Başkanlar Konuşuyor: Konaklama vergisi Antalya’da kalsın, il kendi yatırımlarını yapsın
“Antalya durursa, Türkiye durur” diyen kentin iş dünyası, pandeminin ardından yaralarını sarmaya çalışıyor. Turizmin ağırlığıyla kentin ekonomisinin yüzde 75’i hizmetler sektöründen oluşurken, toplanan konaklama vergisinin, Antalya'ya ayrılması talep ediliyor. Bu vergi kapsamında kentte toplanan 100 milyon dolara yakın bir meblağın yatırımlar için kaynak olabileceğinin altı çiziliyor.
DÜNYA, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde Türkiye’nin 81 ilindeki oda ve borsalarla bir araya geliyor. “Başkanlar Konuşuyor” söyleşisi kapsamında DÜNYA’nın sorularını yanıtlayan Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin ve Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, şehrin 2,5 milyon nüfusla, 16 milyon yabancı turisti birlikte ağırladığını belirterek, altyapı yatırımlarının şart olduğunu söylediler.
Turizmde yeşil dönüşüm için çalışma başlatmalıyız
Davut ÇETİN / Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı
Antalya 2020’nin Mart’ından sonra çok zor günler geçirdi. Gerçekten şehir yüzde 15 civarında küçüldü. Ciddi bir kriz yaşadık. Bu sene biraz turizmdeki güvenli sertifikalarla, biraz rakip destinasyonlardan daha çok öne çıkmamızla 2021'i daha rahat atlattık. Geçtiğimiz yılı aşağı yukarı 3 milyon 400 turist sayısıyla kapattık. 2021’de Aralık ayı başı itibariyle 8 milyon 850 bin turiste ulaştık. Bu da gerçekten bu ortamda çok iyi rakam. Antalya’nın bir miktar yaralarını sarmasına yardımı oldu. 8 milyon turist beklerken, 9 milyon gelmesi konaklama sektörü için iyi oldu. Fakat turizmin diğer kollarında sıkıntılar devam ediyor. Üyelerimizin pek çoğu turizme bağlı sektörlere iş yapıyor. 16-17 milyon turiste göre plan yapan bir şehir için elbette bu rakamlar zorlayıcı oluyor. Yine de iş dünyası çok dinamik bir taraftan sanayi üretimiyle bir taraftan tarım üretimiyle bir miktar ihracatımızı da artırarak sorunlarımızı aşmaya çalışıyoruz. Şu anda turizm sezonu kapanıyor, otellerimizin yüzde 70’i kışa girişte kapandı. Önümüzdeki yıl için hazırlıklara başlayacağız. Kongre turizmine ve spor turizmine yoğunlaşmak istiyoruz. Ben aynı zamanda Kongre Bürosu’nun da başkanlığını yapıyorum, çok önemli çalışmalara imza atıyoruz. ACE of MICE’ın ödül töreninin burada yapılması çok iyi oldu. Önümüzdeki yıla belirli miktarda toplantı sözleşmeleri yapıldı. Tüm bu güçlerimizi harekete geçirmek için çalışıyoruz. Asıl turizm anlamında önemli noktalardan biri yeşil dönüşüm. Kentin bu alanda hedefl eri olmalı ki diğer destinasyonların önüne geçebilelim.
ÖNCELİKLE ANTALYA’NIN KARBON AYAK İZİNİ BELİRLEMELİYİZ
Yeşil dönüşüm gerçekten çok maliyetli olacak. Ama bir avantajımız var, sanayi kenti değiliz. Karbon ayak izimiz daha düşük. Bundan sonra ama turistlerde kaldığı otelin elektriğini nerden sağladığına bakacak. Yediği meyvenin sebzenin, nereden geldiğine nasıl üretildiğine bakacak, atıklarını ne yapıyor, şehir yeşil dönüşümle ilgili ne yapıyor bakacak. Turizm Bakanlığımız bunun farkında, üzerinde çalışıyor. Otellerin dönüşümü için kapsamlı bir programa ihtiyaç var. Öncelikle şu anda Antalya’nın karbon ayak izini çıkarmamız lazım. Hedefl erimizi böylece belirleyebiliriz. Tüm bu dönüşüm için Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak da çalışıyoruz, yaklaşık 80 milyar dolarlık bir dönüşüm. Özel sektör tek başına bu dönüşümün altından kalkamaz. Bu nedenle devletin de desteği şart. Bugünden başlamamız lazım. Bu taahhütleri vermezsek, turizmde de sıkıntı yaşayacağız. Biz ATSO olarak kentin bütün paydaşları ile çalışmaya başladık. Büyükşehir çevre çalışıyor, biz de oda olarak kent ekonomisinin yeşil dönüşümünü çalışıyoruz.
