Fiyat istikrarının sağlanmasında maliye politikasının önemi

TÜRMOB Genel Başkanı Emre Kartaloğlu, fiyat istikrarında maliye politikasının önemini DÜNYA için yazdı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Fiyat istikrarının sağlanmasında maliye politikasının önemi

TÜRMOB GENEL BAŞKANI EMRE KARTALOĞLU

Fiyatlar genel seviyesindeki hızlı yükseliş ekonominin ve hepimizin ortak sorunu haline geldi. Fiyat artışları toplumun geniş kitlelerinin yaşamını derinden etkiliyor. Yüzde 45’ler seviyesinde seyreden üretici enflasyonu, ekonomide ve fiyatlar üzerinde en büyük tehdidi oluşturmaya devam ediyor. Üretici enflasyonu ile yüzde 19’lar düzeyinde seyreden tüketici enflasyonu arasında açılan bu makas, tüketici enflasyonu üzerinde ciddi risk oluşturmayı sürdürüyor.

Geçmişte Türkiye’nin yaşadığı döviz, faiz, enflasyon sarmalı ve tartışmaları tekrar ekonomi gündeminin ilk sırasına yerleşti. Böylesi dönemlerde ekonomi yönetimleri, ekonomik istikrarı sağlamak ve dalgalanmalarla mücadele edebilmek için doğru politika belirlemek zorundadır. Özellikle enflasyonist baskıların yoğun olduğu dönemlerde para politikası araçlarının yanı sıra maliye politikası uygulamaları başarılı sonuçlar verebilmektedir.

Duayen hocalarımızdan Prof. Dr. Abdurrahman Akdoğan tarafından maliye politikası, devletin sahip olduğu mali araçları, fiyat istikrarını, tam istihdamı, ekonomik büyümeyi ve gelişmeyi, adil gelir ve servet dağılımını sağlamak ve konjonktürel dalgalardan arınmış istikrarlı bir ekonomik yapıyı korumak amacıyla kullanması olarak tanımlanmaktadır.

Vergi politikasını, sadece kamu harcamalarını finanse etme maksadıyla değil aynı zamanda ekonomik gelişmenin ve istikrarın bir aracı olarak görmek gerekir. Enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarının sağlanmasına yönelik olarak alınan bazı tedbirler sınırlı etki alanına sahip olmasına rağmen oldukça faydalı oldu. Yapılan indirim ve fiyat ayarlamaları sonucunda 102,6 milyar TL’lik kamu gelirinden vazgeçilmiş olduğu tahmin edilmektedir.

Enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarı kapsamında, akaryakıt fiyatlarındaki döviz kuru ve uluslararası piyasa kaynaklı değişimlerin özel tüketim vergisinden karşılanmasını sağlayan eşelmobil sistemi, salgınla mücadele kapsamında belirli sektörlerde geçici vergi indirimleri, işyeri kiraları üzerindeki gelir vergisi stopaj oranının yüzde 20’den yüzde 10’a indirilmesi, TL cinsinden yatırımların teşvik edilmesi amacıyla Türk Lirası cinsi ürünlere yönelik gelir vergisi tevkifat oranlarında indirim yapılması gibi uygulamalar oldukça faydalı oldu. Eylül ayı sonu itibariyle KDV ve stopaj indirimi sona erdi.

Bu uygulamalar sonucunda Hazine ve Maliye Bakanlığı 102,6 milyar TL’lik kamu gelirinden vazgeçtiğini açıkladı. Aslında bu kararlar ve uygulamaları bir gelirden vazgeçilmesi olarak görmek son derece yanıltıcı olabilir. Sıkıntı içine giren işletmeler ve tüketiciler için destek sağlanması olarak değerlendirmek gerekiyor.

İşletmelerin kapanması, istihdamın gerilemesi kamu gelirlerini uzun vadede olumsuz olarak daha fazla etkileme gücüne sahip. Vergi politikası sadece vergi almak anlamına gelmemeli. Aynı zamanda sosyal ve ekonomik bazı sorunların giderilmesinde de kullanılmalı. Hükümetlerin uygulamış oldukları vergi miktarının her zaman için bir sınırı bulunuyor. Bu sınır aşıldığında vergi kaynakları azalıyor, kayıtdışı artıyor ve ekonominin faaliyet hacmi yavaşlıyor.

Vergi uygulamaları ile sağlanan gelir azaltıcı desteklere rağmen 2021 yılı merkezi yönetim bütçe gelirleri, Bütçe Kanununda öngörülen tutarın yüzde 15,9 üzerinde 1.276,3 milyar TL seviyesinde gerçekleşeceği tahmin edilmekte. Bu gelişme, Bütçe Kanununa göre yaklaşık 175,1 milyar TL ilave gelir öngörülmesi anlamına gelmektedir.

Hazine ve Maliye Bakanlığı enflasyonla mücadele, fiyat ve ekonomik istikrarın sağlanması için başta dolaylı vergiler olmak üzere vergi indirimi politikasından vazgeçmek yerine güçlendirerek sürdürmelidir.

Ekonomi