Borç yapılandırmasında erteleme değil ödenebilir vadeler gerekiyor
ASO Yuvarlak Masa Toplantısının konukları Motorlu Kara Taşıtları Tarım Aletleri ve Yedek Parça Sanayi ile Sanayi ve İnşaat Makinaları İmalat Sanayii komiteleri oldu. Yapılandırmalarda borçların ertelenmesi değil, ödenebilir vadeye yayılmasının daha uygun olacağının altını çizen komite üyeleri, birçok sanayicinin yaptığı gibi nitelikli eleman ve ara eleman eksikliğinden şikayetçi oldular.
Ankara Sanayi Odası ile düzenlenen Yuvarlak Masa Toplantısının konukları 25 numaralı Motorlu Kara Taşıtları Tarım Aletleri ve Yedek Parça Sanayi ile 26 numaralı Sanayi ve İnşaat Makinaları İmalat Sanayii komiteleri oldu. Katılımcılar, kurlarda yaşanan dengesizlikten şikayetçi olurken, bu dönemde verilen kredilerin yeterince denetlenmediği için üretim yerine dövize kaydığını kaydettiler. Yapılandırmalarda borçların ertelenmesi değil, ödenebilir vadeye yayılmasının daha uygun olacağının altını çizen komite üyeleri, birçok sanayicinin yaptığı gibi nitelikli eleman ve ara eleman eksikliğinden şikayetçi oldular.
KARBA OTOMOTİV MAKİNE SANAYİ VE TİCARET MİM. MÜH. HİZMETLERİ LTD.ŞTİ. YÖNETİM KURULU ÜYESİ VE GENEL MÜDÜRÜ MUSA ERTUNÇ:
ERTELENEN VERGİLER ÖDENEBİLECEK ŞEKİLDE VADEYE YAYILMALI
● COVID-19 kaynaklı yaşadığımız sıkıntılar ortada. Özellikle son bir hafta 10 günlük zaman diliminde hammadde sıkıntımız başladı. Bu sadece bizim sektörümüzde değil; sac, metal boru malzemelerinin tedarikinde de güçlük çekiliyor. Bu ürünleri kullanan sektörler de sıkıntı yaşıyorlar. Örneğin mobilyacıların sunta ve süngerle ilgili ciddi sıkıntıları var. Mesela sac örneğini ele alırsak; Türkiye’de üretiliyor, belli oranda da ithal ediliyor. Şu anda üreticiler, ihracat bağlantılarını garantili satış olarak gördükleri için ihracata ağırlık veriyorlar. Üretici yüzde 60 ihracat yüzde 40 iç piyasaya mal veriyor. Makine ve otomotiv sektörlerindeki canlanmaya bağlı olarak son çeyrekte iç piyasada talep artınca, bu yüzde 40’lık dilim iç pazar ihtiyacını karşılayamıyor. COVID-19 kaynaklı olarak tedarik süreçleri zaten uzadı. Bizim otomotiv sektörü en büyük tedarikini Almanya ve İtalya gibi ülkelerden yapıyor. Normalde 4-6 hafta olan teslim süreleri 10-12 haftaya çıktı. Belli miktarda stoklu çalışmak gerekiyor. Çözüm önerisi olarak maske olayında yaşadığımız gibi bazı ürünlerin kotalı satılabileceğini düşünüyorum. Biz sacı alıp makine yapıyoruz, örneğin itfaiye aracı yapıyoruz. Hammaddeyi işlenmeden verirsek elimiz, kolumuz bağlanıyor.
