Araştırma ortaya koydu: Vatandaş, kiralardan fiyatlara, devletin müdahalesini istiyor

Özgürlük Araştırmaları Derneği tarafından hazırlanan “Türkiye’de Liberal Değerler 2024” kamuoyu araştırmasına göre, yurttaşlar, fiyatlardan kiralara kadar birçok alanda devletin ekonomiye müdahalesini talep ediyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Araştırma ortaya koydu: Vatandaş, kiralardan fiyatlara, devletin müdahalesini istiyor

Özgürlük Araştırmaları Derneği  20 Mayıs – 10 Haziran 2024 tarihleri arasında 28 şehirde 2011 kişi ile yüzyüze görüşerek hazırladığı "Türkiye’de Liberal Değerler 2024” araştırmasını yayımladı.

Araştırma, Türkiye'de yurttaşların ekonomiye bakışıyla ilgili çarpıcı veriler ortaya koyuyor.

Yapılan anket sonucu elde edilen araştırma sonuçları raporda şöyle yer aldı:

Kiralara devletin müdahalesini en çok hangi grup istiyor?

"Faizler düşünce insanların alternatif yatırım aracı olarak konuta yönelmesi ve göçmenlerin konut piyasasına dahil olması sonucunda konut talebi artmış ve bu durum kiraların da yükselmesine sebep olmuştur. Hükümetin ise enflasyonun çok daha yüksek olmasına rağmen kiralara %25 artış sınırı koyması ve bu yolla ekonomiye müdahalesi piyasanın dengelerine ciddi anlamda zarar vermiş ve bunun sonucu olarak 2024 yılı ev sahipleri ve kiracılar arasında neredeyse fiziksel şiddete varan sorunlara yol açmıştır. Katılımcıların %91,7’si kiraların düşmesi için devletin müdahalesini talep etmekte, sadece %3,92‘si hükümetin kiralara müdahalesini yanlış bulmaktadır.

Bütün yaş, cinsiyet, eğitim ve meslek gruplarında kira artışlarına müdahale çok yüksek düzeyde talep edildiğinden, bu gruplar içinde göze çarpan bir farklılık söz konusu olmasa da bu önermeye en yüksek düzeyde karşı çıkanlar yüksek lisans mezunları ve işletme sahipleridir."

"İthalat yerli sanayinin gelişmesini engeller ve işsizlik yaratır"

"Bu soru serbest ticaret ve korumacılık arasındaki çok eski ama her zaman güncel bir tartışmaya referansla sorulmuştur. Korumacılık politikalarının dayandırıldığı başlıca gerekçeler yerli bebek endüstrilerin korunması, dışa bağımlılığın azaltılması ve işsizliğin düşürülmesidir. Diğer
taraftan, liberalizme göre serbest ticaret, tüketiciye daha kaliteli ve daha ucuz ürüne ulaşma
imkânı sağlar, yerli üreticiyi teknolojik yenilenme ve inovasyona zorlar ve bu şekilde rekabet gücünü artırır. Bu soruda katılımcıların serbest ticaret ve korumacılık arasında nerede durdukları anlaşılmaya çalışılmıştır.

Araştırmanın sonuçlarına göre, katılımcıların %66,68’i korumacılıktan yana tavır koymaktadır. Profesyonel meslek sahipleri, esnaflar ve 55+ yaş olanlar bu önermeyi en çok destekleyen grupken, işletme sahipleri, üst düzey yöneticiler ve 24-34 yaş arasındaki yaştaki katılımcılar ithalatın kısıtlanmasına en karşı olan gruplardır."

İşsizlik sorununa ilişkin ne dediler?


"Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işsizlik arttığında, devletin uyguladığı politikalardan biri
kamuda istihdamı artırmaktır. Bu politika her ne kadar işsizliği düşürüyormuş gibi görünse de
kamunun yükünü artırmakta, bu yükü kaldırabilmek için de devlet vergileri yükseltmektedir.
Katılımcıların %78,47 gibi yüksek bir oranı, devletin bu politikasını desteklemektedir. Yüksek
lisans mezunları bu argümana en az katılan, okuryazar olmayanlar ise en çok katılan gruptur.

Üst düzey yöneticiler ve işletme sahipleri devletin istihdam kapısı olduğu fikrine karşı çıkmaktadır. Bu sonuçlar, piyasada iş bulma ihtimali en yüksek grupların bu fikre en az itibar ettiğini göstermektedir."

Enflasyon nasıl kontrol altına alınacak?

"Serbest piyasa ekonomisinde (oligopol, düopol ya da monopol gibi yapıların olmadığı durumlarda), fiyatlar arz ve talep ile belirlenir ve bu, piyasada hiçbir kişi ya da grup, tüm toplumu kapsayacak bilgiye sahip olmadığından fiyatların oluşumu “kendiliğinden doğan düzen (spon-taneous order)” de denilen bir süreç içinde işler. Bu sebeple müdahale ederek fiyatları kontrol etmeye çalışan devlet, aslında piyasanın arz ve talep dengesine zarar vermektedir.

