Yaptırımlar göründüğü kadar hafif değil

CAATSA yaptırımları, Türkiye’nin son 20 yılda giderek güçlenen savunma sektörünün lokomotiflerinden birini hedef aldı. DÜNYA’ya konuşan uzmanlara göre genel ekonomiyi hedef almasa da bu yaptırımlar çok hafif değil ve ekonomik sonuçları olabilir.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Yaptırımlar göründüğü kadar hafif değil

Uzun süredir beklenen S-400 yaptırımları Türkiye’nin son yıllarda hız kazanan savunma sanayiini hedef alıyor. Uzmanlara göre Türkiye’nin muharip yetkinliğine darbe vuracak güçte olmasa da CAATSA yaptırımları çok da hafif değil. Yaptırım listesinde yer alan Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Türk basınına yaptığı açıklamalarda “yaptırımlara rağmen Türkiye’nin tam bağımsız savunma sanayii yolundaki çalışmalarının kararlılıkla devam edeceğini” vurguladı.

“Daha da güçlendirecek”

Demir, yaptırımların Türkiye’nin diğer ülkelerle savunma sektöründeki işbirliklerine etkisi için ise “Olumsuz etkilemesi için bir sebep yok. Belki daha da güçlendirir” dedi.

Demir, Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerde veya kullandığı ürünlerde ABD menşeli bileşenlere ilişkin zaten uzun zamandır kısıtlayıcı bir tavır olduğuna dikkat çekerek F-16 modernizasyonu ve Sikorsky’nin Türkiye’deki faaliyetlerinin yaptırımlardan etkileneceğini düşünmediklerini belirtti.

Savunmada yerlilik %70’lerde

Karara Meclis’teki 4 partiden ortak bir kınama açıklaması ile “ABD’yi bu vahim yanlıştan bir an evvel dönmeye davet ediyoruz” tepkisi verilirken, Türkiye’nin savunma, havacılık ve uzay sektörlerinden 547 firmayı temsil eden Savunma Havacılık Uzay Kümelenmesi de (SAHA İstanbul) yaptırım kararını kınadığını duyurdu. Türk savunma sanayideki yerlilik oranlarının son 20 yılda hızla artarak yüzde 70’lere ulaştığına dikkat çekilen açıklamada “Ambargolar, kısıtlamalar Türkiye’nin bugüne kadar yolunu kesmek yerine her zaman ilerlemenin itici gücü olmuştur.” ifadeleri yer aldı.

MSB: Çalışma grubu teklifimiz masada

Milli Savunma Bakanlığı da (MSB) konuya ilişkin şu açıklamasında yaptırım kararının “müttefiklikle, mevcut askeri, politik gerçeklerle ve NATO ittifakının güvenliği ile bağdaşmadığını” vurgulayarak kararı kınadı. MSB açıklamasında S-400’ler ile F-35’lerin etkileşiminin gerektiğinde NATO’nun da dahil olacağı bir çalışma grubunda görüşülmesi teklifinin hala masada olduğu hatırlatıldı.

Yaptırımlar hafif değil, hasar tespiti yapılmalı

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi - Savunma Programı Direktörü Dr. Can Kasapoğlu

Bu yaptırımların hafif senaryo olduğuna ilişkin görüşler doğru değil. Yaptırım, Türkiye Savunma Sanayi Başkanlığı’nın (SSB) tüzel kişiliğine gelmeseydi ağır kabul etmezdik.

