ASO Başkanı Özdebir'den 'üretim ekonomisi' mesajı
ASO Başkanı Nurettin Özdebir, "Yüksek enflasyon, lirada değer kaybı, ülke risk primindeki dalgalanmalar ve yüksek faiz sorununun yegane çözümü, ekonomi politikalarımızın üretim ve sanayi odaklı olmasıyla sağlanacak." dedi.
Ankara Sanayi Odası'nın (ASO) haziran ayı meclis toplantısında konuşan ASO Başkanı Nurettin Özdebir, mevcut politika arayışlarının kaynak yaratmaktansa kaynak bulmaya yönelik olduğunu belirterek, "Üretim ekonomisine dönülmediği sürece yine risk algılarıyla karşı karşıya kalacağımız aşikardır. Yüksek enflasyon, lirada değer kaybı, ülke risk primindeki dalgalanmalar ve yüksek faiz sorununun yegane çözümü, ekonomi politikalarımızın üretim ve sanayi odaklı olmasıyla sağlanacak." dedi.
Özdebir, gelecek döneme ilişkin projeksiyonların, küresel GSYH büyümesinin 2021'de yüzde 5,5 civarında olacağını, küresel üretimin ise yıl ortasında salgın öncesi seviyenin üzerine çıkacağını gösterdiğini söyledi.
Türkiye'ye ilişkin reel büyüme tahminlerinin ise ortalama küresel büyümenin üzerinde bir büyümeye işaret ettiğini belirten Özdebir, "Bu oranları, hızlı büyüme olarak değil, geçen yıl pandeminin neden olduğu ekonomik gerilemeden çıkış olarak değerlendirmeliyiz. Bu çıkış, ihracat yaptığımız ülkelerin toparlanması halinde, ülkemiz açısından ihracatı destekleyen koşullar anlamına gelmektedir. İhracatın yüksek düzeyde artırılabilmesi, ilk etapta ekonomiye can suyu olacaktır. Orta ve uzun vadede uygun üretim yapısının desteklenmesiyle bu artış, net ihracat gelirlerini, istihdamı, istikrarı ve büyümeyi artıracaktır. Uygun üretim yapısı ise hiç şüphesiz ithalata bağımlılığı giderek azalan, yüksek katma değer üreten ve istihdam odaklı bir üretim yapısıdır." ifadelerini kullandı.
"Yüksek enflasyon risk unsuru"
Özdebir, yaşanan gelişmelerin ardında bıraktığı yüksek enflasyon, yüksek faiz ve yüksek borçlanma maliyetinin ülke ekonomisi açısından önemli bir risk unsuru olarak ortaya çıktığına işaret etti.
Son dönemde dolar bazlı fiyat artışlarının, yukarı yönlü kur hareketleri ve kur değişkenliğinin, firmalarda işletme sermayesi ihtiyacını artırarak sermaye yetersizliğine neden olduğunu dile getiren Özdebir, "Enflasyon eğilimlerinde mayısta bir iyileşme söz konusuydu. Kapanmayla ortaya çıkan talep düşüklüğü, enflasyonun düşüşünü desteklemiştir. Gelecek aylarda özellikle kur geçişkenliği ve küresel emtia fiyatlarındaki artış, enflasyon eğilimlerini bozmaya devam edeceğini gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu.
Cari işlemler açığını dengelemek için tasarrufların artırılması gerektiğini ifade eden Özdebir, geliri artırmak için iç talebin desteklenmesi, yerli pazarın haksız rekabete karşı korunması ve ihracatı destekleyecek tedbirler alınması gerektiğini kaydetti.
Türkiye gibi dış finansman gereksinimlerinin yüksekliği nedeniyle kırılganlığı yüksek olan ülkelerde, ülke riskinin azaltılabilmesi ve yatırım ikliminin elverişli kılınabilmesinin öncelikle güven tesisini gerektirdiğine dikkati çeken Özdebir, bunun makro ekonomik politikaların öngörülebilirliğinin artırılmasıyla mümkün olacağını vurguladı.
"Üretime dayalı büyüme modeli ile en büyük temennimiz"
Özdebir, Türkiye'nin geçen yıl yüzde 1,8 büyümeyi başardığını, bu yıl ise hızlı bir toparlanma görüldüğünü belirterek, "Ülkemizde istikrarlı ve sürdürülebilir büyümenin sağlanması için ağırlıklı olarak kredi genişlemesine ve dış borçlanmaya dayanan büyüme yerine, üretimden kaynaklanan büyümenin hedeflenmesi gerekmektedir. Bu vizyon içinde üretim ekonomisinin güçlendirilmesi, bu amaçla makroekonomik politikaların öngörülebilir olması ve üretime dayalı büyüme modeli ile uyumlu kılınması en büyük temennimizdir." ifadelerini kullandı.
Kapsayıcı ekonominin, enflasyonist baskılar yaratmadan büyümek için daha fazla alana sahip, daha büyük bir ekonomi, daha müreffeh bir ülkeyi temsil ettiğinin altını çizen Özdebir, şunları kaydetti:
"Mevcut politika arayışları gösteriyor ki kaynak yaratmaktan daha ziyade kaynak bulmaya odaklanma sürecindeyiz. Üretim ekonomisine dönülmediği sürece yine risk algılarıyla karşı karşıya kalacağımız aşikardır. Yüksek enflasyon, lirada değer kaybı, ülke risk primindeki dalgalanmalar ve yüksek faiz sorununun yegane çözümü, ekonomi politikalarımızın üretim ve sanayi odaklı olmasıyla sağlanacaktır."