Venedik Bienali’nde Türkiye pavyonu ziyaretçilerle buluştu
24 Kasım’a kadar gezilebilecek Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, sanatçı Gülsün Karamustafa’nın mekâna özel yeni yerleştirmesi Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli’ne evsahipliği yapıyor.
Haber Merkezi |Dünyanın en önemli sanat etkinliklerinden Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi başladı. 24 Kasım 2024’e kadar gezilebilecek Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, sanatçı Gülsün Karamustafa’nın mekâna özel yeni yerleştirmesi Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli’ne evsahipliği yapıyor.
50 yılı aşkın süredir güncel sosyopolitik ve kültürel meseleleri odağına alan Gülsün Karamustafa, dünyanın farklı coğrafyalarındaki yıkıcı savaşlar, depremler ve çevre felaketleri karşısında, içinde bulunduğumuz suskunluk ve çözümsüzlük hâlinin insanlarda yarattığı boşluk, oyukluk ve kırıklık hissini bir enstalasyonla mekâna taşıyor.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu üstlendiği Türkiye Pavyonu, T.C. Dışişleri Bakanlığı himayesinde, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, Türk Hava Yolları ana sponsorluğu ve havayolu partnerliğinde, SAHA Derneği’nin prodüksiyon ve yayın desteğiyle gerçekleştiriliyor.
Gülsün Karamustafa Türkiye Pavyonu’nda yer alan eseriyle ilgili olarak şunları söylüyor: “Bugün Sale d’Armi’de yerini almış olan projemin ilk düşünceleri yıkımlar, acılar, kayıplar ve insan ilişkilerindeki kof değerler arasında derinden hissettiğim boşluk, oyukluk ve kırıklık duygusunu mekânda var etmek arzusundan kaynaklandı. İşin temelindeki unsurlar, üç semavi dini temsil eden avizeler, kendi başına ayakta duramayan sütun kalıpları, bunları destekleyen demir strüktür ve son olarak raylar üzerindeki konteynerler İstanbul, Venedik ve Çin’in Zengzhou kentinden bir araya geldiler. Neredeyse sekiz aydır tarihi ticaret yolları üzerinde iz sürdüğümüzü gördüm böylece.”
Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli
Gülsün Karamustafa’nın, Türkiye Pavyonu’na özel ürettiği Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli adlı eserinde, farklı malzemelerin kullanıldığı, heykelleri andıran çalışmalara, bir film ve bir ses kompozisyonu eşlik ediyor. Karamustafa’nın, boyutlarını İstanbul’daki tarihi Hipodrom’a benzettiği sergi mekânına girildiğinde, ziyaretçileri, Venedik’in ünlü Murano camlarından yapılmış, tavandan asılı duran üç etkileyici avize karşılıyor. Avizelerin her biri Hristiyanlık, Yahudilik ve İslam olmak üzere birer tek tanrılı inancı temsil ediyor. Dikenli telle sarılan bu ışıklı sembolik objeler, dinler arasındaki tarihi gerilimleri ve çekişmeleri simgeliyor.
Pavyonda ayrıca farklı yüksekliklerde içi boş, plastik sütun kalıpları yer alıyor. Ancak destekler yardımıyla ayakta durabilen bu kalıplar, geleneksel olarak zafer ve dayanıklılığı çağrıştıran sütunlarla tezat oluşturarak serginin ele aldığı boşluk ve kırıklık duygularını somutlaştırıyor. Mekânda ayrıca, atık Murano camı parçalarıyla yüklü vagonlar bulunuyor.
Pavyonda Gülsün Karamustafa’nın sanat pratiğinde önemli bir yer tutan bir de film yer alıyor. Dünya çapında göç, savaş ve gösterileri konu alan siyah beyaz propaganda görüntülerini içeren filmde Karamustafa, görüntüleri yeniden kurgulayarak, insanlık durumuna yeni bir bakış açısı getiriyor. Sergiye eşlik eden bir ses kompozisyonu da ziyaretçilerin deneyimini derinleştiriyor.
Projenin grafik tasarımını Esen Karol, editörlüğünü Melis Cankara üstlenirken, Yelta Köm sergi tasarım danışmanlığı, Erinç Tepetaş aydınlatma tasarım danışmanlığı ve Furkan Keçeli ses tasarımı danışmanlığı ile katkı sağlıyor.
İki kitap yayımlandı
Sanatçının Venedik Bienali katılımıyla bütünleşen ve Karamustafa’nın 60’lardan günümüze uzanan külliyatına yeni perspektifler kazandıran yayın, Türkçe ve İngilizce olarak yayımlandı. Biri Venedik projesine, diğeri sanatçının önceki üretimlerine odaklanan iki ayrı kitap, aralarında katlanmış bir afiş ve tüm bu parçaları bir arada tutan bir banttan oluşan dört parçalı yayının editörlüğünü Melis Cankara, grafik tasarımını Esen Karol üstlendi.