Bursa iş dünyası, koronavirüs kadar sonrasından da endişeli

2020’ye dair ekonomik öngörüler ve beklentiler, DÜNYA gazetesi ve uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY (Ernst & Young) Türkiye işbirliği ile Bursa’da düzenlenen “Ekonomik Görünüm 2020” toplantısında masaya yatırıldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Bursa iş dünyası, koronavirüs kadar sonrasından da endişeli

Zehra ORUÇ

BURSA - DÜNYA gazetesi ve uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY (Ernst & Young) Türkiye birlikteliği ile düzenlenen “Ekonomik Görünüm 2020” toplantılarının ilki Bursa’da yapıldı. Toplantıda, iş dünyasının önde gelen temsilcileriyle global ekonomideki gelişmelerin sektörel büyümeye etkisi, endüstriyel dönüşüm ve akıllı fabrika çözümleri konuları ele alınırken, Bursa’yı 2020 yılında bekleyen fırsat ve zorluklar masaya yatırıldı. Otomotivden makineye, gıdadan tekstil ve kimyaya kadar pek çok sektörden iş dünyası temsilcisinin katıldığı toplantıda, 2020’ye dair görüş ve beklentilerine de yer verilirken, toplantının en önemli gündem maddesi; koronavirüs ve koronavirüs sonrası yaşanacak dalgalanma, çizilmesi gereken yol haritası ve alınacak önlemler oldu.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Dünya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Bursa’nın Türkiye’nin öncü gücü olarak kabul edildiğini, Türkiye’yi ileriye çeken lokomotiflerden biri olduğunu ifade etti. Ekonomik Görünüm 2020 buluşmasının moderatörlüğünü Dünya Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz ve EY Türkiye Başkanı Metin Canoğulları üstlendi.

Konuşmasında EY faaliyetlerinden bahseden EY Türkiye Başkanı Metin Canoğulları, denetim ve vergi hizmeti vererek başladıkları serüveni bugün danışmanlık ve kurumsal finansman hizmetlerini de ekleyerek sürdürdüklerini söyledi. Borçlu, darboğaza girmiş ama güzel bir üretim hattı ve üretim modeli olan firmaların finansal çözüm ortağı olduklarını aktaran Canoğulları, “Karlılık ve pazar sorunu olan şirketlere, pazar bulmada, maliyetleri yönetmede destek oluyoruz. Bir şirketin ihtiyacı olan her konuda çözüm ortağıyız. 1700 kişiyi istihdam ediyoruz. Bursa, Ankara, İzmir ve İstanbul’da (2 tane) ofislerimiz var” dedi.

Dünya Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz, koronavirüsün bugünkü boyutunu ele aldığı konuşmasında şunları kaydetti: “Koronavirüs yüzünden dünyanın kalıcı olarak bazı dersler çıkarması gerekiyor. Yumurtaları aynı kefeye koymak iyi bir fikir mi? Herkes yurtdışına gidip üretim yapıyordu, acaba yerelin gücü yeniden fark edilecek mi, yereli yeniden tanımlamamız gerekecek mi? Lojistik konusundaki tüm ezberler bozuluyor. Tedarik zincirlerini nerelerde aramalıyız? Güven nasıl tesis edilir? Kamuya düşen adalet reformu aynı zamanda dış politika reformu. Ama özel sektörün de ölçek oluşturma, işbirliği-iş bölümü, verimlilik, iş ilişki iletişimi, dijital konularında reforma gitmesi lazım. Kök sorun güven midir? Güven geri gelse her şey yoluna girecek midir? Yeni bir yol var. Bursa yeni yollar buldu ama çoğu işletmemiz bu yolda eski ayakkabılarıyla yürüyor. İş süreçleri, iş yapma modelleri geçmişte kalmış gibi geliyor.”

