"1 top dondurma 35 lira oldu, kalıp hala 300 lira"

Ankara Sanayi Odası 8 Numaralı Kağıt Ürünleri ve Baskı İşleri Komitesi üyeleri, bu ayki Yuvarlak Masa toplantısının konukları oldu. Sektör temsilcileri konvansiyonel matbaacılığın yerini artık dijital makinelere bıraktığını söylediler. Sektörde kapanan çok sayıda işletme olduğuna dikkat çeken katılımcılar, iç talebin çok düşük kaldığını da vurguladılar. Karton kutu ve ambalaj üretimi yapan Sinan Öztürk “2 yılda dondurmanın topu 5'ten 35 liraya çıktı, bizim 300 liralık kalıp fiyatı değişmedi” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
"1 top dondurma 35 lira oldu, kalıp hala 300 lira"

HÜSEYİN GÖKÇE / ANKARA

 

● Yuvarlak Masa toplantısının konuğu Ankara Sanayi Odası (ASO) 8 Numaralı Kağıt Ürünleri ve Baskı İşleri Komitesi oldu. Konvansiyonel matbaacılığın çok zorlandığını ve yerini artık dijital makinelere bıraktığını belirten sektör temsilcileri, özellikle son dönemde sektöre yönelik bir gelecek görmediği için kapanan çok sayıda işletme olduğuna dikkat çektiler.

● İç piyasanın talep yönüyle büyük firmaları kalkındırabilecek durumda olmadığına vurgu yapan katılımcılara göre sektörde işler genel olarak düşük seviyede seyrediyor. Yaz aylarında Milli Eğitim Bakanlığı’na çalışan matbaaların iyi iş yaptığını kaydeden katılımcılar, yılın geri kalanında yüksek ücret ve masraflarla uğraşmak zorunda kaldıklarını vurguladılar.

MEHMET OSMANBEYOĞLU EVOS Basım Yayın Kurucu Ortağı

“Konvansiyonel matbaacılık yerini dijital baskı makinelerine bırakıyor”

EVOS olarak 25 yıllık bir firmayız. Firmamızın ismi, Evliyagil ve Osmanbeyoğlu ailesinin ortaklığından kaynaklanıyor. Biz zaten dededen matbaacıyız. Ben dördüncü kuşak matbaacıyım. Matbaacılık sektöründen bahsederken, ambalaj ve dijital kısmını ayırıyorum. Yani klasik matbaacılık yavaş yavaş dijitale yeniliyor. Zaten yeni yatırımların çok fazla olduğunu zannetmiyorum. Matbaalar yavaş yavaş kan kaybediyor. Kapanan çok sayıda matbaa var. Konvansiyonel, klasik matbaalarımızın yerini artık dijital baskı makineleri alıyor. Sadece ekonomik kriz kaynaklı değil, artık sektörde gelecek görmediği için kapatanlar var. Mesela biz çok fazla büyümeyi düşünmüyoruz, ortaklarımızla aldığımız kararlar neticesinde, kontrollü bir şekilde gitmeye çalışıyoruz. Ankara klasik matbaacılığın yanı sıra Türkiye’nin ders kitabı üretim merkezi. Bu alanda baskı işlerinin yüzde 100’e yakın kısmı Ankara’da yapılıyor.

Ancak şunu söylemek gerekir ki çok büyük kapasiteye sahip tesislerin sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Özellikle eğitim dönemine hazırlıkların yapıldığı yaz aylarında tonaj olarak çok fazla kitap baskısı yapılıyor.

Bu konuda önemli bir gerçek de bu matbaaların yaz aylarında çok yoğun, saman alevi gibi kitap baskısı yapmakla birlikte, yılın geri kalanında yüksek personel giderlerini ve diğer sabit giderleri karşılamakta zorlandıklarını duyuyoruz. Çünkü kalan 9-10 ayda aynı tempoda iş olmuyor. Hatta biz de bir dönem yoğun kitap baskı işleri yapıyorduk, sonra çıktık.