GENÇLİK REFORMUNA İHTİYACIMIZ VAR
Odamızın hizmet binasının içinde İNOVATSO diye bir bölüm ayırdık. Hem start-upların çalışacağı hem kuluçka merkezlerinin bulunduğu bu bölümden 5-6 yeni girişimci arkadaşımız çıktı. Şu anda genç girişimcilerimizden biri şirketleşti, diğer 2’si de şirketleşecek. Hepsi yenilikçi teknolojiler üzerine çalışıyorlar, TEKNOFEST’e proje ürettiler, tarımla ilgili proje geliştiriyorlar. Son dört yıldır da Growtech’te yarışma yapıyoruz. Gençlerle ilgili yeni bir reforma ihtiyacımız var. Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı’nın da (BAGEV) başkanlığını yapıyorum. Çoğu üniversite mezunu olmak üzere bu vakfımıza iş aradığı için başvuran 16 bin 600 gencimiz var. 2 bin 600 de işçi arayan var. Ama bunları birleştiremiyoruz. Evet gençlerimiz girişimci olsun ama, artık bizim eğitim tarafında yapacağımız reformlarla bu iş gücü piyasası sorununu çözmemiz lazım.
ALTYAPI YATIRIMLARI İÇİN PARA BULMAMIZ LAZIM
Antalya verilerin toplanması için pilot il olabilir. En çok turisti ağırlıyoruz, en çok tarımsal üretimi yapıyoruz. O kadar çok ham veri var ki, bunları işleyerek daha doğru işler yapmamızı sağlayabiliriz. Bir de yerelden yönetim şart. Bu ülke 85 milyona gidiyor. Her şeyi merkezden planlamamız zor. Konaklama vergisi çıktı, merkezi bütçeye gitti. Biz burada 16 milyon turist ağırlarken, şehirde yaşayan 2,5 milyon kişinin yüzde 30-35’i kadar para harcamak zorundayız. Altyapı yatırımlarına para bulmak zorundayız. Yerel dinamikler güçlü olmalı. Merkezi bütçeye çok katkımız var, ama yetirince bundan pay alamıyoruz. Konaklama vergisi dediğiniz Antalya’nın koyduğu rakam 100 milyon dolar civarında. Bu parayı kentimize bıraksanız, büyükşehir bütçesinin 3’te birinden fazla bu. Bu rakam ekonomimize dönerse, önemli katkısı olur.
KÜLTÜR SANAT OLMADAN KENTİN EKONOMİSİ GELİŞMEZ
53 bin 800 üyemiz var. 38 bini faal. Antalya’nın ekonomisinin gelişmesi için sosyal hayatının da gelişmesi lazım. Biz de bu bilinçle çalışıyoruz. Türkiye’de uluslararası sergi yapılan 5’inci mekan, ATSO’nun sanat merkezi. Diğer 4’ü İstanbul’da. Pandemide 14-15 ay kapalı kaldık. O dönemde sanal sergilerle devam ettik. Sanat tarafında Pera Müzesi’yle ortak çalışıyoruz. Bu tarz işlerin oturması için 10 yıl gerekiyor. Şu anda 6 yılımızı doldurduk. Şair Ressamlar sergimiz var. Kültür sanat olmadan şehrin ekonomisinin gelişmesi mümkün değil. Kaleiçi’nde Kültür Evimiz var. Kentin kendi bütçesi olursa çok daha rahat çözeriz. Antalya akşamları ölü bir kente dönüyor. Kenti canlandırmak için kaynağa ihtiyaç var.
