Bağören: Haberleşme teknolojilerinde özel sektör oyun kurucu olmalı

Bu haftaki Kanaat Önderi'nde Şeref Oğuz, Hakan Güldağ ve Vahap Munyar'ın konuğu Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi Başkanı İlhan Bağören, haberleşme teknolojilerinde özel sektörün artık oyun kurucu pozisyonunda olması gerektiğini vurguladı, “Savunma sanayi yetkinliklerinin özel sektöre sunulma zamanı gelmiştir.” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Bağören: Haberleşme teknolojilerinde özel sektör oyun kurucu olmalı

UÇTAN Uca Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi Projesi yöneticisi, Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi (HTK) Başkanı İlhan Bağören, “Gündem Özel” sohbetimizde, “Haberleşme teknolojilerinde artık endüstrinin doğal oyuncuları olan özel sektörün oyun kurucu olması ve savunma sanayi yetkinliklerinin özel sektöre sunulmasının zamanı gelmiştir” dedi. Bağören, Türkiye’nin 5G’de ürün geliştirmek için gerekli teknolojiye sahip olduğunu vurgulayıp ekledi: “Bu yetkinliği ürünlere ve ticarileşmeye çevirmek efor ve yatırım istiyor. 5G’ye 2023’te geçecek olursak geç kalmış sayılmayız.” Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi (HTK) Başkanı İlhan Bağören’e sorularımız ve yanıtları şöyle:

STANDARTLARI YENİ YAZILDI

5G konusunda neler düşünüyorsunuz? Sizce Türkiye, 5G teknolojileri konusunda hangi noktada bulunuyor? 5G’ye geçişte geç mi kalınıyor? Bu konuda nasıl bir yol izlenmeli?

Türkiye, 5G’de ürün geliştirmek için gerekli teknolojik yetkinliğe sahip. Bu yetkinliği ürünlere ve ticarileşmeye çevirmek efor ve yatırım istiyor. 5G’ye 2023’te geçecek olursak geç kalmış olmayız, çünkü 5G’yi 4G’den farklı kılan özelliklerin pek çoğunun standartları yeni yazıldı, ürünlerin sahaya çıkması ve kullanılmaya başlaması 2023’ü bulacaktır. 2018 yılında başlanan yerli ve milli ürün geliştirme takvimi 2023’te ticarileşme için uygundu. Ancak projelerin desteklenmesinde rastlanan aksamalar ve bu nedenle yaşanan eleman kayıpları, gelişmeleri durdurdu hatta geriletti. Bir başka neden de özel sektör ve savunma sanayisi firmalarının birlikte çalışamaması. Devletin karar mekanizmaları bu takımları bir araya getiremediği gibi, nasıl fonlayacağına karar verememesi de gecikmelere neden oldu.

4.5G PROJESİ HEDEFE ULAŞAMADI

Türkiye’de 5G teknolojilerine dönük ürün geliştirebilen yerli şirketler var mı? Bu alanda dünyanın önde gelen 4 üreticisi ülkemizde faal durumda bulunuyor. Onların rekabeti karşısında yerli firmaların gelişmesi mümkün olur mu?

Dünyada 5G ürünlerini geliştiren 30’a yakın firma var. Bu firmaların 4 tanesi Türkiye pazarında faal. Çinli Huawei ile ZTE, Finlandiyalı Nokia ve İsveçli Ericsson. Türkiye de 5G altyapısı için ürünler geliştirecek yeterliliğe sahip. Türkiye’de mobil şebekelerde yerli altyapı geliştirme çalışmaları 2013 yılında savunma sanayisinin askeri amaçlı LTE Baz İstasyonu geliştirme projesiyle başladı. Daha sonra 4.5G ile bu proje sivil sektörü de hedefledi. Ancak geçen 8 yıl, büyük bütçeler ve mobil işletmecilerimizin desteklerine karşın 4.5G projesi beklenen hedeflere ulaşamadı. Yine de bu proje ile mobil haberleşme sektöründe çok önemli teknolojik birikim ve saha tecrübesi kazanıldı. Diğer taraftan, geçen senelerde Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi’nin (HTK) kuruluşu, TÜBİTAK’tan alınmış, kurum tarihinin en büyük projesi olan “Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi (UUYM5G)” projesinin Ar-Ge’sini başarıyla tamamlamış olan özel sektör de önemli ölçüde kendi sermayesi ile bu yetkinlikleri geliştirmiştir. Artık bu endüstrinin doğal oyuncuları olan özel sektörün oyun kurucu olması ve savunma sanayisinin yetkinliklerinin özel sektöre sunulması zamanı gelmiştir.

