Çarpanlar, bankaların yerine holdingleri öne çıkarıyor
Borsaya yabancı girişi için geri sayımın başladığını düşünenlerin hedefinde BİST-30 hisseleri var. Konu, yabancı yatırımcı olduğunda akla hemen bankacılık hisseleri geliyor. Bankalar, F/K çarpanı bazında sanayi ve diğer sektörlere göre daha ucuz görünüyor.
Serap SÜRMELİ
Borsaya yabancı girişi için geri sayımın başladığını düşünenlerin hedefinde BIST-30 hisseleri var. Konu, yabancı yatırımcı olduğunda akla hemen bankacılık hisseleri geliyor. Bankalar, F/K çarpanı bazında sanayi ve diğer sektörlere göre daha ucuz görünüyor. Ne var ki, F/K, PD/DD ve FD/FAVÖK çarpanları üzerinden bakıldığında, her üçünde de sektörüne kıyasla ucuz olan hisseler; Koç ve Sabancı Holding, THY, Turkcell, Tofaş şeklinde sıralanıyor. Uzmanlara göre, arka planda holding hisselerinin getiri potansiyeli diğerlerinden daha yüksek görünüyor.
Seçim sonrasına dair yatırımcı duyarlılığındaki değişim, faiz oranlarının zirveye yakın konumlandığına olan güvenden kaynaklanıyor ve bu da sermaye maliyetine bir miktar öngörülebilirlik katıyor. Bu yeni normali ve normlara dönüşü satın almak isteyen, özellikle günlük likiditeye ihtiyaç duymayan orta-uzun vadeli yatırımcılarda, yabancı girişi beklenen lokomotif hisse senetlerine (BIST-30) yönelik artan bir iştah söz konusu. Ancak, hisse senedi çarpanlarına bakıldığında, birçoğunun yüksek faizli “yeni normal” için fiyatlanmadığı görülüyor. Konu, yabancı yatırımcı olduğunda hemen bankacılık hisseleri akla geliyor. Bankalar, F/K çarpanı bazında sanayi ve diğer sektörlere göre daha ucuz görünüyor. Ne var ki, F/K, PD/DD ve FD/FAVÖK çarpanları üzerinden bakıldığında her üçünde de sektöre göre ucuz olan hisseler; Koç ve Sabancı Holding, THY, Turkcell, Tofaş şeklinde sıralanıyor.
Basitçe söylemek gerekirse, yatırımcılar yüksek faiz güvenliğinden çıkıp hisse senetleriyle şanslarını denemek konusunda, çarpanlardan çok az teşvik alıyorlar. Hatırlatmakta fayda var; buna benzer bir senaryo, 2023 yılı Ekim -Aralık döneminde de yaşanmış ve borsadan önemli ölçüde para çıkışına neden olmuştu. Elbette bu, yılın genelinde hisse senetlerinin kaçınılmaz kayıplarla karşı karşıya olduğu anlamına gelmiyor.
Aslında bu konuda yatırımcılara duymaları gerekenler söyleniyor: Orta vadede bile hâlâ ihtiyatlı olmak için nedenler var. Ekonomik veriler para politikasının beklenenden daha uzun süre sıkı kalacağını gösterirse veya jeopolitik istikrarsızlık kötüleşirse piyasadaki iyimserlik hızla buharlaşabilir.
Yine de seçimden sonraki durumu değerlendirebilmek için hangi faktörlerle yüzleşmek gerekeceği merak ediliyor. Sıradaki kritik soru şu: Enflasyon yakın vadede hedef seviyelere dönecek mi? Kötü haber şu ki, öngörülebilir gelecekte ultra düşük faiz oranlarına dönüş pek olası değil. İyi haber, Merkez Bankası’nın enflasyon konusundaki rehaveti kırıldı. Ancak geçmişte, hızla artan enflasyona hazırlıksız yakalanan para otoritesi, ekonomik yavaşlamaya rağmen faiz oranlarını düşürme konusunda isteksiz davranacaktır.
Dahası, mevcut jeopolitik iklim giderek daha düşmanca hale geldi ve birçok ham maddenin fiyatları üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturması muhtemel.
Sonuç olarak, kolay para treni yakın zamanda geri dönmeyecek gibi görünüyor. Ve bir grup uzman, yeni normali ve normlara dönüşü satın almak isteyenler için bir dizi farklı reçeteyi gündeme getiriyor.
UZMANLAR NE DEDİ?
TERA YATIRIM STRATEJİ VE BİREYSEL PORTFÖY YÖNETİM DİREKTÖRÜ VOLKAN DÜKKANCIK
TEMKİNİ ELDEN BIRAKMADAN “KORUMACI VE FIRSATÇI” OLUNMALI
TCMB’nin son faiz hamlesi sonrası, seçim endişesi ile hızı kesilen ve beklemeye geçen yabancı için görünürde bir bahane kalmadı. Zaten, bu faiz artırımı malum olmuş olacak ki, geçen hafta başından itibaren yabancılar bankalardaki pozisyonlarını güçlendirmeye başladılar. Yabancının almaya başladığı ve alacağı büyük hisseler için oldukça olumlu bir sürecin başında olabiliriz. Ancak yabancının radarına giremeyen, ayrıca özel bir hikâye ya da beklentisi olmayan, borçlu, işletme sermaye ihtiyacı yüksek ve bunu kısa vadeli borçla çeviren şirketler için de oldukça olumsuz bir tabloyla karşı karşıyayız.