“Artık belirsizlik bizim yeni normalimiz”

Toplantıda 2020’ye dair global ve Türkiye öngörüleri başlıklı sunum gerçekleştiren EY Türkiye Ekonomisti ve Sektörel Çalışmalar Sorumlusu Levent Topçu, Türkiye’nin 2016 itibarıyla dalgalı bir hatta ilerlediğinden bahsetti. “Artık belirsizlik, dalgalanma ve değişim yeni normalimiz” diyen Topçu, koronavirüsün ticaretle ilgili sorunları da beraberinde getirdiğini kaydetti. Topçu, “Son 10 yılda belirsizliğin en yüksek olduğu dönemi yaşıyoruz. Covid-19 virüsü nereye gidecek, belli değil. FED’in global krizden beri ilk kez olağanüstü toplantı yapıp faiz indirmesi, 2.4 global krizden bu yana en düşük büyüme oranımız. ABD başkanlık seçimleri, Amerika-Çin arasındaki ticaret görüşmeleri 2020’nin gündemi olacak. Brexit’in nasıl gelişeceği hem Türkiye’yi hem de tüm dünyayı ilgilendiren konular olacak” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’nin 2019 son çeyrekte yüzde 6’lık büyüdüğünü anımsatan Levent Topçu, “Ekonomistlerin beklentisi 2020 3.5, 2021 3.8 büyüme yönünde. Yüzde 6’lık büyüme trendinin aynı tempoda devam edip edemeyeceği konusunda çok olumlu değilim. Çünkü bu büyümeyi yakalamak için Türkiye’nin şu anki durumunda sermaye akımına ihtiyacı var. Türkiye 2019’daki global sermaye akımından yeterince faydalanamayan bir ülke oldu. 2020 de bunun bir benzeri olma riskini taşıyor” diye konuştu.

“Faiz indiriminin sonuna gelmiş olmalıyız”

Türkiye’nin son iki yılda 25 milyar TL bütçe açığı verdiğini kaydeden Topçu, tek seferlik gelirleri dışarıda tutan IMF tanımına göre ise faiz dışı bütçe açığının 130 milyar TL’ye yakın olduğuna ve 2020 yılında bu durumun devam etmemesi gerektiğine vurgu yaptı. Topçu, “Enflasyonun artışa geçtiği bir dönemde olmamıza rağmen Merkez Bankası’nın faiz indirmeye devam etmesi hem enflasyon hem de kur açısından riskli bir sürece neden olabilir. Faiz indiriminin sonuna gelmiş olmalıyız. Eğer ki faizleri optimum seviyede tutmazsak TL’nin kur üzerinde korunmasız, dalgalanmaya bırakılması söz konusu olabilir. Bu da faiz artırımını otomatikman zorlar hale gelebilir. Mevcut faiz oranı Merkez Bankası tarafından dibin dibini buldu” öngörüsünde bulundu.

“Kredilerde gaza basıldı”

Türkiye’de kredilerde gaza basıldığını; ancak bankaların kredi vermeye aynı hızda devam edip etmeyeceğinin bir soru işareti olduğunu söyleyen Levent Topçu, şunları kaydetti: “2018 sonu itibari ile reel sektörün sorunlu kredilerinde artış görüyoruz. Takipteki kredi oranları artıyor. Reel sektörün daha borçlu olduğu, finansman maliyetinin ve kur farkı zararların maliyetler içinde daha fazla yer tuttuğu bir dönemdeyiz. Reel sektörün bu hassasiyetleri belliyken, emtialar artmaktayken, kredi mevzuat oranları yüzde 120’lere gelmişken, bankacılık sistemimizin aynı tempoda, enflasyonun çok çok üstünde, ekonomiyi büyütecek kadar yeni krediyle reel sektörü besleme şansı daraldı. Eskisi kadar büyümeyi besleyecek durumda değiller. Son açıklanan yüzde 6’lık büyüme temposunun 2020 için aynı hızda devam edemeyeceğini ve planların buna göre yapılması gerektiğini düşünmüyorum.” Öte yandan ithalattaki düşüş nedeniyle Türkiye’nin bugün cari fazlaya geçtiğine değinen Topçu, 2020 beklentisinin, cari açığın 60 milyar dolardan 11 milyar dolara düşmesi olduğunu açıkladı.