Daha önce bu boşluk ithal malzemelerle karşılanıyordu. Şimdi ithal malzeme tedarikinde süre uzuyor. Bazı firmalar üretim hatlarını kapattı, dolayısıyla artık ithalatla da bunu dolduramıyoruz. Sanayicinin finansman probleminin çözümü noktasında, borcun ötelenmesi, ertelenmesi aslında çözüm değil. Biz vergi borçlarını sürekli ertelensin diyoruz, bu yanlış bir şey. Ertelenmesi değil, ödenebilecek vadeye yayılması önemli. Döviz bazlı borçlarımızın miktarı otomatik olarak arttığı için teminat açıkları meydana geldi. Kamu bankaları çoğunlukla üreticinin yanında oldu, özel bankalarda fazla istek göremedik. Şimdi bankaların bizlere tahsis ettiği bir kredi limiti var. Firmalarla çalışma yapıyorlar. Örneğin 10 milyon limit tahsis ettik diyorlar. Risk oluşmadan tahsis ettikleri kredi limiti üzerinden bizlerden masraf alıyorlar. 100 bin liralık kredi tahsisinde problem yok. Ama bir sanayiciye 20-30 milyon kredi tahsisi de yapılıyor. 100 milyonluk kredi tahsisi yaptığında, hiçbir risk olmadan 250 bin lira masraf alıyor. Krediyi kullandırdığı zaman, hayat sigortası vs ek gelirler de alıyorlar. Bankacılık mı yapıyorlar, sigortacılık mı yapıyorlar anlamıyorum.
Özellikle ihracatla ilgili bazı destinasyonların navlunu çok yüksek tutuyor. Mesela ben şu an Bangladeş’e ihracat yapıyorum. Bir itfaiye aracını 11 bin dolara gönderebiliyorum. Bu çok yüksek bir rakam. Mesela Çin devleti “ihracatı siz yapın teslimatı biz yapalım” şeklinde, Avrupa ve Afrika’nın belli noktalarına kendi veya kiraladıkları gemilerle mal taşıdılar. Bu da büyüme verilerine yansıdı. Yani yıllar önce yaptıkları yatırımın karşılığını alıyorlar.
ÜNSAL DAMPER SANAYİ TİCARET LTD.ŞTİ. MÜDÜRÜ ÖMER ÜNSAL:
İŞSİZLİKTE COVID-19’U DENKLEME KOYMUYORUZ
● Ara eleman ve bunları yetiştirmesi gereken meslek liseleri hakkında şu tespiti yapmak istiyorum. Mühendislik fakültesindeki en başarılı arkadaşlarımız meslek lisesinden, teknik liselerden gelenlerdi. Almanya bu konuyu çok farklı işliyor, belki örnek alınması lazımdı. Sanayideki başarısının sırrı da bu olabilir. 15-16 yaşında alınan bilgilerle tecrübe kazanan insanlar, yaptıkları işlerde toplumdaki görevleri itibarıyla sağlam taşlar şeklinde oturuyorlar.
Ancak ülkemizdeki son dönemde kriz haline dönen işsizlik problemi bence bundan kaynaklanmıyor, zaten var olan eleman bulamama probleminde iki tane daha faktör eklenmiş gözüküyor . COVID-19’u denkleme koymuyoruz gibi oldu, bunlardan birincisi bu. İnsanlar bolluk içinde yaşamasalar, ya da çok zengin olmasalar da sağlıklarıyla ilgili hayatlarını sonlandırabilecek bir tehdit olduğunda , işten vazgeçebildiler ya da askıya alabildiler. Mecbur olanlar dışındakiler bu alternatifi değerlendirdi.
İkinci faktör ise biz aslında personelimize açıklanan enflasyona paralel zam yaptığımız halde, maaşlar diğer ülke para birimleri le hesaplandığı farklı yere geldiği daha doğrusu refah düştüğü için insanların motivasyonunun düşük olduğunu düşünüyorum. Aldıkları paranın, verdikleri emeklere değmeyeceğini düşünüyorlar.
Şimdi ASO’nun uygulaması olan model fabrika gibi küçük uygulamalar lazım. Çünkü bu değişimi sanayiciler olarak yalnız başımıza yapamayız. Bilmediğimiz terimler ve bize yardımcı olması gereken insanlar, yazılımcılar, kodcular , sistem oluşturucu lazım.