Özellikle hisse seçiminde her zamankinden daha dikkatli olunması gereken bir süreçteyiz. Sadece çarpan bazında ucuzluğun ötesinde, yatırımcıların şirket seçimlerinde içinde bulunduğumuz mevcut döngüye karşın faaliyet alanı ve operasyonel yapısı ile olası ekonomik durgunluktan etkilenmeyecek, güçlü nakit akışı ve nakit pozisyonu, ağırlıklı döviz geliri yaratabilen mali yapısı ile yeni yatırımlarında veya borç ödemelerinde finansman sorunu yaşamayacak şirketlere odaklanmalarının önem arz edeceğini düşünüyoruz. Yine kendi içinde hikâyesi olan, mevcut şartlara rağmen yatırımlarını sürdüren güçlü finansal yapıya sahip şirketler de ön planda olacak. Hisse bazında bakacak olursak Alarko, Pegasus, Doğuş Otomotiv, Enka ve Enerjisa bu dönemde hem çarpanı, hem hikâyesi, hem de güçlü finansal yapılarıyla portföylerde uzun vadeli taşınabilecek hisseler olarak öne çıkıyor.
Merkez Bankası’nın kararlı duruşu, Fitch’den gelen not artırımı, atılan adımların normale ve normlara dönüşün bir yansıması olarak uzun vade için bir hikâye ortaya çıkarıyor. Atılan sıkılaşma yönündeki ek adımlar da bu uzun vadeli görünümü destekleyecek ve yılın ikinci yarısında yeni not artırım hikâyeleriyle birlikte ekonomide yeni ve daha dengeli bir büyüme sürecinin de tohumlarını atacak. Ancak ekonomide bir geçiş süreci yaşanılması kaçınılmaz ve bu süreçte ben endeksin yılın ilk iki ayındaki momentumu sürdürmesinin çok kolay olmayacağını düşünüyorum.
BAZI SEKTÖR VE ŞİRKETLER İÇİN TETİKTE OLMALIYIZ
Özetle, yeni normali ve normlara dönüşü satın almak isteyen, uzun vadeli bakış açısına sahip yabancı fonlarla, kısa vadeli yüksek sabit getiri avantajından faydalanmaya çalışan/ çalışacak yerli yatırım fonları ve büyük oyucuların bir süre piyasada mücadelesini izleyeceğiz. Ben en azından bir süre bu mücadeleyi biraz kenardan izlemeyi, ama bir yandan da bariz ordinonun aktığı sektör ve şirketler için tetikte olmamız gerektiğini düşünüyorum. Piyasa bu kararı verene ve tablo netleşene kadar da biraz temkinli durmak bana daha makul geliyor. Yani “korumacı ama fırsatçı” bir yaklaşımda olmak gerekecek bir süreliğine.
Yeni para politikası, ekonomide normlara dönüş senaryosunun en önemli araçlarından biri olarak fi yat istikrarının sağlanması ve piyasalarda öngörülebilirliğin artmasına destek olabileceği için orta uzun vadede TL oldukça pozitif ancak özellikle yerli yatırımcıların kemikleşmiş döviz alışkanlığını kırmak çok olmayacak. Yine de mevcut politika setinin devamı, özellikle yaz aylarıyla birlikte artmasını beklediğimiz döviz girişinin ( hem sermaye akımı hem de turizm kaynaklı) katkısıyla TL’nin yılın devamında reel anlamda değer kazanmasını bekliyoruz. Bu bağlamda temkini elden bırakmadan, “Korumacı ve Fırsatçı” bir yaklaşımda olmamız gerektiğini ama varlık dağılımı anlamında bir süre daha portföylerde ağırlığı sabit getiriye vermeye devam edeceğimizi belirtebilirim.
AHLATCI YATIRIM HAZİNE MÜDÜRÜ ARDA COŞAR
ENDEKSTE 9.000 PUAN AŞAĞISI TOPLAMA YERİ
Ocak ayı ve şubat ayı enflasyon verilerinin beklentiden yüksek gelmesi, yıllık bazda da enflasyonu yukarı çekmesi dolayısı ile yıl sonu enflasyon beklentilerini etkilemesi nedeni ile merkez bankası geçtiğimiz hafta yaptığı para politikası toplantısında haftalık repo faizini 500 baz puan artırarak yüzde 50 seviyesine yükseltti. Piyasa genelinin beklentisi faizin değişmeyeceği yönündeydi. Bununla beraber, gecelik fonlama faizi ve haftalık repo faizi arasındaki farkı da 300 puana çıkardı. Yani böylece merkez bankası 500 ile 650 baz puan arasında bir sıkılaşma uyguladı. Yani aslında 500 baz puandan daha fazla bir sıkılaşma uyguladı. Kararla beraber CDS’ler gerilerken, uzun vadeli Eurobond faizleri geriledi, banka ve holdinglere alış geldi. BIST- 100 endeksi 9.400 puana tekrar yaklaşsa da bu direnci tekrar aşamayarak satış yedi. Faizlerin yükselmesi dolayısı ile aracı kurumların kredili işlemlerde uyguladıkları faizi yükseltmesi, yatırımcıların pozisyon azaltması, bayram tatili boyunca faizden faydalanmak isteyen yatırımcıların nakitte geçmesi gibi sebeplerle borsa tekrar satış yedi ve 8.700 puana doğru geriledi. Şu an BIST-100 endeksinin kısa vade de 8.600-9.400 arası seyretmesini bekliyorum. 9.000 puan aşağısı toplama yeri. Seçimden sonrada 9.400 puanı yukarı yönlü geçebilir. Bunun için biraz beklemek gerekebilir. Ama bu fiyatların uygun seviyeler olduğunu söyleyebilirim.
