“Özgür Dünya Lideri” özgür dünyaya karşı...
Adeta “eş başkan” rolünü üstlenen Elon Musk, ABD’nin son asırda öncülük ettiği “özgür dünyayı” da zapt-u rapt altına almak, buralarda da Trump’ın dünya görüşüyle uyumlu rejimler inşa etmek için de harekete geçmiş durumda. Şimdiden Batı cephesindeki iki hükümeti vurdu bile… Avrupa ve Kanada, Trump-Musk ikilisinin liberal siyaseti yok edip, aşırı sağcılara alan açma çabalarına karşı şimdilik çaresiz görünüyor.
ZEYNEP GÜRCANLI
ABD’nin müthiş ekonomik ve silah gücü sayesinde “küresel jandarmalığa” soyunduğu yaklaşık son 100 yılda, Amerikan başkanları da ülkede “özgür dünyanın lideri” olarak anıldı. Ancak 20 Ocak’ta ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’a yerleşmesiyle bu lakap da değişecek gibi...
“Özgür Dünya Lideri” göndermesi, ilk olarak 20’inci yüzyıla damga vuran Soğuk Savaş döneminde ortaya çıktı; NATO’yu kuran, Avrupa Birliği’nin oluşmasına destek çıkan, kural bazlı küresel ticaretin öncülüğünü ve büyük ölçüde koruyuculuğunu üstlenen ABD’nin demokratik seçimlerle iktidara gelen başkanlarının Batı cephesinde bir nevi koordinasyon görevi üstlendiğini de ima ediyordu bu lakap...
Nitekim NATO içinde yer alan ya da Batı cephesine yakın duran ülkeler ne zaman birbirleriyle gerilim yaşamaya başlasa, “Özgür Dünya’nın lideri” olarak anılan Amerikan başkanı devreye girdi. Kimi zaman diplomasiyi, kimi zaman ABD’nin büyük silah gücünü kullanan ABD başkanları, Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya, Uzak Asya’dan Afrika’ya kadar hemen her uluslararası meseleye bir şekilde müdahil oldular.
Ancak ABD’nin küresel siyasete müdahalelerinin sonuçları, o “özgür dünya lideri” lakabıyla pek de uyumlu olmadı; geçen yüzyılda Vietnam’da ve Irak’ta, Panama’da ya da Bosna-Hersek’te, 21. yüzyılda ise Afganistan’da ve Suriye’de Amerika’nın öncü olduğu müdahalelerin sonuçları ortada. Küresel güçlerin “demokrasi” ya da “insan hakları” getirmek amacıyla müdahale ettiği hiçbir ülke -deyim yerindeyse- bir daha belini doğrultamadı.
TRUMP’IN İLK HEDEFİ KENDİ ÜLKESİ
Beyaz Saray’daki görevine başlamasına günler kala, Donald Trump da ABD’nin değeri kendinden menkul “jandarmalığına” devam edeceğini ortaya koyuyor. Ancak bir farkla; artık hedefte “liderliğine” soyunulan o “özgür dünya” var.
Trump, “özgür dünya” ile olan mücadelesine bu bloğun en güçlüsünden, yani bizzat Başkanlığına yapacağı ABD’den başlayacağının işaretlerini verdi. ABD’nin yeni başkanı ilk “intikamını”, dört yıl önceki ilk başkanlık döneminde elini kolunu bağlayan Amerikan bürokrasisinden almayı hedefleyen bir görüntü çiziyor. Bunun için de Rusya Lideri Putin’i örnek alıyor gibi… Tıpki Putin’in “oligarklarının” benzerini; yanına, en yakınına, dünyanın en büyük sosyal medya platformlarından Twitter’ın sahibi milyarder Elon Musk’ı koyarak yapıyor. Musk’a yeni Amerikan hükümetinde verilen bakanlık görevi, Amerikan bürokrasisini dağıtmayı, bizzat Trump’a uygun yeni bir bürokrasi yaratmayı içeriyor.
Amerikan siyasetinde daha önce de, Rockefeller, Vanderbilt and Carnegie gibi milyarder ailelerin etkinliği, yaptıkları dev bağışlar üzerinden zaman zaman ortaya çıkmıştı. Ancak hiçbiri hükümete girip doğrudan ve bu kadar açık şekilde siyasete müdahale etmemişti. Elon Musk, bu açıdan da Amerikan siyaseti açısından bir ilk.
