Türkiye-Avrupa ilişkilerini zorlu günler bekliyor

Aşırı sağın Avrupa Parlamentosu seçimlerinden güçlenerek çıkması, alt düzeye inen Türkiye-AB ilişkilerinde daha da sıkıntılı bir döneme girilebileceğine işaret ediyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Türkiye-Avrupa ilişkilerini zorlu günler bekliyor

Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları birçok ülkede taşları yerinden oynattı. Fransa'da Macron’un erken seçim kararı almasına, Almanya'da Scholz’un partisinin yüzde 14’te kalmasına ve Belçika'da başbakanın istifasına yol açan seçimlere, son yıllarda öne çıkışıyla dikkat çeken aşırı sağın yükselişi damga vurdu. Uzmanlara göre bu gelişmeler Türkiye'nin AB üyelik süreci için endişe verici...

Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkede, 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) için 6-9 Haziran’da yapılan seçimlere aşırı sağın büyük bir güç kazanması damga vurdu. Fransa'da da Marine Le Pen'in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi yüzde 31,5 oy alarak açık farkla ilk sıraya yerleşirken, Almanya'da AfD, ikinci sıraya oturdu. Avusturya'da aşırı sağcı FPÖ’nün lider çıktığı seçimlerin, Birliğin önde gelen ülkelerinde taşları yerinden oynatarak siyasette dengeleri epey değiştirebileceği belirtiliyor. Fransa'da erken seçim kararı alınmasına, Almanya'da Başbakan Olaf Scholz'un partisi Sosyal Demokratlar’ın bugüne kadar görülen en kötü sonucu almasına ve Belçika'da başbakanın istifasına yol açan seçimler, zaten son yıllarda kıta genelinde belirgin şekilde öne çıkan aşırı sağın yükselişini sağlamlaştırmış oldu. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, seçimlerinin sonuçlarına göre merkezdeki gruplara daha büyük sorumluluk düştüğünü belirterek "Amacım Avrupa'dan yana, Ukrayna'dan yana ve hukukun üstünlüğünden yana olanlarla bu yola devam etmek" dedi. Fransa'da da Marine Le Pen'in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi ilk sırayı elde ederken, Parlamentoda 96 koltuk ile en çok milletvekiline sahip Almanya'da, Hristiyan Birlik Partileri yaklaşık yüzde 30'luk oy oranıyla sandıktan birinci çıktı. İkinci sıradaki AfD oy oranını yüzde 15,9'a yükseltirken, Scholz'un Sosyal Demokratlar Partisi yaklaşık yüzde 14'lük oy oranıyla üçüncü sırada yer aldı. Almanya'da koalisyon hükümetinde bulunan Yeşiller geçen seçime göre 8,6 puan kaybıyla büyük hezimet yaşadı.

Macron’un büyük kumarı

ransa'da aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin yüzde 31'den fazla oy alarak açık ara farkla birinci olduğu seçimde Macron'un partisi Rönesas yüzde 15'lik oy oranıyla ikinci oldu. Fransa 30 Haziran-7 Temmuz tarihlerinde seçime gidecek, ancak Macron'dan gelen bu beklenmedik kararın bazı aşırı sağcı liderleri hazırlıksız yakaladığı da gelen haberler arasında. Macron'un aldığı karar ülkesinde olduğu kadar Avrupa'da da şok etkisi yarattı. Avrupa’nın önde gelen medya kuruluşlarının neredeyse tamamı Macron için “hayatının en büyük kumarını oynuyor” yorumunu yaptı. İngiliz Telegraph gazetesinde yer alan analizde “Bir Fransız cumhurbaşkanı için parlamentoyu feshetmek dinamitle oynamaya benziyor” ifadesi yer aldı. BBC'de yer alan haberde ise Macron’un hali hazırda köşeye sıkışmış bir durumda olduğu ve seçim hezimetinden sonra kartlarını daha açık oynamaya karar verdiği değerlendirildi. İtalya'da sağ koalisyon iktidarının büyük ortağı Başbakan Georgia Meloni'nin partisi İtalya'nın Kardeşleri yüzde 27'den fazla oy alarak birinci sıraya yerleşti.