BIST-30 hisseleri çarpan bazında BIST-100 ya da BIST-100 dışı hisselere göre daha düşük çarpanlarda işlem görmekle beraber bu hafta karşılaştığımız gerilemelerden daha az etkilendi. Asıl gerileme yan tahta dediğimiz BIST-100 dışı hisselerde gerçekleşti. Önümüzdeki dönemde beklendiği gibi merkez bankası mevcut politikasına devam ederse, yıllık enflasyonda nispeten de olsa gerileme görülürse, cari açıkta toparlanma görülürse not artırım beklentileri artar ve bu durum BIST-30 şirketlerinde özellikle banka ve holdinglerde pozitif fiyatlanır. Şu an BIST30’da FK çarpanı bazında en iskontolu hisseler Odaş, Sabancı Holding, Yapı Kredi Bankası, Garanti Bankası ve Akbank olduğu görülmektedir. Yani bankalar FK çarpanı bazında sanayi ve diğer sektörlere göre daha ucuzdur. Ancak FK çarpanı tek başına bir şey ifade etmez, bunu beklentilerle beraber yorumlamak lazım. Her ne kadar BIST-30 portföy oluşturmak için kısıtlı bir kaynak olsa da BIST-30 içinden portföy oluşturmak isteyenler Koç Holding, Ford Otosan, Bim Mağazalar, Yapı Kredi ve Şişe Cam şirketlerinden bir portföy oluşturulabilir.
Merkez bankası faiz koridorunu 150 baz puandan 300 baz puana çekti. Yani yapmış olduğu 500 baz puan faiz artısına ek 150 baz puanda ek bir sıkılaşma yapmış oldu. Buda mevduat ve kredi faizlerini özellikle mevduat faizlerini yukarı çektiğini gördük.
SINIRLI MİKTARDA BANKA VE HOLDİNG PORTFÖYLERDE BULUNDURULABİLİR
Kredi faizlerinin yükselmesi her sektörü etkilemekle beraber kredili alımların daha yoğun olduğu otomotiv, dayanıklı tüketim, gayrimenkul ve bunlarla ilgili sektörleri etkiler. Şu ana kadar genel ekonomi üzerinde etkisi sınırlı olmakla beraber bu sektörler ve bunlara üretim yapan sektörler etkilenebilir. Ancak burada yurt dışı yani ihracat ağırlıklı çalışan sektörler daha az etkilenilir. Diğer yandan daha az etkilenecek sektörler gıda, gıda perakende, perakende, telekomünikasyon, savunma gibi sektörler etkilenmesi en az beklenen sektörler. Portföylerde bu sektörlere ayrıca yatırım ve satış beklentilerinden dolayı da otomotiv sektörü, inşaat ve kentsel dönüşüm ihtiyaçlarından dolayı çimento sektörüne, makro beklentilerden dolayı sınırlı miktarda banka ve holding portföylerde bulundurulabilir.
Kur tarafında ise kontrollü bir seyir var yatay pozitif gibi. Kurun getirisi enflasyondan aşağıda şu an, seçimden sonra kurda hareketlenme görebiliriz ama yine de enflasyonu çok aşan bir getiri beklemem. Döviz önermiyorum; döviz yerine değerli metaller ve ABD borsalarına dayalı yatırım fonları tercih edilebilir. TL mevduatına gelince, son zamanda mevduat faizleri yüzde 50’lere hatta daha fazla seviyelere çıktığı görüldü, döviz mevduata rakip olarak değerlendirilebilir. Her ne kadar mevduat faizleri şu an yüksek olsa da uzun dönemde borsa getirisinden daha düşük kaldığı unutulmamalı.
ALNUS YATIRIM ARAŞTIRMA MÜDÜRÜ YUSUF KAVAK
YABANCI GİRİŞİ İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI
Geçen hafta, merkez bankalarının haftasında bankacılık endeksi öne çıktı. TCMB, politika faizini 500 bp artırarak, yabancı kurum raporlarında altı çizilen beklentiye de bir cevap vermiş oldu. Seçim sonrası atılacak muhtemel adımlarla birlikte, yabancı yatırımcıların tereddütleri büyük ölçüde azalmış olacak. Beklenen yabancı girişi için geri sayım başlarken, gözler borsanın lokomotifi , BIST-30 hisselerine çevrildi. BIST-30 şirketleri içerisinde muadillerine göre çarpanları düşük kalan hisselere göz attığımızda; Garanti Bankası, Sabancı Holding, Tofaş Oto Fabrikaları, Tüpraş ve Pegasus ön plana çıkmakta.