Araştırmanın sonuçlarına göre, katılımcıların neredeyse tamamı (%93,01) devletin fiyatları denetlemesiyle enflasyonun kontrol edilebileceğini düşünmektedir. Yaş ve eğitim açısından sonuçlarda göze çarpan bir farklılık bulunmamakta, işletme sahipleri denetimlerle enflasyon kontrolüne en az inanan grup olarak karşımıza çıkmaktadır. Kısaca, hükümetin fiyatların yükselmesinden marketlerin sorumlu olduğuna yönelik propagandası karşılık bulmuş görünmektedir."

"Her alanda rekabetin artması ekonomik refahı da arttıracaktır"

"Her ne kadar ilk sorularda belirgin bir devlet müdahalesini savunan korumacı ve devletçi bir bakış açısı ortaya çıksa da rekabetin ekonomik refahı artıracağına dair bir görüş hâkim görünmektedir.

Bu önermeye katılımcıların %66,52’si katılırken, sadece %16,41’i karşı çıkmaktadır.

İşletme sahibi ve serbest meslek sahipleri rekabetin ekonomik refahı artıracağı önerisine en güçlü katılan gruptur."

"Sağlık masraflarımı devletin ödemesi gerekir"

"Refah devleti teorisi, sağlık hizmetlerini, sosyal amaçlı yönü olması, uzun vadeli sonuçlarının olması, bunun dolaylı da olsa kalkınmaya katkısı, ikame edilmemesi, ertelenememesi gibi özelliklerinden dolayı diğer mal ve hizmetlerden ayırır ve toplumun tüm kesimleri tarafından ihtiyaç olunduğu zaman yeterli kalitede ulaşılabilir olması gerektiğini iddia eder. Ancak bu, tüm ke-
simlerin sağlık hizmeti harcamalarının devlet tarafından karşılanması gerektiği anlamına gel-
memektedir. Bu önerme bu fikirden hareketle sorulmuştur.

Katılımcıların çok büyük bir oranı (%85,53’ü) maddi güçleri olsa bile, sağlık harcamalarını devletin karşılaması gerektiğini düşünmektedir. Sadece %8,05’i bu önermeye karşı çıkmıştır. Bireylerin sağlık harcamalarının devlet tarafından karşılanması gerektiği fikri tüm cinsiyet, yaş ve eğitim grupları tarafından onaylanırken, işletme sahipleri devletin sağlık harcamalarını üstlenmesini en az benimseyen grup olmuştur. Buna karşılık, bu önerme kendi gelirleri olmayan öğrenciler ile düşük gelirli olduğu tahmin edilen işçiler ve işsizler arasında en yüksek oranlarda kabul görmüştür."

Devlet-ekonomi ilişkisi nasıl olmalı?

"Ekonomide devlet kuralları koymalı ama ekonominin işleyişine müdahale etmemelidir. Bu önerme, liberalizmin temeli olan özgürlük anlayışının ekonomideki uzantısıdır ve bu anlamda serbest piyasa ekonomisinin de temelidir. Kısaca, liberalizme göre devlet küçük ve sınırlı, piyasa serbest olmalıdır.

Bu önermeye katılanların oranı %58,77, katılmayanların oranı ise %25,56’dır. Bu önermede en ilgi çekici sonuç işsizlerin devletin kural koyucu ve tarafsız rolüne daha çok vurgu yapmasıdır.

Profesyonel meslek sahiplerinin devletin ekonomiye müdahalesini daha az talep etmesi beklenirken, bu talebin diğer gruplara göre daha yüksek çıkması şaşırtıcıdır. Üniversite ve yüksek lisans mezunları ise bu önermeyi yüksek oranda desteklemektedir."

Özelleştirme

"Kamu işletmeleri etkin çalışmadıkları için özelleştirilmelidir.

Bu önerme, bir önceki soru gibi devletin ekonomideki rolü ile ilgidir. Devletin rolü sadece kural koymak ve denetlemek midir yoksa ekonomik bir aktör olarak piyasada daha büyük bir yer mi işgal etmelidir sorusu sermayesinin tamamı veya çoğunluğunun kamu tüzel kişilerine ait olan kamu işletmeleri ile ilişkilendirilerek sorulmuştur. Kamu işletmeleri ekonomik bir aktör gibi mal ve hizmet üretir ancak bunu kâr amacı güderek yapmaz.

Kamu işletmelerinin etkin çalışmadıkları için özelleştirilmesi önermesine katılımcıların %41’77’si katılmakta, %37,84’ü karşı çıkmaktadır. İlginç bir şekilde yüksek lisans mezunları hariç eğitim düzeyi arttıkça korumacı yaklaşımın da arttığı görülmektedir."

Zenginlerin ödediği vergiler

"Zenginlerin ödediği vergiler önemli ölçüde arttırılmalıdır.