KAYNAK VAR AMA SİSTEM YANLIŞ

Bu yılın haziran ayının ikinci yarısında “Yerli ve milli 5G teknolojisi” nin tanıtım toplantısında HTK Başkanı şapkanızla, “Küresel rakiplerimiz milyar dolarlık bütçelerle 5G teknolojileri üzerinde çalışıyor. Bizim projemizde ilk fazda 20 milyon dolar kaynak kullanıldı. Bu kaynağın 12 milyon dolarını TÜBİTAK sağladı, 8 milyon dolarını firmalar karşıladı” demişsiniz. Bu konuşmanızdan 5G teknolojilerine dönük çalışmalar için kaynak yetersizliğinin de söz konusu olduğu anlamı çıkıyor. Bu neden kaynaklanıyor?

Rekabetçi ülkeler, küresel düzendeki yerlerini belirleyecek 5G teknolojileri için milyarlarca dolarlık destek programları oluşturmuşlardır. Ülkemizde5G ile ilgili farkındalığın düşük olduğunu düşünüyorum. Ülkenin kaynakları var. Ancak kullandırma konusunda sıkıntılar yaşanıyor. Savunma sanayisi kolayca kaynak bulabilirken özel sektörün verilen destekleri kullanabilmesi için önce yatırım yapması gerekiyor. Yani önce parayı harcaması sonra istemesi gerekiyor. Özel sektörün harcayacak parası olsa zaten devletten istemez. Sistem yanlış kurgulandığı için devletin kaynağı olmasına rağmen özel sektör kaynak sıkıntısı çekiyor.

HTK İLE BİRLİKTE MOBİL İŞLETMECİ ALIMINDA YERLİLİK YÜZDE 20’YE ÇIKTI

Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi, kaç şirketi ve kenti kapsıyor? Kümelenme, Türkiye’de haberleşme teknolojilerinin gelişmesini tetikleyici etki yaratabildi mi?

Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi’ne (HTK) 13 şehirden 160’dan fazla firma üye. HTK’nın kurulması sonrasında mobil işletmecilerin alımlarında yüzde 1’in altında olan yerlilik payı yüzde 20’lere taşındı. Bunda firmaların birbirleri ile ve mobil işletmecilerle daha yakın ve verimli çalışmasının önemli payı oldu.

UUYM5G’DE KARARSIZLIK NEDENİYLE DURAKSAMA VAR

Bize TÜBİTAK’tan alınmış en büyük proje olan “Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi” projesini anlatır mısınız? Proje neleri kapsıyor? Kaç şirket ve kurum bu projede görev alıyor? Proje hangi aşamada?

HTK’nın kurulmasından sonra yüzde 20’ler civarına gelen yerlilik payının daha da yükseltilmesinin ancak altyapıda da ürünler geliştirerek mümkün olacağını gördük, fakat 4G’de altyapı tasarımı için pazarın 8 sene gerisinde kalındığı için bu eforun 5G’ye konmasına karar verilmesi üzerine Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi (UUYM5G) başlatıldı. BTK liderliğinde üreticiler ve işletmeciler bir araya gelerek ihtiyaçları belirlediler. Bu ihtiyaçlara yönelik çalışmak isteyen bütün firmalara bu projede yer verildi; 16 firma ve 3 işletmecinin paydaşlığı ile 2018’de TÜ- BİTAK/TEYDEB desteği ile başlayan bu Ar-Ge projesi, 2021 Mart sonunda prototiplerin çıkması ile sonuçlandı.

