Adnan Bali, “İş’le Buluşmalar”da son kez konuştu: TCMB’den gelen mesajlar güçlü

Nisan başında görevini Hakan Aran'a bırakacak olan Adnan Bali, %1,5’e kadar gerileyen sorunlu kredilerin bugün %5’e çıktığını, yakın izlemedeki kredilerin de %15’leri geçtiğini vurguladı. Bali, normalleşmede dönemli gelişmeler görüldüğünü söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Adnan Bali, “İş’le Buluşmalar”da son kez konuştu: TCMB’den gelen mesajlar güçlü

İş Bankası’nın 43’üncü İş’le Buluşmalar toplantısı dijital ortamda ‘Yeniden şekillenen dünyada Türkiye’yi geleceğe taşımak’ temasıyla gerçekleştirildi. Yaklaşık iki hafta sonra genel müdürlük görevini İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran’a devredecek olan İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali son kez katıldığı İş’le Buluşmalar toplantısında, "Ana rotamız Türkiye ekonomisinde bu yüksek tansiyonda oluşmuş tahribatları düzeltmek, eğilim o yönde, ama zaman alacak, sabırlı olmalıyız" dedi.

İş Bankası tarafından DÜNYA gazetesi işbirliğinde düzenlenen İş’le Buluşmalar toplantısında İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran, İş Bankası İktisadi Araştırmalar Müdürü ve Baş Ekonomist İzlem Erdem, Türkonfed Başkanı Orhan Turan, TİM Başkanı İsmail Gülle ile Adnan Bali, Yönetim Kurulu Başkamız Hakan Güldağ’ın sorularını yanıtladı. Online canlı yayınlanan toplantıya Türkiye’nin her yerinden binlerce kişi katılma fırsatı buldu.

İş Bankası Genel Müdürü Bali, Türkiye ekonomisinin tüm zor zamanlarda olumlu ayrışmasının 4 temel unsuru olduğunu kaydederek, bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasıla oranının yüzde 1-1,3 bandında tutulması, borç stokunun milli gelirdeki payının yüzde 26’ya kadar inip düşük olması, enflasyonun tek hanelerde olması ve sağlam bankacılık sistemi olduğunu söyledi. Şimdi borç stokunun milli gelirdeki payının yüzde 40’ların üzerine geldiğini, enflasyonun nisanda yüzde 16’ya çıkmasının beklendiğini ve bu sürecin yüksek tansiyon gibi bazı tahribatlar yarattığını belirten Bali, bankacılık sisteminde de sorunlu kredilerin yüzde 1,5’e kadar geldiğini şimdi yüzde 5’e çıktığını, yakın izlemedeki kredilerin de yüzde 15’lerin üzerine geldiğini vurguladı. Bali, “Şimdi bunları tamir etmemiz gerekiyor. Türkiye ekonomisinin ana rotası yüksek tansiyon sürecinde oluşmuş tahribatları şimdi geri düzeltmek olmalı. Eğilim de tam o yönde. Ama zaman alacak tahammüllü davranmalıyız. Hızlı kazanımlar moralimizi artıracak. Böylelikle bu politikaların sürdürülebilirliği sağlanacak. Sürdürülebilirlikte siyasi doğru ile teknik doğru her zaman örtüşmeyebilir. Dünyanın her yerinde siyasetçi yüksek büyüme, yüksek istihdam, düşük faiz ister. Nesi yanlış bunun. Siyaset bunun üzerine kuruludur. Siz tamamen bunlardan azade benim teknik sorunum var bildiğim gibi yönetirim yok öyle bir lüks. Orada politikacının tahammül derecesini zorlamayacak sürede işleri teknik olarak çözmeniz lazım” dedi.

Yatırımcıya ekonomik istikrar sunmalısınız

Pandemi ile şekillenen yeni dönemde Türkiye’yi geleceğe taşımaktan bahsediyorsak birinci adımın makroekonomik istikrarı sağlamak olduğunu vurgulayan Bali, şunları söyledi: “Makroekonomik istikrardan öngörülebilirlik anlıyoruz. Öngörülebilirlik şudur, bütün ekonomik aktörler üretici, tüketici, ticari kesim doğru işleyen mekanizmada buna göre hareket eder. Bu bozulduğunda kararlar buna göre oluyor. Yatırımcı, tüketici kararlarında rasyonel davranamaz hale geliyor. Serbest piyasa mekanizmalarını kısa vadeli şu veya bu amaç için değiştirmeye kalktığınızda karar alıcılara yanlış sinyaller veriyorsunuz. Karar alıcılar buna göre hareket ettiği için kısa vadede kazançlı çıkacağınızı düşündüğünüz politikaların karşılığı olmuyor ve tahrip edici sonuçlar çıkıyor. Ekonomik istikrar sunmalısınız yatırımcılara ve geleceğe taşımak başlığının en önemli koşulu bu.”