“İnsanla makine arasında köprü kurmamız gerekiyor”

Üretim teknolojilerinin tek başına işe yaramadığını ifade eden EY Türkiye Tedarik Zinciri ve Operasyonlardan Sorumlu Ortağı Arda Karaçelebi de, makineden alınan verimi artıracak çalışmalara değindi. Bir iyileştirmenin tek makine üzerinde yapılmasının geçici çözüm olduğunu kaydeden Karaçelebi, “Bu iyileşmeyi sürdürülebilir kılmak için tüm fabrikaya, varsa diğer fabrikalara da iyi şekilde yansıtılması gerekiyor. Daha akıllı makineler oluşturmak ve bu makinelerde doğru veriyi elde edebilmek için insan ile makine arasında köprü kurmak gerekiyor. Sadece dijitalleşmeyle, IoT ile iki makineden veri toplayıp arkasına yapay zeka bağlayarak dijitalleşme gerçekleştirmemiz mümkün değil. Gerçek dijitalleşme için makinenin arkasındaki insan yapımızı, süreçlerimizi ve iş yapış biçimimizi başka şekilde örgütlemeliyiz. Gerçek dijital dönüşüm için fabrikaların içindeki kara kutuları görünür kılmak lazım” dedi.

“Tekstil, hazır giyim, gıda sektörleri avantajlı”

Koronavirüsün ciddi ölçüde bizi etkilediğini dile getiren Dünya Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar, tekstil, hazır giyim, gıda sektörleri için avantaj gibi göründüğünü söyledi. Munyar şöyle devam etti: “Dünyada çok hızlı yayılınca hem insan hareketini hem de araç hareketini etkilemeye başladı. Fuar iptalleri de olumsuzluğun belirtileri. Dünyanın mal hareketini bir şekilde çözmesi gerekiyor. Çin’den gelecek hammadde ve ara mallar da sadece Türkiye için değil tüm dünya için sıkıntı. Ara malların % 28’si dünyaya Çin’den dağılıyor. Türkiye rol alabilir mi diye düşünülüyor ama bu da çok kolay olmayacak gibi görünüyor.”

“2018 krizinden sonra likidite sorunları yaşanmıştı”

İhracat kilogram değerinin artırılması ve yan sanayide yatırımın yapılması konusunun finansa dayandığını kaydeden EY Türkiye Kurumsal Finansman Bölümü Şirket Ortağı İlhami Koç, “Büyük ya da küçük, fikir aşamasından başlayan veya en büyük şirketlere kadar mali açıdan sorunsuz olandan bilançosu borç baskısı altında olan şirketlere kadar hepsinin tüm bu güven ortamına rağmen finans piyasasında kaynak elde etmesi mümkün” dedi. Koç, şunları söyledi: “Bankacılıkta 2018 krizinden sonra likidite sorunları yaşanmıştı, kanallar kapanmıştı. Şimdi bu sorunlar büyük ölçüde açıldı ama bankalardaki durum hiçbir zaman eskisi kadar iyi olmayacak çünkü onların dışarıdan finansman problemleri devam edecek. Yani bankalarda likidite var ama çok büyük beklentilerimiz olmasın. Büyük ya da küçük sorunlu ya da sorunsuz tüm şirketlerin finans sisteminden kaynak bulma imkanı var.”

“Bursa, Osmanlı’dan beri başarı hikayeleri yazıyor”

Bursa Ticaret Borsası Başkanı Özer Matlı: 16 milyar dolar ihracat, 10 milyar dolar ithalat yapan, Anadolu’ya göre farklı bir yerde. Bursa, bulunduğu coğrafya, lojistik merkezi olması, otomotivde önde gelen firmaları bünyesinde barındırması nedeniyle milli bir projeyi Bursa’ya çektik. Bursa’yı herkes tekstil ve otomotiv merkezi olarak biliyor ama Bursa, tarımsal markaları ile Türkiye’nin en kuvvetli şehri. Tarımsal fuarlara baktığımızda en kalabalık fuar Bursa’da. Çiftçiliğine baktığımızda mekanizasyon, otomasyon, eğitimli çiftçi sayısı olarak Türkiye’nin en iyi verimliliğini yapan çiftçi Bursa’da. Tarımsal makineleri üreten en iyi tesisler Bursa’da. Endüstriyle anlamda üreten tesislerin en iyileri Bursa’da. Bursa, Osmanlı’dan beri ticaretinde de, iş dünyasında da, tarımında da, tekstilinde de, otomotivinde de başarı hikayeleri gösteriyor. Öte yandan, sanayileşmenin hızına yetişemeyen bir şehirleşme sorunumuz var. İstanbul dışında Türkiye’nin en büyük ihracatçısı. Bursa şehirleşmesini nasıl yapacak? Ne kadar durgun bir ekonomi olursa olsun bu şehir büyüme devam ediyor. Sanayileşmede yurtdışı ile iş yapıyoruz ama tekstil ve otomotivde markalaşma sürecimizi artırmalıyız. Türkiye’nin ihracat kilogram değeri 1 dolar seviyesinde iken Bursa’nın 4 dolar. Hedef, 7 dolara ulaşmak. Kendi iş kollarımıza göre markalaşma sürecine ayak uydurmamız gerektiğine inanıyorum. Bursa’nın vahşi sanayileşme dediğimiz çerçeveden bakarsak dosya büyüyor. Sanayide daha çok insan çalışıyor, gelir seviyesi yüksek, Bursa’nın çalışanlarının da sanayicisinin de mali durumu Anadolu’dan daha iyi. Bursa yeşilini kaybetmesin, zenginliğin bedeli kaybettiğimiz bir Bursa olmasın.

