Deutsche Bank Araştırma Direktörü Wietoska: Zayıf TL ile sağlanacak avantajın sınırları var

DÜNYA'yı ziyaret eden Deutsche Bank Araştırma Direktörü Christian Wietoska, TCMB'nin politika değişikliği konusunda, "Enerji ithalatçısıysanız, cari dengenin kur ve enflasyon üzerindeki etkileri konusunda dikkatli olunması gerek. Zayıf TL ile sağlanacak avantajın sınırları var. Enflasyonun ekonomiye verdiği zarar daha fazla” değerlendirmesini yaptı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Deutsche Bank Araştırma Direktörü Wietoska: Zayıf TL ile sağlanacak avantajın sınırları var

Elif KARACA

Deutsche Bank Ortadoğu ve Doğu Avrupa Araştırma Direktörü Christian Wietoska, küresel enflasyon endişeleri, gelişmekte olan ülkelerde para politikasında sıkılaşma eğilimleri, zayıf TL ve artan enerji maliyetleri dikkate alındığında, TCMB'nin faiz indirmesine iyi bir açıklama getirmenin kolay olmadığını söyledi.

DÜNYA gazetesini ziyareti sırasında sorularımızı yanıtlayan Wietoska, erken faiz indirimlerinin, enflasyonun beklenenden çok daha uzun süre yüksek kalacağı risklerini artırdığını söyledi.

Küresel ekonomideki belirsizliklere vurgu yapan Wietoska, Fed'in tahvil alımlarını azaltmaya başlamasıyla birlikte dış kaynaklı baskının artacağının da altını çizdi. “Günün sonunda Türkiye'nin içerde enflasyonu kontrol altına alması gerekiyor, bu çok önemli bir nokta” şeklinde konuşan Wietoska, bankanın Türkiye için yılsonu enflasyon tahmininin yüzde 19,5, TL’nin dolar karşısında yılsonu seviyesi için beklentilerinin ise 9,80 olduğunu ifade etti. 

Wietoska, zayıf kurun ihracatı destekleyerek cari açıkta iyileşme sağlayacağı ve bunun da kurdaki baskıyı azaltarak enflasyonun aşağı çekilmesine katkıda bulunacağı yönünde tartışmalarla ilgili olarak da, “Türkiye gibi enerji ve emtia ithalatçısı bir ülkede, emtia fiyatları yükseldiği dönemlerde, cari açığın kur ve enflasyon üzerindeki etkileri konusunda daha ihtiyatlı olunmalıdır. Türkiye’de yüksek enflasyonun ekonomiye verdiği zarar daha yüksek” ifadesini kullandı. 

Küresel emtia fiyatlarındaki artışları da dikkate alırsak, dünya genelinde enflasyon oranlarında gözlenen yükselişin geçici olduğunu söylemek mümkün mü?

Merkez bankaları enflasyonun geçici olmasını ve 2022'de normal seyrine dönmesini beklerken,  enflasyonun başlangıçta beklenenden çok daha uzun süre yüksek kalacağına dair işaretler artıyor. Pek çok ekonomist, politikacı ve merkez bankasının Avrupa'daki enflasyon dinamiklerini hala hafife aldıklarını düşünüyorum. Merkez bankalarının bu zorluğu nasıl çözeceği en zor soru. Örneğin ECB’nin likiditeyi çok hızlı geri çekmesi halinde, önümüzdeki yıl iç talebin düşmesiyle birlikte bir stagflasyon senaryosu içinde sıkışıp kalabiliriz. Hükümetlerin mali desteklerini azaltmaya başlaması gerekirken, kısa vadeli zorlukların üstesinden gelmek için bir süre daha mali desteklerin devam ettiğini görebiliriz.

Merkez Bankası’nın son faiz indirimlerinin sizce ne gibi etkileri olacak? Enflasyonla mücadele konusunda nasıl bir yol izlenmeli?

Küresel enflasyon endişeleri, para politikasında sıkılaştırma eğilimleri, liradaki değer kaybı ve artan enerji maliyetleri dikkate alındığında, TCMB'nin bu noktada faiz indirmesini açıklamak zor. Fed'in tahvil alımlarını azaltmaya başlamasıyla birlikte gelişmekte olan ülke para birimlerinde değer kaybı baskısı yüksek olmaya devam edecek. Faiz indirimleri, belki yılsonuna doğru enflasyonda bir miktar düşüş görülebileceği beklentisiyle açıklanabilirdi, ancak erken faiz indirimleri enflasyonun beklenenden çok daha uzun süre yüksek kalacağı riskini artırdı. Burada çok hassas bir denge söz konusu.

TL’nin çok fazla değer kaybetmesi yatırımcılar açısından belirsizlik yaratabilmektedir. Macaristan ve Polonya gibi enflasyonu ithal eden ülke merkez bankaları,  artan enflasyona karsı faizleri artırmak durumunda kaldı. Önümüzdeki yıla ilişkin küresel büyüme beklentileri için belirsizlikler söz konusu ve bu da ülkelerin güçlü bir iç talep oluşturmasını daha önemli hale getiriyor. Sonuç olarak, Türkiye'nin dengeli büyüme için gelecek yıl içeride enflasyonu kontrol altına alması gerekiyor.

