Fethi Hinginar: Gözyaşları arasında istifamı geri aldım

İş arkadaşlarının bir mektubu ile gözyaşları ve alkışlar arasında istifasını geri alışı da hafızasında taze hala, işçileri mağdur etmemek adına yasağa rağmen toplu sözleşme imzaladıkları için Sıkıyönetim Komutanlığına çağrıldığı günler de… Kimi zaman zorlu kimi zaman tatlı anılarıyla bu hafta konuğumuz Ytong Yönetim Kurulu Başkanı F. Fethi Hinginar’dı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Fethi Hinginar: Gözyaşları arasında istifamı geri aldım

İş hayatına yedek subaylık görevinden sonra 1970 yılında Türk Philips’te muhasebe elemanı olarak başlayan Fethi Hinginar, 1977 yılında ilk eşinin tedavisi için izinli olarak gittiği ABD’de çok popüler olmaya başlayan bilgisayar programlama eğitimlerinden birine katılır. Muhasebe ve finansman konularında bilgisayar uygulamalarını öğrenen Hinginar, bu sayede Türkiye’ye dönünce mali işler ve bilgi işlem departmanları arasında koordinasyon görevi üstlenir. Ve ardından yıllara sığdırdığı anılarını biriktirmeye başlar.

● Fethi Bey, iş hayatınızın başlarından bir anınızla başlayabilir miyiz?

Hollandalı genel müdürlerin değişimi sonrasında Türk Philips’te misyonumu tamamladığımı düşünerek ayrılmaya karar verdim. Büyük bir kimya tesisi yatırımı yapacak olan bir şirketten teklif aldım ve ayrılma kararımı şirkete bildirdim. Çalışma arkadaşlarımın çoğu benim ayrılmamam için ısrar ettiler ancak ben kararlıydım. Sonunda ayrılacağım günün akşamı şirkette benim için bir veda toplantısı düzenlendi. Hollandalı genel müdür yardımcımız ve birçok müdür arkadaşımın katıldığı toplantıda bana hitaben yazılmış bir mektup verildi. Mektupta şirketteki çalışanların bana olan sevgileri, iş değiştirmenin sadece unvan ve maddi açıdan iyi olabileceği, bu kadar sevildiğim bir ortamdan ayrılmamam gerektiği yazılıydı ve hemen tüm şirket çalışanları tarafından imzalanmıştı. Ben de gözyaşları ve alkışlar arasında istifamı geri aldım. Bu hayatımda unutamadığım anıların başında gelir.

SIKIYÖNETİM KOMUTANLIĞINDAN ÇAĞIRDILAR

● 42 yıldır Ytong çatısı altındasınız. Biraz da bu döneme ait anılarınızla devam edelim mi?

1979 yılı başında Philips’te Hollandalı üst yönetim değişmiş ve bana göre kötü yöneticiler göreve gelmişti. Bunun üzerine ayrılmaya karar verdim ve Mayıs 1979’da Türk Ytong’da mali ve idari işler müdürü olarak göreve başladım. Philips’te hem iyi hem kötü yöneticilerle çalışmıştım. Türk Ytong’da da genel müdür olan merhum Kudret Baban benim tanıdığım en iyi yöneticiydi. Bu dönemde hem ülkede hem de şirkette işler pek de iyi değildi. Eylül 1980’de şirketimizde greve gidilmişti. İşçilerimiz işlerine ve şirkete çok bağlı olmalarına rağmen ortamın karışıklığı nedeniyle çözüm üretmekte zorlanıyorduk. İşveren sendikamız ve işçi sendikamızla grevi çözmek için büyük uğraş verdik.

Nihayet 11 Eylül günü görüşmeler olumlu sonuçlandı. Grevi bitirmek ve toplu sözleşmeyi imzalamak üzere ayrıldık. Ertesi sabah ihtilal oldu, sokağa çıkma yasağının yanı sıra her türlü grev, lokavt, toplu sözleşme vs. hemen her şey yasaklandı. Daha sonra biz yönetim olarak işçilerimizin mağdur olmaması için toplu sözleşmeyi imzalamaya karar verdik. Bir ay kadar sonra Sıkıyönetim Komutanlığından beni çağırdılar ve hakkımızda “yasağa rağmen toplu sözleşme imzaladığımız için” soruşturma açıldığını bildirdiler. Büyük bir endişe ve heyecanla Haydarpaşa kışlasındaki karargâh komutanlığına gittim. Beni karşılayan kurmay başkanına durumu izah edince kanunsuz bir iş yapmadığımızı anladılar ve soruşturma kapandı. Toplu sözleşmeyi imzalayarak işçimize sahip çıkmamız, işçi işveren ilişkileri açısından karşılıklı güven ve sevgi ortamının oluşmasına büyük katkı yapmıştır.