Pandemi öncesinde de sorunlarımız vardı

Bali geçmişte de yaşanan olaylar olduğunu ancak Türkiye ekonomisinin başına bir iş geldiğinde kendini yeniden hareketlendirebilen dinamik bir ekonomi olmasının sıkıntıların aşılmasını sağladığını kaydeden Bali, ancak pandeminin dış talebi de yok ettiği için ekonominin bu özelliğini elinden aldığını belirtti. Bali, ekonomik aktiviteyi ivmelendiremediği için Türkiye’nin sorunlar yaşadığını dile getirerek “Ekonominin dinamik hareket yeteneğinin hala devam ettiğini düşünüyorum. Ekonominin tüm aktörleri pandemide aktiviteyi hızlandırmak için kredi koşullarının kolaylaştırılması önlemleri aldı. Ama o dönemde özellikle yükselmeye başlayan enflasyon ve para politikasına ilişkin belirsizlikler ciddi portföy çıkışlarıyla birleşince kurda 8.5 liraya gelen seviyeler gördük. Atak atak geldi bunlar hep. Öngörülemezliğin bir sıkıntısı da ihracat açısından da yeterince teşvik edici olamıyor. Şahsen bu yaşadığımız süreçlerin hepsini pandemiye bağlamıyorum, pandemi öncesinde de sorunları olan durumdaydık” dedi.

Enflasyonun yükselmesine dış ilişkilerdeki sorunların eklenmesi ve bir takım serbest piyasa kültürüyle bağdaşmayan uygulamalara pandemi eklenince sıkıntıların arttığını söyleyen Bali “Şu an normalleşmede önemli gelişme görüyorum. Merkez Bankası’nın mesajları, uygulamaları kuvvetli. ABD tahvil faiziyle başlayan hadise biraz dış konjoktür kaynaklı. Takip etmek sıkıntıların ekonomideki reel bozulmadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı tespit etmek lazım. Ancak şu an için bu teşhiste bulunmak henüz erken. Bunlar kalıcı devam ederse gene ekonomik sonuçları olabiliyor” dedi.

Sadece faiz almıyoruz yüksek faiz de ödüyoruz

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, kredi faizlerinin sürekli tartışıldığını dile getirerek şunları söyledi: “Kredi faizini pahalı bulan müşteriler şikayet eder haklı olarak, mevduat düşük denilebilir. Bir kredi eğer uzun vadeli bir taahhütkar anlayışla veriliyorsa yani konjoktür nereye giderse gitsin musluk her çevrildiğinde su akıyorsa iki de bir çevirip akmadığını gördüğünüz suyun fiyatıyla aynı olmaz. Biz nakdi kredinin yanında gayri nakdi kredi de veriyoruz. Kredinin usulünce kullandırılacağı teminat mektubu veriyoruz. Bunlar taahhütkarlığımızın karşılığıdır. Kredi faizinin yüksek olması gibi tartışmalar bankacılık sisteminin en alevli konularındandır ve bu albüm her zaman satmıştır. Ben anlamıyor değilim, faiz yükünden sıkıntıya giren kendi faaliyet marjından ciddi faiz maliyetine katlanan müşterileri anlamamak mümkün mü? Anlaşılmayan şu biz sadece faiz tahsil etmiyoruz aynı zamanda faiz ödüyoruz, yüksek de faiz ödüyoruz. Sanayiciler üreticilere şunu söylüyorum bir faiz artışı karşısında bankacılık sisteminin durumunu anlamaları için. En fazla kullandıkları hammadde fiyatı arttığında onlara ne oluyorsa bize de faiz arttığında o oluyor. Bankalar yüksek faiz sevmez.”

Hatayı düzeltme kıvraklığınızın olması lazım

Kısa dönemli sıkıntılarla uğraşılırken fırsatların ihmal edilebildiğini ancak kendisinin ihtiyatlı bir iyimser olduğunu vurgulayan Bali, şöyle konuştu: “Kısa vade için orta ve uzun dönemi riske etmemeliyiz. Mevzu sorunların olmaması değil olduğunda nasıl davranıldığı önemli. Kararların hepsi doğru olmayabilir hataları düzeltme yeteneği olmalı. Majör hata yapmayacaksınız telafisi yok. Bir de tekrar tekrar aynı hatayı yapmayacaksınız. Hatayı düzeltme kıvraklığınızın olması lazım. Kurumsal işleyişinizin olması lazım. İki tip hata yapabilirsiniz, olması gerekeni yapamayabilirsiniz veya olmaması gerekeni yaparsınız. Hatalardan hata seçecekseniz olumludan seçin.”