Hemen ardından ticarileşme aşamasına geçilmesi gerekirken biraz önce bahsettiğim kararsızlıklar dolayısıyla projeye devam edilemiyor. Bu da durmaktan öte geri gitmek demek. Çünkü bu projeye devam edemeyen firmaların ekipleri başka projelere dağılıyor.

GTENT VE HTK ÜRETİCİLERİ 5 MİLYAR DOLAR İHRACAT YAPAR

GTENT uluslararası oyuncu olabilecek kabiliyette midir?

GTENT’in diğer HTK oyuncuları ile birlikte UUYM5G projesi kapsamında geliştirmiş olduğu ve BTK’da demo yaptığı prototipler uluslararası rekabetçi düzeydedir. Birlik sağlanır ve özel sektörün önü açılırsa, gerek 5G yatırımlarının yerli teknolojiyle sağlanması, gerekse ülkemiz için çok önemli bir ihracat kanalının açılması mümkün olacaktır. Bugün için mobil işletmecilerimizin yatırımları yılda 2 milyar dolar civarındadır. 5G ile bu miktarın 3 milyar doları geçmesi bekleniyor. Yerli üreticilerimizin önünde yüzde 45 yerlilik zorunluluğunu değerlendirecek ürünlerle en az 1.5 milyar dolarlık bir pazar var. 1.5-2 milyar dolarlık yerli pazar payı, sürekliliği sağlayacak hacim oluşturmasa da yerli işletmecilerden sağlanacak referanslarla birlikte küresel bir gücün ayağa kalkması için yeterli olacaktır. GTENT ve HTK üreticilerimizin 100’e yakın ülkedeki müşteri tabanı, Türk işletmecilerin referanslarıyla satış yapılabilen işletmecilerdir. GTENT, 2028 yılına kadar bölgesel pazarda yüzde 10, küresel pazarda ise yüzde 3 pay alarak yılda 5 milyar dolarlık ihracata ulaşmayı hedeflemektedir.

DÜNYADA 1 MİLYARDAN FAZLA KULLANICIYA ULAŞIYORUZ

Telenity, bugün hangi noktaya ulaştı? Teknolojide hedeflerinizi yakaladınız mı? Nasıl bir ekiple çalışıyorsunuz?

Telenity, bugün 40’dan fazla ülkedeki mobil işletmecilerde 1 milyardan fazla kullanıcıya hizmet götürmektedir. Değişen trendlere uygun olarak ürünlerini lisanslamak yerine buluttan hizmet vermeye başlayan Dijital Servis Platformu’nu 5G standartlarına uyumlu hale getirmektedir. Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Şebekesi projesinde de bir taraftan küresel standartlarda ürün geliştirme kültürümüzü paydaşlarla paylaşırken, diğer taraftan ürünlerin sanallaştırma platformunu geliştiriyoruz. Telenity’de 4 merkezde 150 mühendis çalışıyor.

Aylar süren Telekom servisini günlere indirdik

İlhan Bağören olarak 1988’de ABD’de garajda arkadaşlarınız Bekir Şerbetçioğlu ve Eşref Özülkülü ile birlikte EBS/ NewNet’i kurdunuz. Bu şirketi kısa sürede büyütüp bir NASDAQ firmasına sattınız. Sonra Telenity’yi kurup Türkiye’ye taşıdınız. Bu şirketiniz daha 2 yaşındayken geliştirdiği teknolojiyle TÜBİTAK’ın “Teknoloji Mucizeleri” arasına girdi. Bize 1988’de ABD’de başlayan, Türkiye’de Telenity ile gelişen teknoloji yolculuğunuzu anlatır mısınız? Şirketinizi daha ilk yıllarında TÜBİTAK’ın “Teknoloji Mucizeleri” listesine götüren buluş ya da geliştirmeleriniz nelerdi?