Merkez Bankası’nın politika faizinde gerçekleştirdiği 500 bp’lık artırımın yanı sıra; faiz koridoruna yönelik düzenlemesi de dikkat çekmişti. Şöyle ki, düzenleme öncesinde; TCMB’nin O/N(gecelik) borç alma ve borç verme faiz oranları, politika faizinin (1 hafta vadeli repo ihale oranı) 150 Baz uzağında yer alırken, şimdi bu aralık 300 bp’a yükseldi. Yani, geçtiğimiz ay TCMB’nin politika faizi yüzde 45,00 seviyesindeyken TCMB’nin borç alma faizi senelik yüzde 43,5 olduğu için bankalar bu faiz üzerinden merkez bankasına para yatırıyorlardı. Keza, TCMB’nin borç verme faizi de yüzde 46,5 olduğu için, bankalar gecelik borçlanmalarını bu faiz oranından yapıyorlardı. Faiz koridorundaki düzenleme sonrasında; bankaların TCMB’den borç aldıkları(TCMB’nin borç verdiği) faiz oranı yüzde 46,5’den yüzde 53,0’e yükseldi. Yine, bankaların TCMB’ye gecelik borç verdikleri(TCMB’nin borç aldığı) faiz oranı da yüzde 43,5’den yüzde 47,0’ye yükseldi. Dolayısıyla, bankaların TCMB’den borç alma maliyetleri 6,5 puan (650 Bp. artmış oldu). Yine, artan faizlerin piyasa faizlerini kısa vadede tetikleyecek olması ve enflasyon beklentilerinin de revize olacağı öngörüsü ile mevduat faizlerinde ortaya çıkan artışlar da bankaları zorlayan bir diğer unsur. Özetle, her ne kadar karar sonrasında banka hisseleri üzerinde yükseliş görsek de; ilerleyen aylarda bu kararın yan etkilerini banka finansallarında göreceğiz. Bu durumda, banka hisseleri üzerinde baskı oluşturabilir. Diğer taraftan, TCMB’nin bu cesur hamlesinin Türkiye’yi enflasyonla mücadelede başarıya ulaştırabileceğine dair artan umutlar ise; orta vadede mevduat faizlerinin gerileceği senaryosu ile yabancı yatırımcının gözdesi olan banka hisselerindeki geri çekilmelerde kademeli olarak alımları beraberinde de getirebilir.
TCMB, faiz politikasının yanı sıra; para politikasında makro ihtiyati tedbirleri de beraberinde kullanmaya devam ediyor. Bu kapsamda kredi sıkılaştırma adımlarına kredi kartı sıkılaştırmasına yönelik yeni adımları eklenmesi beklenmekte. Bu kapsamda, düşük gelirli hane halklarının kredi kartı harcamalarını azaltabilecek uygulamalar; gıda perakendeciliği, ayakkabı-giyim, elektrikelektronik eşya gibi sektörler üzerinde baskıya neden olabilir.
GRİ LİSTEDEN ÇIKILIRSA TL LEHİNE OLUR
TCMB’den gelen makro ihtiyati tedbirler ve güçlü faiz artırım kararı; yüksek enflasyon beklentileri ile piyasa faizlerini de yukarı çekerken; mevduat faizlerinin yüzde 60 seviyesine yönelmesi sonrasında, borsa için tehlike çanları çalmaya başlamış durumda. Yine, mevduat faizindeki yüksek getirilerin döviz yatırımı olan (dolar/TL, Euro/TL vb.) yatırımcılar açısından da; getiri tarafında cazibesini azaltacağı aşikâr. Keza, devam eden enflasyon beklentileri ile rezerv ve cari açık baskılarının etkisiyle kurlarda oluşabilecek yukarı yönlü hareketler; TCMB’nin sıkılaştırma sürecini devam ettirmesi ile ilerleyen aylarda sınırlanabilir. Hatta ve hatta bu belirttiğim senaryoda; sene içerisinde bir bölgede (muhtemelen 40 TL-42 TL bandında) oluşabilecek bir tepe sonrasında, kredi derecelendirme kuruluşlarından gelebilecek yeni not artırımları ve mali eylem görev gücü tarafından Türkiye’nin gri listeden çıkartılması ile TL lehine fiyatlamalar da ortaya çıkabilir.
A1 CAPİTAL ARAŞTIRMA GENEL MÜDÜR YARDIMCISI BAKİ ATILAL
DÖVİZİN CAZİBESİ KIRILDI
BIST-100 endeksinde hisselere kendi sektörleri içinde F/K, PD/DD ve FD/FAVÖK çarpanları üzerinden baktığımızda üç kriterde de sektöre göre ucuz olan hisseler; Kchol, Sahol, Thyao, Tcell ve Toaso olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu 5 hissede model ve izleme portföyümüzde yer almaktadır. Öne çıkardığımız iki hisse olarak THYAO ve TOASO’yu verebiliriz.
