Geleceğe yatırımın yollarını keşfediyorum
Bir yandan yönetim kurulu başkanı olduğu Fark Holding’i büyütecek adımlar atarken diğer taraftan girişimcilik ve yatırımcılığı da aktif bir hayat tarzı haline getiren Ahu Büyükkuşoğlu Serter, bugün, girişimciliğin taçlandırıldığı Arya kadın platformu ile kadınların dünyayı dönüştürmelerinin bir modelini ortaya koymak istiyor.
Doğan Selçuk ÖZTÜRK / ANEKDOT
* Ahu Hanım, sizi tanıyarak başlayalım mı?
İstanbul Erkek Lisesi mezunuyum, herkesin gittiği yollardan gitmenin bana göre olmadığını ilk lisede anladım. “Başarı yolu budur, şunu olacaksın” türünden dayatmalar hiç hoşuma gitmiyordu. O yüzden başarılı bir öğrenci olmama rağmen edebiyat bölümünü seçtim. İlk başkaldırım oydu, yatırımcılık ve girişimcilik alanında da tersten bakmaya, başkalarının görmedikleri şeyi görmeye çalışıyorum. Aykırı olmak zordur ama bunu test etmeye başladığınız zaman güçleniyorsunuz. Liseden sonra Bilkent’te okudum, sonrasında AFS ile Amerika’ya gittim. Döndüğümde iki yıl aile şirketinde çalıştım. Bunun çok bana göre olmadığını ve dünyayı keşfetmem gerektiğini düşünüp master için New York’a gittim. Hem MBA yaptım hem de Wall Street’te çalışmaya başladım. 2002’de aile işine geri döndüm CFO olarak. 2012’de de yönetim kurulu başkanı oldum. 2006’dan itibaren şirkete getirdiğim büyüme fırsatlarının bazısını şirket aldı ve büyüttü. Bazılarını ise istemedi. Onların istemediği yatırım fırsatlarını kendim yakalamaya başladım. O yatırım yaptığım şirketler de büyüdü. Öyle olunca girişimcilik ve yatırımcılığı da aktif bir hayat tarzı haline getirdim. Tek bir seçim yapmak zorunda değilsiniz. İçinde bulunduğumuz zamanlar, bu çoklu yetkinlik ve çoklu zaman yönetimini ve birikimlerinizi birbirine bağlayarak değer yaratmayı destekleyen zamanlar. Kendimi inovasyon yatırımcısı olarak yani geleceğe yatırım yapmanın yollarını keşfeden birisi olarak görüyorum ve en temel yetkinliğim birbiriyle alakasız gibi görünen noktaları birbirine bağlamak. Yine de her şeyden yeterince bilmeniz lazım. Bazı yatırımlar bütün bağlantıları birbirlerine anlaşılır şekilde hikâyeleştirip ikna edebilme kabiliyeti gerektiriyor. Bunu en iyi kendi girişimlerim olan Fark Labs ve Arya kadın yatırım platformunda deneyimledim.
KADIN YATIRIMCI SAYISINI DA ARTIRIYORUZ
* Arya’yı anlatabilir misiniz?
Arya 2012’de kuruldu. İlk iki kızım Amerika’da çok yoğun çalışırken doğdular. Milyon dolarlık fonlar yönetirken doğum izni yapamadan işe çok erken dönmek zorunda kaldım. Üçüncü çocuk düşünmüyordum ama bir gün olursa o hayatta rahat olduğum bir zamanda gelsin ve ben hakkıyla vakit ayırabileyim diyordum. O ara Game of Thrones’u seyrediyordum. Oradaki karakterlerden biri olan Arya Stark’ın sembolize ettiği kadınların dünyayı dönüştürmelerinin bir modelini ortaya koymak istedim. Kızım Arya ve Arya kadın platformu böylece doğdu.
Önce network olarak başladık. Çok kısa bir sürede akredite melek yatırım ağı olduk. Hem kadın girişimcilere destek veriyoruz hem de kadın yatırımcı sayısını artırıyoruz. Kadınların para kazansa bile parayı harcama ve yatırıma yönlendirme tecrübesi, bilgisi ve cesaretinde eksikler olabiliyor. Kadın bir şeyi derinlemesine bilmeden yola çıkmıyor. Halbuki erkekler öğreneyim diye yola çıkıyor. Girişimcilik ve yatırımcılıkta önemli bir özellik. 350 üyemiz var, iki sene içinde bin üyeye çıkmayı hedefl iyoruz. Melek yatırım ağından sonra da bu sene itibarıyla İş Bankası ile Türkiye’nin ilk cinsiyet dengeli GSYF’sini kurduk. Orada böyle bir zamanda 10 milyon dolar toplandı. Bu arada sadece kadınlara yatırım yapan bir yer değiliz, içinde en az bir kadın girişimci olan, teknolojiyle uğraşan, büyüme potansiyeli yüksek şirketlere yatırım yapıyoruz. Çeşitliliği olan ekiplerin daha iyi performans gösterdiğini gözlemliyoruz. Arya’nın girişimciliğimin taçlandığı başarılı bir sosyal girişim olmasından dolayı çok mutluyum.