Hammaddeye ulaşılabildiğini düşünüyorum, çok önemli bir tedarik sorunu yok ama fiyatlar artıyor. En önemlisi enerji maliyetlerinin artışı belimizi büküyor.

 

BESTE RODOSLU Rodoslu Matbaacılık San. ve Tic. Ltd-Firma Sahibi

“OSB’de enerji altyapısı ihtiyacımızı karşılamıyor”

Rodoslu Matbaa ve Makine 1945’te dedem tarafından kurulmuş. Ben üçüncü kuşağım ama şimdi Rodoslu Matbaacılık olarak karşınızdayım. Bizim ilk dönemlerdeki asıl hizmet iştigalimiz, Türkiye’de yeni yeni başlayan sürekli form ile baskı hizmeti vermekti. Bundan birkaç sene önce de etiket grubuna girdik.

Çünkü artık e-faturalar, e-irsaliyeler çıktıktan sonra doğal olarak talep azaldı ve biz de etiket alanına doğru yöneldik. Şimdi daha çok üretim yapan fabrikalara ve orta ölçekli üreticilere hizmet veriyoruz. Baskı sistemlerimizde kullandığımız makineler ve teknikler farklı olsa da personel sıkıntısı hiç değişmiyor. Meslek liseleriyle imzaladığımız protokolün nedeni de bu. Gençlere matbaacılık bölümlerini tanıtmak istiyoruz. Sonra da bölüme çekerek, onları sektörümüze kazandırmak istiyoruz. Bir sıkıntıyı paylaşmak istiyorum. 1 okuldan 20 kişi mezun olduğu zaman bunlardan sadece 4 ya da 5 tanesini sektöre kazandırabiliyoruz. Matbaalarda deneme süreçlerinden sonra da elde tutmak her zaman mümkün olmuyor. Sonuç olarak gençlerin bu bölümde okuması yetmiyor, mezun olduktan sonra da sektör içinde tutmamız gerekiyor. Bir başka dikkat çekici konu ise okullarımızdaki yabancı uyruklu kişilerin sayısı. Bazı okullarda Türk öğrencilerden fazla yabancıların olduğunu görüyoruz. Bu konu da sektörümüzün gidişatı açısından düşündürücü olduğunu belirmek istiyorum. İvedik OSB Matbaacılar Sitesi’nde üretim yapıyorum. Gerçi öngörüsüz bir mimari ile inşa edilmiş bunu bir kenara bırakıyorum. Burada enerji konusunda da sıkıntı yaşıyoruz. Artırım için yüksek bedeller vermek zorunda kalıyorsunuz. Dolayısı ile mevcut altyapı bu ihtiyacı tam anlamı ile karşılamıyor.

 

ALİ GÖK Anıl Kâğıtçılık Ambalaj Ticaret AŞ Yönetim Kurulu Başkanı

“Yatırıma girişen sektör analizi yapmıyor”

Karton kutu ambalaj sektöründe faaliyet gösteriyoruz. Ayrıca, karton bardak üreticilerinin hammaddesi olan polietilen kaplı kartonu da üretmekteyiz. Tüm sektörlerde olduğu gibi bizim sektörümüzde de vasıflı/vasıfsız personel bulamama sorunu vardır. Hatta geçtiğimiz haftalarda 3 personelin aynı anda işe girişi yapıldı, iş güvenliği için kıyafet ve ekipmanlar eksiksiz olarak teslim edildi, takip eden iki gün içerisinde işten ayrıldılar. Yeni personelin aidiyet ve istikrar problemleri olduğunu gözledik. İstikrar olmadığı için de özellikle kalfa ve usta gibi ara elemanlar ne yazık ki artık yetişmiyor.