Telenity’nin kurucu ve yönetici ekibi, küresel olarak alanında lider olan önceki girişimimiz NewNet’in bir devamı niteliğinde olduğu için geniş sektör tecrübesi ve müşteri bazı vardı. Telenity’nin küresel rakipleri, daha önceki firmamız NewNet’in müşterileri olduğu için kuvvetli ve zayıf yanlarını iyi biliyorduk. Bu bilgilerle kısa zamanda pazarın ihtiyaçlarına hitap edecek, sektörün ilerisinde olan temel bir “framework” geliştirdik: Çok sonraları endüstride standartlaşmaya başlayan “no-code” tasarım merkezi, dağıtılmış geliştirme altyapısı, API Gateway ve sektörde kullanılan ismini Telenity’nin verdiği “Service Delivery Platform” ile normalde aylar süren telekom servislerini günler içinde geliştirmek mümkün oluyordu. Kısa zamanda çok sayıda ürünü 20’den fazla ülkede satıldı.

Ülke ekonomisine 1000’i aşkın mühendis kazandırdık

ABD’de teknoloji şirketi kurup kısa sürede ulaştığı önemli bir değer üzerinden sattınız. ABD’deki teknoloji geliştirme, Ar-Ge, inovasyon ortamını, ekosistemi ile Türkiye’yi karşılaştırınca nasıl değerlendirme yaparsınız? “Telenity’yi ABD’de kursaydık daha başarılı olurduk” diye düşündüğünüz oluyor mu? Türkiye’deki teknoloji geliştirme ekosisteminde artıları, eksileri sıralar mısınız?

Türkiye’deki ortam ABD ile karşılaştırınca yokluklar içinde; finans kaynakları, küresel müşterilerle çalışabilecek insan kaynağı, ürün geliştirme geleneği çok zayıf. Telenity’yi ABD’de kursaydık çok daha başarılı olacağı şüphe götürmez, ancak Telenity’yi, Türkiye’ye getirdiğimize pişman değiliz çünkü bir taraftan daha zengin bir sosyal hayat yaşarken, diğer taraftan kazandığımız küresel ürün geliştirme tecrübemizi ülke ekosistemi ile paylaşmanın hazzını yaşıyoruz. Telenity, kurulduğundan beri ülke ekosistemine 1000’den fazla mühendis kazandıran bir okul haline gelmiştir, bir süre bizimle çalışıp ayrılan mühendislerimize “mezunumuz” diyoruz, pek çoğu da bir süre sonra geri gelir; şu anda üst düzey yöneticilerimizin tamamında yakını bu tür bir yolculuk yapmıştır.

Haberleşme teknolojilerinde ‘ikilik’, kaynakları boşa harcatıyor

● Sizce savunma sanayisi sivil haberleşme sektöründen çekilmeli mi?

Savunma sanayisi çok önemli yetkinlikler geliştirmiştir, bu yetkinlikleri kullanmamak ülke çıkarları için büyük kayıp olur. Önemli olan bu yetkinliklerin en uygun kullanılacağı modeli bulmaktır. Ayrıca, geçmişte askeri haberleşme sistemleri özel sistemler iken, 5G’nin birçok özelliği, bu sistemin askeri amaçlar için de kullanılabilir hale getirdi. Dolayısı ile savunma sanayisinin 5G ile ilgili Ar-Ge yapması hem kendi amaçlarına uygundur hem de sivil haberleşme sektörü için önemli bir birikim olacaktır. Ancak, şu anda 4.5G’de sivil sektörde hedeflere ulaşamamış olan savunma sanayisi, 5G’de liderlik yapmak istemekte, özel sektör firmalarını kendi çatısı altında çalışmaya davet etmektedir. İyi bir basketbolcu, yeteneğini Fatih Hoca’nın direktör olduğu ve yıldız oyunculara rağmen düşme hattından çıkaramadığı takımda harcamak istemez. Ayrıca, bu sektörde başarı için gerekli ekonomik hacim sadece ihracatla sağlanabilir; uluslararası 5G pazarında, ABD’nin Çinli üreticilerin devlet güdümünde olduğu savıyla başlattığı teknoloji savaşları sonucunda, had safhada milli güvenlik paranoyası hakimken, bir ülkenin savunma sanayisinin yönetimindeki bir üreticinin gereken hacmi sağlayacak ihracat yapması mümkün değildir. Dünyada askeri ve sivil haberleşme firmalarının alanları ayrıştırılmıştır: ABD’de Harris, Fransa’da Thales, İngiltere’de BAE gibi firmalar, gereken teknolojiye hâkim olmalarına karşın sivil 5G’ye girmezler.

