Göçmen karşıtlığı, İslam karşıtlığı mı?

İngiltere örneği, Avrupa’daki göçmen karşıtlığını sadece Müslüman karşıtlığı olarak algılamak ve tepkileri sadece bu çerçevede okumak, büyük tablonun gözden kaçırıldığını gösteriyor. Zira bu büyük tabloda göçmen karşıtlığının kaynağını, sadece “çok kültürlülüğe tepki” ya da İslamofobi değil, işsizlik oranlarının artması ve enflasyon gibi ekonomik sorunlar da oluşturuyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Göçmen karşıtlığı, İslam karşıtlığı mı?

DOÇ. DR. DİLEK YİĞİT

Avrupa’da “göçmen” denildiği zaman doğrudan “Müslüman göçmenin”, “göçmen karşıtlığı” denildiğinde ise “Müslüman karşıtlığının” anlaşılması gibi bir eğilimin olduğu çoğumuzun dikkatinden kaçmıyordur. Sanki dünyadaki ve Avrupa’daki tüm göçmenler Müslümanmış gibi. Hal böyle olunca da nerede göçmen karşıtı isyanlar çıksa, bu isyanlar Müslüman karşıtı isyanlar olarak tanımlanabiliyor.

Dünyadaki tüm göçmenlerin Müslüman olmadığı Pew Research Centre’ın Ağustos ayı içinde yayınlanan raporu ile gözler önüne serildi. Bilakis küresel düzeyde göçmenlerin büyük çoğunluğunu Hıristiyanlar oluşturmakta. Dünya nüfusunun yüzde 3,6’sının göçmen olduğu, yani doğdukları ülke dışında yaşadıkları belirtilen raporda, göçmenlerin yüzde 47’sini Hıristiyanların, yüzde 29’unu Müslümanların oluşturduğu ifade ediliyor. Küresel düzeyde göçmenler içinde Hinduların oranı yüzde 5, Budistlerin ise yüzde 4.

Avrupa’da “göçmen” denildiğinde “Müslüman göçmenin” akla gelmesinin nedeni “Müslüman göçmenlerin varış yeri olarak öncelikle Avrupa’yı tercih etmesi olabilir mi” sorusuna da bu rapordaki tespitler kısmen “hayır” yanıtını veriyor. Göçmenlerin, dinlerinin yerli nüfus arasında yaygın olduğu bölgeleri seçtiği belirtilen raporda, varış bölgeleri “Asya-Pasifik”, “Avrupa”, “Latin Amerika-Karayipler”, “Ortadoğu-Kuzey Afrika”, “Kuzey Amerika” ve “Sahra Altı Afrika” olarak sınıflandırılmış. Hıristiyan göçmenlerin öncelikli tercihi Avrupa ve Kuzey Amerika. Müslüman göçmenler öncelikle Ortadoğu-Kuzey Afrika bölgesini ve Asya-Pasifik bölgesini tercih ediyor. Müslüman göçmenlerin onda ikisi Avrupa’da, onda biri ise Sahra Altı Afrika’da yaşıyor.

MÜLTECİ YORGUNLUĞU AŞIRI SAĞI BESLİYOR

Göçmen karşıtı söylemler üzerinden aşırı sağın yükselişe geçtiği, hatta aşırı sağ partilerin iktidara gelebildiği/iktidar ortağı olabildiği Avrupa özellikle mercek altına alındığında, 1990’dan itibaren göçmen sayısının yüzde 74 oranında arttığı tespit edilmiş. Avrupa’ya yönelik Müslüman göçmen sayısı da artma eğilimi göstermekle birlikte bu artışın başlıca kaynağı Müslüman göçmen sayısının artması değil. 2020 itibarıyla Avrupa’da yaşayan göçmenlerin çoğunluğunu Rusya’dan, Ukrayna’dan, Polonya’dan ve Romanya’dan gelenler oluşturuyor. Bu kapsamda, Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Temmuz 2024 itibarıyla Avrupa’daki Ukraynalı göçmen sayısının 6 milyona ulaşmış olmasının Avrupa’da “mülteci yorgunluğu” yarattığı ve aşırı sağı besleyen faktörlerden birine dönüştüğü yönündeki görüşler daha da anlam kazanıyor.