İş dünyasından reform çağrısı

Avrupa Parlamentosu'nun sağa kayması, güvenlik sorunları, iklim değişikliği ya da başta otomotiv olmak üzere önemli sanayi sektörlerinde sert bir rekabet içinde olunan Çin’e karşılık verilmesi için gerekli yeni yasaların geçirilmesini zorlaştırabileceği değerlendirmeleri yapılırken, iş dünyasından da reform çağrısı geldi. Alman Sanayi Federasyonu (BDI) Genel Başkanı Tanja Gönner, Avrupa seçimlerine ilişkin, "Avrupa'nın artık gecikmeksizin bir büyüme planına ihtiyacı var. Avrupa yanlısı partilerin hala açık bir şekilde çoğunlukta olması sevindirici. AP üyeleri şimdi sorumluluk almalı ve güçlü bir liderlik ekibi üzerinde hızla anlaşmalıdır" dedi. Avrupa'nın endüstriyel rekabet gücünün gelecek yasama döneminin en önemli önceliği olması gerektiğini savunan Gönner “Avrupa tek pazarının tamamlanması, serbest ticaret anlaşmalarının imzalanması ve bürokrasinin azaltılması gibi önemli ekonomi politikası konuları çok daha büyük bir rol oynamalıdır" şeklinde konuştu. Alman Kimya Sanayi Birliği (VCI) Başkanı Markus Steilemann de “Ekonomimizin uluslararası alanda rekabet edebilmesi ve yeşil dönüşümü ilerletebilmesi için siyasi önceliklerde net bir rota düzeltmesi yapılması çağrısında bulunuyoruz. Rota düzeltmesinin odak noktası ucuz enerji, açık pazarlar, akıllı düzenlemeler ve inovasyon olmalı” açıklamasını yaptı.

AŞIRI SAĞIN KAYDETTİĞİ YÜKSELİŞİNE RAĞMEN HALA AP’DE ÇOĞUNLUK MERKEZ SAĞ VE MERKEZ SOL PARTİLERDE

NİLGÜN ARISAN TEPAV, AB ÇALIŞMALARI MERKEZİ DİREKTÖRÜ

Aşırı sağ zaten bir süredir AB’de yükselişteydi, bu AP seçimlerinde bu yükseliş hızlandı. AP bileşiminde aşırı sağ bugün kaydettiği bütün bu yükselişine rağmen hala AP’de çoğunluk merkez sağ ve merkez sol partilerde. Esas tedirgin edici olan AB’nin motor gücü sayılan Almanya ve Fransa’da aşırı sağın çok yükselmesi. Bir de genel olarak Yeşiller’in çok ciddi oy kaybetmesi.
Bu sonuç AB’nin iklim mücadelesine büyük verecektir. İki ülkede daha çok Rusya yanlısı, için AB Ukrayna’nın işgalinden beri Ukrayna’nın yanında yer aldı. Almanya’da parti olan Afd’nin bazı Rusya adına casusluk ortaya çıktı. Ama buna parti ikinci parti oldu. Türkiye’nin üyelik tekrar başlaması söz fiilen durmuş durumda.

AB SEÇİMLERİ NE KADAR ÖNEMLİ?

İLTER TURAN EKONOMİ GAZETESİ YAZARI

AB Parlamentosu için yapılan seçimlerin ulusal seçimler kadar önemli olmadığı biliniyor. Zaten seçimlere katılma oranlarının da ulusal seçimlere göre daha düşük olması buna işaret ediyor. Ancak seçimlerin iki bakımdan önem taşıdığını söyleyebiliriz. İlkin, her ülkede seçimler biraz da ulusal seçim havasında cereyan ettiği için, ülkelerin iç siyaseti için de hükümetlere seçmen katında nasıl değerlendirildiklerine dair bir işaret veriyor. Nitekim, Macron uğradığı yenilgi karşısında vakit kaybetmeden ulusal seçimlere gitme kararı aldı. İkinci olarak, Avrupa parlamentosu ulusal parlamentolar kadar güçlü olmamakla birlikte, bazı yetkileri var. Daha genel olarak üye hükümetler AB’nin izleyeceği siyasaları belirlerken seçimde ortaya çıkan sonuçları tamamen görmezden gelemeyeceklerdir. Dolayısıyla seçim sonuçları AB’nin neler yapacağı üzerinde etkisini hissettirecektir.

Macron’u başkaları izler mi?

