ATO Başkanı Baran: Karşılıksız çekte bankaya yüzde 10 sorumluluk verilmeli
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, DÜNYA Gazetesi Ankara Sohbetleri'nin konuğu oldu. Baran istihdam sorunundan yapılandırmaya, üretimden ihracata, pandemiden karşılıksız çıkan çeklere kadar geniş bir yelpazeye yayılan sorularımızı yanıtladı.
Hüseyin GÖKÇE
Hapis cezaları, af ve erteleme gibi haberlerle gündemden düşmeyen karşılıklıksız çek sorununun çözümü için Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Başkanı Gürsel Baran'dan somut öneriler geldi. ATO Başkanı Baran, çekte bankalara da sorumluluk verilmesini, çek bedellerinin ödenmesi için fon kurulmasını önerdi. Türkiye’de iş beğenmeme gerçeği olduğunun altını çizen Baran, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a CV gönderen 15 bin kişinin tek tek aranarak OSB’de iş teklif edildiğini bunlardan sadece 4 tanesinin işi kabul ettiğini bildirdi. Son dönemde gündemde bulunan yapılandırmaya da değinen Baran, yapılandırmanın vergi ve prim yükümlülüklerini düzenli olarak yerine getiren mükellefl er açısından haksız rekabet yarattığını söyledi.
Ankara Sohbetlerine konuk olan Gürsel Baran, Ankara Temsilcimiz Maruf Buzcugil’in sorularını cevaplandırdı.
● Karşılıksız çek sorunu çözülebilmiş değil. Bu konuda sizce neler yapılabilir?
Karşılıksız çekte mal veya hizmet satan kişi mağdur oluyor. Bu bir anlamda özel sektörün para basması anlamına geliyor. Çekte üzerinde yazılı tutarın yüzde 10’u kadar bir miktardan bankalar da sorumlu tutulsun. Karşılıksız çek kesene 42 ay süre verilmesi yerine, bu işin çözümü için bir fon kurulsun.
● Çek ile ilgili daha önce de çeşitli serzenişleriniz olmuştu?
O malı veren kişiyi kimse düşünmüyor. Torba yasa çıkmadan Meclis’e gidip çok itiraz ettim. Açık söyleyeyim, ben burada kötü niyet olduğundan şüphe ediyorum. Devlet bir yıl önce çıktı dedi ki “Sizi hapisten çıkarıyorum” borcunuzun yüzde 10’unu 1 yıl içinde ödeyin, geri kalanını 30 ayda ödeyin. Yani toplam 42 ayda ödeyin hapisten çıkın dedi. Aradan bir yıl geçti süre bir yıl daha uzadı. 30 Haziran itibarıyla tekrar uzamış oldu. Ben bunların bir bölümünün iyi niyetli olmadığını, borcunu ödemek istemediğini düşünüyorum.
'KARŞILIKSIZ ÇEK İÇİN FON OLUŞTURULSUN'
Konunun bir diğer tarafı alacaklılar için ise doğru bir çalışma olmadı. Diyelim ki doğru iş yapıldı, o zaman da bu taraftaki adama da diyeceksin ki, “Onlara 42 ayda ödeyin dedim ama sen de gel paranı benden al, onlardan tahsilat yapınca bana iade et.”
Bu bir fon oluşturularak da yapılabilir. Alacaklı fondan parasını tahsil eder, borçlu ödemesini fona yapar. Veya borçlu ödemesini yapınca alacaklı fonun parasını iade eder. Bu şekilde bir formülle alacaklının da mağduriyetinin önüne geçilebilir. Sadece tek tarafın yarasına merhem olmak olmaz. Ciddi bir mağduriyet var. Hele enfl asyonun çok yüksek olduğu bir dönemde mağduriyetin boyutu da artıyor.
