Başkanlar Konuşuyor: Planlı teşvikle Türkiye tarımda terminal ülke olur
Ankara Ticaret Borsası Başkanı Faik Yavuz, tarımda destekleme politikasının yeniden masaya yatırılması gerektiğine dikkat çekerek, “Hedefine uygun ve proje kapsamında teşvikler planlanırsa Türkiye terminal ülke olur. Çok güzel bir coğrafyadayız, kuzeydeki ülkeler ve güneydeki ülkeler arasında ticaret köprüsü oluruz” dedi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde DÜNYA, 81 ildeki oda ve borsa başkanlarıyla ekonominin nabzını tutuyor. “Başkanlar Konuşuyor” söyleşi dizisinde Ankara ekonomisi ile birlikte tarım politikaları ele alındı. Ankara Ticaret Borsası Başkanı Faik Yavuz DÜNYA’nın sorularını yanıtlayarak, önerilerinden bahsetti.
“Türkiye tarımda kendi kendine yetmesin, tüm dünyaya üretim yapsın”
Faik Yavuz / Ankara Ticaret Borsası Başkanı
Tarımda yeniden yapılanma ve planlamaya ihtiyaç var. Tarımı iyi planlayamazsanız; bazen fiyatlar tavan yapıyor, bazen de dip yapıyor. Üretenler zarar edince piyasadan çekiliyor. Israrla şunu söylüyoruz. Önce planlama yapmamız lazım tarımda; neyi nerede ne kadar üreteceğiz. Tarımda bir ürünü üretmek çok zor değil. En fazla 2 yılda ürünün destinasyonunu da değiştirebilirsiniz, ürünün çeşidini de değiştirebilirsiniz. Eğer pazarlamıyorsanız ürettiğiniz ürünün bence bir değeri yok. Tarımdaki girdilerin çok yüksek olması konusuna gelirsek;
Dünyada tarımda emtia fiyatlarının artışlarının en büyük nedenlerinden biri, Çin, Hindistan hızlı ürün çekmesi… Hindistan ve Çin’de 200-300 milyon kişi sınıf atladı. Eskiden pirinç lapası yerken, şu an spesiyal ürünler istiyorlar. Avrasya ülkelerinin buğdaylarını biz alırdık, şu an Çin kapattı. Girdiler, gübre ile başlıyor, mazotla devam ediyor, işçilik, ilaç bunların hepsi maliyeti artırıcı temel unsurlar. Bitkisel üretimde toprak, su, güneş lazım. Güneş ve toprak Türkiye’de var. Ama yağmur alma kapasitemiz Avrupa’ya göre düşük. Bunun için susuz tarıma geçmemiz gerekiyor. Maliyetleri düşüreceksek, birimde verimliliği artırmamız lazım. Bir dekar yerde 300 kilo buğday alıyoruz ama Avrupa 750 kilo alıyorsa demek ki onların maliyeti bizim yüzde 50’miz kadar… Sonra çiftçimiz zarar edip, çekiliyor. Finansman sorunu var. Finansman aktarımı yapmak gerek geride kalıyoruz diye düşünüyorum.
Tarımın 1938’den beri desteklenir. Ancak 2021 oldu; soruyoruz çiftçi ‘zarar ettim’ diyor, devlet ‘ben çok para verdim’ diyor, tüketici de ‘ben pahalıya ürün yiyorum’ diyor. O zaman bir yanlışlık var. Destekleme politikasını yeniden masaya yatırmamız lazım. Destek her zaman nakit para vererek olmayabilir. Temelde verimli üretim modeli yatıyor. Ben olsam Türkiye’yi 8-10 bölgeye ayırırım. Nerede, ne yetiştirilecek karar verilir. Doğu Anadolu’da bitkisel üretim yapamazsınız. Ne yaparsanız yapın alacağınız üretim 180 kilo… Hükümet 3 lira da verse 5 lira da çiftçi zarar eder. Orası hayvancılığa yatkınsa onu teşvik edersiniz. Tarıma 22 milyar TL destek Avrupa ve Amerika’dan düşük olsa da Türkiye şartlarında iyi para. Doğru kullanmak gerekiyor.
Bu yıl Doğu Anadolu bölgesinin kalkınmasına yatırım yaparım. Yaylalarını suyu elektriğini götürürüm. Düşük faizli 20-30 yıl vadeli aile kaç tane hayvanla idare edecekse öyle kredi veririm. Sonra Güneydoğu, sonra Doğu Karadeniz, İç Anadolu derken 8-10 yılda tarım altyapısını oluştururum. Havza projelerini tam uygulayamadık. İç Anadolu’da hangi çeşit buğdayın verimli olacağını belirlerim, buna destek veriyorum, sen başka bir şey ekeceksen ben ona destek vermiyorum’ şeklinde yapmalı.