Bilindiği gibi, seçimlerin yapılacağı tarihlerin yasalarca belirlendiği ülkelerde bile hükümetler, seçimlere siyasi koşulların kendileri açısından olumlu olarak değerlendirildiği ortamlarda girmeyi tercih ederler. Tabii, olumlu şartlar sadece oyların arttığı şeklinde değil, daha fazla oy kaybetmeden biçiminde de yorumlanabilir. Bazı ülkelerde zaten AB seçimleri ulusal seçimlerle birlikte ya da kısa bir zaman dilimi içinde yapıldı. Ama AB seçimlerinin ulusal seçimlerden uzak dönemde yapıldığı ülkelerde muhalefet ulusal seçimlerin de yenilenmesi için baskı yapmaya başlayacaktır. Hatta, bu baskıda Macron’u örnek olarak da gösterebilirler. Kanaatimce, yine de her hükümet kendi bağımsız değerlendirmesini yapacaktır. Ben Macron modelinin yaygınlık kazanmasını beklemiyorum.

Türkiye ile ilişkiler

Avrupa Parlamentosunda sağın güçlenmesi Türkiye ile ilişkiler açısından pek olumlu görülmemek gerekir. Bir kere, sağ AB’nin genişlemesine pek olumlu yaklaşmamaktadır. İkinci olarak, sağ belki demokrasi, yargı bağımsızlığı, bireysel özgürlükler gibi konularda sol kadar duyarlı değildir, ancak din ve kültür konularına daha fazla ağırlık tanıdığı kesindir. Farklı din ve kültürü temsil eden, üstelik nüfusu büyük olan ülkemize karşı olumlu yaklaşmayacağına kesin gözüyle bakılabilir. AB ile ilişkilerimizde sorunlu bir dönemi geride bırakalım derken, sanıyorum daha sıkıntılı bir döneme girersek, şaşmamak lazımdır.

TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİK SÜRECİYLE İLGİLİ OLUMSUZLUKLAR ARTABİLİR

AYHAN ZEYTİNOĞLU İKV BAŞKANI - KOCAELİ SANAYİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI

“Globalizm aleyhinde şu anda pandemiden sonra bir aslında karşı yöne bir gidiş var zaten. Bunun da aynı etkinin bir parçası olarak görüyorum. Pandeminin etkisi artı. Suriye ve Afganistan'daki olayların dünya üzerindeki etkilerine Avrupalıların verdiği bir tepki gibi bakabiliriz. Umarım demokrasiden uzaklaşmadan siyasi partiler görevlerini yaparlar. Zaten Avrupa Birliği’nde biliyorsunuz Avusturya'da daha önce bir sağ parti iktidara gelmişti. Onun istifa etmesini sağlamışlardı ama genel olarak bilhassa Fransa'da, Macron'un parlamentoyu feshetmesi bence çok önemli hamle. Buradan bir kazancı olacak mı olmayacak mı ondan emin değilim ama umarız oradaki vatandaşı etkilemez. Bunun işleyişindeki etkileri de görmemiz lazım. Olabilir, iktidara gelirler ama oradaki davranış tarzları farklı olabilir. Onun için onları da görmemiz lazım. Ancak dediğim gibi iki tane olay bu işleri tetikledi. Bir tanesi COVID pandemisi diğeri de maalesef bu aşırı göçün getirdiği bir tepki olarak görüyorum. Siyaseten bu milli duruşun ağır oldu şeylerde aleyhimize bir takım kararlar zaten var. Bunlarda Türkiye'nin AB üyelik süreciyle ilgili olumsuzlukları artırabilir.

HEM İLİŞKİLER HEM DE AB’NİN GELECEĞİ AÇISINDAN ENDİŞE VERİCİ

MİTHAT RENDE EMEKLİ BÜYÜKELÇİ

Aşırı sağ partilerin başta Fransa olmak üzere bir çok ülkede 2. parti konumuna gelmesi hem AB-Türkiye ilişkileri açısından, hem de AB’nin geleceği açısından olumsuz bir gelişme ve endişe verici. Tabii ki Türkiye’ye şüphesiz olumsuz yansımaları olacak: Hem geçmişlerine baktığınız ve hem de siyasetçilerden gelen açıklamalardan hareketle yabancı düşmanlığı, islamofobi körüklenecek. Göçmenlere karşı bir tavır sergileyecekler. AB’de yaşayan vatandaşlarımızın konumu açısından olumsuz olarak değerlendirmeliyiz. İktidara gelmeleri durumunda ise Türkiye ile ilişkilerin daha da kötüye gitmesi beklenir. AB ilişkilerimizde sorun yaratan hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve temel haklar ve özgürlükler konularında gerekli adımların atılmaması sorun yaratabilir.

Bu konularda ilginizi çekebilir