Hakan Aran:
Görünmez bankacılığı geleceğin modeli olarak görüyoruz

İki hafta sonra İş Bankası’nın Genel Müdürü olması beklenen İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran, dijitalleşmenin her sektörü kendini uyarlamaya zorladığını dile getirerek herkesin eşit oranda dijitalleşme imkanına sahip olmadığını hatırlattı. Aran, “İşletmeleri yönetenler şu vedalaşmaları yapmalı. Fiziki yüz yüze ihtiyacı yüksek ürünle iş modeliyle vedalaşmalı yeni ürün ve iş modeline geçmeyi başarmalıyız. Değişim için olan finansman ihtiyacına da dijital dönüşüm kredisi diyebilirsiniz. Finansman desteği kullanılacaksa mevcut işteki aksayan bölümler ve nakit akışını yüzdürmek değil katma değerli işe ve yeni dönemin modellerine kullanmak akıllıca olacaktır” dedi.

Bankalarında da pandemi nedeniyle iş yükünün beklendiği gibi olmadığını ve şubelerin kapatıldığını söyleyen Aran, şöyle konuştu: “İş Cep gibi bir kanalınız yoksa ürün satma şansınız yok. Müşteriler çağrı merkezini arıyor ve siz burada hizmet veremiyorsanız sıkıntı. Biz bir dönem İş Bankası genelinden çağrı merkezinden yolu geçen herkesi seferber edip çağrı merkezine aldık. 500 yeni istihdam yaptık. Evden çağrı alabilecekleri hale getirdik altyapıyı. Bankamatikte para yükleme bile değişti. 100 liranın alışverişin 22’si internetten geldi. Sanal posunuz, kredi kartınız yoksa olmaz. Restoranlara deselerdi ki dükkanı kapatacaksın ama kiranı ödemeye devam edeceksin, sadece online yemek satış yapacaksın, garsonların da motorsiklet alıp kurye olacak. Herkes bu dönüşüme güler geçerdi, şimdi hepsi bunu yaşıyor. Bu dönüşümleri pandemi zorladığı için fark ettiler.”

Kripto para kumardan farksız

Bankanın gelecek vizyonunun kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşımla sürdürülebilir değer yaratan geleceğin bankası olmak olarak tanımlayan Aran, “Geleceğin bankasında biz müşteri verisinin sahibinin kurumlar değil müşteri olduğu ve bu verinin korunması için özel önlemlerin alındığı açık bankacılık, müşterinin ticari hayatının günlük hayatının geçtiği mecralarda yapılacak görünmez bankacılığı geleceğin modeli olduğunu görüyoruz. Çünkü artık müşteriler gerçekten ürünlerini internetten alıyorlarsa, firmalar işyerleri internetten satıyorsa ve bu sırada krediye, karta, ödemeye, finansmana ihtiyaç duyuyorsa o platform üzerinden bunu karşılayacaklar. Siz bu platformlarda ne kadar varlığınızı artırabilirseniz bu konu o kadar başarılı olur. Geleceğin bankacılığı platformlarda gerçekleşecek, ödeme sistemleri ve dijital paralar bunun bir parçası olacak” dedi. Dijital bankacılık, blokzincir, dijital para ile kripto paraların birbirinden ayrı değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Aran, “Reform paketindeki dijital para konusu kripto paradan çok farklı. Merkez bankalarının çıkardığı dijital milli paraların dijital versiyonu. Fiziksel olarak para dolaşımının azaldığı durumlarda dijital paralar çok olumlu. Kripto para platformları dijital para duyumlarını kendi lehineymiş gibi kullanma eğiliminde. Kripto para kısmı düzenleme yapılmamış, teknoloji ve düzenleme açısından büyük riski barındırıyor. Uzak durmak temkinli olmakta fayda var, bir kumardan farksız kripto para tarafı” diye konuştu. Aran, şunları söyledi: “Biz dijitalleşmeye başlarken iki sloganımız vardı biri teknolojiyi çalışanın yerine değil yanına konumlandıracağız. İkincisi bankacılık konusunda müşterilere şöyle algı vermek istiyoruz, sanki İş Bankası sadece onlara hizmet etmek için var, o kadar kişiselleştirilmiş ve özelleştirilmiş bir şekilde müşterisini tanıyan yanında olan banka olalım ki müşterimiz tek müşterinin kendisi olduğunu düşünsün. Teknolojiyi böyle kullanacağız.”

