"2020'de daha çok MB diyeceğiz"

Şans Sohbetleri'nde bu hafta eski yılın yeni yıla neleri getirdiğini konuşan Hakan Güldağ ve Ali Ağaoğlu'na göre aldığı yeni kararlar doğrultusunda, iş dünyası ve Türkiye 2020'de daha çok Merkez Bankası diyecek.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
"2020'de daha çok MB diyeceğiz"

Selenay YAĞCI

Ali Ağaoğlu ve Hakan Güldağ, her hafta İstanbulŞans Restoran'da buluşup ekonomiyi değerlendirecek. Bu sohbetlerin ilkinde 2019'un, 2020’ye neleri miras bırakıldığı
konuşuldu. 

Hakan Güldağ: 2019 geride kaldı. Bana sorarsan çok üstünde durulacak bir sene değil. Ama vurgulanacak bir yanını görüyorsan lütfen paylaş. Sonra Türkiye ekonomisinin 2020 performansı nasıl olacak değerlendirelim.

 Ali Ağaoğlu: Aslında 2020’ye bu yıldan ne kalacak diye bakmakta fayda var. Finansal piyasalardan reel ekonomi tarafına aktarılan konuların bazıları çok iyi bilinmiyor. Onlardan biri çok önemli: 2018’de kur krizinden sonra TL temininde bir zorluk oldu. Yurt dışındaki yabancı bankalara TL aktarım mekanizmasını bozduk. Londra ile İstanbul arasında 'swap köprüsü' vardı. Bu sayede uzun vadeli mortgage kredilerini fonlayabiliyorduk. Türkiye’de uzun vadeli TL riskini almak isteyen fazla olmadığı için bu riski daha çok Londra, swaplar üzerinden alıyordu. Biz onlara dolar onlar bize TL veriyorlar, açık pozisyon riskini onlar taşıyorlardı. 'Türkiye’ye manipülasyon yapıldı' savıyla bu köprüyü nerdeyse yıktık.

Güldağ: Bu neden önemli?

Ağaoğlu: Önemli çünkü TL Londra piyasasında işlem yapılmak istenen paralardan olmaktan çıktı. Bu ne demek? Türkiye’ye bakmıyorlar demek. TL riskini almak isteyenlerin sayısı çok azalıyor. Fon tercihini Türkiye’den yana kullanmamaya başlıyor. 2019’dan 2020’ye kalacak en önemli değişikliklerden biri TL'nin Londra piyasasında en aktif para birimlerinden biri iken artık aktif para birimlerinden biri olmaktan çıkmasıdır.

Güldağ: İyi ya, zaten bu amaçlanıyordu manipülasyon olmasın diye. Yoksa attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmedi, diyeti daha büyük mü oldu?

Ağaoğlu: İkincisi daha doğru. Sebebi de, evet TL’yi bir istikrara kavuşturduk ama TL'de teknik olarak likiditeyi sağlayanların sayısını da azalttık aynı anda. Likidite derken işlem akışkanlığını da kastediyorum. Finansal piyasalar açısından çok önemli. Bunu daraltıp, azalatınca yarın öbür gün bu riski almak isteyenlerin sayısı azalıyor bu bir. Vadeleri çok kısalıyor. Bu iki. Kısacası, 5-10 yıllık swap yapmak isteyenlerin sayısı çok azalacağı için biz 2020'de de uzun vadeli fon bulmakta zorlanırız. Uluslarüstü bir takım kuruluşların ülkeye bakışları farklı hale gelmeye başlıyor. Uzun vadeli proje finansmanı kaynaklarını, Türkiye’ye ayırdıkları limitleri azalmaya başlıyor. AB ile ilgili ilişkilerimizden dolayı yatırım bankaları tarafı da bu tabloya ekleniyor. Hükümetin Yeni Ekonomi Programı'na göre büyüme hedefi 2020'de yüzde 5. Bunun için içerideki kaynaklar sınırlı. Olanı da kamu bankaları eliyle belli yerlere yerleştirdik. Önümüzdeki yılın büyümesini sağlayacak fonlamayı nereden bulacağız?

Güldağ: Bu önemli bir soru. Şimdi biz biraz da kendi ayağımıza sıkıyoruz. 'Saldırı altındayız' sözü hep dilimizde. Bana göre, bu yaklaşım da piyasanın güven duygusunu zedeliyor. Sence saldırı altında mıyız?

Ağaoğlu: Ben sorayım; hiç İsviçre’ye böyle bir saldırı oldu mu?

Güldağ: Benim bildiğim yok. Hiç olmaz diyemeyiz olur ama sistematik bir saldırı altında olduğumuz kanaatinde değilim.

Ağaoğlu: 98-99 Rusya’dayken petrol 9 dolara düşmüştü. Gerçekten Rusya yapılmış bir saldırıydı. Ben de olmaz demiyorum.

Güldağ: Sistematik değildir ama fırsatlar değerlendirirler...

Ağaoğlu: 'Fırsat' doğru değerlendirme. Yoksa, Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasının yüzde 55’i kadar toplam dış borcu var. Siz o borcu tahsil etmek mi istersiniz yoksa batmasını istersiniz? İsviçre örneğini vermemin sebebi o. İsviçre’ye kimse saldırmıyor çünkü fırsat vermiyor, kendini koruyor. Bizimde yapmamız gereken gardımızı sağlam tutup, saldırı fırsatı vermememiz gerek.