* İş hayatında kadın olmakla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Kadınların azınlıkta olduğu yerlerde geçti hayatım diyebilirim. New York’ta finans piyasasında, burada ise otomotiv sektöründe plastik enjeksiyon alanında. Türkiye’deki yatırımcılık ekosistemi de bundan pek farklı değil. Çok korkunç hikâyelerim var mı? Yok. New York’ta fon yöneticisi olarak çalışıyordum, sipariş vereceğim kişiler patronumla konuşmak istediklerini söyleyebiliyorlardı, oysa yönetici bendim. “Patron benim” demek zorunda kalıyordum. New York’ta finans işlerinde karar verme noktasında çok fazla kadın yok. Böyle şeylerle karşılaştım. Çok fazla etkilemedi beni, hepsi motivasyona dönüştü. Kimseden laf yemeyeyim kadın olduğum için diye çok daha fazla çalıştım. Bir kitap var, biliyorsunuzdur: “O kadar iyi ol ki seni görmezden gelemesinler.” Ben de kimsenin cinsiyetimden dolayı beni gözardı edemeyeceği kadar çok çalıştım. Bu gerçekten çok enerjinizi alıyor. Ama sizi istediğiniz yere getiriyor mu getiriyor. Sonuçta başarının cinsiyeti yok. Arya’daki sloganımız da, “paranın cinsiyeti yoktur.” Dezavantaj olarak gördüğüm şeyleri nasıl avantaja çevirebilirim kısmına daha çok yoğunlaşmayı tercih ettim.
İyi bir lider ne zaman geri çekileceğini bilmeli. “Hâlâ çok güçlüyüm, kafam çalışıyor” diye koltuğunuzda oturmaya devam ederseniz sizden sonra gelenlerin gelişimini engelliyorsunuz.
* Aile şirketinizde ikinci kuşaksınız. Babanızdan nasıl bir felsefe devraldınız?
Babam çok iyi bir takım kurucusudur. Bir oyuncunun iyi olması için onu epey zorlar. Çok başarılı bir girişimcidir. Başarısının sırlarını paylaşırken, bunu hikâyeleştirirken de bu başarıya benim demek için kendinizinkini yaratmanız gerektiğini de çocukluktan beri bana aşılamıştır. Şunu demek istiyordur aslında, “Benim başarıma ortak olma, kendi başarını kendin yarat. Bir şey yapmak mı istiyorsun, kendi imkânlarını kendin yarat.” Bu kaynak yaratma aslında girişimciliğin en önemli parçası. Bir şey yokken nasıl bir işe başlarsın? Gerçekten güçlüyseniz buradan iyi çıkabiliyorsunuz. Bu benim çok işime yaradı. Kaynak olmamasını yolun sonu olarak görmemenin ne demek olduğunu bizzat deneyimleyerek öğrendim ve bu beni az kaynakla çok iş başarma veya başkalarının kaynak olarak görmediği konuların değerini ortaya çıkarma konusunda iyileştirdi. İkincisi de bana şunu söyledi: “Parayı bilen her şeyi bilir.” Ben mühendislik okumadım, otomotiv şirketini nasıl yöneteceğim? İnsanın kendiyle ilgili kaygıları vardır. Etrafındaki sesler de bu kaygıyı besler. Sen kadınsın, nasıl yaparsın? Sen mühendis değilsin, nasıl yaparsın? Babam bana bir tek şey söyledi, “Kızım hiç önemli değil. Parayı bilen her şeyi bilir, sen parayı takip et.” Şimdi geldiğim yerde ben de şunu söylüyorum. “Parayı takip et, bir müddet sonra para seni takip etmeye başlıyor.” Bunun nasıl yapılacağını insanlara anlatmak şu anda yaptığım işlerde de felsefemin bir parçası...
Babam ayrıca 2012 yılında şirketin yönetimini bana devretti. İyi bir lider ne zaman geri çekileceğini bilmeli. “Hâlâ çok güçlüyüm, kafam çalışıyor” diye koltuğunuzda oturmaya devam ederseniz sizden sonra gelenlerin gelişimini engelliyorsunuz. Düşünün bir lider 70-80 yaşında tahttan çekilirse çocuğu da 50-55 yaşına gelmiş oluyor. O yaştan sonra liderlik kaslarınızı geliştirmek çok güç. Ne kadar erken başlarsanız o kadar yol alıyorsunuz.
“12 yaşında, zekâ yaşı 18”
12 yaşımdan beri gazetelerdeki iş ilanlarını okur, kimsenin haberi olmadan beğendiğim ve yapabileceğimi düşündüğüm her işe başvururdum. Bir gün Günaydın gazetesinde Türkiye’nin en zeki çocuğunu arayan bir yarışma ilanı gördüm. Ailemden habersiz başvurdum, ön elemeyi ve yazılıyı geçtikten sonra beni sözlü sınava çağırdılar. Babamın yanında çalışan genç ağabeylerden birine rica ettim, beni sınava götürdü. Birkaç saat süren, çok ilginç bir sınavdan çıktım ve o günü tamamen unuttum. Bundan bir müddet sonra bir sabah kalktık, annemlerle Günaydın gazetesinin birinci sayfasında resmimi gördüm. “12 yaşında, zekâ yaşı 18” diye manşet atmışlardı. Ben çok sevindim, böylece zekâmın nerede durduğunu ölçmüş oldum, annem ve babam da çok şaşırdılar, ondan sonra benimle ne yapacaklarını bilemedikleri uzun bir dönemimiz oldu ama çok şükür sonuçlardan memnun oldular. (Gülüyor)