecek sektörüne öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

 “Taklit ve tağşiş ile ilgili bağımsız otorite kurulmalı”

Fiyatların arttığı dönemde gıda güvenliğinin halk sağlığı açısından önem kazandığını bildiren Coşkun, taklit ve tağşiş ile mücadele edilmesi gerektiğini, . Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü’nün bu konuda elinden geleni yaptığını bildirdi.

Buna karşılık Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de bunu sağlayacak Rekabet Kurumu’na benzer bağımsız bir düzenleyici otoritenin olması gerektiğini söyleyen İsa Coşkun, “Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü’nün güçlendirilip böyle bir yapı oluşturulmasına ihtiyaç var. TGDF ve SETBİR olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız” dedi.

 

Ekonomi