Ancak şimdi hızla SSB’nin fikri mülkiyetine sahip olduğu projeler ve SSB’nin yüzde 50’den fazlasına sahip olduğu iştirakler incelenerek bir hasar tespiti yapılmalı. Son 24 saattir biz de bu işle uğraşıyoruz. SSB bir tedarik ajansı olduğu kadar Türk savunma sanayi için bir katalist görevi de görüyor. Tabii ki Milli Savunma Bakanlığı da bir savunma tedariği kanalı ve yaptırımlar MSB’ye veya yetkililerine gelmedi. Böyle bir durumda yaptırımlar daha da ağır olabilirdi. Türkiye’nin muharip kapasitesini hedef alabilecek seçenekler vardı, çok şükür gelmedi. Ancak şimdi SSB’nin yaptırım listesine alınmasıyla detaylı bir portföy dökümü çıkarmalı ve fikri mülkiyet özelinde bir zarar tespiti yapmamız lazım. Karar sonrası hızla yapılan ve Türk basınında maalesef yet bulan “çok kötü oldu” veya “24 saatte İsrail’e gireriz” gibi magazinel yorumları yanlış buluyorum. SSB’nin iştirakleri ve fikri mülkiyet haklarını düşündüğünüze, örnek vermek gerekirse, bugün Ukrayna ile bir korvet anlaşması yapıldı. Ancak bu korvetlerdeki bazı alt sistemlerin ve sistemlerin ABD’den ithal edilmesi gerekiyor. Silah sistemleri çok karmaşıktır ve hepsinde forum işbirlikleriyle alımı yapılan alt sistemler de vardır. Her bir silah için alternatifler değerlendirilir.

Patent ve iştiraklerinin dökümü önemli

SSB’nin son on yılda yönettiği proje sayısı iki basamaklı sayılardan üç basamaklı sayılara çıktı. Her bir projedeki iştirak farklı boyutlarda. Türkiye İsrail’in baskın olduğu Azerbaycan drone pazarına girdi. Bu Coca-Cola’nın baskın olduğu bir pazara no-name ürünlerle girmeye benziyor. Dolayısıyla olası zarar hakkında hızlı bir yorum yapmak mümkün değil. Ancak SSB’nin savunma sanayinin lokomotifi olması nedeniyle, bu yaptırımların kesinlikle hafif olmadığını söylemek mümkün. Çerçeve olarak dar olsa da, tüzel kişiliği hedef alması nedeniyle ağır yaptırımlardır. Öte yandan ABD’de de adımlarini dikkatli atmalı çünkü İran-IrakSuriye’ye sınır komşusu ve Rusya’nın (coğrafi olarak) yanı başında yer alan bir NATO üyesinin askeri kapasitesinde erozyona neden olursa, bu ABD’nin de NATO düzeyinde de sorun yaşayabileceği anlamında gelir.

Biden döneminde S-400 diyaloğu sürecek

Hem CAATSA yaptırımlarını içeren NDAA bütçesi hem de ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun CAATSA’yı takdimindeki ifadelerden yaptırımın iptalinin S-400 alımına bağlandığını anlıyoruz. Yani bu yaptırım kararı, bir anlamda CAATSA yaptırımlarından kurtulmak için yeni ABD Başkanı Joe Biden ve Türkiye arasında bir S-400 diyaloğuna davet çıkartan da bir durum. Türkiye en nihayetinde kendi milli envanteriyle ilgili uluslararası bir düzenleme olmaksızın bir NATO müttefiki ile pazarlık yapar mı? Bu sorunun yanıtı ne olursa olsun, stratejik bir silah sisteminin bizi bir çıkmaza soktuğunu söyleyebiliriz. Burada kazanan ne Türkiye, ne ABD’dir. NATO içindeki dayanışmayı etkileyen ve üstüne bir de S-400’ler için 2,5 milyar dolar ödeme alan Rusya, bu denklemin kazananıdır.

