En büyük risk krizin uzaması
COVID-19 küresel risk görünümünü değiştirdi. WEF’in yeni raporunda gerçekleşmesi en muhtemel 10 riskin 7’si ekonomik. 500 milyon kişinin yoksullaşabileceği belirtilen rapordaki risklerin başında uzun bir küresel kriz geliyor.
Hilal SARI
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından dünya çapında 350 risk uzmanıyla birlikte hazırlanan COVID-19 Risk Görünümü raporunda uzun süreli küresel bir resesyon hem ‘en çok korkulan’ hem de ‘gerçekleşmesi en muhtemel görülen’ risk olarak öne çıkıyor. En muhtemel görülen 10 riskin 7’si ekonomik.
Pandeminin ekonomik, toplumsal, teknolojik ve çevresel riskler oluşturduğu vurgulanan raporda, hem büyük şirketlerin hem de KOBİ’lerin iflaslarının artması ve konsolidasyon yaşanması en muhtemel ikinci risk olarak görülüyor.
Yapısal işsizlik korkutuyor
Yüksek yapısal işsizlik (özellikle genç işsizliği) ‘en çok endişe edilen ikinci risk olurken, gerçekleşmesi ‘en muhtemel’ risklerde dördüncü sırada. Rapora göre bu toplumsal anksiyeteyi de artırabilir, insanların ruh sağlığını bozabilir ve toplumsal bozunmalara yol açabilir.
Bazı sektörlerin iyileşememesi, insanların ve ürünlerin özgürce dolaşmasını engelleyecek kısıtlamalar, en büyük ekonomilerin mali pozisyonlarının zayıflaması, küresel tedarik zincirlerindeki bozulmaların uzaması da en önemli riskler arasında. Çalışma şekillerinin değişmesiyle birlikte siber saldırılar ve veri yolsuzlukları da yine öne çıkan risklerden. İkinci dalga endişesi de yine hem muhtemel hem de en çok endişe yaratan riskler listesinde.
WEF Yeni Ekonomi ve Toplum Yönetici Direktörü Saadia Zahidi, yarım milyar insanın yoksullaşacağını belirterek acilen sosyal politikaların devreye sokulması gerektiğine vurgu yaptı: “Ülkelerin ikinci dalga mali destek paketleri iyileşmeyi ve yeni normali şekillendiriyor. Bu raporda yer alan riskler bu yüzden önemli.”
‘Gelişmekte olan bir ekonomi çökebilir’
Gelişmekte olan ülkelerin daha derin bir krize girebileceği vurgulanan raporda şu değerlendirmeler yapılıyor: “Borçların artması muhtemelen yıllar boyunca hükümet bütçelerine ve şirket bilançolarına yük olacak. Küresel ekonomik ilişkiler yeniden şekillenebilir ve gelişmekte olan ekonomiler daha derin bir krize girme riskiyle karşı karşıya. Şirketler tüketim, üretim ve rekabette giderek daha olumsuzlaşan seyirlerle karşılaşabilir.” Anket katılımcılarının üçte biri orta vadede gelişmekte olan ekonomilerden birinin çökebileceğini, bunun çok ciddi insani sonuçları olabileceğini ve en kırılgan kesimlerin en çok etkileneceğini öngörüyor.
'Eşitsizlik ve iklim uyarıları da gözden kaçmasın'
Salgın uyarılarının geçmiş WEF raporlarında ve birçok raporda yer aldığını fakat bu riskin hiçbir zaman öncelikler listesinde yukarılarda olmadığını belirten Zahidi, “Varlığını bildiğimiz ama önceliğimiz arasında olmayan risklere daha fazla yatırım yapmamız gerektiğini görüyoruz. Eşitsizlik ve iklim krizi de sıklıkla kamuoyunda her alan ve nasıl çözebileceğimize ilişkin bir fikrimiz olan sorunlar. Bu nedenle daha sürdürülebilir ve dirençli ekonomiler için bu alanlarda da çalışılması gerekiyor” değerlendirmesini yaptı. WEF’in raporunda iklim krizine ilişkin önemli yatırımların yavaşlaması da katılımcılar tarafından gerçekleşmesi muhtemel riskler arasında gösteriliyor.