DUYGU MAKİNE OTOMOTİV SANAYİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ ŞİRKET MÜDÜRÜ BİROL DUYGU:
YABANCILAR KUR DÜŞÜNCE FİYAT YÜKSELTİYOR
● Biz ülke olarak her zaman dalgalanma yaşıyoruz. Yani en az 3-5 yılda bir derin kriz yaşanıyor. Bu kez de COVID kaynaklı sıkıntı çekiyoruz. Ancak bizim sıkıntılardan kurtulmamızın tek yolu üretim. Bizim üretimimizin artması gerekiyor. Bunun için de firma bazında herkes bir yük sırtlanmış, elimizden geldiğinde bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. İhracatta gelişmemiz var bu sefer de hammadde sıkıntısı yaşıyoruz. Yurt dışından gelen ürünlerde de üretim sıkıntısı var, yani oradakiler de yeterince üretim yapamıyor. Bizim ithalatta ara malında sıkıntı doğuruyor. Bir de kur dengesizliğimiz var, kurun aşağı yukarı oynaması, hammaddenin dengesizleşmesi demek. İç piyasada iş yaparsanız TL cinsinden fiyat veriyorsunuz. Hammadde ile iş yapıyorsanız ürünü dolar olarak alıyorsunuz. Dolar değeri düşünce, bu kez satıcı taraf iskonto oranını düşürüyor veya ürün fiyatını dolar bazında artırıyor (demir çelik sektörü vb.) Dönüp baktığınızda maliyetlerde dengesizlik oluyor. Bizler sanayici olarak ara eleman noktasında, meslek liselerinin itibarsızlaşması kaynaklı sorunlar yaşıyoruz. 1970’li yıllarda meslek lisesine sınavla giriliyordu. Daha sonradan bunların hepsi kalktı birçok bölümler de kapandı. Meslek liselerinin birer insan kaynağı fabrikası gibi olması lazım. Şu anda devletin önce kendisine kaynak yaratılması lazım. Devletin bazı kredi yerine hibe desteklerinin artırılması gerektiği söyleniyor. Ancak şu anda kaynak yok. Hemen hemen her 2-3 yılda bir yapılandırma çıkıyor, bunlara 36 ay vade 18 taksit veriliyor. Yapılandırmaya giren firmalar iki üç taksit ödedikten sonra yine tıkanma başlıyor. Ardından bir yapılandırma daha geliyor. Şimdi yine önümüzde aynı süreç geliyor. AVM, lokanta, ticaret erbabı ağırlıklı olarak sanayide de bazı ticarethaneler kapalı kalacak. Yarın bu arkadaşlarımız yapılandırılmış borçlarını yine ödeyemeyecekler. Çünkü ödenebilir vadelerde değil. Devlet aslında bu yapılandırmayı kendine kaynak yaratmak için yapıyor.
E-BERK MAKİNE A.Ş GENEL MÜDÜRÜ HARUN OTACI:
SGK PRİMİ İSTİHDAM SAĞLAYAN SANAYİCİ İÇİN FARKLI UYGULANABİLİR
● Aslında sorunlarımız ortak. Bizler makineciyiz ve kalifiye eleman ihtiyacımız her geçen gün artıyor. Sokaktan tuttuğumuz birisini veya kırsal kesimden birisini alıp doğrudan üretimin içinde çalıştırarak beklediğimiz verimi almamız kısa zamanda mümkün değil. İnsanlar sanayi yerine AVM’lere gidip çalışıyor, daha kolay işleri tercih ediyor.
Hiçbir mesleği olmayan gençlerimizi eğitip, öğretelim 2 yıl sabretsinler sonra faydalanabilelim diyoruz. Buna asgari ücretle başla dediğinde, “kafama baret takacağım, iş elbisesi giyeceğim, bunun yerine AVM’ye giderim tertemiz bir yerde çalışırım veya garsonluk yaparım” diye düşünüyor. Bunun önüne geçmemiz lazım, sanayiyi tercih edilebilir noktaya taşıyacak çözümler üretmek için hep birlikte çaba göstermemiz gerekiyor.