Türkiye’nin kısa vadede enflasyon görünümünü nasıl değerlendiriyorsunuz; beklentileriniz neler?

Eylül ayında TÜFE enflasyonu %19,58 oldu ve bizim yılsonu enflasyon tahminimiz %19,5. Kurda devam eden zayıflık, yüksek emtia fiyatları ve gelebilecek ekstra faiz indirimleri nedeniyle bu tahmin üzerindeki riskler yukarı yönlü. Mevcut enflasyon düzeyine (%19,58) kıyasla yılsonunda enflasyonda önemli bir düşüş beklemiyoruz. Ekim ayı enflasyonunu %20,3 olarak bekliyoruz. Enflasyonda küresel olarak yukarı yönlü seyrin devam etmesi ve liradaki zayıflık nedeniyle enflasyonda önemli yukarı yönlü riskler var. Enflasyonun yılsonuna kadar %20'nin üzerine çıkma ihtimalini de göz ardı edemeyiz. Enflasyonun gelecek yıl da merkez bankasının tahmininin üzerinde kalmasını bekliyoruz.

Zayıf kurun ihracatı destekleyerek cari açıkta iyileşme sağlayacağı ve bunun da kurdaki baskıyı azaltarak enflasyonun aşağı çekilmesine katkıda bulunacağı yönünde görüşler var. Doğru strateji ne olmalı?

Ekonomik olarak bu gerçekten doğru olabilir. Aslında daha zayıf bir para birimi ihracat piyasası için destekleyici olabilir ve ülkeyi işgücü maliyeti açısından daha rekabetçi hale getirebilir, ancak bunun da sınırları vardır.

Enflasyonun çok yüksek olmasının getirdiği kayıplar ekonomi için çok daha ağır olabilir. Enerji ithalatçısıysanız, artan emtia fiyatları ve zayıf kur söz konusuysa cari dengenin kur ve enflasyon üzerindeki etkileri konusunda daha dikkatli olunması gerekir.

Öncelikle cari açığı ve enflasyonu yukarı çekecek olan iç talebin etkisini göz önünde bulundurmalıyız. İkincisi, ihracat artarken sizden ithal edenlerin fiyat düşürme talepleri olabilir. Ayrıca Türkiye'nin üretimi artırabilmek için daha fazla mal ithal etmesi gerekecektir. Bu çerçevede, zayıf kurun cari açıkta belirgin bir iyileşme sağlamasını beklemek doğru olmayabilir. Biz para biriminde istikrarın sağlanmasının, kalıcı yabancı yatırımlar için uygun ortam oluşturacağınım ve bu yolla enflasyonda düşüş sağlanabileceğini düşünüyoruz.

Türkiye için önümüzdeki döneme ilişkin fırsatlar, avantajlı olduğu durumlar hangileri?

Türkiye tedarik zincirleri açısından bakıldığında lokasyon olarak çok iyi bir noktada yer alıyor. Şu anda pek çok Avrupalı şirket için tedarik zinciri ve nakliye sorunları önemli bir belirsizlik oluşturuyor.  Dolayısıyla bulunduğu konum açısından Türkiye büyük avantajlara sahip. Bu yılki ihracat rakamları da oldukça güçlü. Türkiye, geçen yıl pozitif büyüme rakamıyla dünyadaki birkaç ülkeden biri oldu. Yılın ilk yarısında büyüme çok güçlüydü ve 2021 için yüzde 9 dolayında gerçekleşebilir. Büyüme tarafında iyimseriz. Turizm bu yıl önemli ölçüde toparlandı ve  gelecek yıl daha güçlü olmasını bekliyoruz. Ancak güçlü ihracat ve turizm gelirleri, nispeten istikrarlı bir para birimiyle desteklendiği takdirde olumludur. Belirsizlikler, bu avantajın bütün potansiyel getirilerinden faydalanılabilmesini zorlaştırıyor. 

Avrupa’daki ekonomik görünüme dair neler söylersiniz?

Avrupa’da güçlü toparlanmaya rağmen, kırılganlıklar devam ediyor. Brexit büyük bir şoktu, ancak diğer AB üyelerinden benzer kararlar beklemiyoruz. Avrupa`da ele alınması gereken önemli konulardan bir diğeri ise yüksek enerji fiyatları. Bu konuyla ilgili, Avrupa`da hükûmetler özellikle düşük gelirli hanehalklarının desteklenmesi konusunda çalışıyorlar.  Avrupa'da, özellikle de Almanya’da rekor düzeyde tasarruflar mevcut. Bunlar harcamalar için kullanılırsa Avrupa ekonomisi için dengeleyici etkileri olabilir.

Son olarak, Avrupa'da büyük bir talep şoku yaşıyoruz ve aslında bu  endişe duymamız gereken bir durum. Ayrıca Çin şu anda beklenenden çok daha fazla yavaşlıyor, bunun Avrupa ekonomileri üzerine olumsuz bir etkisi olabilir. Pozitif tarafta ise hizmet sektörü Avrupa'da toparlanıyor, ancak bu durum mevcut iş gücü eksikliği nedeniyle çalışanların ücretlerinde artışı beraberinde getirebilir. 

 

Ekonomi
Bu konularda ilginizi çekebilir