Britanya’da 30 Temmuz’da başlayan ve ülkenin pek çok bölgesine yayılan göçmen karşıtı ayaklanmalar bazı yabancı yayın organlarında Müslüman karşıtı ve İslam karşıtı ayaklanmalar olarak nitelendirildi. Ayaklanmalara dair verilen haberlerde ayaklanmaların özellikle Müslümanları hedef aldığı, Britanya’daki Müslümanların endişe içinde olduğu, bu endişenin hızla yayıldığı ve isyanların toplumda iyice kök salan İslamofobinin sonucu olduğu belirtildi. Üstelik İskoçya’nın eski birinci bakanı (İskoç Hükümeti Başkanı) Pakistan kökenli Hamza Yusuf isyanlar nedeniyle kendisinin ve ailesinin İskoçya’da/Birleşik Krallık’ta geleceğinin olup olmadığını sorguladığını ifade edince göçmen karşıtı isyanların Müslüman karşıtı isyanlar olma yönü iyice ön plana çıkarıldı.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın aşırı sağın göçmen karşıtı söylemlerine dayanarak ayaklanmaları “aşırı sağcı haydutluk” olarak tanımladığı, “aşırı sağ” Reform UK’nin lideri Nigel Farage’ın kendisinin ve partisinin şiddet içerikli isyanlarla bir ilgisinin olamayacağını ifade etmeye çalıştığı ve neredeyse tüm siyasi partilerin birbirlerini eleştirdiği koşullarda, göçmen karşıtı ayaklanmalarının din ve inanç ile ilgili olabileceği izlenimi yaratılmamaya özen gösterildiği dikkatlerden kaçmadı. Başbakan Starmer da dahil olmak üzere siyasetçiler, ayaklanmalar hakkında konuşurken İslamofobi terimini kullanmaktan kaçındılar. Çünkü Birleşik Krallık’ın ayaklanmalara ve şiddete sebep olan göçmen sorununun tek kaynağı Müslüman göçmenler değil ki.

BRİTANYA’DA GÖÇMENLER İSLAM ÜLKELERİNDEN DEĞİL

Migration Observatory tarafından Ağustos ayında yayınlanan veriler Birleşik Krallık’ta Britanya doğumlu olmayan nüfusun 2004 ile 2021 yılları arasında hızla arttığını gösteriyor. Zaten ülkede göçmen karşıtlığını körükleyenin de, Reform UK’yi genel seçimlerden üçüncü parti çıkaran asıl nedenin de artan göçmen sayısı olduğu biliniyordu. Bahse konu veriler Britanya’daki göçmenlerin geldiği başlıca ülkeleri de sıralayarak önemli bilgi veriyor; Britanya’daki göçmenlerin büyük çoğunluğu sırasıyla Hindistan, Polonya, Pakistan, Romanya ve İrlanda’dan geliyor. İrlanda’yı Nijerya, İtalya, Almanya, Bangladeş ve Güney Afrika izliyor. Bu liste bile başlı başına Britanya’ya göçün sadece Müslüman göçü olarak tanımlanamayacağını, Britanya’daki göç sorununun asıl kaynağının da Müslüman göçü olmadığını gösteriyor. Diğer taraftan Pew Research Centre’ın raporu Hıristiyan göçmenlerin tercih ettiği ülkeler listesinde Birleşik Krallık’ın, ABD, Almanya ve Rusya’dan sonra dördüncü olduğunu gösteriyor; öyle ki Kanada ve Avustralya Birleşik Krallık’tan sonra geliyor.

Bu kapsamda YouGov tarafından yapılan bir anket çalışması “Britanya’daki ayaklanmaların sorumlusu kimdir?” sorusuna seçmenlerin verdiği yanıtları değerlendirirken önemli hususlara dikkat çekiyor. “Sorumlular” listesinin başında isyan çıkaranlar, sosyal medya ve aşırı sağ gruplar yer alırken, göçmenleri sorumlu tutanların oranı Müslümanları sorumlu tutanlarının oranından çok daha yüksek. Seçmen bazında ayaklanmaların sorumluluğunu en fazla Müslümanlara yükleyen seçmen “aşırı sağ” Reform UK seçmeni ama Reform UK seçmeni bile sorumluluğu Müslümanlardan çok ülkede uygulanan göç politikalarına ve göçmenlere yüklüyor. Bu tablo da isyancıların Müslüman karşıtı olma özelliğinden çok, içinde Müslüman karşıtlığını da barındıran göçmen karşıtı olma özelliğini yansıtıyor.

AVRUPA’DA GÖÇMENLERİN YÜZDE 56’SI HRİSTİYAN

Dolayısıyla göçmen karşıtlığının Müslüman karşıtlığını içinde barındırdığı aşikar olsa da Britanya örneği, göçmenlerin yüzde 56’sının Hıristiyan olduğu Avrupa’daki göçmen karşıtlığını sadece Müslüman karşıtlığı olarak algılamanın ve göçmen karşıtı ayaklanmaları sadece Müslüman karşıtı ayaklanmalar olarak okumanın, büyük tabloyu gözden kaçırmak olduğunu gösteriyor. Zira bu büyük tabloda göçmen karşıtlığının kaynağını sadece “çok kültürlülüğe tepki” ya da İslamofobi değil, işsizlik oranlarının artması ve enflasyon gibi ekonomik sorunlar da oluşturuyor.

Dilek Yiğit kimdir?

Yüksek lisans derecelerini İngiltere Essex Üniversitesi “Avrupa Politikası” alanında ve Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler anabilim dalında, doktora derecesini Ankara Üniversitesi Avrupa Birliği ve Uluslararası Ekonomik İlişkiler anabilim dalında aldı. Başkent Üniversitesi’nde ve Atılım Üniversitesi’nde Avrupa Birliği üzerine yüksek lisans dersleri verdi. Avrupa Birliği, Birleşik Krallık tarihi ve siyaseti ile İngiliz edebiyatına dair çok sayıda akademik yayını bulunuyor.

 

Dünya