İŞ DÜNYASI TEMSİLCİLERİ, EKONOMİDEKİ GELİŞMELERİ ŞÖYLE DEĞERLENDİRDİ

TÜM UMUDUMUZ İHRACATTA, TİRBÜLANSTAYIZ
Makine İmalatçıları Birliği (MİB) Başkanı ve Simge Group Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Emre Gencer:

Türkiye’de her yıl yaklaşık 14 bin adet iş makinesi satılırdı. 2019’da ise bin adet iş makinesi satıldı. İş makineleri, diğer makine sektörleri arasında en sert düşüşü yapan sektör oldu. Çünkü direkt kamuya endeksli. Sac işleme makineleri biraz daha ihracata dönük bir alan olduğu için kendini bir nebze toparlayabildi. Redüktör imalatı yapan firmalarda küçük bir toparlanma oldu; ancak bunun anlık bir iyileşme olduğu, mayıs ayı itibarıyla tekrar düşüş beklendiği konuşuluyor. Tüm umudumuz ihracatta; ancak bu kez de Mısır, Ortadoğu, Avrupa, Rusya’daki uluslararası ilişkiler gündeme geliyor. Ülke olarak çok tirbülanslı bir dönem geçiriyoruz.

ÖNCELİKLE SİYASETİN DİLİNİN YUMUŞATILMASI LAZIM
BTSO Yönetim Kurulu Üyesi ve Haksan Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Gülmez:

Türkiye’de işlerin azalması, ekonomik olarak bazı sektörlerin kilitlenmesi, ihracat kilogram değerinin düşmesi gibi pek çok nedeni sorun olarak sıralayabiliriz. Ancak öncelikli olarak siyasetin dilini yumuşatması gerekiyor. Önümüzde yol haritası olursa, farklı düşünceleri hainlik olarak itham etmek yerine kabullenip birlik olarak hareket edilmesi lazım. Bu başarıldığında sorunların daha hızlı çözüleceğine inanıyorum. Sorunlarımızı hep beraber hareket ederek çözebiliriz. Teknolojimiz ve iş yapma kültürümüz eski ve eskimeye de devam edecek. Eskiyen teknolojiyi çöpe mi atalım. Bizim pozisyonumuza gelmek isteyen ülkeler var. Elimizdeki, eski teknolojiyi bu Irak, Suriye, İran, Türki cumhuriyetlerde sorunlar olmaması halinde onlara satabilir, kendimize üst teknoloji makineler alabiliriz. Bunun için kaynak oluşturmalı, elimizdekini değerlendirmemiz lazım. BTSO’da 44 bin üyemiz var ama katma değer yaratan sayımız bin 400 bile değil.