Bu sorunun giderilmesi için sektörler arasında asgari ücret SGK primleri değişkenlik göstermeli. Bizde standart bir asgari ücret var. Her grupta çalışan insan bu parayla işe başlayabiliyor. Bunun yerine, aradaki farkın vergilerden muaf tutul arak, üretimde çalışanların maaşlarına yansıtılması şeklinde bir model uygulanabilir. Örneğin 700 lira civarında SGK ödemesi üretim sektöründe 300 liraya düşürülse, aradaki fark da personel maaşına yansısa. Yani üretimde çalışan bir insan 2 bin 300 lira yerine 2 bin 700 lira ile işe başlasa, talep artar diye düşünüyorum.
Biz sanayiciyiz ama üretim yerine dövizle uğraşıyoruz
Bizler sanayiciyiz, odaklanmamız gereken nokta üretim. Katma değerli ürünler çıkartarak ihracatı artırmak. Oysa bu dönemde neredeyse hepimiz finansçı olduk, dövizle uğraşıyoruz. Bunun için basit, vurucu, motive edici, avantaj sağlayıcı kararlar alınabilir. Mesela SGK primleri en azından sanayici için farklı değerlendirilebilir. Biz de buradaki avantajı çalışanımıza yönlendiririz. Bu eleman sıkıntısına kısa vadede çözüm olabilir. Sanayici için hemen çözüm getirecek teşvikler yapılmalı. Şu an teşvik yok demek haksızlık olur ama bunlar sonucu çabuk alınan teşvikler değil.
ANKARA YURT DIŞI NAKLİYE LOJİSTİK MERKEZİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI, ASO 25’NCİ KOMİTE BAŞKANI, MECLİS ÜYESİ İSMET BEYAZKILIÇ:
KREDİLER ÜRETİM YERİNE BAŞKA ALANLARDA KULLANILIYOR
● 2020 yılı sektörümüz açısından COVID-19’a rağmen çok zor geçtiği söylenemez. Aksine yoğun bir sezon geçirdik. Yoğunluğun çok olmasından dolayı yeterli kalifiye eleman bulmakta zorlandık. Biz yeterli kalifiye eleman bulmakta zorlanırken Türkiye de yayınlanan işsizlik istatistiklerinde işsizliğin arttığı görülmektedir. Ne yazık ki ülkemizde işçi olarak çalışan Suriye, Iraklı ve Özbekler gibi yabancı uyruklar işçiler Türkiye den gittiğinde normal şartlar altında çalıştırmak için işçi bulamayacağız. Bu nedenle de işçi maaşlarının 2-3 katına çıkacağını öngörüyorum.
Kredilerle ilgili devletimizin bize vermiş olduğu KGF kredileri en küçük esnaftan en büyük esnafa kadar eşit şekilde dağıldığını düşünüyorum ama maalesef ki genelde şirketin işleyişi dışında yatırımlar yapılıyor ya da bankalarda dövize ya da vadeli hesaplara çevrilerek istenilen yere kullanılmıyor. KGF’nin verdiği krediler, bence şirketin asli borçlarını kendi içindeki ödemeleri doğru yere harcanması içindir. Şirket içine aldığı demirbaşların vs. malzemelerin faturalı ibraz edilerek direk ödeme yapılmasını doğru olacağını düşünüyorum. Türkiye de nakliye navlun fiyatları bölgesel çıkan ürünlere göre artış gösteriyor örneğin ; Adana karpuzu Ankara’nın kavunu gibi yöresel ürünlerin çıkışına göre nakliye fiyatları %30-35 artış gösteriyor ve bu artışın sonunda navlun fiyatları otomatik belirleniyor. Dövizin artmasıyla birlikte TIR ve kamyon fiyatları son 4 yılda nerdeyse 3-4 katına çıktı bu da maliyetleri etkileyici bir sebeptir.