“Tahsilatlarımız 3-4 ayı buluyor”

Ayrıca bizim sektörümüz dahil birçok sektörde yatırım planlama sorunu olduğunu düşünüyorum. Firmalar yatırım yapacakları sektörü iyi analiz etmelidir, o alanda yatırıma ihtiyaç var mı yoktu, sektörde gerçekten bir açık var mı yok mu? Hiçbir araştırma yapmıyorlar. Bunun sonucunda hem firmalarına, hem de sektörde eskiden beri faaliyet gösteren firmalara da zarar veriyorlar. Kendi sektörümüz için örnek verirsek, iyi bir makine hattı 3-5 Milyon EURO fiyat aralığındadır. Biz bu yatırımları yaptık, çünkü yaklaşık 10 sene öncesinde bir açık vardı, analiz ettik ve olumlu sonuçlarını da gördük. Ancak, bu günlerde işlerimizi büyütmek adına yaptığımız yatırımlar artık bir şey kazandırmıyor. Rekabet almış başını gidiyor. Karton alırken, nakit ya da teminat mektubu karşılığı 30 gün vadeli olarak alıyoruz. Ama satışını yaparken en az 30 gün vade uyguluyoruz, hata ödemelerin bize geri dönüşü 3-4 ayı buluyor. Çünkü rekabet sonucu sektör bu hale geldi ve biz sektördeki sadık müşterilerimize bu desteği sağlamazsak, bu piyasa şartlarında çalışacak müşterimiz de kalmaz.

 

SİNAN ÖZTÜRK Öz Kutsan Matbaacılık ve Ambalaj Sanayi Tic. Ltd.Şti Şirket Müdürü

“İki senede dondurma 5 liradan 35 liraya çıktı bizim 300 liralık kalıp fiyatı değişmedi”

Biz şu anda ikinci nesil olarak işin başındayız. Yurt içi ve yurt dışına karton kutu ve ambalaj üretimi gerçekleştiriyoruz. Tabii, yaptığımız işlerin yurt içinde maddi bir karşılığı yok. Sebebi de içerideki piyasanın inanılmaz derecede kâr marjının düşük olması. Pandemiyle beraber matbaacılık ve ambalaj sektörü kâr marjı yönünden inanılmaz düşüş içinde. Şimdi en basitinden dondurmanın 1 topu bundan iki sene önce 5 liraydı, bugün 30-35 lira. Şimdi bugün bir matbaacıyı kıyasladığınızda iki sene önce kalıbını 300 liraya bağlıyorsa yine 300 liraya bağlıyor. Bu inanılmaz bir şey yani esasında çok büyük bir sorun ama buna kimse engel olamıyor ve aynı şekilde devam ediyor. Bu da matbaacılığın çok hızlı bir şekilde aşağı doğru düşmesine sebep oluyor. Benim kendi izlenimlerime göre, orta ölçekli matbaalar git gide kapanmaya devam edecekler. Ankara’yı şimdi çok büyük matbaalar kontrol ediyor, bunun da sebebi millî eğitim ve yayınlar. Bunlar da büyük matbaaları belli bir ölçüde besleyebiliyor ve o da iki-üç aylığına.

Bunun haricinde kalan matbaaların işi çok zor ve buradaki sektör git gide daralacak, bu kâr marjları kimseye yetmeyecek, kimseyi daha fazla ayakta tutamayacak. Herkes şahsi şekilde bunu idare etmeye çalışıyor. Esasında herkes sorunu biliyor ama yapacak bir şey de yok, çözüm üreten de yok. Buna nasıl bir çözüm bulunacak, onun da tartışması yapılabilir ama bir çözümü yok baktığınız zaman. Kâr marjlarını nasıl yükseltebiliriz? Yükseltemeyiz. Yani bu matbaacılığın böyle git gide yok olacağını düşünüyorum.