MUSK ŞİMDİDEN İKİ HÜKÜMET DÜŞÜRDÜ
Elon Musk’ın görevi sadece ABD ile de sınırlı görünmüyor; ABD’nin son asırda öncülük ettiği “özgür dünyayı” da zapt-u rapt altına almak, buralarda da Trump’ın dünya görüşüyle uyumlu rejimler inşa etmek için de harekete geçmiş durumda.
Ancak “özgür dünyaya” ateş ederken, 20. yüzyılda kullanılan top, tüfek, tank, hatta atom bombası gündemde değil artık; 21. yüzyılda sosyal medya platformları “özgür dünyayı” dizayn etmenin yeni “silahları” olarak kullanılıyor.
Trump daha göreve başlamadan, “eş başkan” gibi hareket eden Elon Musk’ın ateşlediği “kurşunlar”/sosyal medya paylaşımları, Batı cephesindeki iki hükümeti vurdu bile; Almanya’da hükümet düştü, ülke erken seçime gidiyor. Kanada’da ise Başbakan Trudeau istifa etti, bu ülke de Ekim sonunda yapılacak seçimlerin erkene alınması tartışması başlamış durumda.
Musk’ın Almanya’ya müdahalesi, bu ülkedeki neo-nazi artçılı, yabancı düşmanlığı ve Avrupa Birliği karşıtı söylemlerle öne çıkan Almanya için Alternatif Partisi’ne (AfD) verdiği destekle gerçekleşti. Musk’ın paylaşımları, sahibi olduğu dev sosyal medya platformundaki uygun algoritmalarla da desteklendikçe, AfD’nin seçmen nezdindeki kabulü de arttı. Eyalet seçimlerinde AfD’nin kazandığı büyük başarıya, Almanya’daki ekonomik sıkıntılar ve koalisyon hükümeti içindeki gerginlikler eklenince, hükümet dağıldı. Ülke Şubat’ta seçime gidiyor. Tüm bu süreçte Elon Musk da sürekli Almanya Başbakanı Scholz’u hedef alan paylaşımlar yapmayı ihmal etmedi elbette. Şubat’taki seçimlerde AfD iktidara gelemese bile güçlü bir muhalefet partisi olarak öne çıkma ihtimali büyük. Bu da Almanya’nın Avrupa entegrasyonundan, sığınmacı politikalarına kadar izlediği tüm politikaları gözden geçirmesi anlamına geliyor.
VERGİ SİLAHI VE TRUDEAU’NUN İSTİFASI
2015’te iktidara gelen ve G-7 grubu ülkelerinin liderleri arasında “kalan en eski lider” sıfatını taşıyan Kanada Başbakanı, iktidarının 10.yılında koltuğa veda etmek zorunda kaldı. 2013’te Kanada Liberal Partisi’nin liderliğini üstlendiğinde “feminist ve ilerici” politikaların şampiyonluğunu da üzerine alan Trudeau, Başbakan olduktan sonra ilk yıllarda vaadettiklerini büyük ölçüde gerçekleştirdi. Ancak ardından Trudeau ve ailesiyle ilgili skandallar ortaya çıkınca; üzerine pandemiyle bağlantılı ekonomik krizle mücadele ederken göçmen politikasından da taviz vermeye başlayınca, seçmen nezdinde imajı iyice kötüleşti.
Tam bu aşamada Trump yönetiminin Kanada’yı ABD’nin “51. eyaleti yapma” söylemi gelince de, Trudeau artık iktidarda tutunamaz hale geldi;
Trump önce Kanada’yla olan ticarete yüzde 25 ek vergi getireceğini açıkladı ki bu, zorda olan Kanada ekonomisi için çöküşün başlangıcını yaratabilecek bir durum. Trump ardından da yüzde 25 vergiyi koymama karşılığında Kanada’yı “51. eyalet” olarak ABD’ye bağlamayı önerdi. Fantastik gibi dursa da, Elon Musk’ın algoritmalarının da yardımıyla, sosyal medya aleminde alıcısı çok Trump’ın bu söylemlerinin…
Nitekim bu haftaki basın toplantısında da “Kanada’yı ABD topraklarına katmak için askeri güç kullanıp kullanmayacağı” soruldu Trump’a. Yanıt net oldu; “askeri güç değil, ekonomik güç kullanarak yapacağım...”