2020’DE YÜZDE 5’LİK BÜYÜME ÖNGÖRÜYORUZ
Bursa Çimento Genel Müdürü Osman Nemli:

Çimento üreticisi fabrikaların problemi küçülememek. Hacmin yarı yarıya azalması demek ciroların da yarı yarıya azalması demek. İnşaat sanayisinin oluşturduğu hasıla içerisinde kamu yatırımları yüzde 30 ila 60 arasında pay tutuyor. Bugün bu rakam inanılmaz şekilde düşüyor. Kamuya hizmet eden aktörlerin devam eden projelerde ödenek problemi yaşadığını görüyoruz. Dolayısıyla bu daralma iki taraflı daralma olup, 2020’de önemli bir atağa geçileceğine inanmıyoruz. 2020’de yüzde 5’lik büyüme öngörüyoruz. 2019’da 24 milyon ton civarında ihracata ulaştık. İhracat yapan diğer üretici şirketlerde ciddi bir ülkesel problem var. Ertelemelerin virüs kaynaklı olmadığı yönünde de endişelerimiz var. Sebep virüs gibi gösteriliyor ama belki de bunun sebebi VW kararının devamlı ertelenmesi gibi başka politik sıkıntılar da var.

ÜRETİMİ ARTIRMAK İÇİN ÜLKE İSTİKRARI ÖNEMLİ
Ermetal Şirketler Grubu CEO’su Yesari Süalp:

Bugünden 2021’in sonuna kadar, otomotiv yan sanayisinin gelecek 10 yılını şekillendirecek projelerde yer alma zamanı. Ford Otosan, Volkswagen, Tofaş, Renault’ta yeni projeler gündemde. Tüm bu gelişmelerde yan sanayiler olarak yer alamazsak, 2023’ten sonra şu andaki üretimin hiçbiri olmayacak. Bugün, üretim 50 bin 100 bin adetlerden 350 bin adetlere gelmiş olup, 450 binlere, 700 binlere çıkacak. Bunun için modernizasyona ihtiyaç var. Kalitede eksiğimiz yok; ancak ölçek ekonomisi çerçevesinde daha eski teknolojik tezgahlarla onların robot otomasyonuyla iş yapmaya çalışıyoruz. Geleceğe yönelik yatırımı hangi finansal koşullarda yaparsak, otomotivde yüzde 5 ila 7 kar ederiz? Bunu bilmemiz lazım. Bu noktada ülke istikrarı önemli hale geliyor. Volkswagen kurulursa, yeni potansiyel oluşturacak. Özetle, güven ve gelecek ortamının şekillenmesi önümüzdeki bir buçuk seneyi iyi değerlendirmek için otomotiv yan sanayinin ayak uydurması gerekiyor.

GİDİŞAT NEDENİYLE 2020’DEN UMUDUMUZU KESİYORUZ
Ermaksan Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Ahmet Özkayan:

Genel gidişattan dolayı 2020’den umudumuzu kesmeye başladık. Korona virüs konusu belki birkaç ay içinde toparlanır. Güven çok önemli. Acaba patronlar eskidikçe mi ayakkabılarımız eski kalıyor? Vizyonlar mı eskiyor? Bursa’da iyi bir vizyon konulursa hem katma değer, hem de üretim artıyor olacak. Türkiye’de ihracatımız artmış görünüyor ama kilogram bazında sürekli düşüyor. Böyle bir handikap içindeyiz. 1.5 dolarlardan daha yüksek seviyede üretime ihtiyaç var. Hamle planıyla birlikte bu sene kendimize 50 milyon TL’lik proje hazırladık. Makinede kilogram başına ihracat değeri 10 dolar fakat ileri teknoloji alanında ürettiğimiz yarı iletken lazer çiplerinde kilogram başı ihracatı 2 milyon dolar seviyesine çıkardık.

ANLIK YAŞIYORUZ ANLIK STRATEJİ ÜRETİYORUZ
Aroma Genel Müdürü Sefer Kılınç:

Ekonomik Görünüm 2020 diye başlığımız var ama 2020’den bir şey görmüyoruz. Anlık yaşıyoruz. Anlık stratejiler üretiyoruz. Tarım politikamız maalesef yok. Bu da meyve suyu sektörünü tamamen krize sürüklüyor. Yakın zamanda meyve ağaçlarının tamamen kesildiği ve meyveyi ithal edeceğimiz bir duruma geleceğiz. Hem üreticiler hem de gıdayı bilmeyen her insanın sektörle alakalı yorumları aslında gıda terörünü temsil ediyor. 2018’de meyve suyu nektarında yüzde 18, 2019’da yüzde 17 düşüşle karşılaştık. 2020’de de bu düşüşün devamını bekliyoruz. Türkiye’de ilk defa toplam gıdada yüzde 5’lik düşüş yaşandı. Meyve suyu sektörü olarak 2020 ve 2021’den hiçbir beklentimiz yok. Bir diğer sorun da markalaşmayı yaratmak. Ama marketler kendi markalarıyla üretim yaparak bizleri baskı altına alıp, bizleri kapatma noktasına getiriyor. Bu oluşumların hiçbiri ihracatta önümüzü açan firmalar değil.