THYAO: Turizm ve döviz kaynaklı gelirler havacılığı ön plana çıkarıyor. Havacılık, kapasite açısından 2019 seviyelerini geçti ve İstanbul üzerinden aktarmalı ulaşım rekabetçiliğine destek veriyor. Kargo gelirlerindeki ivme korunuyor ve net borcu azalmaya devam ediyor. Büyüme hedefl eri ise IATA’nın küresel beklentilerinin üzerinde.
TOASO-Stellantis: Türkiye satın alma sürecinin tamamlanmasının ve K0 yatırım planıyla ilgili olarak herhangi bir gecikme olmamasının beklenmesi, al ya da öde anlaşmaları ile korunan fi nansal yapısı, yılın ikinci yarısıyla birlikte iyileşen kredi koşullarının desteğinde fi lo talebinin artmasını bekliyoruz. 2024 yılı boyunca ithal Doblo’nun tedarikindeki problemlerin azalmasını ve hafi f ticari araçta pazar payını iyileştirmenin hedeflenmesi, yatırım döngüsü ve olası satın alma nedeniyle temettü politikasında herhangi bir değişiklik olmamasının beklenmesi şirketi beğenmemize neden olan başlıca etmenlerdir.
Net faiz ve kârlılık üzerinde baskı olabilir ama burada enflasyonla mücadele, sıkılaştırmanın devam etmesi ve kendi koridor bandını +-300 yaparak alan yaratması, istikrar anlamına geldiğinden bankacılık fiyatlamasını gördüğümüz gibi olumlu etkiledi. Bundan sonraki süreçte kısa vadede düzeltme olsa da orta ve uzun vadeli olumlu katkısının fiyatlamasını görmekteyiz. Faiz artışının sanayi üzerinde olumsuz etkileri olacaktır; ama şu anda bayram öncesi kısmı realizasyon diyebileceğimiz gelişme içinde bulunmaktayız. Bir süredir kredi faizlerindeki artışla birlikte otomotiv ve konut sektörlerinde yavaşlama belirtileri görmekteyiz. Bu sektörler de yavaşlama yılın ikinci yarısına kadar devam edebilir. Ama kredi kartları üzerinden gelebilecek düzenlemeler satın alma gücünü etkileyeceğinden perakende, ticaret, bilişim ve teknoloji gibi segmentlerdeki hisselerde reazliasyona neden olabilir.
Yüzde 50 seviyelerine yükselmiş aylık mevduatlar, hem seçim hem de bayram öncesi yatırımcıları bu tarafa ya da para piyasası fonlarına yönelimini arttırmış görünmekte. Bu trendin Nisan ayı sonlarına kadar bu şekilde devam ettiğini görebiliriz. Diğer taraftan kur atağı zaten TCMB’nin son hamlesinde sonra beklenmemekte ve TL enstrümanlara yönelimi arttırmaktadır. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile TCMB’nin kararlılığı dövizin cazibesini yüksek TL faizlerle birlikte kırmıştır diyebiliriz.
TACİRLER YATIRIM ARAŞTIRMA MÜDÜRÜ SERHAN YENİGÜN
TL’DE BU YIL REEL DEĞER KAYBI BEKLEMİYORUZ
BIST-30 hisseleri içinde endekse görece ucuz kalan ve getiri potansiyeli ile öne çıkan ilk beş şirket Kardemir, Emlak Konut GYO, Şişecam, Enka İnşaat ve Sabancı Holding. Uzun vadeli perspektifle şekillendirilen bir portföyde bu şirketlere ağırlık verilebilir, ancak borsanın ve şirketlerin performans sağlaması için değerleme açısından sundukları potansiyeli açığa çıkarak katalistler gerektiğine inanıyorum. Bu açıdan, Kardemir için karbon emisyonunun azaltılmasına dair yatırımların ve bunun finansmanının etkileri ile talep dinamikleri izlenmeli. Bu konularda olumlu gelişmeler, şirketin cazip değerlemesini açığa çıkaraktır. Emlak Konut GYO’da ön satışların nakit akışına dönüşmesi ile finansal performansın olumlu seyrini sürdüreceğini düşünüyorum. Dünya çapında bir şirket olan Şişecam’da endekse görece negatif ayrışma sonrası dengelenme ve ardından güç kazanımı bekliyorum. Enka İnşaat ve Sabancı Holding ise, değerleme olarak cazip görünüyor. TCMB’nin yıllık bileşik karşılığını yüzde 65-70 bandına yükselttiği fonlama oranları, bankalar açısından kredi gelirleri ve diğer gelirleri ile beraber kapsamlı bakıldığında kârlılık performansını zorlayıcı bir denklem sunuyor. Bununla beraber, bankaların kâr etmeye ve öz kaynak kârlılıklarını da 2022’deki istisnai yüksek oranlar öncesindeki ortalamalar üzerinde tutmaya devam edeceklerini düşünüyorum. Ek olarak, Türkiye’nin kredi notlarında artış ve FATF’in gri listesinden çıkış beklentileri bankalar için kaynak maliyetlerinde rahatlama ve daha iyi bir fiyatlama ortamı getirebilir. Ek olarak, TÜFE’ye endeksli tahvil portföyünün yıl ortasına