SIRADAKİ ÜLKE İNGİLTERE Mİ?
Trump-Musk ikilisinin bir sonraki hedefi ise İngiltere; Musk, İngiltere siyasetini önce aşırı sağ parti üzerinden dizayn etmeye çalıştı. İngiltere’de Temmuz ayında gerçekleşen seçimlerde, Musk’ın büyük desteğine rağmen aşırı sağı temsil eden Nigel Farage liderliğindeki Reform UK partisi beklendiği kadar oy alamadı. İngiltere’de Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi, 14 yıllık Muhafazakar Parti iktidarını devirerek, parlamentoda büyük çoğunluk elde etti ve hükümeti kurdu.
Bu gelişmelere Elon Musk’ın ilk tepkisi bir dönem destek verdiği aşırı sağcı Nigel Farage’ı eleştirmek oldu. Musk, sahibi olduğu sosyal medya platformu üzerinden Reform UK partisi’nin Farage’ı liderlikten düşürmesi gerektiğine ilişkin çok sayıda paylaşım yaptı.
Musk aynı anda İngiltere’de iktidardaki İşçi Partisi ve Başbakan Keir Starmer’e de sosyal medya üzerinden “savaş açmayı” ihmal etmedi. Starmer’i savcı olduğu dönemde baktığı davalar üzerinden eleştiren Elon Musk, işi Twitter üzerinden “ABD, İngiltere halkını tiranlaşan hükümetinden kurtarmalı mıdır” sorusunu içeren bir anket düzenlemeye kadar vardırdı. Musk’ın anketinde sonucun büyük çoğunlukla “evet” olarak çıkması ise hem sosyal medyanın büyük gücünü, hem de manipülasyon yeteneğini bir kez daha ortaya koydu. Musk, doğrudan İngiltere Kralı’na çağrı içeren sosyal medya paylaşımında ise, Kral’dan “hükümeti feshedip, ülkeyi seçime götürmesini” bile istedi.
Musk’ın paylaşımlarının en ilginç tarafı ise, Almanya’yı, İngiltere’yi, Kanada’yı hedef alırken, Çin’e ya da Rusya’ya, bu ülkelerde yaşanan insan haklarına, yanlış politikalara hiç değinmemesi. Bu da Trump-Musk ikilisinin “asıl hedefini” iyiden iyiye ortaya koyar nitelikte… Musk’ın özellikle Pekin’e karşı bu sessizliğinde, sahibi olduğu Tesla’nın Çin’de büyük yatırımları olduğunu da unutmamak gerek elbette.
MACRON’UN DOLAYLI ÇIKIŞI
Musk’ın hedef aldığı ülkelerin liderleri, Twitter’ın sahibini doğrudan muhatap almamayı tercih eden bir görüntü veriyorlar. Bunun istisnasını ise Fransa Cumhurbaşkanı Macron oluşturdu. Macron, Elon Musk’ın adını anmadan, “dünyanın en büyük sosyal medya ağlarından birinin sahibinin uluslararası alanda yeni ortaya çıkan reaksiyoner hareketi destekleyeceği ve seçimlere doğrudan müdahale edebileceğini kim düşünebilirdi” açıklaması yaptı.
Yeni dünya düzeninde silahların yerini sosyal medya paylaşımlarının aldığı bir ortamda Avrupa ve Kanada, Trump-Musk ikilisinin liberal siyaseti yok edip, aşırı sağcılara alan açma çabalarına karşı şimdilik çaresiz görünüyor.
Benzer bir durumu Trump’ın ilk Başkanlık döneminde Türkiye de yaşamıştı; Trump’ın Türkiye’de tutuklu Evangelist Rahip Brunson’un serbest bırakılması için attığı bir tehdit paylaşımı, Türkiye ekonomisinin allak-bullak olmasını sağlamıştı o dönemde.
Bu açıdan bakınca, Trump-Musk ikilisinin her ülke için demokratik tehdit olduğunu söylemek mümkün. Özellikle de siyaseti karışık, ekonomisi krizdeki ülkeler için.
Trump’ın 20 Ocak’ta başlayacak dört yıllık Başkanlık dönemi sadece ABD için değil, “lideri” olduğu Batı cephesi açısından da hayli sancılı geçecek gibi...