Çek aslında ne demektir? Ben size mal veriyorum, vadeli ise 90’ıncı gün paradır. Aslında dünyada anında paradır ama dünyada kimsenin yapmadığı şekliyle vadeli çeki yasal hale getirerek, bir anlamda para basmaya başladık. Olmayan parayı bastık. Oysa öyle bir para yok. Bu aslında doğru kullanılırsa çok büyük inovasyon ve önemli bir enstrüman. Ancak maalesef bizde çek tamamen istismar aracı haline geldi. Artık bir çok tüccar ve iş insanı çek kabul etmeyi bıraktı. Sadece nakit ve ticaret kredi kartı kabul ediliyor. İnsanların elinde o kadar karşılıksız çek var ki. Zombi şirketler oluşuyor, derdimiz kimsenin ticaretiyle, işiyle oynamak değil. Ancak yıllardır özveriyle çalışan insanların haklarını korumaktır. Bankaların çek yaprağında ilişkin sorumluluğu şu anda 2 bin 300 lira. Bugün ben çekin üzerine 1 milyon lira da yazabilirim, 500 bin lira da. Oysa banka çek kullandıracağı kişileri inceleyip ona göre versin. Benim yazdığım çekten banka da sorumlu olsun. En azından yüzde 10 sorumlu olsun. Çekin büyüklüğüne bakılmaksızın. Banka canı yanmadığı için bunu yapıyor. Eğer siz yüzde 10 ödeme şartı getirirseniz, banka da kötü niyetli kişilere çek vermez.
"Talep giderek düşüyor, bu da enfl asyonu gerilecektir"
● Artışa geçen fiyatlar konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bayramdan bu yana bir durgunluk yaşanıyor. Bunun sebebi de bence fiyatta yaşanan yoğun artışlar. Tabii insanların alım gücü de düştükçe talep daralıyor. Benim tahminim satışlar azalacağı için önümüzdeki süreçte fiyatlar geriye doğru gidecektir bu da enfl asyonu geriletecektir. Bizim katma değerli üretimle ilgili sıkıntımız var. Şimdi biz OSTİM’de Boeing ve Airbus’a üretim yapan firmalar var ama bunların üretimde kullandıkları demiri de Boeing gibi firmalar veriyor. Bakın coğrafi işaretli ürünü geliştirip; katma değerli üretim yaptığımızda cari açığı da azaltırız. Yani ihracatı kâr ederek yapmalıyız. Biz Avrupa’nın tedarik üssü olabiliriz. Çin meselesi de çok önemli. Çin’den çıkan bir konteyner İtalya’ya 12 bin dolara giderken, bizden çıkan ürün 2 bin dolara gidebiliyor.
● Aynı iş kolunda çok sayıda dükkan oluyor ve önemli kısmı da iş yapamıyor. Ticaret odası olarak size yetki verilse, bu plansızlığı çözebilir misiniz?
Ankara’da inşaat malzemesi alanında 800 civarında firma var. Bana göre 800 çok fazla, hatta 200 firma bile çok fazla. Ben sizin dediğiniz konuyu ilgili bakanlara aktardım. Bütün Türkiye’de ticaret odalarına, yerel yönetimlere veya bakanlık içinde birim oluşturun, bu işle ilgilenen birisi olsun dedim. Bizim bununla ilgili araştırmaları yapacak, o kararları verebilecek akademisyenlerle işbirliği yaparız. Üniversitelerle de ortak çalışırız. Örneğin Hotiç Fransa’ya gidip bir mağaza açmak istediğinde, izin vermediler çünkü aynı bölgede 3 tane ayakkabı firması olduğunu söylediler.
● Ankara’da niye bu kadar AVM var?
Bizim eğitim sektöründe, özel sektör yüzde 35 dolulukla eğitim verirken, hâlen 5 tane okul inşaatı sürüyor. Bu yüzden planlamaya ciddi anlamda ihtiyaç var. Önceki Ticaret Bakanı bu yöndeki taleplerimizi, “Serbest ticarete aykırı diye kabul etmedi”. İş yapamayan kendi battığı gibi, komşusunu da batırıyor. İllerde ticaret odalarına verilsin. Biz, bilim insanlarıyla birlikte çalışıp, 10 günde gerekli izni verebilecek duruma geliriz. Ankara’nın haritasını 2 ay içinde çıkarırız, ne kadar berber, elektrikçi, kuaför, galeri lazım hepsini ayarlarız. ürün 2 bin dolara gidebiliyor.