Güldağ: 2020'de Merkez Bankası'nı daha mı çok konuşuruz?

Ağaoğlu: Merkez Bankası’nın kararlarında önemli değişiklik var. Sadece enflasyona değil işsizlik gibiekonomik parametrelerini de kontrol edecek. MB para politikası üretir. Maliye politikası üretmez. MB toplantı sayısının 8’den 12’ye çıkması konusuna gelirsek, bizim gibi oynaklığın fazla olduğu piyasada her ay toplanmak olağanüstü toplantıyı ortadan kaldırır. Ancak işin başka tarafı var. 8 toplantı daha istikrarlı para politikası uygulandığı, sık sık toplanmaya gerek olmadığı
anlamına gelir.

Güldağ: Zaten toplantı sayısı, bütün odağımız dolar, faiz olmasın diye indirilmemiş miydi?

Ağaoğlu: Aynen. Şimdi biz tekrar 8’den 12’ye çıkarak, ‘istikrarlı para politikası izliyoruz, kendimize bu konuda güveniyoruz, sık sık toplanmamıza gerek yok’’ imajından uzaklaşıyoruz. 8’de kalsaydık ve ona göre para politikası uygulasaydık daha iyiydi. Şimdi 2020’de sürekli Merkez Bankası diyeceğiz. Merkez Bankası’na da beklentiyi yönetmek konusunda daha fazla iş düşüyor. Güven meselesi 2020'ye taşıyacağımız bir başka unsur olacak. Reel sektörü izliyorsun onlar ne diyor?

Güldağ: Geçen Denizlili iş insanlarıyla konuştuk. Yatırım yapamamaktan rahatsızlar. Diyorlar ki;sanayicinin parası 3 yerde olur. Ya stokta, ya makinenin üzerinde ya da borçta... Şimdi para kazanmıyor değiliz, ihracat da yapıyoruz ama belirsizlikler ve 'güven' meselesi nedeniyle yatırıma yönelmiyoruz. Bu da rahatsız ediyor.

Çünkü biliyoruz ki, yatırım yapmazsak rekabet gücümüz azalacak. Peki ne yapıyorsunuz o zaman kazandıklarınızı diye sordum. Şimdilik 'hini hacet için' kenara koyuyoruz dediler. Geleceğe güvenle bakamıyorlar henüz.

Zaten tüketicisinden reel sektörüne resmi kurumların yayımladığı güven endeksleri de aynı şeyi söylemiyor mu? Daha iyimser olanlar 'en kötüsü geride kaldı' diyorlar ama emin de değiller. S-400 gibi jeopolitik konular da hala tedirginlik unsuru. Bu çerçevede banka bilançolarının temizlenmesi önemli. Orada henüz sağlam bir perspektif edinemedik. Ne olacak, nasıl olacak da, bilançolar temizlenecek? Bazı adımlar atılır gibi oldu ama yarım kaldı. Güven geri gelirse, reel sektör kendini çabuk toparlayabilir. Böyle bir özelliği var Türkiye ekonomisinin. Olumlu bir özellik. Sürdürülebilir büyüme için yeter mi? Yetmez. Ama onu da bir başka sefere konuşalım. Çok teşekkür ederiz.

Kur enflasyon kadar artar

Ağaoğlu: 2020'de hedeflenen yüzde 5 büyüme dışardan fonlanır da borçlanma artar ise cari açık artmaya başlayacak. Çünkü ekonomi çalışmaya başlayacak. İthalata dayalı üretim modelimiz olduğu için ithalat talebimiz artacak. İthalat talebi kamu için iyi bir haber. Bütçedeki vergi gelirlerini artıracak. Öteki taraftan da toplam döviz talebini artıracak. Kur tarafında oynaklığın arttığı dönem olacak. Sadece ithalat talebinin yarattığı döviz talebi kur oynaklığına yol açar. Bu yılın olması gereken kur düzeyi 6.15-6.30 arasındaydı. Ancak 6’nın altında kapatacağımızı düşünüyorum.

Güldağ: Zaten ihracatçılar şikayet etmeye başladı. Maliyetleri yükseldi, tahsilatların TL karşılığı düşmeye başladı. Düşük kurdan alınan hammaddeyle üretilen malları yeni kurdan satarken iyiydi...

Ağaoğlu: Şimdi yeni kurdan yeni stok yapıyorlar. Suriye savaşının etkisinin azaldığı, riskinin fiyatlanmamaya başladığı, Trump’ın seçilememesi, erken seçim ya da ABD yaptırımları olmadığı takdirde enflasyona paralel artış beklerim. Kısacası büyük değişiklik olmazsa, enflasyonu 12 mi alırsınız 10 mu alırsınız bilmem ama 2020'de enflasyon kadar artar, 6.306.35 olur dolar. Ekonominin yüzde 5 mi yüzde 3 mü büyüyeceğine göre de değişecek. Bana göre yüzde 3’ü yapabiliriz. 5’e zorlarsak kur tarafında oynaklık artar. Dengeyi kendi yağında kavrulan bir ülke olarak mı kuracağız yoksa dengeyi başkasının taşıyla kuşu vurmaya çalışan ülke olarak mı kuracağız. Mesele burada olacak.

Ekonomi