“İç piyasa büyük firmaları kalkındırabilecek durumda değil”

Ambalaj sektörünün ise önü açık. Tabii, her şey -dünyada da- bir ambalajın içine girmek zorunda, bir ambalajla sergilenmek zorunda. Ama tabii bizim ülkemizde kâr marjları gene çok düşük ve yeterli değil. Baktığınız zaman, büyük ölçekli firmalar iç piyasaya çalışarak büyümüyor, herkes dış piyasaya çalışarak büyüyor. Bunun da en büyük sebebi kâr marjları. Hiçbir büyük ambalaj firmasını kalkındırabilecek durumda değil iç piyasa. Yani büyük ölçekli bir firmanın iç piyasa ile çalışması tamamen intihar etmesi anlamına geliyor. Bunların da sorgulanması lazım. Ama yapacak gene bir şey yok, baktığınız zaman, bu sorunlar devam ederek, insanlar şahsi şekilde çözümler bulmaya çalışarak kendi firmalarını büyütmeye çalışıyorlar. Ama sektörün arkadan gelişme gibi çok büyük bir sorunu var, arkadan devam etme gibi bir sorunu var.

Hani yapacağı yatırım kadar borçla geri çıkabilir bu sektörden. Bu da çok kötü. Hâlbuki biz burada daha verimli şekilde Avrupa’ya da hitap edebiliriz yani Avrupa’nın da bir Çin’i olabiliriz baktığınız zaman ama bunu Polonya daha düzgün şekilde, devlet desteğiyle beraber bunu organize edebiliyor ama bizim ülkemizde böyle bir organizasyon ne yazık ki yok. En büyük sebeplerinden biri de bu. Mesela devletin bu konuda sektöre daha büyük katma değer veren ya da fark yaratabileceği, etrafındaki ülkelerle yarışabileceği standartlar çıkartması lazım ama onlar da olmadığı için sektörde herkes bir şekilde kötüye gidiyor arkadaşların da dediği gibi. Baktığınız zaman, belki bu bütün sektörlerde böyledir ama bütün sektörler 1-2 gittiyse matbaacılık 8-10 gitti geriye. Yani o konumu da koruyamıyor, her gün daha çok aşağıya doğru gidiyor.

Matbaa sektöründe çember daraldıkça firmalar birbirleriyle uğraşmaya başlıyorlar.

Yani pasta daraldıkça firmalar birbiriyle kavga eder hâle geliyor. Ankara’nın bütün büyük matbaalarını toplayın, yarısı birbiriyle küstür mesela. Sebebi, birbirinden işçi alma; sebebi, birbirinin işine girme; sebebi, “Bu kâr marjlarıyla sen nasıl yapıyorsun?” aynı soruyu herkesin birbirine sorması. Hani “Bu işi zararına aldın...” Yani kısır bir döngünün içinde sürekli dönülüyor ve bir çözüm de yok, herkes günü kurtarmaya çalışıyor.

Ekonominin 2027’de düzeleceği söylense de matbaacılık 2027’de de düzelmeyecek.

 

SÜPHANİ AKKOÇ Epa-Mat Basım Yayın Amb. Prom. San. Tic. Ltd. Şti. YKB

“MEB yayınlarını basanlar dışında yoğunluk yaşayan meslektaşımız yok”

Matbaa sektörü hakkında fikirlerimi ve düşüncelerimi paylaşmadan önce, kendi firmam hakkında kısa bir bilgi vererek konuşmama başlamak istiyorum.

Firmamız, İvedik Organize Sanayi Bölgesinde 1.100 M2’lik bir alanda hizmet vermektedir. Kâğıt ve kartondan üretilebilecek her türlü malzemeyi kendi bünyemizde üretiyoruz, üretemediklerimizi ise çözüm ortakları vasıtasıyla çözme yoluna gidiyoruz.