MAYISTAN SONRA ÇİN’DE KEPENK KAPATMALAR BAŞLAR
Seger AŞ Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Selim Baykal:

Bursa, 2008’den beri ihracatçı kimliği nedeniyle pek çok olumsuzluktan etkilenmedi. Otomotiv tarafında Seger olarak Çin’de de tesisimiz bulunuyor. Koronavirüs konusunu Çin üretim olarak atlatacak. Çin’den ürün gelip gelemeyeceği konusu birkaç aya çözülecek. Asıl sorun Çin’de iç talep yok. Yüzde 50 iç pazara çalışıyorduk. İç pazarda siparişlerimiz beşte bir oranında düştü. Şubat ayında Çin’de araba satışı yüzde 98 daraldı. Martta da çok büyük bir beklenti yok. Mayıs ayı itibarıyla Çin’de talepsizlikten kaynaklı kepenk kapamalar başlar. Korona virüs bir etkendi fakat şu an tsunami dalgası geliyor. Dalganın gelip gelmediği değil metresinin ne olduğu konuşuluyor. Buna da Türkiye olarak finansal anlamda çok hazırlıklı değiliz. Nisan ayı sonrası global risk tehlikesi var.

KORONAVİRÜS DIŞINDA DA OLUMSUZLUKLAR YAŞIYORUZ
Hastavuk AŞ. Genel Müdürü Şahin Aydemir:

Bir belirsizlik içinde dolaşıyoruz. Ama bu sadece bizim ülkemizde değil, Japonya’da da böyle. Korona bir fırsat gibi başlamışken şimdi risklerini konuşmaya başladık. Bunun dışında da ülkemize uygulanan ciddi ambargolar söz konusu. Suudi Arabistan resmi olmasa da fiilen gıda sektörüne ambargo uyguluyor. Mısır, Libya’da da rahat hareket edemiyoruz. Koronavirüs dışında da bazı olumsuzluklar yaşıyoruz. En büyük riskimiz kendimiziz. Tüm sorunlarımızı kendimiz yaratıyoruz. Bugün herkes parasını dövizle artırmanın planlarını yapıyor. Bu şekilde ekonomide hayat sürecek likiditeye ulaşamayız. Çember daralıyor, dünya artık tek bir pazar. Artık her yere ulaşabiliyoruz. Kötümser düşünceyi bırakıp, tüm şartları iyi analiz edip, tedbirli ama eylemlerimizi bırakmayan bir yapıya girmemiz gerekli.

ÇİN’DEN GELEN HAMMADDEDE TEDARİK SIKINTISI BAŞLADI
BOSİAD Yönetim Kurulu Başkanı ve Rudolf Duraner Genel Müdürü Rasim Çağan:

Çin’deki krizden bir fırsat doğmaz çünkü otomobil almayacak, markalardan kıyafet almayacak ve uzun vadede bize zarar verecekler. Hammadde sıkıntısı da başladı. Uzun vadede herkes Çin’e sipariş vermeyi sorgular. 2008 krizinde olduğu gibi önümüzdeki, birkaç yıl Çin’e gidilmez, Türkiye’ye gelinir. Türkiye konumu itibari ile tekstilde avantajlı. Ancak Türkiye bu konuda bilinçli hareket etmeli, verimli olmalı, ürettiğini daha ucuza üretebilmeli, otomotiv sektörü gibi organize olmalı. Baba mesleğim olan tarım sektöründe de meyve bahçelerimi yüzde 50 artırdım ve İtalyan bir danışmanla çalışıyorum. Bilinçli tarım yaptığım için de umutsuz değilim. Tekstil ve tarımda bilimle iş yapmayı öğrenmeliyiz.