İhracatçıya navlun nakliye desteği verilmeli
Yurt içi taşımacılıkta bir şekilde döngü dönüyor ama ihracat yapan firmalarımıza navlun nakliye desteği verilmesinin çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü karşımızda Çin ve vs. ülkeler var. Bunun için mutlaka destek yapılmalıdır.
Bir de yurt içi taşımalarda biz Ankara nakliye lojistik merkezi olarak yurtiçindeki TIR ve kamyonların bir çatı altında toplamayı hedefleyen bir projemiz bulunmaktadır ve devam etmektedir. Ama birçok yerde bürokrasiye takıldığımız için kaplumbağa hızında ilerliyoruz. Bu projemiz gerçekleşirse yurt içinde nakliye navlun fiyatlarının yüzde 30-35 ila düşeceğine inanıyorum.
MASS MAKİNE SANAYİ VE TİCARET A.Ş GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA AKKIZ:
ELEMAN SORUNU YÜZÜNDEN ŞEHİR DIŞINDAN İŞÇİ GETİRİP FABRİKADA YATIRANLAR VAR
● İmalat sektöründe faaliyet gösteren bir firma olarak en çok yüzleştiğimiz sorunlardan biri işçi bulma sorunu diğeri finansmana ilişkin konulardır. İşçi sorununa değinecek olursak; Ankara özelinde, fabrikalarda çalışacak nitelikli personel bulmak bir yana yetiştirilmek üzere niteliksiz personel dahi bulamamaktayız. Fiziki ve mali açıdan imkanı olan bazı firmalar bu sorunu çözmek için şehir dışından bünyelerine işçi getirip, iş sahasında lojman imkanı sağlayarak bu sorunu aşmaktadır.
Kendi fabrikamızda 3 aydır başvuru yapılmayan mavi yaka pozisyonu mevcut olması konunun ne kadar önemli olduğunu gösterir niteliktedir.
RASİM MAKİNE SANAYİ VE TİCARET LTD.ŞTİ GENEL MÜDÜRÜ HALİDE RASİM:
SALGINDA HİZMETLER SEKTÖRÜ KAPANINCA ELEMANLAR SANAYİYE YÖNELDİ
● Diğer şehirlere göre Ankara’daki işsizlik oranının yüksek olması ya da üretimde ihtiyacımız olan personeli bulamayışımızın sebebi, bu tarz metropollerde hizmet sektörünün imalat sektörünün önüne geçmiş olmasıdır. Salgın gibi olağanüstü bir durumda hizmet sektörü kapatınca bütün şehir kilitleniyor. Doğal olarak da yardıma ihtiyacı olan, iş arayan kişi sayısı bir anda artıyor. Biz ara eleman bulamıyorduk, atölyeyi süpürecek çırak dahi bulamıyorduk, hizmet sektörünün tamamı tatil edildikten sonra çok sayıda nitelikli personel ama ihtiyaç sahibi bu tarz işlere talip oluyor.
Meslek liseleri itibar kazanmadan ara eleman sorunu çözülemez
Meslek liselerinde ya da sanat okullarında eğitimin iyileştirilmesi birden fazla konuya bağlı. 1990’lı yıllarda meslek liselerinin üniversiteye girişinin önünü kapatmak adına atılan ilk adımdan itibaren mesleki eğitim çok zarar gördü. Ben de meslek lisesi çıkışlıyım. Makine mühendisliğini seçerken de bu engellerle karşılaştım. Meslek liselerine ve meslek yüksek okullarına itibar kazandırmadan içerdeki eğitimi iyileştirmeden, sadece okumayan çocukları yönlendirerek ara eleman sorununu çözemeyiz.