ÇÖZÜMSÜZLÜKTEN AVANTAJ SAĞLANIYOR

2018-2021 arasındaki UUYM5G projesinde savunma sanayisinin projeye sonradan dahil edilmesine karşın işbirliği sağlanamamış, “iş bölümü” yapılmış, iki ayrı proje haline gelmiştir. Projedeki özel sektör firmalarından 10 tanesi bir araya gelerek GTENT adlı firmayı kurmuş, savunma sanayisi firmaları katılmamışlardır. Prototiplerin geliştirildiği bu proje bitmeden önce ticarileşme aşaması olarak kurgulanan TÜBİTAK SAYEM projesi, savunma sanayisinin lider olma ısrarı sonucu anlaşma sağlanamadığı için iptal edilmiştir. UUYM5G projesinin baştan beri içinde olan ve özel sektörün ticari olarak ön planda olduğu “itici” modele uygun çalışarak başarılı projelere imza atan Havelsan da savunma sanayisi yönetimi tarafından projeden çıkartılmış, büyük bir ekibin 3 yılda yaptığı çok önemli kazanımlar kaybedilmiştir.

Mart 2021’de biten UUYM5G Ar-Ge projesinin devamı olarak iki grup Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca birlikte “Hamle” programına yönlendirilmiş, ancak BTK’nın arabuluculuk çabalarıyla GTENT ve ULAK yöneticileri arasında varılan anlaşmaya karşın, savunma sanayisinin her konuda lider olma ısrarı üzerine ortak başvuru yapılamamış, iki ayrı başvuru yapılmıştır. Şimdi de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, daha önce firmaların ve BTK’nın yapamadığını yaparak tek bir projeye indirmek ya da iki ayrı proje desteklemek zorunda kalacak, bu da aylarca gecikmeye neden olacaktır. Sivil sektörü desteklemeye yönelik bu devlet destek ve projelerin gecikmesi özel sektör firmalarının ilerlemesini engellerken, savunma sanayisi ayrı devlet fonları ile ilerlemekte, çözümsüzlükten avantaj sağlamaktadır.

Bu süre içinde, GTENT yönetimi savunma sanayisine birleşmeye yönelik birçok teklif götürmüş, cevap alamamıştır. Bu ikilik, ülkenin sınırlı kaynaklarının kötü harcanması yanı sıra, proje planlamasındaki gecikmelerle ülkenin 5G’ye geçişi için kalan kısıtlı zamanın da boşa harcanmasına yol açmaktadır. Bu durumda ya projenin gecikmesi sebebiyle 5G lansmanına yetişilemeyeceği için yerli yerine yabancı ürünler kullanılacak ya da lansman için projenin bitmesi beklenerek ülke 5G’ye geç girecek, uluslararası rekabette geriye düşecektir. Savunma sanayisinin yabancı olduğu bir sektörde liderlik arayışlarıyla daha fazla vakit kaybetme lüksümüz yoktur. Bir an evvel bu iki ekip özel sektör kulvarında birleşmelidir. Bu mümkün olmazsa özel sektör ivedilikle desteklenmeli, 5G’ye geç kalma riski azaltılmalıdır.

Model, sivil haberleşmeye uymuyor

Kamunun, yani TSK’nın alım gücü, Türkiye’de savunma sanayisinin önemli ölçüde gelişmesini sağladı. Türkiye İHA, SİHA teknolojilerinde öne çıktı. Haberleşme teknolojilerinde de savunma sanayisi ağırlıklı bir şirket olan Aselsan’ın önemli adımları var. Yerli baz istasyonu ULAK, Aselsan’ın kanatları altında geliştirildi. Ancak, her ne kadar Türkiye’deki GSM operatörleri kullanmaya çalışsa da ULAK’ta hedeflenen başarının yakalanamadığı görülüyor. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?