GÜREŞTE HEM KIRKPINAR’IN HEM ELMALI’NIN ALTIN KEMERİ ANTALYA’DA
Antalya güreşte de epey yol adı. Hem Kırkpınar’da hem Elmalı’da altın kemeri Antalyalı sporcularımız hiç bırakmıyor. Yerel yönetimlerimiz de güreşe çok önem veriyorlar. Rusya Festival’i yaptığımızda güreşçilerimizin yarışları, Rusların en çok izlediği etkinliklerden biri oldu. Antalya’da güreş konusunda Türkiye’nin önemli kentlerinden biri oldu.
ANTALYA-BURDUR-ISPARTA ÜÇGENİNDE BİR OSB KURMAK İÇİN ÇALIŞMA SÜRÜYOR
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası olarak Korkuteli ilçemizde bir mermer organize sanayi bölgesi (OSB) kurulması için izin aldık. Oraya bir miktar yatırım gelecek. Kent merkezimizde ise durum biraz farklı. Antalya OSB’mizde yatırım yapacak alan çok kalmadı. Antalya’nın yapısı açısından sanayi alanlarımız çok kısıtlı. Tarım arazileri var, kentin önünde deniz, sırtlarında Toroslarımız var. Yatırım yapılabilmesi için Isparta-Burdur-Antalya üçgeninde çok büyük bir OSB çalışması yapılması gündemimizde. Ancak bu üç şehrin sınırlarında bile 15-20 milyon metrekare OSB yapacak yer bulmakta zorlanıyoruz. Kalkınma Ajansımız da bu konuda çalışıyor. Yatırımların önünü açmak için yer arayışımız devam ediyor.
Yat onarım merkezi ile ASBAŞ çok daha fazla gelişecek
Turizm ve tarım sektörlerini destekleyen çok önemli bir de OSB’mizde sanayi sektörümüz var. Aynı zamanda Antalya Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi AŞ’nin (ASBAŞ) işlettiği serbest bölgemizde yatçılık ve kimya sektörlerimiz mevcut. Sanayi sektörümüzde istihdam sayıları iyi, elektrik tüketimleri iyi. ASBAŞ, yat bakım merkezi olarak da hizmet verecek, orası çok gelişecek. Antalya sanayisi olarak 7-8 sektörde çok aktifiz ve alanlarımızda başarılıyız. Elbette içinde bulunduğumuz durumda girdi fiyatları sanayicimizi yoruyor ama arz-talep dengesi çok iyi. Antalya sanayisinin çarkları dönüyor, kapasiteler dolu çalışılıyor.
Günah keçisinin tarım olmadığını endeksimiz ortaya koydu
Ali ÇANDIR / Antalya Ticaret Borsası Başkanı
Antalya Ticaret Borsası olarak 101 yaşındayız ve Türkiye’nin en eski üçüncü borsasıyız. Borsamızda ağırlıklı olarak yaş meyve sebze, kesme çiçek, süt, pamuk, hububat, mantar ve et işlem görüyor. İki yıl aktif işlem yapmayan üyemizi askıya alıyoruz. Şu anda bin 800 üyemiz var. 4 milyar liralık işlem hacmimiz var. Üye başına işlem hacmimiz 3,3 milyon TL. Bunlar önemli rakamlar.