kadar, yüksek kredi oranlarının ise, talepte ciddi bir daralma olmadığı sürece, yılın ikinci yarısında bankaları destekleyeceğini düşünüyorum. Ancak, bu konuda yıl ortasında ücret düzenlemeleri olmaması nedeniyle bir tüketim daralması riski olduğunu belirtmem gerekiyor. Bu konu takip edilmeli. Ek olarak, Fed’den faiz indirimleri beklentileri de bankalar için destekleyici. Tüketicilerin tercihlerini zaten alım güçlerine göre belirlemesi nedeniyle bu tür düzenlemelerin çok belirgin etkiler yaratacağına inanmıyorum. Ek olarak, bu düzenlemeler ekonomiyi dengeleme amaçlı ihtiyaçlardan doğan ve genellikle reaktif alınan kararlarla yönetildiğinden piyasa etkileri çoktan yansımış olabilir. Yine de genel yaklaşımla, doğrudan tüketiciye yönelik çalışan, zorunlu tüketim ürünleri üretmeyen ve ihracat ağırlığı düşük sektör şirketlerinden ihracat gelirleri olan ve talep esnekliği olan şirketlere yönelim tercih edilebilir. Ağır sanayi şirketleri, finansal kesim, telekomünikasyon, çimento vb. şirketler bu konseptte öne çıkıyor. Öte yandan, TL’de bu yıl reel değer kaybı beklemediğimizi uzun süredir paylaşıyoruz. Daha farklı ifade edersek, döviz kurlarında bu yıl enfl asyonun altında bir artış öngörüyoruz. Mevduat faizlerinin geldiği noktada, döviz pozisyonlarının sağlayabileceği kur getirisi + faiz getirisi üzerinde bir getiri vaat ettiğini söyleyebiliriz.
GEDİK YATIRIM YATIRIM DANIŞMANLIĞI MÜDÜR YARDIMCISI ONURCAN BAL
HİSSE SEÇİMLERİNE EKSTRA DİKKAT!
Piyasadaki genel beklentiler faiz artırımlarının seçimlerden sonra nisan/mayıs aylarında olacağı yönünde şekillenirken, TCMB mart toplantısında 500 baz puan faiz artışına giderek piyasaları şaşırttı. Aynı zamanda politika faizinin +/- 150 baz puan olarak belirlenen faiz koridorunun da mart ayı toplantısında +/- 300 baz puan olarak belirlenmesini de merkez bankasının elini güçlendirmek adına atmış olduğu bir adım olarak değerlendiriyoruz. TCMB enflasyonla mücadele konusunda ne denli kararlı olduğunu atmış olduğu adımlarla ortaya koyarken, bu gelişmeleri orta vadede enflasyonun düşmesi ve TL varlıklara güvenin artması anlamında pozitif yorumluyoruz. Karar sonrasında risk primlerinin düşeceği ve yabancı yatırımcıların daha güçlü bir şekilde geri geleceği beklentileri bankacılık sektörü öncülüğünde Borsa İstanbul’da yükselişleri gündeme getirse de hafta içerisinde yeniden satışların öne çıktığı ve dalgalı seyrin devam ettiğini görüyoruz. Faizlerin artış kaydetmesi mevduat/kredi spreadi üzerinden bankaların kârlılığını baskılayıcı bir etki oluştururken, faizlerin artış kaydettiği ve finansal koşulların sıkılaşarak iç talebin baskılanacağı bir ortamda sanayi şirketlerinin kârlılık görünümleri de zayıflayacaktır. 9.500 üzeri kapanışlar görülmediği sürece kısa vadede Borsa İstanbul’a yönelik temkinli duruşumuzu koruyoruz.
Bir süre daha son bir buçuk aylık dönemde gördüğümüz fiyatlamalara benzer hareketleri görmeyi beklediğimiz endekste yılın ikinci yarısında ise yabancı alımlarının güç kazanacağı beklentimizle birlikte orta vadede pozitif görüşümüzü sürdürüyor ve yıl sonu 11.000-12.000 bandının test edilebileceğini düşünüyoruz. Elbette bu noktada getiri-risk tercihlerine uygun olarak portföy çeşitlendirmesinin daha sağlıklı olacağı ve hisse seçimlerinde ekstra dikkatli olunması gerektiği kanısındayız. Mevcut durumda yüzde 55’leri bulan mevduat faizleri cazibesini korurken, oluşturulacak portföylerde TL mevduat, gram altın ve hisse senetlerine yer verilebileceğini düşünüyoruz. Bu yıl dolar/TL kurunda anlamlı bir reel getiri beklemediğimiz için ons altındaki yükseliş beklentimize bağlı olarak tercihimizi gram altından yana kullanıyoruz. Hisse tarafında yabancı alımlarına bağlı olarak ana sektör ve hisselerin tercih edilmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bu noktada geri çekilmelerde orta vadeli bakış açısıyla portföylere eklenebileceğini düşündüğümüz ve beğendiğimiz sektörleri bankacılık (AKBNK/ YKBNK), holdingler (KCHOL/SAHOL), gıda perakende (MGROS/SOKM), havacılık (THYAO/ PGSUS) ve iletişim (TCELL/TTKOM) olarak sıralayabiliriz.