Savunma sanayisinin başarılı yöneticileri, büyük maddi imkanlar ve ülkenin en iyi mühendislerine karşın bu projenin başarıya ulaşamamasının açıklaması aslında basit: Özel sektör şartlarının geçerli olduğu Sivil Haberleşme Sektörü ile savunma sanayisi, birbirinden iki spor dalı kadar farklı; futbolda uluslararası başarı kazandığında Fatih Terim’i basketbol takımına direktör yapar mıydınız? Avrupa’da Final-4 oynayacak yıldızlarla dolu takımın küme düşmesi işten bile değil. Savunma sanayisinde en önemli gereksinim teknolojik yeterliliktir. Sivil haberleşme sektörü de dahil olmak üzere özel sektörün önündeki en büyük zorluk müşteriyi tanımak, ihtiyaçlarını belirlemek ve satışa ikna etmek iken, savunma sanayisinde müşteri kendisi ya da ortağıdır. İhtiyaçlar kendi içinde belirlenir, ülkenin en iyi mühendisleri, fazlası ile yeterli sermayesi ile maliyet öncelik olmadan çözüm geliştirilir, askere teslim eder. Askerin Çinli ya da ABD’li firmaların ürünlerini tercih ya da karşılaştırma şansı yoktur, verileni kullanır. Sivil haberleşme sektöründe teknolojik yeterlilik gerekse de önemli faktörlerden sadece birisidir. Size mecbur veya ortak olmayan müşterilerin sürekli değişen ihtiyaçlarını öngörmeniz, bu öngörülere göre risk alarak, öz kaynaklarınızla yatırım yaparak ürünü geliştirmeniz, sonra da pazarlamanız ve satmanız gerekir. Gerek ürün özelliklerinde gerekse maliyetlerde rekabet yüksektir. Savunma sanayisinin iş modelinde ve liderliğinde geliştirilen 4.5G baz istasyonu 2017 yılında mobil işletmecilerimize sunuldu. Savunma sanayisinin alıştığı, verileni kullanmak zorundaki paydaş-müşteri olmasalar da yüzde 45’e varan yerlilik zorunluluğu, bütün devlet kademelerinin “cesaretlendirmesi” ve yönetici ve ekiplerinin yerli bir başarı hikayesine paydaş olma hevesleri ile mobil işletmeciler bu ürünü kullanabilmek için 4 yıldır hiçbir üreticiye vermedikleri desteği verdiler. Ancak bugün gelinen noktada hedefler hâlâ çok uzak: Şebekelerdeki yerli 4.5G baz istasyonları çok az sayıda ve sadece performans gerektirmeyen sahalarda kullanılıyor.

Üst yüklenici değil ‘itici rol’de olmalı

Başta Aselsan olmak üzere Savunma Sanayi Başkanlığı’nın, TSK’nın bağlantılı olduğu savunma sanayi şirketlerinin çok sayıda yerli tedarikçi ile çalıştığını biliyoruz. Mevcut yapı, savunma sanayinde özel sektör şirketlerine gelişme, büyüme ortamı sağlıyor mu? Bu alanda daha fazla özel sektör şirketinin ortaya çıkabilmesi için neler yapmak gerekiyor?

Savunma sanayisi şirketlerinin çok sayıda yerli tedarikçi ile çalışması, bu firmaların teknik yeterliklerini çok yükseltti. Ancak savunma sanayisi projelerine bağımlılık geliştiren bu firmaların risk alma, müşteri tanıma, pazarlama, satış kasları hiç gelişmemekte ve günümüzde ülkelerin kalkınması için gittikçe gelişmesi gereken girişimci ekosisteminin dışında kalmaktadırlar. Savunma sanayisinin özel sektörle ilişkilerinde üst yüklenici değil, teknoloji sağlayıcı ve itici rolde olması daha uygun olacaktır.

Ekonomi