İklim krizi ve yapay zeka: Hangi risk daha büyük?
Son dönemde küresel gündemin en önemli iki konusu, yapay zeka ve iklim krizi olarak öne çıkıyor. Her iki konu da toplumları derinden etkileyen ve geleceği şekillendiren güçler olarak dikkat çekiyor. Ancak, hangisinin daha büyük bir risk oluşturduğu merak ediliyor.
Haber Merkezi |İklim Gazetecisi ve İklim İletişim Eğitmeni Yasemin Mıstıkoğlu, her iki riskin de göz ardı edilemeyecek kadar büyük olduğunu vurguluyor. Mıstıkoğlu, “İklim krizi, Dünya üzerindeki yaşamı tehdit eden ve geri döndürülemez etkiler yaratabilecek bir sorundur. Yapay zeka ise doğru ve kontrollü bir şekilde kullanıldığında fayda sağlayabilir. Ancak, bu kontrol sağlanmazsa, İklim krizini daha da kötüleştirebilir” şeklinde uyarıyor.
Yapay zekâ ve iklim krizi: Birbirini etkileyen sorunlar
Her iki küresel sorunun birbiriyle doğrudan bağlantılı olduğunu söyleyen Mıstıkoğlu’nun bu konudaki yorumu ise şöyle:
"Yapay zeka, hemen her sektörde kendine yer bulmuş ve birçok kişi için bir rakip haline gelmiştir. Bununla birlikte, yapay zekanın yüksek enerji tüketimi ve emisyon artışı gibi çevresel etkileri de bulunmaktadır. Örneğin, teknoloji devi Google’ın yapay zekâ yatırımları nedeniyle yarattığı emisyon, son 5 yılda %50 artmıştır. Ayrıca, Microsoft’un son teknoloji çalışmaları, 700.000 litre temiz tatlı suyu buharlaştırabilir. SemiAnalysis’in bulgularına göre, 2030 yılı itibarıyla yapay zeka küresel enerjinin %4,5’ini kullanacak. Ayrıca, küresel Yapay zeka talebinin 2027’de 4,2-6,6 milyar metreküp su çekilmesinden sorumlu olacağı tahmin edilmektedir.”
İklim krizinin de toplumda en az yapay zeka kadar endişe yarattığını söyleyen iklim Gazetecisi Mıstıkoğlu’nun verdiği son rakamlar dikkat çekici. “Türkiye’de yapılan İklim Değişikliği Algısı Araştırması’na göre, toplumun %72’si iklim krizi nedeniyle kaygılı. Bu kaygının %77’si kadınlardan, %68’i ise erkeklerden gelmektedir. İklim krizi, doğrudan küresel ısınma ile ilişkilidir ve uzmanlar, Dünya’nın sıcaklık artışının 1,5 dereceyi aşması durumunda yaşanabilir olmaktan uzak bir hale geleceğini belirtiyor.
Karşılaşabileceğimiz tehlikeler arasında kuraklık, gıda yokluğu, hastalıkların artışı, göçler ve sular altında kalan yerleşimler yer alıyor.”
Risk kategorileri ve uzman görüşleri
Harvard Üniversitesi’nin Yapay zeka risklerini belirleyen araştırmasına göre, Yapay Zeka’nın güvenliği sorgulanabilir, etik olmayan uygulamalara neden olabilir, hastalık teşhislerinde yetersiz kalabilir, eğitimde eşitsizlik yaratabilir ve aşırı bağımlılığa yol açabilir.
İklim Gazetecisi Mıstıkoğlu, bu konuda Marsh McLennan CEO’su Tarık Serpil’in açıklamalarının bir kez daha dikkat çekilmesi gerektiğini söylüyor. “Sayın Serpil’e göre yapay zeka spekülatif risklere giriyor. Gerçekleşmesi halinde iyi sonuçlar doğurabilir, ancak kontrolsüz bırakıldığında ciddi sosyal, ekonomik ve etik sorunlara yol açabilir. İklim krizi ise katastrofik risk kategorisine giriyor ve zarar verme potansiyeli yüksek, hiçbir avantajı yok”. Bununla birlikte Mıstıkoğlu yapay zekanın iklim krizinin çözümünde olumlu etkisi olabileceği düşüncesinde. “Yapay zeka, doğru kullanıldığında iklim değişikliğiyle mücadelede etkili bir araç olabilir. Şirketler, sürdürülebilirlik konusunda gerçekçi taahhütlerde bulunarak hem iklimi hem de itibarlarını koruyabilirler. Ancak, bu teknolojilerin kontrolsüz kullanımı, zaten tehlikede olan Dünya kaynaklarını daha da hızlı tüketebilir."
Sonuç olarak; İklim krizi, doğrudan ve geri döndürülemez etkiler yaratabilirken, Yapay zekanın riskleri daha çok yönetim ve kontrol eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, her iki sorunun da ciddiyetle ele alınması ve acil çözümler geliştirilmesi gerekmektedir.