ASIL SORUN ŞEFFAFLIK, HESAP VEREBİLMELİYİZ
Matlı Yem AŞ Yeminli Mali Müşaviri Erkan Çolakoğlu:

Kök sebep şeffaflık. Şeffaf hesap verebilir olup, sorunları tüm çıplaklığıyla konuşabiliyor olmamız lazım. Yatırım teşvikleri ve Ar-Ge konusunda bir muhasebe yapmanın zamanı geldi. Ama gerçek ve realist bir yaklaşımla, kamunun gücüyle veya diğer fonlarla, teşviklerin nasıl verildiği, bu teşviklerin ne sağladığına bakılmalı. Kalıcı olacak paranın da burada kaldığı yatırımcıyı ya da iş insanı, bilim insanı ve Ar-Ge’ciyi tercih ederim. Kilogram başına ihracat gelirimizin 1 dolar olduğunu konuşmak istemiyorsak, Ar-Ge’yi ciddi manada masaya yatırıp tartışmak gerekiyor.

ARTI DEĞER YARATAN ÜRÜNLERDE SORUN OLACAK
Orhan Holding CFO Barış Türkeş:

Otomotiv sektöründe özellikle yetişmiş mühendislerimiz 4 ila 5 yıl sonra muhakkak yurtdışına gidiyor. Buna karşılık ciddi bir sorunumuz var. Üniversitelerde eğitimimiz çok düşük seviyede. Yeni mezun mühendisleri yetiştirmek için ciddi yatırım, enerji ve çaba harcıyoruz. Üniversite kalitelerimiz 1990’ların sonu, 2000’lerin başı kalitesine çıkması gerekiyor. Yoksa önümüzdeki dönem artı değer yaratan ürünlerde sorun yaşayacağız. Ayrıca artık kendi insanımızın da ülkemize olan güveninin yavaş yavaş aşağılara düştüğünü düşünüyorum.

YENİ YATIRIM YAPTIK, ELEMAN BULAMADIK
Sözal Kimya Yönetim Kurulu Başkanı Eren Sözal:

En büyük sorunumuz eleman sıkıntısı. Bu sene firma olarak yatırım kararı aldık. Üniversitelerin kapısını çaldık, ancak bize yeterli bilgiyi veren olmadı. Başarılı kimya mühendisleri tanıyoruz, hepsi yurtdışında ve Türkiye’ye getiremiyoruz. Eğer bu yetenekler çekemezsek işimiz hiç kolay değil. Sorun sadece güven değil. En önemli şey iyi ekip. Yatırımlarımızla alakalı biri Belçikalı biri İtalyan iki danışman ile çalışmaya başladım. Amerika’dan az daha 2 milyar dolar verip yanlış makine alacaktım. Teknolojik yatırımlarla yol gösterici beyinlere, başarılı yeteneklere ihtiyacımız var. Var olan yetenekli gençlerimizin yurtdışına gitmesini nasıl engelleyebileceğimizi konuşmalıyız.

DÖNÜŞÜM, GENÇ BEYİNLERLE OLACAK
Sözal Kimya Yönetim Kurulu Üyesi Nuray Sözal:

Dünya dönüşüyor ve gelişiyor. Dönüşümün genç beyinlerle olacağını düşünüyorum. Genç beyinlerimizi ülke içinde tutabilmeliyiz. Çözüm odaklı olmalı, inovasyona önem vermeli, inovatif ürünler üretmeliyiz. Şirketlerimizde inovasyon laboratuvarları kurmamız lazım. Buralarda tasarımdan, kimya sektörüne, enerjiye her alanda güçlü beyinleri çalıştırmalı, güçlü start-uplar çıkarmamız gerekiyor. Bu start-upları desteklemeliyiz. Yaratıcılığımızı ve özgüvenimizi kaybetmemeliyiz. Ülke ekonomisini bir notaya getirebilmek için işbirliği kurmalı ve birbirimize güvenmeliyiz. Geleceğimizi şekillendirirken gözümüz yükseklerde fakat ayağımız yerde olmalı, sağlam basmalıyız.

Ekonomi
Bu konularda ilginizi çekebilir