“Mansur Yavaş’a başvuran 15 bin kişiden 4 kişi sanayide çalışmayı kabul etti”
İstihdam ile ilgili sorularımızı da yanıtlayan Baran, iş arayanların sanayide çalışmaya sıcak bakmadıklarını örneklerle anlattı. ATO Başkanı Baran şunları söyledi: "Biz zaman zaman Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile bir araya geliriz. Yavaş, 'Bende 15 bin CV birikti, bunları alacak yerim yok. Herkes, oğlunu, kızını getiriyor. OSB yöneticilerinin de sürekli çalışacak elaman bulamadıklarını söylüyorlar' dedi. Yavaş, OSB yetkililerini çağırmış, 'Siz adam arıyorsunuz, bende 15 bin CV var, bunları arayın' demiş. Bunların hepsi bir ekip oluşturup, bu 15 bin kişiyi arıyor. Bunlardan sadece 4 tanesi aramalara olumlu cevap vermiş. Kalanların tamamı belediyeye başvurduklarını ve orada çalışmak istediklerini söylemişler. Bakın bugün DÜNYA’da okudum, ASELSAN Genel Müdürü 100 bin başvuru olduğunu söylüyor. Bu da şunu gösteriyor, kurumsal büyük firmalar dışındaki özel sektör giderek bitiyor. Niye herkes ASELSAN, TAI’yi istiyor ki."
● Ara eleman konusunda da uyumsuzluk mu var?
Bu sadece sanayicilerin değin, tüccarların da sorunu. Mesleki eğitimde sadece, tornacı, frezeci yetişmesin. Pazarlamacı da yetişsin. Bugün ilkokul mezunu pazarlamacı 10 bin lira maaş alıyor. İnsan ilişkisi olacak, mal satmayı becerecek. Bu işi öğrenince zaten para ile ilgili derdin olmuyor. Ben muhasebe ve depoda çalıştıracak adam bulmakta zorlanıyorum. İnsanlar, ciddi şekilde özel sektörde çalışmaktan kaçıyorlar sonuç olarak. Depocu bulunamamasının bir sebebi de e-ticaret. İnsanlar çok küçük maaş farklarıyla e-ticaret şirketlerinin deposunda çalışmaya başlıyorlar. E ticaeret ilerdeki dönemde perakende ticaretten ciddi pay alır, yani bizi sıkıntıya sokacak kadar pay alır.
● Kayıt dışı çalıştırılan mültecilere ilişkin şikayetler de arttı
Ankara’da mobilya, tarım sektöründe de mülteci çalışanların sayısı çok fazla. Ben kendi sektörüm dahil çalıştıracak eleman bulamıyorum. Bu aynı zamanda haksız rekabete yol açıyor. Karşılıklı iki fabrikadan biri hiç sigortasız ve kayıt dışı işçi çalıştırmazken, diğerinin personelinin yarısının mültecilerden oluşmasını düşünün. Aynı iş kolunda faaliyet gösteren fabrikalar, nasıl rekabet edecek? Haksız rekabet değil mi bu? Kendi işyerim için depocu arıyorum, bulamıyorum.
● Bu davranış tarzında tek sorun çalışanlarda mı sizce?
Çoğu zaman ben de bunu düşünüyorum. Tabii ki sadece çalışanlarda değil, patronlarda da problem var. Yani işçi işveren ayrımı yapmadan, genel insan kaynağında problem olduğunu söyleyebilirim. Buna da devletin el atması lazım. Kaçak işçi çalıştıran, maaşını ödemeyen, vergisini vermeyenlerle ilgili sıkıntıyı da çözecek olan devlettir. Devletimiz gelip takip etsin, denetlesin, nerede yanlış yapıyorsam uyarsın, gerekiyorsa ceza versin. Bunu kendi firmam için söylüyorum ama bu genel bir sorun. Bir toplantıda yaklaşık 25 oda başkanımız vardı. Oradaki herkes çalıştıracak adam bulamadıklarını söyledi.
"Yapılandırmalar haksız rekbete yol açıyor"
Pandeminin bir çok sektörün iş yapma şeklini değiştirdiğini, azımsanmayacak bir kısmını da tamamen gelirden mahrum bıraktığını, ekonomi yönetiminin de mükellefl eri rahatlatmak son dönemde ikinci yapılandırmayı çıkarmak zorunda kaldığını anlatan ATO Başkanı Baran, "Ancak geçmişte yapılanları da dikkate aldığımızda, bence yapılandırma mevcut yöntemle kesinlikle haksız rekabete yol açıyor. İnsanlar öyle bir vaziyete geldi ki her yapılandırma, her af, vergisini düzenli ödeyenlerin sayısını azaltıyor" dedi.