Antalya’mız için en önemli sektörlerden biri tarım. Veri seti en bozuk sektör de tarım sektörü. Ya gerçeği yansıtmıyor ya hiç veri yok. Ne zaman enfl asyon yükselse, günah keçileri olarak tarım üreticileri ön plana çıkıyordu. Yaş meyve ve sebze ticareti yapan arkadaşlarımız bu konudan çok rahatsız. Bu dönemde bizde Antalya Büyükşehir Belediyesi ile bir anlaşma yaparak, haldeki tüm fiyatları derleyerek, 2005 yılından 2015 yılına, 2015’ten günümüze kadar ayrı endeks oluşturduk. Böylelikle Antalya hallerindeki fiyat ve miktar açısından gelişimi, her ayın 2’sinde paylaşmaya karar verdik. Bunu geçtiğimiz ekim ayından itibaren yayınlıyoruz. Bu veri setiyle enfl asyona taban oluşturan bu ürünlerin üretim yerinde fiyatlarının nasıl şekillendirildiğini rahatlıkla gözlemliyoruz. Rehber olacak duruma geldi. Hal Yasası’nın değiştirilmesi, sebze meyve ticaretinin düzene konulması, gıda fiyatlarının makul seviyelere çekilmesi için de önemli bir kaynak oldu. Biz bu setimizi diğer ürün gruplarıyla geliştireceğiz. Neler gördük bu süreçte 2005 yılından bugüne yaş sebze fiyatı sadece iki kez enfl asyonu yukarı getirmiş. Enfl asyonun günah keçisinin yaş meyve sebze olmadığını bu endeksimiz ortaya koydu.
ÜRÜNLERİMİZİN SINIRLARA ÇARPIP GERİ DÖNMEMESİ İÇİN PLANLAMA ŞART
Örtüaltı tarımla bir başarı hikayesi yakaladık ve 20 yıldır bunun ekmeğini yiyoruz. Eskisi kadar ekonomik olmaktan çıkmaya başladı. Bu alanda iklim değişikliğinin etkisini hissediyoruz. Artık aşırı sıcak nedeniyle portakal yiyemiyorsunuz ya da zeytin bulamıyorsunuz. Bu konuda çalışmalar yaptık. 2050 yılına kadar iklim değişikliğini net bir şekilde hissedeceğiz. Yüzde 1’lik bir sıcaklık artışının üretimde yüzde 6’lık bir kayba neden olduğu biliniyor. Yağmur rejimimizde büyük değişiklikler olacağını bilim insanları söylüyor. Miktar olarak belki değişmeyecek ama metrekareye düşen yağış konusunda aşırı iklim olayları yaşanacak. Yaylalar, sahil iklimine dönüşecek. Üreticilerimiz artık yer altı sularına erişemediklerini söylüyorlar. Üniversitelerimizin bu konulardaki bilgilerini özel sektörün ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirmeleri için seferberlik ilan edilmeli.
Ürün yelpazemiz değişecek. Artık devletin verdiği teşviklerle Kars’ta da Konya’da da seracılık teşvik ediliyor. Bu avantajımızı kaybetmeye başladık. Ürün değişikliğine giderek, yarı mamul için çalışmamız gerekiyor. Yeşil dönüşüm konusunda güçlü olduğumuz noktalardan başlamalıyız. Ürünlerimizin sınırlara çarpıp geri dönmemesi için planlama yapmak zorundayız. Karbon ayakizimiz, su kullanımımız çok önemli.
ÜLKE EKONOMİSİNİN YAKLAŞIK YÜZDE 3’Ü
Antalya ekonomisinin ve iş dünyasının uzun yıllara dayalı bazı yapısal özellikleri son yıllarda değişim gösterdi. Mesela davranışsal açıdan tasarrufçu ve öz sermaye ağırlıklı kimliği yerini kredi ağırlıklı çalışmaya bıraktı. Mevcut koşullarda bile değişmeyen davranışsal özellikleri de var. Mesela borcuna sadakatte hala ülkemizin en üst sıralarındayız. Yine vergi ödeme oranlarında da üst sıralardayız. Desteklemelerde ve kamu yatırımlarında ise genel olarak alt sıralarda kendine yer bulabildi.
Ekonomik göstergeler itibariyle kentimiz, uzun yıllar boyunca milli gelir sıralamasında 7. sırada bulunurken son yıllarda ilk 10 da bile kendimize yer bulamamaktayız. Yani Antalya ekonomisi ağır yüklerle baş etmeye çalışırken gerekli desteği alamamış olmanın ve son yıllardaki politikaların olumsuz etkilerini derinden yaşadı. Buna rağmen ülkemizin dünya vitrini olmayı kaybetmedik.
Ekonomimiz genel olarak 18 - 20 milyar dolarlık bir milli gelire (GSYH) sahip. Bu da Türkiye ekonomisinin yüzde 2.85’ini oluşturuyor. Antalya ekonomisi 80’li ve 90’lı yıllar ortalamasında yüzde 3 civarında bir orana sahipti.