Zenginlerin daha fazla vergi ödemesi fikri, sadece Türkiye’de değil, dünyada da özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, dile getirilen bir taleptir. Gelir dağılımındaki eşitsizlik artıkça da bu talepler daha da yüksek sesle söylenmeye başlar. Araştırmada da benzer bir talep açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Katılımcıların, %82,49’u zenginlerin daha fazla vergi ödemesi gerektiğini düşünürken, sadece %9,84’ü bu önermeye katılmamaktadır. Zenginlere yönelik ilave/yeni vergiler hemen hemen her kesimden eşit düzeyde destek görürken, işletme sahipleri ve üst düzey yöneticiler zenginlere ilave/yeni vergileri en az destekleyen gruptur."

Tarım ve hayvancılıkta ithalat

"Tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeterlilik için tarım ürünleri ithalatı kısıtlanmalıdır.

Tarım ve hayvancılık ürünleri doğrudan beslenme ihtiyaçları ile ilişkili olduğundan insanların hassasiyet gösterdiği alanlardan biridir. Türkiye’de eskiden yetişen ancak özellikle yanlış tarım politikaları sebebiyle pek çok tarımsal ve hayvansal ürünün artık yetiştirilemediği bu sebeple ithalata bağımlı hale gelindiği yönünde sıklıkla eleştiriler yükselmektedir. Tarımsal ve hayvansal ürünlerin ithalatına bakış, diğer ticari ürünlerin ithalatına bakıştan bu açıdan farklılık arz etmektedir.

Katılımcıların %73,44’ü tarım ve hayvancılıkta ithalatın kısıtlanması gerektiğini savunmaktadır.

Eğitim seviyesi düştükçe bu kanaat daha çok benimsenmektedir. Ayrıca işsizler ve serbest meslek sahipleri de diğer meslek gruplarına göre bu fikre daha çok katılmaktadır."

Zenginler ve yoksullar

"Zenginler ne kadar çok şeye sahip olursa, yoksullar için o kadar az şey kalır.

Zenginlerin mülkiyetindeki artışın yoksulluk pahasına olacağı fikri üzerinden, insanların zen-
ginliğe bakışının anlaşılmaya çalışıldığı bu soruda, katılımcıların %75,24’ü bu önermeyi onaylamakta, sadece %14,72’si karşı çıkmaktadır.

Bu önerme en genç ve en yaşlı gruplar ile düşük eğitime sahip gruplar tarafından en yüksek ilgiyi görürken, en az katılan grup yüksek lisans mezunları, işletme sahipleri ve üst düzey yöneticilerdir."

Banka ve borsaya nasıl bakılıyor?

"İşletmelerin yeni yatırımları için ihtiyaç duydukları parayı bulabilmeleri için banka ve borsa gibi finansal sistemler gereklidir.

Bankalara ve borsaya karşı, para üzerinden para kazanmayı sağladığı, zenginleri daha da zenginleştirdiği gibi gerekçelerle bir önyargı olabilmekte, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, bu kurumlar daha şiddetli bir şekilde suçlanabilmektedir. Bu suçlamalar hem insanlardan hem de işveren kuruluşları ya da iktidar partilerinden gelebilmektedir.

Bu soruda, banka ve borsaya karşı bir önyargı olup olmadığı anlaşılmaya çalışılmıştır. Yeni yatırımlar için finansal sistemlerin gerekliliğine ilişkin kanaat tüm gruplarda benzer olup (katılanlar %82,35; katılmayanlar %5,67) katılımcı sayısı az olmakla birlikte en yüksek eğitimli kesim bu argümanı en çok haklı bulan kesimdir. Diğer yandan, işletme sahipleri, serbest meslek sahipleri ve üst düzey yöneticiler bu fikri en yüksek düzeyde destekleyenlerdir.

Banka ve borsa sistemleri daha çok bu gruplar tarafından kullanıldığı için bu sonuç manidar görünmektedir."

Alışverişte kim kazanır?

"Bir mağazadan/marketten alışveriş yapıldığında kim kazançlı çıkar?

Piyasa ekonomisinin temellerinden biri olan gönüllü mübadele ilkesi, alıcı ve satıcının karşılıklı anlaştığı ve iki tarafın da bu alışverişten kazançlı çıktığı, kazanç olmadığı takdirde zaten bu ticaretin olmayacağı fikri üzerine kuruludur.

Bu soruda ilginç bir şekilde alıcının kazançlı çıktığını düşünenler sadece %1,39 iken, sadece satıcının kazançlı çıktığını düşünenler %49,88’dir. Her iki tarafın da kazançlı çıktığını düşünenler ise %48,73’tür. İşletme sahipleri alışverişin doğası gereği iki tarafın da kazanç sağlayacağını diğer kesimlere göre daha çok düşünmektedir.

Her ikisinin birden kazanacağını düşünenler ayrıca yüksek lisans seviyesinde yoğunlaşmaktadır."

Ekonomi