● 2001 krizi birçok şirket için dönüm noktası olmuştur. Sizde ne tür etkileri oldu?

2001 krizi döneminde çalışanlarımızla birlikte yaptığımız özverili işbirliği sayesinde birçok büyük kuruluşun batmasına karşın en az hasarla ayakta kalmış olmamızı unutamam. Bu dönemde bir fabrikamızda üretimi durdurmuş ancak çalışanlarımızı kaybetmemek ve mağdur etmemek için çareler aramaya başlamıştık. Tabii ki birçok konuda tasarrufa gittik. Ama en önemlisi, memur, işçi tüm çalışanlarımızla toplantılar yaptık. Ben dahil tüm çalışanlar ücretlerimizde bir süre için indirim yaptık. İkramiye ödemelerini erteledik. Üretimi durduğumuz fabrikadaki işçilerin büyük kısmına geçici görevler verdik. Bu şekilde o kriz dönemini çok az hasarla atlattık. Sonrasında da hızla büyümeye başladık. Kriz sonrası düzenlenen bazı konferanslarda ben de “krizi nasıl atlattık” konulu konuşmalar yaptım.

BANA AĞIR BİR DERS OLDU…

● Başarılı veya başarısız olduğunuz bir satış operasyonunuzu anlatabilir misiniz?

İkisinden de birer örnek anlatabilirim. Önce başarılı olanı anlatayım. Binalarda ısı yalıtımı, bizim malzememizin en önemli avantajlarından biridir. Bu konuda sağladığımız en önemli başarılardan birisi Ankara’daki Batıkent projesidir. Daha sonra 

Ankara Belediye Başkanlığına seçilen Murat Karayalçın 1985-87 yıllarında Ankara’daki Batıkent yapı kooperatifinin başkanı iken yaklaşık 4.000 konutluk projelerinde bizim malzemelerimizin kullanılması planlanmamıştı. Teknik bölümdeki arkadaşlarımızın ısrarı ile bu projede Ytong kullanılması halinde ısıtma için gerekli kazanların yarı yarıya azalacağı kendilerine ispat edilince malzeme değişikliğine karar verdiler ve büyük bir sipariş almış olduk. Bu başarı bütün çalışanlarımızı çok mutlu etmişti ve daha sonra bu projeyi birçok yerde referans olarak gösterdik.

1990’lı yıllarda Kayseri’de çok büyük bir inşaat projesinin müteahhidi olan büyük bir firma bizi ve rakibimizi ciddi şekilde pazarlığa soktu. Sonunda siparişi bize vermeye karar verdiklerini belirtip sözleşme imzaladılar. Siparişi aldığımız için sevindik ve malzeme sevkine başladık. Birkaç ay sonra müteahhit firmanın aynı işler için rakip firma ile de gizlice anlaştığını ve her ikimize de büyük miktarda borçlandığını öğrendik. Firma daha sonra iflas etti. Biz de rakip firma da ciddi şekilde para kaybettik. Bu bana da ağır bir ders olmuştu.

ALMANYA’DAN SONRA İKİNCİ BÜYÜK ÜLKE OLDUK

● Ytong’un Türkiye’deki 6 fabrikasında da imzanız var.

Türkiye’de 6 tane Ytong fabrikası var. Bunların beşinin tüm yönetimi Türk Ytong’da. Bir de Gaziantep’te Ytong fabrikası var. Orada da Sanko ile ortaklığımız var. İlk fabrikamız temeli 1963’te atılan ve 1965’te üretime başlayan Pendik fabrikası.

Pendik fabrikasını 2018’de kapatıp onun yerine Dilovası’nda yeni bir fabrika kurduk. Pendik’ten sonraki ikinci fabrikamızı 1993’te Gebze’de kurduk. Bir başka yatırımcı kuruluş Gebze’de bir fabrika kurmuştu. Kapasitesi küçüktü ve Ytong teknolojisi değildi. İşletemeyip üretimi durdurdular. Biz o fabrikayı devralıp Ytong üretir hale getirdik. 2004’te üretimini durduğumuz bu fabrikayı Ukraynalı bir yabancı kuruluşa sattık.