Muhasebecilerin gelip, “vergi dönemi geldi ama yakında yapılandırma, af çıkacak, sakın ödeme” diye uyardığını kayeden Baran, şöyle konuştu: "Bu noktada ihtiyacı olan insanlar için yapılandırmayı çok doğru bir uygulama olarak görmekle birlikte, vergisini zamanında ödeyen, uyumlu mükellefl erin de bu yaptığının karşılığını görmeli, bir anlamda onore edilmelidir. SGK primlerinde olduğu gibi, vergilerde de düzenli ödeyenlere indirim uygulanıyor. Bu indirimler gündeme getirilerek düzenli ödeme özendirilmeli. İşi gerçekten bozuk olduğu için ödeyemeyenleri bir kenara bıraktığımızda, böyle bir uygulama, ödememeyi alışkanlık haline getirenlerin bir kısmını da belki tekrar sistemin içine çekebilir."
Tek derdi Ankara olan başkanların diyaloğu önemli
Maruf BUZCUGİL
Ankara’nın sorunlarıyla dertlenen ticaret ve sanayi kesimi önderlerinin yerel yöneticilerle iletişim halinde çözümlere odaklanmaları Türkiye için de olumlu bir örnek oluşturuyor. TOBB Ticaret Odaları Konseyi ve Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, DÜNYA Ankara Temsilciliği’ne yaptığı “hayırlı olsun” ziyareti vesilesiyle “Ankara Sohbetleri”nin konuğu oldu. Başkan Baran, Türkiye’nin önemli ticaret önderlerinden biri olarak, “mültecilerin kayıt dışı istihdamı”ndan, “ticaretteki planlama eksikliği”ne, “vergi afları”ndan, “karşılıksız çeklerin mağdur ettiği işletmeler”e ve “bankaların karşılıksız çeklerle ilgili sorumluluğu”nailişkin çok önemli değerlendirme ve saptamalarını bizlerle paylaştı. İşsizliğin özellikle de genç işsizliğin en yakıcı sorun olduğu Türkiye’de Ankara’dan yansıyan istihdam manzaraları, sorunun açık işe adam yerleştirmenin çok ötesinde boyutları olduğunu bir kez daha önümüze koydu.
ATO Başkanı Baran ve diyalog halinde olduğu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın iş arayan binlerce gencimiz ile ilgi benzer saptamaları, teknik düzeyde istihdam politikalarını oluşturanlar açısından önemli bilgiler barındırıyor. İş arayanların kamu kurumları ve belediyelerde güvenceli iş aradığını belirten Baran, “Biz zaman zaman Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile bir araya geliriz.” diyerek Yavaş’ın şu gözlemini aktardı: “Bende 15 bin CV birikti, bunları alacak yerim yok. Herkes, oğlunu, kızını getiriyor. Buna karşılık Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) yöneticilerinin de sürekli çalışacak elaman bulamadıklarını söylüyorlar” dedi.
Baran, Mansur Yavaş’ın OSB’lerdeki firmalar aracılığıyla tek tek arattığı 15 bin kişiden sadece 4’ünün işe yerleşmeyi kabul ettiği bilgisini paylaştı. ATO Başkanı Baran, Ankara’nın istihdamla ilgili sorunlarını irdelerken, özellikle Suriyeli mültecilerin kayıt dışı istihdamının yol açtığı haksız rekabetin altını çizdi. Ankara’da özellikle tarım ve mobilya sektöründe çok sayıda mültecinin çalıştığını belirten Baran, haklı olarak, “Karşılıklı iki fabrikadan biri hiç sigortasız ve kayıt dışı işçi çalıştırmazken, diğerinin personelinin yarısının mültecilerden oluşmasını düşünün. Aynı iş kolunda faaliyet gösteren fabrikalar, nasıl rekabet edecek? Haksız rekabet değil mi bu?” diye soruyor. Sorunlar hep olacak ve çözüm arayışları hiç bitmeyecek, ancak sorunların her türlü önyargıdan uzak bir duruşla kent önderlerince diyalog halinde ele alınıyor olması bile çok önemli. Umarız Ankara’dan yükselen uzlaşma ve kent sorunlarını her türlü kısır tartışmaların üzerine taşıma özeni tüm Türkiye’ye örnek olur.