Biden döneminde yaptırımlar artabilir

DÜNYA köşe yazarı Prof. Dr. İlter Turan

Silah üretim ve ticaretinde bazı parçalar ABD’den ithal edildiği gibi, finansal işlemler de ABD’li bankalar üzerinden yapılıyor olabilir. Buna ilaveten, ABD Türkiye ile silah malzemesi ticareti yapan ülkeler üzerinde de baskı kurabilir. Türkiye’nin tutumunda bir değişim olmadığı takdirde, Biden döneminde bu uygulamaların azalacağını düşünmek iyimserlik olur. Biden Kongre’nin taleplerine de daha duyarlı davranacaktır. Yaptırımların ikili ticareti doğrudan ve hemen etkilemesi muhtemel olmasa da, ABD ile öngörülen serbest ticaret anlaşmasının gerçekleştirilmesi bu ortamda geçmişe göre daha da zor görünüyor. Türk çeliği ve Türk makarnası gibi bazı Türkiye menşeli ürünlere mesafeli olan ABD ile ticaret zaten istenilen süratte ilerlemiyordu. ABD önümüzdeki dönemde AB ile de işbirliği yapmayı öngörüyor. İşbirliği öngörülen konular arasında Türkiye'ye uygulanacak yaptırımların da yer alması bekleniyor. Biden’ın gelmesiyle yaptırımların yaygınlaşması veya en azından mevcuttan geri adım atılmaması beklenmelidir. CAATSA çerçevesinde öngörülen yaptırımlar arasında Türkiye’ye uygulanacak yaptırımlar “hafif” olarak değerlendirilse de CAATSA “ABD’nin hasımlarına karşı yaptırımlar yoluyla mücadelesi” ibaresinin kısaltılmış şekli. Böylece, Türkiye ABD’nin hasımları arasında yer alıyor ki, bu "hafife" alınacak bir durum değil. Halbuki sorunun kökünde ABD’nin Türkiye’ye Patriot satmaması yatıyor. ABD’li yatırımcılar, ülke dışında nerede yatırım yapacaklarına ilişkin değerlendirme yaparken, siyasi alandaki sorunların kendi faaliyetlerine yansıması olur mu diye bakıyor. İki ülke arasındaki ittifak bağının zayıflaması ve gerilim düzeyinin giderek yükselmesi, Amerikalı yatırımcı nezdinde rahatsızlık yaratıcı bir unsur olur.

“Etkisi sınırlı olacak, hasmane tutum uygun düşmedi”

SASAD Genel Sekreteri Hüseyin Baysak

Savunma sanayinde faaliyet gösteren imalatçı firmaların en büyük sivil toplum örgütü olan Savunma ve Havacılık Sanayi İmalatçıları Derneği (SASAD) Genel Sekreterdi Hüseyin Baysak, ABD’nin aldığı yaptırım kararlarının sektöre çok sınırlı etki edeceğini , firmadan firmaya olan ilişkilerde herhangi bir olumsuz tavır beklemediklerini söyledi. “Uzun yıllar dostluk ve müttefiklikle iki ülke ar asında süren ilişkiler varken, böyle sorunların diyalogla çözülmesi gerekir” diyen Baysak, ABD’nin tutumunu hasmane olarak niteledi ve “Dostluk ilişkilerinde uygun bir tavır olmadı” dedi. SASAD’ın ABD’li muhatap kuruluşlarla henüz bir temasa geçmediğini, böyle ortamlarda koordinasyonun önemli olduğu vurgulayan Hüseyin Baysak, “Savunma Sanayi Başkanlığımız bir görev verirse, elbette üzerimize düşen her şeyi yaparız” diye konuştu. Alınan kararın sektöre sınırlı etki edeceği yönünde bir değerlendirme yaptıklarını belirten Baysak, firmaların çoğunlukla doğrudan alışveriş yaptığını, alınan yaptırım kararının, Savunma sanayi Başkanlığı bünyesindeki faaliyetleri içerdiğini anlattı. Benzer şekilde Türk imalatçıların ihracatlarında da bir kısıtlama beklenmediğini bildirdi. Savunma sanayinde Türk firmaların yanı sıra önemli sayıda ABD firması da Türkiye’de kendi şirketleri aracılığıyla üretim yapıyor. Bunların arasında, Sikorsky ve Lockheed Martin de yer alıyor.

Dünya