ATA YATIRIM ARAŞTIRMA GMY CEMAL DEMİRTAŞ
REKABETÇİ ŞİRKETLERİN HİSSELERİNE OLAN İLGİ ARTACAKTIR
Geçen hafta TCMB PPK toplantısından 500 baz puanlık faiz artırımı çıkması ve politika faizinin yüzde 50 seviyelerine yükselmesi, sıkı para politikasının devam edeceği ve enflasyonun kontrol altına alınması için ne gerekiyorsa yapılacağının mesajı piyasalara verildi. Sürpriz faiz artırımı kararının, yerel seçimler öncesinde alınması da hükümetin rasyonel politikalara bağlı kalacağına ilişkin şüpheleri de azalttığını düşünüyoruz. Önümüzdeki dönemde yüksek TL faizleri, TL varlıklara olan ilgiyi artırırken, TCMB’nin de rezerv biriktirmesi söz konusu olabilir. Döviz kurlarının yükseliş oranının enflasyon artışının altında kalması, önümüzdeki dönemde döviz kaynaklı enflasyonist baskıların da azalmasını da destekleyecektir. İlk etapta döviz kurlarının artışının sınırlı kalması ve bunun sağlanması için faizlerin yüksek seyretmesi, hisse senedine olan ilgiyi ilk etapta sınırlayabilir. Kısa vadede, TL faizi cazip görünse de uygulanan ekonomik politikalarla faizlerin yeniden düşeceğine olan güvenin artmaya başlaması, yerli ve yabancı yatırımcının hisseye olan ilgisini hızla artırabilir. O nedenle, kısa vadede yaşanan zayıflıklar özellikle iş modeli ve mali yapısı kuvvetli, rekabetçi şirketlerin hisselerine olan ilgi artacaktır.
Özellikle döviz borcu ve maliyetleri olan ve TL gelirleri olan şirketlere daha olumlu etkisi olacaktır. Sektör ve hisseler bazında baktığımızda, çok daha spesifik olmak gerekebilir. Genel olarak, ihracatçılar için döviz kuru artışının düşük olması olumsuz gibi görünse de orta vadede fi yat istikrarının sağlanmasıyla birlikte tüm sektörlere ve ekonomiye fayda sağlayacaktır. Önümüzdeki döneme ilişkin olarak, perakende, gıda-içecek, telekomünikasyon, havacılık ve enerji sektörlerinde rekabetçi olan şirketler ön plana çıkabilir. Bu yılın ilk yarısında, özellikle enflasyonist baskılara göre görece dayanıklı şirketlerin ön plana çıkarıyoruz. Yılın ikinci yarısından itibaren, global faiz indirimlerinin seyrine göre emtia ve daha döngüsel sektörlerdeki hisselere geçişlerin söz konusu olabileceğini düşünüyoruz. Ata Yatırım olarak en beğendiğimiz 12 hisse aşağıda yer almaktadır. İlk gruptaki 7 hisse, özellikle daha küçük portföyler için ilk tercihimiz, 2. Gruptaki diğer 5 hisse ise daha büyük portföylerde hisse çeşitliliğine yönelik olarak belirlediğimiz hisselerden oluşmaktadır.
-
GRUP: Coca Cola İçecek: 763.90 TL, Migros: 535.00 TL, Sabancı Holding: 101.69 TL, Şok Marketler: 105.04 TL, Tüpraş: 214.83 TL, Turcell: 87.57 TL, Ülker: 152.00 TL
-
GRUP: Aksa Enerji: 61.94 TL, Aygaz: 203.41 TL, Bim: 405.00 TL, Tav Hava Limanları: 194.77 TL, Tofaş: 396.00 TL
İNFO YATIRIM ARAŞTIRMA STRATEJİSTİ ÇAĞLAR TOROS
HOLDİNG SEKTÖRÜNDE POTANSİYEL VAR
Yabancı yatırımcı ilgisi olduğundan akla ilk gelen sektör bankacılık olsa da riski dağıtan çeşitlendirilmiş portföy dağılımları, piyasa değerlerinin net aktif değerlerini yansıtmaması ve piyasa ortalamalarının altında seyreden rasyoları nedeniyle 2024 yılında seçici olmak kaydıyla holding sektöründe potansiyelin olduğunu düşünüyoruz. Özellikle 2024 yılında öne çıkmasını beklediğimiz sektörlerde halka açık şirketleri de güçlü iştirakleri olan holdingler bu sene fark yaratabilir. Gelecek yıl için holdinglerden, güçlü ve şeffaf yönetim yapısı, iştiraklerinden gelen güçlü finansallar, riski dağıtan çeşitlendirilmiş portföy dağılımı ile Koç Holding’i takip ediyoruz.