Matbaamızda, orta çaplı bir matbaada olması gereken her türlü baskı ve baskı sonrası makineleri mevcuttur. Daha büyük çaptaki meslektaşlarımızla rekabet edebilmek için sektörün içerisinde âdeta bir restoran işletir gibi tamamen müşteri memnuniyeti odaklı çalışıyoruz.

Gelelim sektörümüzün günümüzdeki durumuna, Bu mevsimde, matbaaların en yoğun olması gereken dönem olduğunu söylemem gerekiyor. Ancak sadece Millî Eğitim Bakanlığı’na yayınlar üzerinde çalışan matbaacı arkadaşlarımız dışında bu yoğunluğu yaşayan hiçbir meslektaşımız yok.

Sektörümüzde bir istikrar sorunu var. Uzun soluklu programlar yapamıyoruz. Dönem dönem işlerimiz yoğunlaşıyor. Sürekli mesai yaparak çalışıyoruz. Bir sabah geliyoruz ve bakıyoruz ki yapacak bir iş yok.

Sektörümüzdeki bu durgunluğun sebeplerinden bazılarını sıralamamam gerekirse;

1) Dijital-sosyal medyanın yaygınlaşması.

2) Dijital medyanın basılı medyaya göre daha uygun maliyetli ve ulaşılabilir olması.

3) Sürekli olarak arzın artması, talebin sabit kalması.

4) Siyasiler tarafından sektörle ilgili uzun süreli plan ve projelerin yapılamaması.

5) Yayın sektöründe yapılan sürekli mevzuat ve program değişiklikleri.

6) Ülkemizdeki kitap okuma seviyesinin azlığı vb.gibi bunları uzatarak devam ettirmek mümkün.

 

Tüm bu olumsuzlukların ilave olarak bazı sorumlarımızı da şöyle sıralayabiliriz;

1) Yatırım maliyetlerinin yüksek olması,

2) Yetişmiş iş gücü (eleman yetersizliği).

3) Sektörümüzle ilgili teşviklerin yeterince olmaması.

4) Paranın maliyetinin artması.

Bunların yanında, son zamanlarda tasarruf tedbirleri adı altında yapılan çalışmalar ve yaptırımlar içinde bulunduğumuz sektöre büyük bir darbe vurmaktadır. Başkent Ankara, devletin yaptığı alımlarla ticaretinin büyük kısmını yürüten bir şehirdir. Tasarruf deyince ilk önce bizim sektör akla geliyor. Tasarruf tedbirlerinin 2026 ortalarına kadar süreceğini tahmin ediyorum. Bu durumu düşünerek ona göre işlerimizi ve yatırımlarımızı ayarlamamız gerekiyor.

Son bir kaç yıldız dijital matbaalar da çoğaldı. Onlar da çok büyük yatırımlar yaptılar. Yaptıkları yatırımların karşılığını alabilmek için canla başla çalışıyorlar. Kısa vadede çok mantıklı gözükse de uzun vadede onların da sorunlarının da artacağını düşünüyorum. Yapılan bu yatırımlarım sürekli olarak yenilenmesi gerekmekte. Bu yenilemeler tamamı ithal ürünlere dayalı bir sektör olması nedeniyle çok da kolay olmayacaktır.

Sonuç olarak basım sektörü, ticari rekabetin en yoğun yaşandığı ve aynı zamanda son sürat teknolojik gelişmelerin yaşandığı bir sektör durumundadır. Yeni yatırımlar yapmak kolay değildir. Elimizdeki mevcut makineleri rantabl çalıştırmaya gayret etmeliyiz. Elimizdeki mevcutlarda en yüksek verimi almaya çalışmaktan başka çaremiz yoktur.

Bizler, matbaa çalışanları olarak aslında çok büyük bir aileyiz. Bunun kıymetini bilmeli, birlik ve beraberlik içinde hareket etmeliyiz. Bir olursak beraber olursak bu sorunları aşmak çok da zor olmasa gerek diye düşünüyorum.

 

 

 

Ekonomi