Singapur, Dubai gibi terminal ülke olabiliriz
Hedefine uygun ve proje kapsamında yapmalıyız. İyi planlanırsa Türkiye merkez ülke olur. Kuzeyimizdeki Romanya, Ukrayna, Bulgaristan, Gürcistan gibi ülkeler var. Bunlar, maksimum verime ulaşmamış potansiyel var. Güneyimizde de İran, Irak, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Mısır var. Kuzeydeki ülkelere üretim yaptırıp ürünlerin, Karadeniz’de lisanslı depolar kurarak güneydeki ülkelere satılmasını sağlayabiliriz. Singapur, Dubai gibi terminal ülke olabiliriz. Bence Türkiye kendi kendine yetmemeli, Türkiye komşularına, dünyaya üretim yapmalı. Tropikal meyveler yemiyorduk. Bunlar Türkiye’ye gelince kendimize yetmeyen ülke olduk. İyi terminal ülke olma yolunda ilerlemeliyiz, kuzeydeki potansiyel ürünlerini destekler burada kullanılmalı.
Doğan buzağımızın yarısı sağlık sorunundan ölmese, hayvan sorunumuz kalmaz
Hayvancılığın temelde 5 tane sorunu var. Birincisi ölçek sorunu; aile işletmelerinde ölçek sorunu düzeltmemiz lazım. Hayvan sayısı düşünce yeterince ilgi alakayı gösteremiyoruz. Gelir seviyesi üreticiyi doyurmuyorsa. İkincisi sağlık sorunu var. Hayvancılık için çok önemli bir coğrafyaya sahibiz. Ama buzağı sağlığı konusunda sınıfta kaldık. Eski Tarım Bakanımız Ahmet Eşref Fakıbaba çok önemli bir istatistik açıklamıştı. Bir yılda doğan 750 bin buzağımız yetersiz koşullardan dolayı ölüyor. Doğan hayvanların yarısı dişi yarısı erkektir. Sonra gidip 500 bin hayvan ithal ediyoruz. Yani doğan hayvanımızın yarısı ölüyor. Bunlar ölmese Türkiye’nin buzağı sorunu kalmaz. Sağlık sorunları en temel sorunların başında geliyor. Irk sorunumuzu iyileştirdik, yüzde 20-25’lik bir şey kaldı.
Bir de yem sorunu var. Yem fiyatlarını indirsek, yüzde 25-30 daha ucuz et yiyebiliriz. Karma yeme ağırlık veriyoruz oysaki bizim mera alanlarına ihtiyacımız var. Türkiye, 46 milyon hektar mera alanında 11 milyon mera alanına düşmüş. Meraları 3-4 yılda alamıyorsunuz ve hayvan başı 3-4 metrekare yer tahsis ediliyor. Memleketimizin geleneksel eti küçükbaştır. Eskiden sığır ikinci kalite et, küçükbaş birinci kalite et idi. Küçükbaş etini, kolesterol gerekçesiyle gözden düşürdüler. Gençleri köydeki tutamıyoruz. Kent yaşamını istiyor. Sürü yöneticisi olsa 4 bin - 4 bin 500 maaş alacakken, şehirde 2 bin 800 liraya güvenlik oluyor. Çünkü köyde sosyal yaşantı alanları yok.
Türkiye’nin ilk hububat laboratuvarını kurduk
Tüm altyapı hizmetlerimizi, iki ana sektörde son teknoloji kullanarak oluşturduk. Birincisi hayvancılık, ikincisi hububat ve bakliyat sektörü... Bununla ilgili canlı hayvan borsasından, et borsasına kadar soğuk zincir içinde bu oluşumu gerçekleştirdik ve şu an işlem görüyor. Hububat ve bakliyatta da lisanslı depomuzu yaptık. Lisanslı depomuzdan sonra son satış salonlarımızı geliştirdik. Türkiye’nin ilk hububat laboratuvarını kurduk. Uluslararası akredite edilmiş laboratuvar olarak 4-5 yıldır hizmet veriyor. Koçhisar’da bitkisel üretimle ilgili büyük bir potansiyel var. Arpa, buğday son zamanlarda soğan ve kimyon gibi ürünler çok hızlı büyüyor. Satış salonları kurduk.