Gıda perakende sektörü, 2023 yılında enflasyonu fi yatlarına yansıtabilmesi ve yüksek talebin etkisiyle satışlar ve kârlılık açısından pozitif geçirdi. Gıda enflasyonunun manşet enflasyonun üzerinde seyretmesi gıda perakende sektörü şirketlerine enflasyon üstü kazanç fırsatı sundu. Düşen alım gücü nedeniyle dışarda yemek yeme alışkanlıkları azalırken marketlere olan ilgi arttı. Özellikle indirim marketleri bu anlamda öne çıktılar. Borsa İstanbul’da işlem gören gıda perakende şirketlerinin çoğunun uyguladığı bir yöntem olan kendi markalarını satma bu şartlar altında şirketlere avantaj sağladı. Şirketler bu özel markalardan daha fazla kâr oranı elde edebilirken, tüketici de ürünlere daha ucuz ulaşım sağlaması nedeniyle talebini bu ürünlere arttırdı. Yüksek enflasyon temasında bazı sektör ve şirket gruplarının fi yatlarını belirli dönemlerde yenilemeleri ya da yıllık belirlemeleri gibi nedenlerle satışlara yansıtmakta problemler yaşayarak kârlılıklarının baskılanmasına neden oldu. 2023 yılında güçlü seyreden mağaza trafik sayıları, sepet başına harcama tutarları ve mağaza açılış sayılarının 2024 yılına da yansımasını ve devam etmesini beklememiz kaynaklı Migros’u takip ediyoruz.
2022 yılının en çok kazandıran sektörü olan ulaştırma, 2023 yılını da güçlü geçirdi. Yolcu trafik sayılarındaki artış, yaz aylarının mevsimsellik etkisi, kur tarafındaki yukarı yönlü seyrin etkisi ve geçen seneye göre düşen yakıt maliyetleri şirketlerin finansallarını da destekledi. Küresel ısınmaya bağlı sıcakların devam etmesi ve kış aylarının beklenen kadar soğuk geçmemesi de sektörü destekler nitelikte. Ulaştırma tarafını destekleyen bir diğer unsurda turizm istatistikleri. Türkiye’nin turizm geliri de artarak devam ediyor ve beklenti 2024 yılı için de yüksek. Türkiye’ye gelen turist sayısındaki artış ve turizm gelirlerinin etkisi de havalimanlarının doluluk oranlarına yansıyor. Özelikle İstanbul Havalimanın Avrupa›nın en yoğun havalimanları arasında olması. 2024 yılında da yolcu trafik sayılarında artış ve turizm gelirlerinin artmasını bekliyoruz. Bu durum sektöre katalist etki yaratabilir. Bu kapsamda da TAV Havalimanları’nı takip ediyoruz.
TELEKOMÜNİKASYON SEKTÖRÜ ÖNE ÇIKABİLİR
Genellikle bir yıllık taahhütler halinde yapılan tarifelere yıl sonuna doğru enflasyonların yansıtılması ve tarifelerin buna göre belirlenmesi 2024’te telekomünikasyon sektörünü öne çıkarabilir. Sektör şirketlerinin yatırımları/borcu döviz, gelirlerinin TL cinsinden olması ile kur tarafındaki stabilizasyon süreci de baskıyı azaltacak unsurlar arasında yer alıyor. Yılın ikinci yarısında ihracatı teşvik etme noktasında TL›nin değer kaybederek rekabet gücünün artması görünümü negatif etkileyebilir. Telekomünikasyon sektöründe Turkcell’i takip ediyoruz.
Bankacılık tarafında yıllık kredi büyümesinde son dönemde yavaşlayan artış hızı, ekonomik aktivitedeki düşüşe ve getirilen sınırlamalara paralel olarak yüzde 40 seviyesinin biraz altında gerçekleşebilir. Ortalama kredi faizleri yükseliyor olsa da bu artış oranı fonlama maliyetlerindeki yükselişi karşılamak noktasında yeterli olmayabilir. TÜFE’ye endeksli borçlanma araçları getirilerindeki düşüş (2024 yıl sonu enflasyon beklentisi TCMB I. Enflasyon Raporu Toplantısı: yüzde 36) ve 2023’de yaşanan kur hareketlerinin getirdiği al/sat gelirlerinin tekrarlanmaması durumunda, olumlu beklentinin net faiz marjlarında hafi f daralma olacağını düşünüyoruz. Bankaların bu ortamda komisyon gelirlerini mümkün olduğunca arttırmak ve faaliyet giderlerini kontrol altına alması gerekebilir. Kredi riski maliyetlerinde karşılık politikaları belirleyici olacak olsa da genel olarak ciddi bir ekonomik daralma olmaması durumunda kârlılığı olumsuz etkileyecek bir gelişme beklemiyoruz. Risk iştahını bankalarda artırabilecek unsurlar olarak;
Orta vadede TCMB’nin döviz rezervlerinin artışına bağlı olarak yabancı kredi derecelendire kuruluşlarının kredi notu iyileşmesi ve bunun Türkiye CDS’lerinde düşüşle birlikte bankalar üzerinden yerli ya da yabancı yatırımcı tarafından pozitif karşılanması, ekonomik politikalarıma bağlı olarak hızlı bir düşüşe yol açarak sermaye maliyetlerinin hızla geri çekilmesi, olacağını düşünüyoruz.
TCMB’nin artırdığı faizler ile mevduatlar tarafında da yukarı yönlü bir hareket var. Risksiz getirilerin enfl asyon karşısında yeterli kalabileceğine dair algı BIST’te genele yayılan para çıkışına neden olabilir. Benzer bir senaryo 2023 yılı Ekim -Aralık döneminde de yaşanmıştı.