Merkez Bankası pas geçerse sürpriz olmayacak

İş Bankası İktisadi Araştırmalar Müdürü ve Baş Ekonomist İzlem Erdem, Türkiye’den 2020’de 10 ayda 17 milyar dolara yakın portföy yatırımlarından para çıkışı olduğunu dile getirdi. Erdem, her çıkış hamlesinin kurda dalgalanma olarak hissedildiğini vurgulayarak şöyle konuştu: “Çıkışlar yaşandıkça içeride de algı bozuldu. Dolarizasyon başladı. Hane halkı da varlıklarını korumak için sığınak aradı. Dolarizasyonu dolar olarak algılamamak lazım. Altına da yönelik oldu. İç dengeler iyice bozuldu. Dış finansman ihtiyacı olan Türkiye’de bu çıkışlar ödemeler dengesinde de baskı oluşturdu. Böyle ortamlarda sadece cari açık finansmanı değil çıkan portföy yatırımlarını da finanse etmeniz lazım. Kaçınılmaz olarak Merkez Bankası rezervleri 32 milyar dolarlık gerileme yaşandı. Ödemeler dengesini dengede tutmak için yapılan hamleler oldu. Dış kırılganlıklar böyleyken enflasyon da çok ciddi risk olarak karşımıza çıkıyor. Kurdaki hareket de önemli. Zaten gıda ve emtia fiyatları da yukarı yönlü baskı yapıyor.”

Erdem bugünkü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısında ise faiz artışı yapmadan geçmesinin sürpriz olmayacağını dile getirerek “Kurda hareket olunca faiz artırımı beklentileri arttı. Enflasyon yüzde 16’nın üzerine çıkacaksa yüzde 17 politika faizi yetmeyecek gibi duruyor. Enflasyon beklentilerinin de iyi yönetilmesi lazım. Merkez Bankası enflasyon beklentisindeki iyileşmeyi iyi bir iletişimle anlatabilirse toplantıyı faiz artırmadan geçmesi sürpriz olmayacak benim için” dedi.

TİM Başkanı İsmail Gülle:
Mart ayında ihracatta sürpriz yapacağız

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı İsmail Gülle, ihracatın yıla iyi başlandığını ve konjonktürün de bunu desteklediğini söyledi. Bu yıl için 200 milyar dolarlık ihracat hayali olduğunu kaydeden Gülle, “Ciddi talep artışı var. Türkiye’nin bölgenin üretim HUB’ı olacağını söylemiştik. Bunun gerçekleşiyor olmasından mutluluk duyuyoruz. Üretim ve tedarikte iyi bir merkez olacağız” dedi. Gülle, şu ana kadar 65 ülke ile 67 adet sanal ticaret heyeti yaptıklarını ve bu kapsamda 50 binin üzerinde firma ile temas kurulduğunu anlattı. Gülle geçen yıl salgın nedeni ile kapılarda temassız ihracat yapıldığını, THY’nin bu dönemde yaşanan sıkıntılar için atıl durumdaki uçaklarını kullandırdığını hatırlatarak, “Bu sene de THY ile anlaştık. 36 ülkede yüzde 40’a yakın indirimler ile lojistik destek verecek. Konteyner ile başlayan lojistikteki sıkıntılar ciddi sorun haline geldi. Şu an kimse de fiyatı konuşmuyor. Herke malını göndermeye çalışıyor. Şubat ayında ihracatta müthiş bir rakam açıkladık. Martta da sürpriz yapacağız” dedi.

TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan:
Dünya 80’lere geri döndü

KOBİ’ler için önemli çalışmalara imza atan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) Başkanı Orhan Turan, Türkiye’de 3.2 milyon adet KOBİ bulunduğunu ve bunların ekonominin bel kemiği olduğunu söyledi. KOBİ’lerin sorunlarına da değinen Turan, finansmana erişim, nakit akışı, yüksek teknolojiyi fazla kullanamama, nitelikli insan kaynağı ve katma değerli üretimin sorunları olarak öne çıktığını anlattı. Turan, “KOBİ’lerin işletme sermayesi ihtiyacı arttı. Geçen sene düşük faiz ve bol likidite sayesinde finansmana erişimde sorun yoku. Bu sene sıkılaştırma politikası nedeni ile finansmana erişimde sorunlar yaşanıyor. Öte yandan hammadde fiyatlarında yüzde 100’e varan hatta aşan artışlar var. Bu da şirketlerin işletme sermayesi ihtiyacını artırıyor. Vadeler kısalıyor. Hammadde stokları arttığı için bu alana daha fazla para bağlamak zorundayız. Sanki dünya 80’lere döndü. Üretmek ve zamanında teslim etmek çok önemli hale geldi” dedi.

Ekonomi