TARIM ÜRETİMİNDE YÜZDE 9 İLE TÜRKİYE ORTALAMASININ ÜSTÜNDEYİZ
Ekonomimizin yüzde 75’inden fazlası hizmet sektöründe. Türkiye ortalamasında bu oran yüzde 70 civarında. Tarım sektörümüz ise yaklaşık yüzde 9 pay ile Türkiye ortalaması olan yüzde 3’ün çok üzerinde bir orana ve öneme sahip. Sanayi sektörü son yıllarda ağırlığını artırmış ve yaklaşık yüzde 16 gibi bir orana ulaştı.
Tarım sektörünün ağırlığı ihracatta da kendisini gösteriyor. 1.5 milyar dolara yaklaşan ihracatımızın yaklaşık yüzde 55’i tarım ürünleri. Sanayi ürünleri yüzde 28 civarındayken maden ürünleri de yüzde 17 düzeyinde.
İÇ TİCARET YAPIMIZI DİKKATE ALMALIYIZ
Kentimiz açısından bir diğer önemli konu da iç ticaret konusu. Uzun bir süredir ekip olarak iller arası ticaret verilerini çalışmaktayız. Bizlere mukayeseli ve geleceğe dair önemli analizler yapmayı sağlamaktadır. Genel bir yapısal değerlendirme ile söylemek gerekirse 4 birimlik iç ticaretimizin 2 birimini diğer illerden alımı, 1 birimi diğer illere satımı ve 1 birimi de şehir içi ticaret oluşturmaktadır. Bu özelliğimiz, ülkemizin nadir illerinde bulunuyor.
O halde iç ticaret yapımızın bu özelliğini de dikkate alan planlamalar yapmalıyız.
SEBZE İHRACATINDA 12. SIRADAN 18. SIRAYA GERİLEDİK
Kentimizin tarım sektörü ağırlık olarak yaş meyve/sebze üretimi öne çıkıyor. Çünkü iklim avantajını ve zaman faydasını en çok sağladığımız üretim burada yoğunlaşıyor. Özellikle örtüaltı üretiminde 90’lı yıllarda ciddi bir başarı hikayesi yazmış bulunuyoruz. Bu başarı hikayesiyle son 20 yılı geçirmekteyiz. Son 20 yıldaki dünya yaş meyve/sebze üretim performansındaki ülkemizin yeri de pek parlak olmadı. Mesela dünya sebze üretim alanı yüzde 39 artarken, Türkiye ancak yüzde 19 artırabildi. Meyvede ise durum daha kötü seyretti. Dünyadaki yüzde 21’lik artışa karşılık Türkiye’de ancak yüzde 4 artabildi. Verimlilik artışındaki ortalama üstü değerle üretimimiz bir miktar dengelenmiş ama yeterli olmadı. Yaş meyve/sebze ihracatımızın dünyadaki yeri de kaçınılmaz olarak bu 20 yılda istenen düzeyde olmadı. Mesela sebze ihracatındaki 12. sıramız 18. sıraya geriledi, meyve ihracatındaki 5. sıramız ise 9. sıraya düştü.
YENİ ÜRETİM DESENLERİ GELİŞTİRMEK DURUMUNDAYIZ
Ülkemizin dünya genelindeki bu gerilemesine rağmen kentimiz, bitkisel üretim değerini yüzde 5’ten yüzde 7’nin üzerine çıkarmayı başardı. Bu dönemde yüzde 40’tan fazla paya sahip olan örtüaltı varlığımız, diğer illerin özellikle jeotermal ve destekleme avantajlarıyla yaptığı yatırımlar nedeniyle yüzde 37’ye geriledi. Bu gerilemenin önümüzdeki dönemde de artarak devam edeceği tahminiyle kentimizin yeni üretim stratejileri geliştirmesi elzem. Mesela bizler öngörülebilir gelecekte avantajlarımızı yitireceğimizi düşündüğümüz ürünler yerine yeni üretim desenleri ve alanları geliştirmek durumundayız.