Tabii ki pazar konumlarına göre yer seçimi çok önemli. İki ana kriter var burada. Birisi hammaddeye yakın olması lazım. İkincisi de pazara erişimin kolay olması lazım.

Gebze’den sonra Trakya Saray’da 1996’da fabrika kurduk. Bu arada hem Gaziantep hem Antalya ile ilgili araştırmalarımız vardı. Gaziantep’te Konukoğlu ailesiyle ortak fabrikayı 1998’de kurduk. Aynı yıl Antalya’da da bir fabrika kurduk.

Antalya’da o dönem bayimiz olan Mustafa Kıvrak ile Portekiz’deki Ytong fabrikasını satın alarak onu demonte edip getirip Antalya’ya kurduk. 2008’de Bilecik fabrikamızı açtık. Ve sonra Çatalca fabrikası (2015) ile Dilovası fabrikası (2019) bugün dünyadaki teknolojisi en yüksek fabrikalar oldu. Bu şekilde dünyada Ytong üreten ülkeler arasında Almanya’dan sonra ikinci büyük ülke olduk.

En çok gurur duyduğumuz konuların başında bu fabrikaları kurarken yatırım bütçelerine uymamız, hiçbir zaman bütçeyi aşmamamız geliyor. İhtiyatlı gittik. Harcamaların hepsini dikkatli yaptık. Yatırımların içinde tabii yurt dışı ithal makine ekipman var. Ytong International bizim burada da ortağımız. Dolayısıyla onun avantajını kullandık.

ABDÜLKADİR BEY BABASININ VASİYETİNİ YERİNE GETİRDİ

● Konukoğlu Ailesi ile ortaklığınız nasıl gelişti?

Sanko hem Bursa ve İnegöl’deki fabrikalarında hem de Gaziantep’teki bütün yatırımlarında hep Ytong kullanıyordu. Ytong’u malzeme olarak özellikle tekstil fabrikalarında izolasyon için çok önemli görüyordu ve daha maliyetli olmasına rağmen tercih ediyordu.

Bir enteresan taraf da Sanko’nun kurucusu merhum Sani Bey o zaman oğlu Abdülkadir Bey’e de söylemiş ‘bir Ytong fabrikasını Gaziantep’te kuralım’ diye. Caddebostan’da oturdukları evde merhum kurucu ve Yönetim Kurulu Başkanımız Bülent Demirel’le komşulardı. Bu iki komşu tanışınca Sani Bey fabrika konusunu açmış. Ancak kendisi 94’te vefat edince Abdülkadir Bey bir nevi babasının vasiyetini yerine getirdi ve fabrika kuruluşunu birlikte yaptık.

Tüm gücümü çözüm üretmeye harcadım

1990 yılında genel müdürümüz Kudret Bey emekli olunca Yönetim Kurulumuz beni görevlendirdi. Irak’ın Kuveyt’i işgalinin bütün bölgeyi tehdit ettiği bir dönemdi. Bütün bu olumsuz ortamda bizim de şirketimizde ciddi bir verimlilik artışı ve yapılanmaya ihtiyacımız vardı. Bütün gücümü bu konularda çözüm üretmeye, radikal kararlar almaya ve uygulamaya harcadım. 1993 yılına geldiğimizde yaptığımız uygulamalarla verimlilik artışı gerçekleştirmiş, kârlılığımızı artırmıştık. Bu çalışmalar nedeniyle Türkiye Milli Prodüktivite Merkezi beni “Yılın İş Adamı” ödülüne layık gördü. Birçok konuyu cesur kararlarla, çalışma arkadaşlarımla uyum içinde hayata geçirmiştik.

Yöneticiliği hedefleyen gençler STK’lara ilgi duymalı

● Sivil toplum kuruluşlarında çok fazla şapkanız var.

Türkiye Gazbeton Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanlığının yanı sıra Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği Başkan Vekili ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Üyesiyim. Finans Kulüp Yönetim Kurulu Üyesi ve Beşiktaş JK Divan Kurulu 2. Başkanıyım. Ayrıca sosyal sorumluluğum gereği TİSK Mikrocerrahi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türk Böbrek Vakfı Başkan Yardımcılığını yürütüyorum. Yöneticiliği hedefleyen gençlerin sivil toplum çalışmalarına mutlaka ilgi duyması lazım. Bunun toplumsal bir vazife olduğunu düşünüyorum.

 

 

Ekonomi