Birinci dalgada dağıtılan para sanayiciye gitmedi
Finansmanla ilgili erişimde güçlük çekiyoruz. Alınacak her bir finansmanın karşısında yüksek teminat isteniyor. Kurdaki değişimle birlikte bunun miktarı da artıyor. Biz herhangi bir iş almaya niyet ettiğimizde sadece para bulmak değil, yurt dışı işler dahil teminat mektubu almakta güçlük çekiyoruz. Firmalar bütün varlıklarını bankalara ipotek göstermiş vaziyetteler. Bankaların koydukları karşı teminatların yüksek olmasından dolayı alınan krediler büyümeye destek olacak kaldıraç seviyelerine ulaşamıyor. Birinci dalganın başında çok para dağıtıldı. Bu para proje bazlı dağıtılmadığı için, daha önceki KGF’ler gibi, KOSGEB’in daha çok girişimci yaratmak için dağıttığı gibi sadece paraya ulaşabilenlerin tekrar alıp bunları başka yerlerde değerlendirmesine sebep oldu. Para sanayiciye gitmedi. Bunlar projeye dayalı krediler olmalıydı ancak sanayiciye ayırmamız gereken bütçedeki parayı da inşatta kullanmak ya da dolara yatırmak üzere finansmana ulaşabilen, halen içerde teminatı olan kişiler bu finansmana ulaştılar. Vatandaşa borçları için kredi vermeyelim, destek olalım, onlara geri ödemesiz destek lazım. İşsizlere, ihtiyaç sahiplerine geri ödemesiz destek sunalım.
Diğer tarafta üreticinin finansmanı yanı sıra bütün dünyada uygulanan müşterinin finansmanı var. Eximbank desteklerinde, hele de ihracatın bu kadar ön planda olduğu dönemde bizim beklentimiz, müşterinin finansmanı konusunun biraz daha ciddiyetle yaygınlaştırılmasıdır. Çünkü biz uluslararası pazarda makine satmaya çalışırken, müşterisine finansmanı da götüren sanayici tercih edilmeye başlandı. Büyük makinelerin satışında bu şart haline geldi.
Katma değerli ürün satamadığımız sürece cari açık devam edecek
Proje bazlı olmadan, imalatçıya yönlendirilmeyen krediler, geri dönüşü olamayan para dağıtımı oluyor. KOSGEB 50 bin lirayı dağıtmasa, çok daha erken iş yerini kapatacak girişimci, kendisiyle beraber etrafındakileri de batırmayacak bir sürü işletme biraz daha devam ediyor, bir süre sonra daha büyük girdaba dönüşüyor. Destekler daha çok borçlandırarak yapılmamalı.
Diğer taraftan kurdaki dalgalanma zaten hepimizin elini kolunu bağlıyor. İhracatın arttığı her dönem, imalatta dışa bağımlılık ithalatı artıran bir etki. Yerlilik oranı en yüksek olsa yüzde 55-60’ın üzerine çıkamıyor maalesef makinede. İhracatını yaptığımız ürünler katma değeri çok düşük ürünler. Kg fiyatımız artmıyor, nitelikli ürün üretemiyoruz.
İthal ettiğimiz elektronik donanım fiyatı her zaman için daha yüksek. Katma değerli ürün satamadığımız sürece ihracattaki her artış aynı zamanda ithalat artışı anlamına geliyor. Cari açığın devam edeceği anlamına geliyor.
İhracattaki artış çok da kıymetli bir büyüme getirmeyecek
İç pazarın daralmasıyla üreticiler ihracatta birbirlerinin müşterilerine teklif götürerek etik olmayan bir rekabeti başlattıklarını söyleyebiliriz. Halihazırda iç pazarda haksız rekabeti engelleyen piyasa gözetim denetim yerine getirilmediği için, ihracata giden ürünün de gümrükte denetimi yapılmadığı için Türk mallarının prestij kaybetmeye başlaması da ihracatta karşımıza çıkan başka bir sorun. Kurdaki dalgalanma ile bazı maliyetleri döviz bazında düşmüş olması ihracat müşterisine pazarlıkta ısrarcı olma fırsatı tanımıştır. Bunlar bir araya getirildiğinde ihracattaki artışın çok da kıymetli bir büyüme getirmeyeceğini söyleyebiliriz.
