Finansman gideri kısıtlandı, vergi yükü arttı

Fiyat istikrarının para politikasının temel amacı olduğunun özellikle vurgulandığı bu dönemde, bu uygulamalar maliyet ve dolayısıyla fiyat artışlarına neden olacağından, para politikası ile maliye politikası arasında uyumsuzluk sonucunu da doğurabilecektir.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Finansman gideri kısıtlandı, vergi yükü arttı

Finansman gider kısıtlaması, işletmelerin banka kredileri gibi kullandıkları yabancı kaynaklar için ödedikleri faiz ve benzeri giderleri ya da kur farklarından kaynaklanan maliyetlerinin belirli bir oranını vergi matrahlarından indirmelerine izin verilmemesi olarak tanımlanıyor.

Dolayısıyla işletmeler, yaptıkları bu giderleri, vergi matrahlarından düşemedikleri için sonuçta daha fazla vergi ödemekte ve vergileri de oranları da fiilen artmış olmaktadır. Bu uygulama, Türk Vergi Sisteminde, kamu maliyesiyle ilgili sorunların arttığı dönemlerde zaman zaman başvurulan yöntemlerden birisidir. Örneğin 1994 krizinden sonra Türk Vergi Sistemine giren finansman gider kısıtlaması, 1995-2004 yılları arasında da uygulanmıştı.

Finansman gideri kısıtlamasına ilişkin bir sonraki düzenleme, 6322 sayılı Yasayla Gelir ve Kurumlar vergisi kanunları değişiklikleri sırasında 2012 yılında yapılmıştı. Düzenleme şöyledir: “Kredi kuruluşları, finansal kuruluşlar, finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri dışında, kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının yüzde 10’unu aşmamak üzere Cumhurbaşkanınca kararlaştırılan kısmı” kurum kazancından indirilemez. Ancak bugüne kadar bu yetki kullanılmamıştı.

Geçtiğimiz günlerde 3490 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bu yetki, en üst orandan kullanılarak hayata geçirildi. Yeni düzenleme ile 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemi kazançlarına uygulanmak üzere kullanılan yabancı kaynakları öz kaynaklarını aşan işletmelerde, aşan kısma münhasır olmak üzere, yatırımın maliyetine eklenenler hariç, işletmede kullanılan yabancı kaynaklara ilişkin faiz, komisyon, vade farkı, kâr payı, kur farkı ve benzeri adlar altında yapılan gider ve maliyet unsurları toplamının yüzde 10’u gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınamayacaktır.

6322 sayılı Yasa ile finansman gider kısıtlamasının getiriliş amacı, işletmelerin finansman ihtiyaçlarını kendi iç dinamikleri ve öz kaynakları aracılığıyla karşılamalarını teşvik etmek olarak belirtilmiştir. Bu makul bir gerekçe olmakla birlikte, olağanüstü bir dönemden geçerken başlangıç tarihi ve zamanlamasının doğru olmadığı değerlendirilmektedir. Özellikle pandemi ortamında, kapanan ya da faaliyetleri kısıtlanan, ciroları düşen işletmeler, ayakta kalabilmek için bankalardan kredi desteği almışlardı. Bu zor dönemde, Devletin mükelleflerin yanında olduğunu hissettirmesi gerekirken aksine faiz ve benzeri ödemelerin indirimine kısıtlama getirilmesi, vergilerin fiili olarak arttırılması ve mükelleflerin daha da zor duruma düşmeleri anlamına gelmektedir.

Ayrıca kayıtdışı ekonominin önlenmesi için mükelleflerin bütün giderlerinin indirilmesine izin verilmesi daha doğru bir uygulama iken önce geçen sene binek otomobil giderlerinin yüzde 30’un gider kabul edilmemesi uygulaması, bu yılda finansman giderlerinin yüzde 10’unun gider kabul edilmemesi yönünde düzenleme yapılması, gizli vergi artışı anlamına gelmektedir. Bu durum mükelleflerin kayıtdışılığa yönelmelerine ya da beyan ettikleri vergileri ödeyememelerine neden olabilecektir.

Fiyat istikrarının para politikasının temel amacı olduğunun özellikle vurgulandığı bu dönemde, bu uygulamalar maliyet ve dolayısıyla fiyat artışlarına neden olacağından, para politikası ile maliye politikası arasında uyumsuzluk sonucunu da doğurabilecektir.

Ekonomi