Biz halen fosil yakıtlardan enerji üretiyoruz ve imalatta kullanıyoruz. Çok yakın bir gelecekte ihracat için, yenilenebilir enerji kaynak garanti belgesini sunmamız gerekecek. Sanayi olarak buna yatırım yapmadığımızda kaybettiğimiz pazarlara yenileri eklenecek. O zaman da biz, kg fiyatı düşük ürünlerin alıcısı olan üçüncü dünya ülkelerine satmaya devam edeceğiz. İngiltere- Çin arasında yapılan bir uygulamayı incelemiştik; Karşılıklı olarak ülkeler transfer anlaşması yapıyor. Özel bir firma ya da bir sektör ihracat navlun fiyatlarını ithal ürünlerin navlunlarıyla paylaşarak maliyetleri düşürebiliyor.
HİDROAN HİDROLİK MAKİNE SANAYİ LTD. ŞİRKET MÜDÜRÜ LEVENT ÇAMUR:
ELEMAN SORUNU ÇÖZÜLÜRSE SANAYİNİN BİRÇOK SORUNU DA ÇÖZÜLÜR
● Sanayi sektörünün nitelikli, kendisini yetiştirmiş mühendislere ve ara elemanlara çok ihtiyacı var. Sektörde yurt dışından gelen Suriye, Özbek, Afganlı önüne geçmemiz, biraz daha yeni mezun arkadaşlarımızı bu işe teşvik etmemiz lazım. Bugün bir makine mühendisiyle iş görüşmesi yaptım. İki üretim müdürümüz sorularına hiç cevap alamadılar. Ülkemiz adına, eğitim sistemimiz adına, gençlerimiz ve bizler adına çok üzücü bir olay bu. Gençlerin biraz daha gayretli, işin içinde ve kendileri yetiştirme gayretinde olması lazım. Yani her şeyi devletten ve sanayiciden beklememek lazım. Nitelikli eleman sorunu çözüldüğünde işletmelerimizin birçok sorunu da çözülmüş olacak diye düşünüyorum.
Kamu bankalarının kredi desteği sanayicinin yüzünü güldürdü. Ancak bu süreçte malzeme tedariki konusunda sıkıntı yaşadık. Finansla ilgili ise faiz konusu önemli. Ancak faiz yükseldiği zaman, durgunluğun olma ihtimali de var. Kimse yüksek faiz döneminde bir şey alıp satmıyor. Bizim dinamiklerimizin normal işlemesi için faizin düşük olması, indirgenmiş teşvik, proje bazlı krediler şeklinde destekler gerekiyor. Yoksa bir süre sonra, kilitlenmeler olabilir. Bizim sanayicimizin finansmanı o kadar da güçlü değil. Son olarak, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın belediye ihtiyaçlarının alımında, Ankara sanayisine gösterdiği özveri ve destek için teşekkür ediyorum.
MET ÇELİK GENEL MÜDÜRÜ İSMAİL ERDOĞAN:
KUR ARTIŞI TARIM VE GIDA SEKTÖRÜNÜ ÇALIŞAMAZ HALE GETİRDİ
● Şimdi gerçekten vasıflı elemana ara elemana ihtiyacımız var, mühendis sayısı çok fazla ama ara elemanımız o kadar yok. Elinde anahtar tutacak, kaynak yapacak, tornada çalışacak elemanımız yok. Yani bu eğitim sistemiyle ilgili, yönlendirmeyle ilgili bir problem. Örneğin bizde makine mühendisi daha az bir maaşla çalışırken, tornada çalışabilen torna tesfiye ustası daha fazla maaş alabiliyor. Biraz aileyle de ilgili. Biz çocuklarımızı yetiştirirken, memur, doktor, mühendis olsun, masa başı görevi olsun diye okutmaya çalışıyoruz. Finansman açısından özel bankalar biraz farklı davranıyor. Şu sıra kamu bankaları da biraz nazlanmaya başladı. Faiz oranlarını yükseltiyorlar. Özel bankalar agresif davranıyor. Hükümetin bu konuda destek açıklaması yapması lazım. Sanayicinin durumu gerçekten zor.